Sonsuz Ark'ın Notu:
CIA'in bir parçası olarak Statfor 18 Aralık 2017'da yayınladığı bu analizle, 24 Aralık 2017'de Sudan'a resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı, Diktatör Sisi'nin yönettiği Mısır'da ve ABD uşakları olarak ortakları Suudi Arabistan ve BAE'de, hem Sudan'a hem de Türkiye'ye karşı eleştirel bir dalganın yayılmasını sağlamaya çalışmıştır; konu teknik bir alanda gösteriliyor olmasına karşılık Stratfor'un çalışma biçimine alışkın olanlar için bu durum şaşırtıcı değildir. Sudan'ın stratejik ve tarihi öneme sahip Savakin Adası'nı Erdoğan'ın talebi üzerine yüzlerce yıl sonra tekrar Türkiye'ye tahsis etmesi bu anlamda çok etkili bir cevap olarak tarihte yerini almıştır. Stratfor'un ilgili ülkeleri, Mısır, Sudan ve Etiyopya'yı nasıl kışkırttığını ve yönlendirdiğini anlamak açısından önemli bir analiz olarak değerlendirilebilir.
Seçkin Deniz, 05.01.2018
CIA'in bir parçası olarak Statfor 18 Aralık 2017'da yayınladığı bu analizle, 24 Aralık 2017'de Sudan'a resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı, Diktatör Sisi'nin yönettiği Mısır'da ve ABD uşakları olarak ortakları Suudi Arabistan ve BAE'de, hem Sudan'a hem de Türkiye'ye karşı eleştirel bir dalganın yayılmasını sağlamaya çalışmıştır; konu teknik bir alanda gösteriliyor olmasına karşılık Stratfor'un çalışma biçimine alışkın olanlar için bu durum şaşırtıcı değildir. Sudan'ın stratejik ve tarihi öneme sahip Savakin Adası'nı Erdoğan'ın talebi üzerine yüzlerce yıl sonra tekrar Türkiye'ye tahsis etmesi bu anlamda çok etkili bir cevap olarak tarihte yerini almıştır. Stratfor'un ilgili ülkeleri, Mısır, Sudan ve Etiyopya'yı nasıl kışkırttığını ve yönlendirdiğini anlamak açısından önemli bir analiz olarak değerlendirilebilir.
Seçkin Deniz, 05.01.2018
Egypt Girds Itself for a Loss of Power Over the Nile
(Mısır Kendisini Nil Üzerinde Güç Kaybına Hazırlıyor)
Nil Nehri'nin Mısır'ın can damarı olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Antik çağlardan beri Nil Nehri, kıyılarında ve deltasında bir uygarlığın gelişimine imkân sağlamıştır. Bu nedenle Nil Nehri'nin en önemli kollarından biri üzerinde inşa edilen Büyük Etiyopya Rönesans Barajı [Grand Ethiopian Renaissance Dam (GERD)] konusunda iki ülke arasındaki ihtilafın, su kaynaklarını garanti altına almak isteyen Mısır için diplomatik yollar tükenirken Mısır'ı rahatsız etmeye devam etmesi şaşılacak bir durum değildir.
Diğer yandan barajın (GERD) 2018 sonlarında bitirilmesinin planlanmasıyla iki ülke arasındaki ihtilaf kritik bir döneme girmiş bulunuyor. Baraj inşaatının bitirilmesiyle birlikte, 74 milyar metreküplük devasa baraj rezervuarı Etiyopya tarafından doldurulmaya başlanacak. Ancak Etiyopya ve aşağıdaki komşuları Sudan ve Mısır arasındaki müzakereler, barajın potansiyel etkileri ve rezervuarın doldurulmasıyla ilgili meseleler nedeniyle Mısır’ın müzakerelerden çekilmesiyle başarısızlığa uğradı. Etiyopya başbakanı Hailemariam Desalegn, görüşmelerin yeniden başlamasını sağlayabilmek için bu ay içinde Kahire’yi ziyaret etmeyi planlıyor.
