"Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu gibi "ciddi" Avrupacılarımız, "Avrupa''nın değerlerinin kökleri Eski Yunan'da, Eski Yunan'ın bir ayağı da Antik Anadolu'dadır" davasını, işi Eski Yunanca'dan çeviriler yapmaya ve Anadolu'daki Eski Yunanlılar'ın metinlerine eğilmeye kadar ileri götürdüler."
16 Temmuz 2000, Pazar
Francis Fukuyama, Uygarlıklar Çatışması adlı ünlü makalesinde; "Türkiye derinliklerinde ikiye bölünmüş bir uygarlıktır" der ve bir yanda "yerli" Türkiye''yi önemseyen, ona aidiyet duyanlarla; diğer yanda "Batılı" Türkiye'yi savunanlar arasında süre giden gizli-açık mücadeleye dikkat çeker.
Hoş haksız da değil. Batı'nın, sefaletlerden kurtulup "üstün" olduğu günden beri, onunla temas etmiş her uygarlık gibi bizimkinin de kafası karışmış ve 19.yüzyılın ortalarından beri, gizli bir mücadeleyi daima bünyesinde barındırır olmuş.
Ancak bu mücadele, ülkemizde hiçbir zaman konunun gerektirdiği ciddiyette ve seviyede ortaya konulamamış. Savaş daha çok gardroplarda, makyaj masalarında, mimiklerde, işaretlerde, flamalarda, amblemlerde filan sürüp gitmiştir. Aynı mücadeleyi Rusya da yaşamıştır örneğin. Hâlâ da yaşamaktadır. Ancak ne Tolstoy ve Puşkin'le çarlar arasındaki mücadele, ne de Dostoyevski''yle Turgenyev arasında sürüp giden "Asyalılık-Avrupalılık" tartışmalarına benzer seviyeli bir tartışma doğasına kavuşmuştur Türkiye'deki...
Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu gibi "ciddi" Avrupacılarımız, "Avrupa''nın değerlerinin kökleri Eski Yunan'da, Eski Yunan'ın bir ayağı da Antik Anadolu'dadır" davasını, işi Eski Yunanca'dan çeviriler yapmaya ve Anadolu'daki Eski Yunanlılar''ın metinlerine eğilmeye kadar ileri götürdüler. Sözde Anadolu'nun altına Grekçe'den bir zemin yapacaklardı ve böylece Avrupalılar'a "ilk Avrupalılarız" diyeceklerdi...
Bu günlerde Ankara'nın başına Hitit Güneşi''ni geçirmeye çalışan o krema tabakası güruhun ideolojik-arkeoloji (ya da elbette ki daha doğru bir deyişle ''arkeolojik ideoloji'') takıntısı, buralara dayanıyor galiba...
Peki var olan amblemi beğeniyor muyum; elbette ki hayır. Çünkü ben "minare camiden olsun, kubbeyi de Atakule''den alalım" anlayışına karşıyım. Büyükşehir Belediyesi ödünç kubbe almayacak kadar zengin olmalıydı.
Selahattin Yusuf, 05.01.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yolda
Selahattin Yusuf Yazıları
Takip et: @selyusuf
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'nin 2006'den geriye doğru yayınladığımız yazılarının büyük bir kısmını Şimdiki Zamanın İzinde adlı kitabında bulabilirsiniz.
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'ye, 'tamamen hür, tamamen geniş nefesler alarak' yazdığı yazıları bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz... Seçkin Deniz, 15.04.2016
İlk yayınlandığı yer: Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.