"Hiç mi Müslümanların ve Türkiye'nin düşmanlarının yapıp ettiklerinin, vicdanınızda bıraktığı bir parça sızı yok?"
Tarih
bugünleri hiç unutmayacak; çünkü ona dünleri ve yarının dünleri olacak olan
bugünleri unutturmaya çalışanların sayısı ne kadar fazla olsa da bizler de ona
sık sık hatırlatmaya gayret ediyoruz ve geçmişe göre değerlendirirsek az
sayılmayız. Yazacağız, yorumlayacağız; gelecek nesiller doğruyu yanlışı
ayırdedecek, aksi halde niçin yazalım ki?
Müslümanlar
bugün sünni-şii, ılımlı, radikal diyerek yapay bir şekilde ayrıştırılıyor ve
birbirleriyle savaştırılıyor; bu yetmeyince de demokrasi ya da nükleer- kimyasal
silah var bahanesi ile yıllardır bombalanıp öldürülüyorlar; o da sonuç
vermeyince direnen müslüman ülkeler her türlü yöntem kullanılarak dünyadan ve
komşularından tecrid edilmeye, Türkiye tarihin en karanlık ve en
derin ihanetleriyle (FETÖ-PKK-DAEŞ ve ilişkili siyasî partiler) Pentagon'da çizilmiş haritalara uygun bir şekilde
parçalanmaya çalışılıyor.
Durum bu kadar vahimken, sahnelere siyasî hırs olarak yansıyan, gerçekte siyasî hırstan daha çok, çok iyi tanımlanmış bir 'görev' bilinciyle hareket ederek Türkiye'nin varoluş mücadelesini zayıflatmaya çalışanlar ve buna karşı durmaya, milli birlik ve beraberliği genişletmeye çalışanlar var. Bugünkü ayrışmanın temelinde de bütün mesele bu paragrafta özetli.
Siyâsî
çizgi nedir, ne işe yarar? Yani herhangi bir siyasetçi ülkesinin birliğini,
dirliğini, refahını, zenginliğini, gelişmişliğini ve huzurunu hedeflemedikten sonra neden siyasete girer?
Siyâset nedir, siyâset halka değilse kime hizmettir? İşte bütün mesele burada
düğümleniyor.
Bugün
halkın kafasını karıştırmaya çalışanlara sadece bu gözle bakılsa bile her şey
yeterince açık bir şekilde görülecektir. Bir yanda dünyanın başına bela olmuş ABD
ve onun resmi, gayr-i resmi görevlileri ve ortakları, yani İngiltere, Almanya
ve Fransa kör noktalarında Avrupa, İsrail ve her daim ortak olarak koluna
girdiği müslüman ülkelere kazık atmaya hazır Rusya ve artık iğrenç hesaplarıyla
dünyayı açıkça kirleten Suudi-BAE-Sisi ekseninde arap ülkelerin dengesizliği;
diğer yanda Türkiye ve Türkiye'nin güçlenmesini isteyen yüzlerce yılın mağduru
her dinden insanlar ve masum müslümanlar.
Türkiye
bir direnişin simgesi bütün dünya için. ABD'nin sırtında dünyaya hükmeden
satanistlerin karşısına dikilmiş, onların dünyayı yakıp yıkmalarına ve bütün dinleri
yok etmelerine karşı bütün gücüyle mücadele eden bir ülke Türkiye... ama
Türkiye'yi de içeriden çökertmekten vazgeçmiyor aynı düşman, insanlığın ortak
düşmanı olan satanizm.
2018
yılından 2019 yılına doğru gidişin kanlı yol haritasını çiziyorlar birileri ve
bizler de buna karşı duruyoruz. Bu yolda kim bizimle ise, biz de onunlayız, kim
bizimle değilse o da kendisi gibi olanlarla yol yürüyor. Bu onlar böyle
istediği için böyle...