Hızla artmakta olan 96 milyonluk nüfusu ile Mısır için suyun yönetimi ile ilgili sorunların önümüzdeki on yıllar içinde de çözülmesi pek kolay olmayacak. Nil sayesinde, Mısır'ın su stres düzeyi Ortadoğu'daki komşularının çoğundan daha düşüktür, ancak suya erişimde kısa süreliğine de olsa bir sorun yaşanması durumunda bu stres artacaktır. Tarihsel haklar ve antlaşmalar, Mısır'ın diğer Nil Havzası ülkeleri arasındaki müzakereleri etkileyebilmesine ve dolayısıyla nehir üzerinden gerçekleşen siyaset üzerinde önemli ölçüde kontrol sağlamasına imkân sağladı. Ancak GERD etrafında yaşanan gelişmeler, Mısır’ın tarihsel anlamda sahip olduğu bu kaldıracın ne kadar zayıfladığını da göstermiş oldu.
Mısır ve Sudan uzun süreden beri, Nil suları üzerindeki haklarını meşrulaştırma konusunda, birçoğu Afrika ülkelerinin Avrupa kolonisi olduğu dönemde müzakere edilmiş olan anlaşmalara bel bağlamıştı. Daha önceden her ikisi de İngiliz kolonisi olan Mısır ve Sudan, Büyük Britanya ve Etiyopya arasında 1902 senesinde gerçekleşmiş olan anlaşmaya göre, kendi su kaynaklarını tehdit edebilecek, nehrin yukarısı ile alakalı herhangi bir projeye karşı veto yetkileri bulunduğunu belirtmektedir. Etiyopya hükümeti ise, sözleşmenin kendileri tarafından tam anlamıyla asla onaylanmadığını ve dolayısıyla geçersiz olduğunu savunuyor. Mısır ve Sudan ayrıca, kendi aralarında 1959 senesinde gerçekleşen anlaşmaya göre, Mısır’a 55,5 milyar metreküp ve Sudan’a 18,5 milyar metreküplük su tahsis edildiğine işaret ediyor. 74 milyar metreküplük bu toplam miktar, Nil Nehrinin sızıntı ve buharlaşmalar hesaba katılmadan ölçülen yıllık akış miktarı olan, 84 milyar metreküpün büyük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Çoğu durumda, sınırı aşan nehirlere sahip ülkelerde nehrin yukarısındaki ülkeler, aşağıdakilerden daha fazla avantaja sahiptir ancak Uganda, Etiyopya Ruanda gibi Nil’in üst kısımlarının yer aldığı ülkeler, Nil üzerine gerçekleşen müzakereler döneminde, tam anlamıyla gelişmiş ya da şu anki halleri ile mevcut durumda değillerdi. Mevcut anlaşmalar sayesinde nehrin aşağı kısmında olmasına rağmen Nil üzerinde Mısır’ın daha fazla kontrol yetkisine sahip olması nadir rastlanılacak bir durumdur. Bununla birlikte, diğer jeopolitik faktörler Etiyopya ve nehrin yukarısında yer alan diğer ülkeler için şartları daha avantajlı hale getirerek Nil Havzasını daha 'doğal' bir düzene geri döndürmeye başlıyor.
1993'te Mısır ve Etiyopya, gelecekte yapılacak Nil görüşmelerinde adil dağıtım ve başkalarına zarar vermemeye yönelik prensipler üzerine kurulu uluslararası uygulama ve çerçevelere uymayı kabul ederek bir çıkmazdan kurtuldu. Mısır, bu anlaşmanın kendisine nehrin yukarısında gerçekleşecek projelerde söz hakkı verdiğini vurgularken Etiyopya da nehrin aşağısı için aynı hakka sahip olduğunu belirtiyordu.
Etiyopya’ya göre, nehrin aşağısında gerçekleşecek projeler yukarıda bulunan ülkeleri gelecekteki su tüketimlerinden vazgeçmeye zorlayarak ki bu durum, Mısır ve Sudan’ın yüksek tüketim oranlarını meşrulaştırmak için esas olarak başvurduğu yoldu, suyun eşit şekilde dağıtılmasını etkileyebilirdi.
