بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Âlemlerin Rabbi, Mevlâmız olan Allah’a hamd, örnek kulu, son Resûlü Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ü selâm ile sözlerime başlarım.Evet âciz ve zayıf kullarız, hiç birimiz mükemmel değiliz hele de neredeyse Rabbimiz tarafından konulmuş olan hemen hemen her türlü kırmızı çizginin sanki demokratik bir hakmış gibi aşıldığı, çiğnendiği, yok sayılabildiği bir dönemde.
Ama Müslüman’ım demek gibi bir iddiamız, cennet diye bir arzumuz ve Allah’la bir sözleşmemiz var. Bizden öncekilerin geçtiği imtihan sürecinden farkında olarak ya da olmayarak bizler de geçiyoruz. Allah’sız olduğumuz bir anımız bile olamayacağına göre, hayatımızın tamamında iman iddiamızı ispat etmemiz ve ne yapıp edip Rabbimizi râzı etmemiz gerekiyor.
Sizler gibi ben de insanlarla konuşuyorum, bu hayatta yaşıyorum, gözlem yapıyor ve şahit oluyorum. Evet bir Müslüman olarak söylendiğinde hoşumuza gitmese de biz Müslümanlar arasında, Müslümanların yapıp ettikleri, söylemleri, tavırları arasında var olan uçurum derinleşiyor, dinimizin ahlaksızlık olarak gördüğü bir çok şey insanları sarıp sarmaladığını görüyoruz.
Haz, keyif, bencillik, hevâ ve hevesi dışında hemen hiçbir değere sahip olmayanların hayatlarının yanında, insanlığa tanıma fırsatı verilen en güzel değerlere sahip İslam üzere olduklarını iddia edenlerin bu kadar pervasızca ve hoyratça İslam dışı ya da İslam’ın kat’iyyen hoş görmediği bir hâl, tutum, söylem ve duruş içinde olmaları hem derinden endişelendiriyor hem de kahrediyor bizleri.
Her şeye rağmen, her türlü bahanelerimize rağmen ve her türlü kendimizi kandırmalarımızı bir kenara koyup durup düşünmemiz gerekiyor: Biz ne yapıyoruz, nerde hata yapıyoruz,
“MÜSLÜMAN” ve
“ahlak”
“merhamet, şefkat ve vicdan”
“adalet”
“ilim”
“özü-sözü bir olmak, doğruluk-dürüstlük”
“emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak”
“izzet, şeref ve cesaret”
“vefâ”
“içtenlik ve samimiyet”
“kula kul olmamak”
“sadece Allah’tan korkmak”
“dini Allah’a has kılmak; sadece Allah için yapıp etmek”
“karşılığı/mükâfâtı sadece Allah’tan beklemek”
“hiçbir kınayanın kınamasından korkmamak”
“yalan, iftira, riyâkarlık ve nifaktan uzak kalmak”
“Allah’ın emirlerini yüceltmek”
“Allah’ın yarattıklarına şefkat ve merhamet”
“ma’rufu yaymak ve münkeri reddetmek”
“her türlü ahval ve şeraitte “ama, lakin, fakat, şöyle ki” gibi mazeretlere sığınmadan Rabbimizin koyduğu ve razı olduğu standartlarda Müslümanca yaşamak” …
Bunlar ya da Rabbimizin bizlerden istediği Müslüman kimliğimizin ve Müslüman farkımızın olmazsa olmazı olan vasıflarımızla nasılız?
Evet ciddi problemlerimiz var diyorsak bunlarla alakalı olarak ne yapıyoruz? Bir eylem planımız var mı?
Kesinlikle çok ciddi bir savaşın ortasındayız, İslam ve Müslümanların yok edilmek isteniyor ama biliyoruz ki bu savaş yeni değil ve bitmeyecekte. Ama bildiğimiz bir şey var ki o da bu savaşı düşmanlarımıza (bâtıla) benzeyerek kazanamayız. Biz düşmanlarımıza ve bizi yok etmek isteyenlere ancak daha iyi bir Müslüman olarak yani Allah’ın razı olduğu iman, salih amel, istikamet, cihâd, takva, ihlas, ihsan ve adalet ehli olarak galebe çalabiliriz.
“Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” (bk. Muvatta, Husnü'l Halk, 8; Müsned, 2/381) diyen, “ahlâkı Kur’an olan” (Müslim, Müsafirin, 139.) ve üsve-i hasene (en güzel örneğimiz) (Ahzâb,33/21.) ve âlemlere rahmet olarak (Enbiyâ,21/107.) gönderilen Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav)’ın ümmeti olarak biz Müslümanlara yakışmayan şeyleri ve ahlaksızlığı terk etmek ve orijinal ayarlarımıza tekrar dönemiz gerekiyor. Gelin Allah için kendimize gelelim, kendimize dönelim.
Evet bir Hakk ile batıl mücadelesi sürüyor, Hakkın muhafızları ile muârızları arasında. Kendimizi hakk olan, hakkın muhafızları olarak görüyoruz ama biliyorsunuz değerlendirmeyi Rabbimiz yapacak ve notumuzu âlemlerin Rabbi olan mevlâmız olan Allah verecek.
Hani Rabbimiz ne buyurmuştu:
“İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.” (Hadîd,57/16.)
Emin Emre, 06.01.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, İlahiyat, Din ve Tefekkür
Emin Emre Yazıları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.