Çünkü
bugüne kadar her maskeyle kanımıza girdiler, din dediler, özgürlük ve demokrasi
dediler, insan hakları dediler, laiklik dediler, sağcılık, solculuk, merkez
falan dediler ve her şeyimizi, paramızı, alın terimizi, çocuklarımızı,
namusumuzu, ahlakımızı, umutlarımızı, geleceğimizi keyiflerince, efendilerinin
emirleri gereğince kullanıp bir kenara attılar; hepimiz, bu milletin fedakar
evlatları olarak her şeyi gördük, duyduk, şahit olduk ve artık ayağa kalktık 15
Temmuz'da, FETÖ'nün cübbeli, üniformalı, eli kalemli teröristleri eliyle
parçalanmak istenen ülkemizi koruduk, korumaya da kararlıyız.
Şimdi,
bu direncimizi kırmak ve her zaman yaptıkları gibi sahte zaferler kazanmak için
hepsi bir araya geldiler; solcu ve laik olduklarını iddia ederek halkın bir
kısmını yüz yıldır aldatan, dindar söylemlerle kirli bir özgeçmiş inşâ etmiş
olduklarını gördüklerimiz, Kürtlerin hakkı diyerek yola çıkıp önce kürtlerin
genç erkeklerini öldüren ve öldürten, genç kızlarıyla dağlarda harem kurduktan
sonra LGBT'lerin hakkı diyerek sokaklarda yürüyenler, nerede ne kadar yalancı
varsa bir tarafta biriktiler ve Türkiye'nin direnişini yıkmaya çalışıyorlar.
Birileri
2019'a kadar bu ne idüğü belirsiz, ilkesiz, vatansız koalisyonun önlerine
konacak olan bir lider hayaliyle planlar kuruyorlar. 2019'da Erdoğan'ın
karşısına çıkaracakları liderleri yok, çünkü lider üretecek bir karaktere sahip
değil gittikleri yol; bilumum kullanışlı elemandan teşekkül ettirilmiş bir
güruh bu... Her gün ne kadar çirkin göründüklerini bile fark edemeyen, kendi
partilerinde, örgütlerinde, dergahlarında en küçük fırsatta birbirine girip
alenen kavga eden tipler bunlar ve bunlar birlikte yol alıyorlar... Niçin?
Türkiye'yi yıkmak için...
İşte
bütün mesele bu. Bugün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bütün siyâsî müktesebatını
ve tecrübesini önüne koyarak, partisinin de çıkarlarını ülkenin çıkarlarına
bağlayarak bir karar veriyor ve hem 2019'da aday olursa Erdoğan'ı
destekleyeceklerini hem de 2019'dan sonra, kendisinin de çabasıyla referanduma
götürülen ve 16 Nisan 2017'de seçmenlerin %52'si tarafından onaylanan Cumhurbaşkanlığı
Sisteminin yerleşmesi için 5 yıl daha Erdoğan'a destek vereceklerini ilan
ediyor.
Niçin?
Niçin?
Bahçeli'yi
bu kesin ve keskin kararlılığa zorlayan ne var? O neden Ocak 2016'ya kadar
birlikte yol yürüdüğü 'kendisine 'muhalif' takma adını veren koalisyondan ayrıldı?
Neden 15 Temmuz FETÖ Darbesi'nde dimdik durdu ve neden o günden beri Erdoğan'ı
destekliyor?
Dün Bahçeli'nin Erdoğan'a söylediklerini hatırlatıyorsunuz, O yanlışından döndü, siz dönecek karakterde değil misiniz? Yanlış olduğunu bile bile nereye gidiyorsunuz? Erdoğan dün sizinle olduğu için suçlanıyor, hepimiz görüyoruz... Hanginizin maskesi ne zaman düşecekti, kim bilebilirdi ki? Eğer Bahçeli de başka hesaplar peşinde ise o da çıkar bir gün ortaya.... ama bugün ortaya koyduğu duruş 15 Temmuz, 16 Nisan duruşuyla aynı...