Nehrin yukarı kısmında yer alan ülkeler, son 25 yılda aralarındaki bağları çok daha fazla güçlendirerek Nil Havzası Girişimi’ni, her ikisi de bu girişimin bir üyesi olan Mısır ve Sudan’a karşı müzakere pozisyonlarını güçlendirmek için kullandılar. Ayrıca bu ülkeler, 2010’da imzalanan İşbirliği Çerçeve Anlaşması için bu anlaşmaya dâhil olmayan Mısır ve Sudan’a baskı yaptılar.
Anlaşma, Nil suyunun bazı tarihsel haklarının yeniden dağıtılmasını ve daha da önemlisi, Kahire'nin nehrin yukarı bölgesinde olası sulama planları ile alakalı gücünün bir kısmını azaltmayı amaçlıyordu.
Mısır, Etiyopya'yı Arap Baharı'ndaki karışıklıktan fayda sağlamak ve 2011'deki GERD ile alakalı planların ilan edilmesine yönelik İşbirliği Çerçeve Anlaşması müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olmakla suçluyor.
Etiyopya: Batı Afrika’nın Su Kulesi
Büyük Etiyopya Rönesans Barajı, potansiyel olarak Etiyopya'nın güç kapasitesini ikiye katlayarak 6.450 megawatt'a kadar elektrik üretmek üzere tasarlandı. Barajın üzerinde bulunduğu Mavi Nil, Nil Nehri’ne su sağlayan kaynakların %84’üne sahiptir ve rezervuarda tutulacak olan 74 milyar metreküp su, Nil’e su sağlayan kaynakların neredeyse bir yıllık miktarına eşittir.
Rezervuarın Mısır’ı en az şekilde etkileyecek biçimde doldurulabilmesi için, iyi tasarlanmış bir protokole ihtiyaç vardır ve nehrin aşağı bölgelerindeki barajlarda, başta Mısır’daki Aswan Yüksek Barajı olmak üzere, gerçekleştirilecek operasyonların GERD’deki operasyonlarla koordineli bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.
Rezervuarın doldurulması için farklı stratejilerin olası etkilerini inceleyen onlarca çalışma gerçekleştirilmiştir. Mısır, yağmur koşullarına bağlı olarak sürecin 1 yılda tamamlanmasını isterken Etiyopya, elektrik üretimi ve enerji ihracatından bir an önce faydalanabilmek için bu sürecin daha çabuk işlemesini talep etmektedir. Mısır, çalışmalar tamamlanıncaya kadar Etiyopya'nın barajın inşasını durdurması gerektiğini savunuyor. Etiyopya ise, Mısır'ın taleplerine cevap vermesi gerekmediğini, çünkü Mısırlıların Nil üzerindeki su ile ilgili projeleri konusunda her zaman Etiyopya’yı bilgilendirmediklerini ifade ediyor.
Yapılan araştırmalardan bazıları, barajın aslında uzun vadede Mısır'ın su güvenliğini iyileştirebileceğini savunuyor. Örneğin, GERD rezervuarı güney Mısır'daki Aswan Yüksek Barajı rezervuarına göre buharlaşma nedeniyle daha az su kaybedecektir. Baraj, hükümetlere Nil’in akışını daha iyi kontrol etme imkânı sağlayacağı için Etiyopya ve Sudan arasında gerçekleşecek bir koordinasyon anlaşması Mısır’ın işine yarayabilir.
Böyle bir kontrol Aswan Yüksek Barajı'nın elektrik üretimini azaltacaktır, ancak hidroelektrik üzerinden elektrik, Mısır için gittikçe daha az anlam ifade ediyor. Bu arada, baraj sayesinde ortaya çıkacak su kaynağı, potansiyel olarak sulamayı daha efektif hale getirecek ve ülkedeki dikim mevsimlerinin sayısını arttırarak Sudan'a fayda sağlayacaktır.
