"Devlet tedbir almakla mükelleftir; o halde zihinlerdeki kuşkuları gidermeye de devlet mecburdur."
Birkaç gündür AYM'nın FETÖ ve darbe ile ilgili yargılanan ve emsal karar olarak tüm FETÖ-Darbe tutuklularına uygulanma riski bulunan üç sanık hakkında verdiği 'Hak İhlali' kararını analiz etmeye çalışıyorum... Zihnimdeki tortuları yazıp yazmama konusunda tereddütlüyüm... AYM bu dönemde tek başına bu türden bir karar alma gücüne sahip mi değil mi onu düşünüyorum.
Ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, gerekçe imaj ya da başka şey olsun, AYM artık tartışmalı kararlar alamaz... ki bu son karar 11/6 oranı ile tartışmalı bir karardır... o halde AYM'nin bu tür kararları oybirliği ile alması şartı getirilmelidir.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AYM'nin 11 Ocak 2018 tarihli kararının ertesinde, 12 Ocak Cuma günü cuma namazı çıkışında AYM'ye atadığı AYM üyelerinin tahlil edilmesine ana sebep olacak açıklamalarda bulundu ki, bu hukuk devletinde olmaması gereken bir durumdur... Anayasa Mahkemesi'nin (Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 11/1/2018 tarihinde, Mehmet Altan (B. No: 2016/23672) ve Şahin Alpay (B. No: 2016/16092) tarafından yapılan bireysel başvurularda verilen "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir" kararını da değerlendiren Gül, "Biliyorsunuz ben cumhurbaşkanıyken de ayrıldıktan sonra da gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını hem adalet hem de Türkiye’nin imajı açısından doğru olduğunu hep söylemişimdir. Bugünde o görüşteyim. Yargılama yine devam eder ama gazetecilerin, yazarların, çizerlerin tutuksuz olması kanaatini her zaman söyledim." dedi.
A.Necdet Sezer bile kendi atadığı AYM üyelerinin kararlarına paralel ya da zıt yorumlar getirmemiştir. AYM vicdanları rahatsız edecek kararlar almaya devam ederek adalette arıza var kaydının sürmesine, adalete güvenin düşmesine neden olur... ki oluyor.... bu da toplumsal hayatın temeline dinamit koymak demektir. Bugünden tezi yok, kanun koyucu olarak meclis, darbe ile ilgili her kavramın hukuki tanımını yapmak zorundadır.... darbeye fiili olarak katılan, psikolojik, sosyolojik, ekonomik, itibari, fikri destek verenlerle ilgili açık ve net tanımlar yapmalıdır.
Şahin Alpay ve Mehmet Altan yazıları ve tv programlarıyla kuşku bırakmayacak bir şekilde darbe ikliminin oluşmasına hizmet etmişlerdir, delillerin durumu ortadadır... Hangi hak ihlalinin yapıldığı somut olarak ortaya konmadan, sadece yorum yaparak ve kendisini 1. dereceden mahkeme yerine koyan AYM böyle kararlar alamaz.
1. Örnek, Mehmet Altan'la ilgili kararın basın duyurusundan:
"Başvurucunun darbe teşebbüsünden bir gün önce Can Erzincan TV'de yayımlanan programdaki konuşmasında "... Türkiye Devletinin içinde de muhtemelen bütün bu gelişmeleri dış dünyadan daha fazla belgeleyen, izleyen bir başka da yapı var. Yani onun ne zaman torbadan yüzünü çıkaracağını, nasıl çıkacağı da belli değil..." şeklindeki sözler sarf ederek darbe yapılması için kamuoyu oluşturmaya çalıştığı ve açıkça darbe çağrısında bulunduğu ileri sürülmüştür. Buna karşılık başvurucu darbe olacağını bilmediğini ve darbe çağrısı yapmadığını, anılan sözlerinin bağlamından kopartılarak suçlamaya konu edildiğini, konuşmada geçen "yapı" ile kastettiğinin devlet organları olduğunu savunmuştur.
Başvurucunun sarf ettiği sözlerin içeriği ve bağlamı, anılan sözler öncesinde ve sonrasında diğer konuşmacılar ile başvurucu tarafından dile getirilen hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu sözlerin -tereddütsüz bir şekilde- darbe çağrısı olarak nitelendirilmesi ve başvurucunun bunları ertesi gün gerçekleşecek olan darbe teşebbüsünü bilerek kamuoyunu buna hazırlamak amacıyla söylediğinin kabul edilmesi zordur."
2. Örnek Şahin Alpay'la ilgili kararın basın duyurusundan:
"Başvurucunun aylarca ülke gündeminde yer alan güncel bir konuda kamuoyunun bir kısmının ve muhalefet liderlerinin dile getirdiklerine benzer görüşlere yer verdiği yazılarının FETÖ/PDY'nin amaçlarına hizmet etmek için yazıldığının kabulünü gerektiren nedenler tutuklama kararında veya iddianamede somut olgularla açıklanmamıştır. Başvurucunun bu görüşlerini Zaman gazetesinde yayımlanan yazılarında dile getirmiş olması da bu yazıların FETÖ/PDY'nin amaçları bilinerek ve bu amaçlar doğrultusunda kaleme alındığına dair -tek başına- yeterli bir olgu olarak değerlendirilemez."