Hiçbir
bakanlık ya da parti çıkarını öne çıkarmayan Bahçeli'nin vatanın bekâsını
tehdit altında gördüğü açık değil mi? Bahçeli her seferinde bunu açıkça
dillendirmiyor mu? Ötekiler, kirli koalisyonun üyeleri hangi vatandan, hangi
bekâdan, hangi değerden bahsedebiliyorlar?
Türkiye'nin
parlamenter sisteme bağlı istikrarsızlık riskini ortadan kaldıran Cumhurbaşkanlığı
Sistemi'ni neden istemiyorlar? 7 Haziran 2015'te elde ettikleri kaosun
lezzetini yeniden ve daima yaşamak mı istiyorlar? Bu onlara nasıl bir ülke
verecek? Dertleri ne? Demokratik sistemde neden halka halkın istediklerini
vermek için siyaset yapıp kendileri hükmetmeye talip olmuyor?
Erdoğan'ın
liderlik ettiği bir siyâsî hareket olarak Ak Parti ile bu memlekette
makam-mevki sahibi olanların hemen hepsi, sonsuza dek Erdoğan'a ve bu milletin
desteğine diyet borçludurlar. Erdoğan, ürettiği
sinerji ve çalışma azmiyle güzel ülkemizin prangalarını tek tek söküp onlara
kusursuz ve sorunsuz makamlar tahsis etti,
buna karşılık 2002'den 2018'e kadar görev verdiği herkesin de yerine çalışmak
zorunda kaldı.
Bu
memlekette parti istişare toplantıları geleneğini başlatan Erdoğan'ın maruz
kaldığı ihanet, yol arkadaşlarından geldi hep, halen de onlardan gelmeye devam
ediyor... ve onlar şimdi hiç utanmadan kendi ihanetlerini maskelemek için bir
otoriterleşmeden bahsedebiliyorlar.
Hadi diyelim
sizin attığınız iftira doğru olsun; Erdoğan otoriter, peki ya millet?
Milletin
gözünde neden değeriniz yok, niye etrafınıza topladığınız birkaç kifayetsiz
denenmiş ve tasfiye edilmişle bir orada görünüyor, bir burada sahne
alıyorsunuz, olur olmaz bir şekilde kirli koalisyonla aynı orkestrada dümbelek
çalıyorsunuz?
Böyle
yaparak nereye varacağınızı zannediyorsunuz?
Kendinizi
uyanık halkı enayi mi zannediyorsunuz?
Hiç mi
Allah'ın soracağı hesabı düşünmüyorsunuz?
Hiç mi
Müslümanların ve Türkiye'nin düşmanlarının yapıp ettiklerinin, vicdanınızda
bıraktığı bir parça sızı yok?
Bu güzel
ülkenin binlerce çocuğu, genci, yaşlısı öldürüldü, halen müslümanların
bebekleri bombalarla parçalanıyor, siz neyin peşindesiniz?
Hain'in
onuru yoktur, bunu asla unutmayın... Erdoğan'ın istişare kabiliyeti ortada iken ve
buna hepimiz şahit iken, literatürde devlet yönetmek otorite sahibi olmak demek
iken siz Erdoğan'ın otoriterliğinden şikayetçi olurken dürüstseniz madem
dünyanın bütün otoriterlerine karşı çıksanıza?
En büyük
otoriter vahşi devletler ortada, BMGK'dalar; neden onlara ve liderlerine karşı çıkmıyorsunuz?
Trump
tek imzasıyla milyarlarca insanın hayatıyla oynayabiliyor, niye onurlu bir
şekilde Trump'a ve ABD'ye karşı çıkmıyorsunuz?
Soruyorum;
siz riyâkâr mısınız?
Bu yolda
kim bizimle ise, biz de onunlayız; bunu kafanıza iyice sokun.
Ve biz
riyâkar değiliz...
Arif Şahin, 11.01.2018, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 82
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.