Ancak Mısır için GERD, Etiyopya'nın planladığı birçok büyük Nil Nehri projesinden sadece biridir ve Nil’in akışı üzerindeki etkisinin azalması anlamına gelmektedir. Etiyopya’ya göre barajlar dizisi, uzun vadede potansiyel güç üretimi ve ihracat odaklı üretime yönelik ucuz işgücü anlamında kritik bir öneme sahiptir. GERD’deki su, sulama maksadıyla depolanmayacak olsa da Mısır, diğer barajların mahsullerin sulanması için kullanılabileceğinden endişe duymaktadır. Mısır’ın suya erişimine yönelik bu potansiyel tehdit, sadece doldurulması aşamasında bir risk taşıyacak olsa bile GERD’e karşı sert tutumuna bir açıklama getirmektedir. Mısır, gelecekteki projeler için emsal oluşturmak ve daha büyük anlaşmazlıklarda elindeki avantajları korumak için Etiyopya'yı muvafakatını onaylamaya zorlamaktadır.
Mısır, GERD konusunda Etiyopya’ya karşı geri çekilmiş olsa da görüşmelere devam etmesi kendi menfaatine olacaktır. Gerçekten de 2015’de Sudan, Mısır ve Etiyopya arasında gerçekleşen ve baraj için bir yol haritasının çizildiği Hartum anlaşması, Mısır’ın diplomatik seçenekleri sonuna kadar kullanma isteğinin bir göstergesidir. Bu yol haritası, barajın etkileri üzerinde çalışma yapmak üzere dışarıdan gelecek uzmanları da kapsamaktaydı.
İşte burası görüşmelerin kırılma noktasını oluşturmuştu. 2016 Eylül’ünde barajın doldurulması üzerinde çalışma yapmak üzere üç hükümet tarafından iki Avrupalı şirket seçildi. Ancak Ağustos 2017 tarihine gelindiğinde gerçekleşen çalışmaların nasıl yorumlanacağı üzerinde anlaşmazlık çıkmıştı. Mısır, karşılaşacağı potansiyel riskleri vurgulayan raporlar hazırlanması için baskı yaparak, Etiyopya'dan işletme uygulamaları ve dolum protokolleri konusunda daha fazla taviz koparmaya çalışıyordu. Sudan ve Etiyopya ise çalışmaların uygulama ve protokolleri öne çıkaracak şekilde yorumlanması için çaba sarf ediyordu. Mısır, Kasım ayında görüşmelerden çekildi.
Baraj meselesi Mısır medyasında artık kontrol edilemez duruma geldi. Bir kamu yetkilisi, parlamento üyesi veya muhalif bir sesin baraj hakkında endişelerini dile getirmediği gün nerdeyse yok gibi. Bu tepki, Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el-Sisi’nin bu yıl parlamentodan geçirdiği, Kızıldeniz adaları ile alakalı Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmaya karşı Mısır medyasının eleştiri biçimini hatırlatıyor. Desalegn'nin ziyareti ile yakından ilgilendiği anlaşılan el-Sisi’nin ayrıca Etiyopya ile gerçekleşen müzakerelerde ortamı yumuşatan bir güç olduğu görülüyor.
Etiyopya barajının %70’i tamamlanmış durumda. Baraj inşaatı, Mısır’ın kalıcı olarak veya geçici bir süre durdurulması isteğinden bağımsız olarak devam ediyor ve rezervuar nihayet doldurulmaya başlanacak. Mısır zaman zaman askeri tehditlerde bulunuyor olsa da, barajı büyük oranda destekleyen uluslararası toplum, inşaatın engellenmesine yönelik herhangi bir askeri tehdide karşı duracaktır.
Baraj inşasının kaçınılmaz olması, Mısır’ın müzakerelerde kendini bir köşeye itilmiş ve Etiyopya’dan imtiyaz elde etme gücünün oldukça azalmış halde bulmasına sebep oldu.
Mısır, baraj ile ilgili durumu Arap Ligi ve Dünya Bankası’na taşımış olsa da bunun kendisine çok az faydası olacaktır. Etiyopya'nın, sulamanın baraj planının önemli bir parçası olmadığına dair mesajında ısrarcı olması nedeniyle Mısır, kendi diplomatik itirazlarının kulak arkası edildiğini gördü.
Bu durum, Mısır’ı eninde sonunda müzakere masasına geri dönmeye zorlayacaktır ve Desalegn ziyaretinin bu geri dönüşü başlatması muhtemeldir. Her halükarda, Kahire'nin seçenek eksikliği, Sudan ile nehrin yukarısındaki ülkelere karşı birleşme imkânının azalması ve devam etmekte olan baraj inşaatı; Mısır’ın, eski taktiklerinin arık işe yaramadığını ve nehrin yukarısındaki ülkelerin Nil Havzası’na yönelik politikalarda gittikçe güç kazandığını görmesini sağlamıştır.
Stratfor, 18 Aralık 2017
Tamer Güner, 05.01.2018, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri
Takip et: @Trrguni
Mısır ve Sudan uzun süreden beri, Nil suları üzerindeki haklarını meşrulaştırma konusunda, birçoğu Afrika ülkelerinin Avrupa kolonisi olduğu dönemde müzakere edilmiş olan anlaşmalara bel bağlamıştı. Daha önceden her ikisi de İngiliz kolonisi olan Mısır ve Sudan, Büyük Britanya ve Etiyopya arasında 1902 senesinde gerçekleşmiş olan anlaşmaya göre, kendi su kaynaklarını tehdit edebilecek, nehrin yukarısı ile alakalı herhangi bir projeye karşı veto yetkileri bulunduğunu belirtmektedir. Etiyopya hükümeti ise, sözleşmenin kendileri tarafından tam anlamıyla asla onaylanmadığını ve dolayısıyla geçersiz olduğunu savunuyor. Mısır ve Sudan ayrıca, kendi aralarında 1959 senesinde gerçekleşen anlaşmaya göre, Mısır’a 55,5 milyar metreküp ve Sudan’a 18,5 milyar metreküplük su tahsis edildiğine işaret ediyor. 74 milyar metreküplük bu toplam miktar, Nil Nehrinin sızıntı ve buharlaşmalar hesaba katılmadan ölçülen yıllık akış miktarı olan, 84 milyar metreküpün büyük bir bölümünü oluşturmaktadır.
Çoğu durumda, sınırı aşan nehirlere sahip ülkelerde nehrin yukarısındaki ülkeler, aşağıdakilerden daha fazla avantaja sahiptir ancak Uganda, Etiyopya Ruanda gibi Nil’in üst kısımlarının yer aldığı ülkeler, Nil üzerine gerçekleşen müzakereler döneminde, tam anlamıyla gelişmiş ya da şu anki halleri ile mevcut durumda değillerdi. Mevcut anlaşmalar sayesinde nehrin aşağı kısmında olmasına rağmen Nil üzerinde Mısır’ın daha fazla kontrol yetkisine sahip olması nadir rastlanılacak bir durumdur. Bununla birlikte, diğer jeopolitik faktörler Etiyopya ve nehrin yukarısında yer alan diğer ülkeler için şartları daha avantajlı hale getirerek Nil Havzasını daha 'doğal' bir düzene geri döndürmeye başlıyor.
Etiyopya’ya göre, nehrin aşağısında gerçekleşecek projeler yukarıda bulunan ülkeleri gelecekteki su tüketimlerinden vazgeçmeye zorlayarak ki bu durum, Mısır ve Sudan’ın yüksek tüketim oranlarını meşrulaştırmak için esas olarak başvurduğu yoldu, suyun eşit şekilde dağıtılmasını etkileyebilirdi.
Nehrin yukarı kısmında yer alan ülkeler, son 25 yılda aralarındaki bağları çok daha fazla güçlendirerek Nil Havzası Girişimi’ni, her ikisi de bu girişimin bir üyesi olan Mısır ve Sudan’a karşı müzakere pozisyonlarını güçlendirmek için kullandılar. Ayrıca bu ülkeler, 2010’da imzalanan İşbirliği Çerçeve Anlaşması için bu anlaşmaya dâhil olmayan Mısır ve Sudan’a baskı yaptılar.
Anlaşma, Nil suyunun bazı tarihsel haklarının yeniden dağıtılmasını ve daha da önemlisi, Kahire'nin nehrin yukarı bölgesinde olası sulama planları ile alakalı gücünün bir kısmını azaltmayı amaçlıyordu.
Mısır, Etiyopya'yı Arap Baharı'ndaki karışıklıktan fayda sağlamak ve 2011'deki GERD ile alakalı planların ilan edilmesine yönelik İşbirliği Çerçeve Anlaşması müzakerelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olmakla suçluyor.
Etiyopya: Batı Afrika’nın Su Kulesi
Büyük Etiyopya Rönesans Barajı, potansiyel olarak Etiyopya'nın güç kapasitesini ikiye katlayarak 6.450 megawatt'a kadar elektrik üretmek üzere tasarlandı. Barajın üzerinde bulunduğu Mavi Nil, Nil Nehri’ne su sağlayan kaynakların %84’üne sahiptir ve rezervuarda tutulacak olan 74 milyar metreküp su, Nil’e su sağlayan kaynakların neredeyse bir yıllık miktarına eşittir.
Rezervuarın Mısır’ı en az şekilde etkileyecek biçimde doldurulabilmesi için, iyi tasarlanmış bir protokole ihtiyaç vardır ve nehrin aşağı bölgelerindeki barajlarda, başta Mısır’daki Aswan Yüksek Barajı olmak üzere, gerçekleştirilecek operasyonların GERD’deki operasyonlarla koordineli bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.
Rezervuarın doldurulması için farklı stratejilerin olası etkilerini inceleyen onlarca çalışma gerçekleştirilmiştir. Mısır, yağmur koşullarına bağlı olarak sürecin 1 yılda tamamlanmasını isterken Etiyopya, elektrik üretimi ve enerji ihracatından bir an önce faydalanabilmek için bu sürecin daha çabuk işlemesini talep etmektedir. Mısır, çalışmalar tamamlanıncaya kadar Etiyopya'nın barajın inşasını durdurması gerektiğini savunuyor. Etiyopya ise, Mısır'ın taleplerine cevap vermesi gerekmediğini, çünkü Mısırlıların Nil üzerindeki su ile ilgili projeleri konusunda her zaman Etiyopya’yı bilgilendirmediklerini ifade ediyor.
Yapılan araştırmalardan bazıları, barajın aslında uzun vadede Mısır'ın su güvenliğini iyileştirebileceğini savunuyor. Örneğin, GERD rezervuarı güney Mısır'daki Aswan Yüksek Barajı rezervuarına göre buharlaşma nedeniyle daha az su kaybedecektir. Baraj, hükümetlere Nil’in akışını daha iyi kontrol etme imkânı sağlayacağı için Etiyopya ve Sudan arasında gerçekleşecek bir koordinasyon anlaşması Mısır’ın işine yarayabilir.
Böyle bir kontrol Aswan Yüksek Barajı'nın elektrik üretimini azaltacaktır, ancak hidroelektrik üzerinden elektrik, Mısır için gittikçe daha az anlam ifade ediyor. Bu arada, baraj sayesinde ortaya çıkacak su kaynağı, potansiyel olarak sulamayı daha efektif hale getirecek ve ülkedeki dikim mevsimlerinin sayısını arttırarak Sudan'a fayda sağlayacaktır.
Ancak Mısır için GERD, Etiyopya'nın planladığı birçok büyük Nil Nehri projesinden sadece biridir ve Nil’in akışı üzerindeki etkisinin azalması anlamına gelmektedir. Etiyopya’ya göre barajlar dizisi, uzun vadede potansiyel güç üretimi ve ihracat odaklı üretime yönelik ucuz işgücü anlamında kritik bir öneme sahiptir. GERD’deki su, sulama maksadıyla depolanmayacak olsa da Mısır, diğer barajların mahsullerin sulanması için kullanılabileceğinden endişe duymaktadır. Mısır’ın suya erişimine yönelik bu potansiyel tehdit, sadece doldurulması aşamasında bir risk taşıyacak olsa bile GERD’e karşı sert tutumuna bir açıklama getirmektedir. Mısır, gelecekteki projeler için emsal oluşturmak ve daha büyük anlaşmazlıklarda elindeki avantajları korumak için Etiyopya'yı muvafakatını onaylamaya zorlamaktadır.
Mısır, GERD konusunda Etiyopya’ya karşı geri çekilmiş olsa da görüşmelere devam etmesi kendi menfaatine olacaktır. Gerçekten de 2015’de Sudan, Mısır ve Etiyopya arasında gerçekleşen ve baraj için bir yol haritasının çizildiği Hartum anlaşması, Mısır’ın diplomatik seçenekleri sonuna kadar kullanma isteğinin bir göstergesidir. Bu yol haritası, barajın etkileri üzerinde çalışma yapmak üzere dışarıdan gelecek uzmanları da kapsamaktaydı.
İşte burası görüşmelerin kırılma noktasını oluşturmuştu. 2016 Eylül’ünde barajın doldurulması üzerinde çalışma yapmak üzere üç hükümet tarafından iki Avrupalı şirket seçildi. Ancak Ağustos 2017 tarihine gelindiğinde gerçekleşen çalışmaların nasıl yorumlanacağı üzerinde anlaşmazlık çıkmıştı. Mısır, karşılaşacağı potansiyel riskleri vurgulayan raporlar hazırlanması için baskı yaparak, Etiyopya'dan işletme uygulamaları ve dolum protokolleri konusunda daha fazla taviz koparmaya çalışıyordu. Sudan ve Etiyopya ise çalışmaların uygulama ve protokolleri öne çıkaracak şekilde yorumlanması için çaba sarf ediyordu. Mısır, Kasım ayında görüşmelerden çekildi.
Baraj meselesi Mısır medyasında artık kontrol edilemez duruma geldi. Bir kamu yetkilisi, parlamento üyesi veya muhalif bir sesin baraj hakkında endişelerini dile getirmediği gün nerdeyse yok gibi. Bu tepki, Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el-Sisi’nin bu yıl parlamentodan geçirdiği, Kızıldeniz adaları ile alakalı Suudi Arabistan ile yapılan anlaşmaya karşı Mısır medyasının eleştiri biçimini hatırlatıyor. Desalegn'nin ziyareti ile yakından ilgilendiği anlaşılan el-Sisi’nin ayrıca Etiyopya ile gerçekleşen müzakerelerde ortamı yumuşatan bir güç olduğu görülüyor.
Etiyopya barajının %70’i tamamlanmış durumda. Baraj inşaatı, Mısır’ın kalıcı olarak veya geçici bir süre durdurulması isteğinden bağımsız olarak devam ediyor ve rezervuar nihayet doldurulmaya başlanacak. Mısır zaman zaman askeri tehditlerde bulunuyor olsa da, barajı büyük oranda destekleyen uluslararası toplum, inşaatın engellenmesine yönelik herhangi bir askeri tehdide karşı duracaktır.
Baraj inşasının kaçınılmaz olması, Mısır’ın müzakerelerde kendini bir köşeye itilmiş ve Etiyopya’dan imtiyaz elde etme gücünün oldukça azalmış halde bulmasına sebep oldu.
Mısır, baraj ile ilgili durumu Arap Ligi ve Dünya Bankası’na taşımış olsa da bunun kendisine çok az faydası olacaktır. Etiyopya'nın, sulamanın baraj planının önemli bir parçası olmadığına dair mesajında ısrarcı olması nedeniyle Mısır, kendi diplomatik itirazlarının kulak arkası edildiğini gördü.
Bu durum, Mısır’ı eninde sonunda müzakere masasına geri dönmeye zorlayacaktır ve Desalegn ziyaretinin bu geri dönüşü başlatması muhtemeldir. Her halükarda, Kahire'nin seçenek eksikliği, Sudan ile nehrin yukarısındaki ülkelere karşı birleşme imkânının azalması ve devam etmekte olan baraj inşaatı; Mısır’ın, eski taktiklerinin arık işe yaramadığını ve nehrin yukarısındaki ülkelerin Nil Havzası’na yönelik politikalarda gittikçe güç kazandığını görmesini sağlamıştır.
Stratfor, 18 Aralık 2017
Tamer Güner, 05.01.2018, Sonsuz Ark, Stratejik Araştırma, Çeviri
Takip et: @Trrguni
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.