AYM'nin ilgili karara karşı oy kullanan üyelerine de bakıyorsunuz, bir kısmı geçmişte medyada iltisaklı oldukları yapılarla gündeme gelmişlerdi, sonra hak ihlali yönünde oy verenlerden birinin de darbeye karşı açık pozisyon alan AYM başkanı olduğunu görüyorsunuz.
İlgili şahısların yargılandığı mahkemeler AYM kararı sonrası tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. AYM Twitter hesabı şaşırılacak bir şekilde geceyarısı 23:00'ten sonra "Tutuklama tedbirine ilişkin karar verilmiştir" tweetleri atarak mahkemeye doğrudan baskı uygulamıştır.
https://twitter.com/AYMBASKANLIGI/status/951547760309932034
https://twitter.com/AYMBASKANLIGI/status/951549934393810945
Kuşkusuz darbenin asıl sahipleri ABD-AB-NATO üyeleridir ve onların gazeteci ya da başka türden darbecilere özgürlük istemeleri, bunun için baskı kurmaları, dış işlerine yönelik tacizleri de darbe sürecinin devamı niteliğindedir. Darbeci ABD-AB-NATO'nun taleplerini yerine getireceksek dükkanı kapatıp gidelim ve anahtarı eskiden olduğu gibi onlara teslim edelim... darbecilerin hepsini de salıverelim konu kapansın, imaj ya da itibar dediğimiz şey ne ise eskisi gibi olsun. Aksi halde hukuk-yargı eksiksiz ve alternatifsiz ayrıcalıksız herkese uygulanmalıdır...
Darbeci devletlere karşı ancak darbecileri yargılayarak ve cezalandırarak itibar elde edebiliriz. Eğer devlet pişmanı, itirafçısı, kararlısı, ihanette ısrarcısı, militanı dahil tüm FETÖ ile ilgili genel bir strateji değişikliğine gidiyorsa, bunu mahkemeler üzerinden yapmamalıdır... bu millet pişman olanla olmayanı ayırt eder, ilgili uygulamayı da onaylar...
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ AYM kararını şöyle yorumladı:
"Bir hususun altını çizmekte fayda görüyorum; AYM bireysel başvurular hakkında karar verme hakkına sahiptir. Ama AYM bu konuda karar verirken ilk derece mahkemesi, istinaf mahkemesi, temyiz ya da süper temyiz mahkemesi gibi hareket edemez. AYM bunlar değildir. Anayasa ile sınırları belirlenmiş yetki ve görev alanı vardır. Anayasa'nın 148'inci maddesi açıkça diyor ki bireysel başvuruda kanun yolunda gösterilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. AYM'nin Alpay ve Altan kararının açıklanan gerekçesini incelediğinizde kanun yollarında gözetilmesi gereken hususlarında fazlası gözetildiği gibi onunda ötesine geçilerek ilk derece mahkemesi gibi inceleme yapılmıştır. Pek çok hukukçu eleştiriyor. Hepsine söylüyorum. AYM bir davanın esasına girecek şekilde bireysel başvuru incelemesi yapabilir mi- yapamaz mı, vak'a incelemesi yapabilir mi- yapamaz mı? AYM, bireysel başvuruyla kendine gelen bir konuda vak'a incelemesi yapamaz. Delillerin yeterliliğini değerlendiremez. Böyle bir yetkisi yoktur. Can Dündar kararında delillerin yeterliliğini değerlendirdi, vak'a incelemesi yaptı. Şimdi aynı kötü ve yanlış uygulamayı Altan ve Alpay kararında da verdi. Gerekçeyi okuduğunuz zaman insan diyor ki; ilk derece mahkemesine, istinafa ne gerek var? Yargıtaya ne gerek var?
AYM sadece hak ihlali olup olmadığını tespitle yetkilidir. Onun ötesine geçemez. Hak ihlali olduğuna dair karar verir. O zaman ilk derece mahkemesi yargılamanın yenilenmesi yoluna gidebilir ya da bu imkan yoksa tazminat istenir ya da genel mahkemelere müracaat yolunu gösterebilir. Ama şimdi bakın ben okuduğum zaman gerekçesiyi AYM'nin saygın hukukçularına soruyorum. Siz hak ihlali kararı mı verdiniz yoksa beraat kararı mı verdiniz? İlk derece mahkemesi bu sınırı aşan kararınız karşısında ne yapacak? AYM'nin bu kararı hak ihlali kararı değil berat kararıdır. AYM'nin beraat kararı verme hak ve yetkisi yoktur. Burada suç yok diyor. AYM burada suç yok diyemez. Hak ihlali var ya da yok diyebilir. Suçun varlığına ya da yokluğuna sadece ilk derece mahkemesi karar verebilir. İstinaf karar verebilir. AYM maalesef burada aynı şekilde vaka değerlendirmesi yapıyor, suç değerlendirmesi yapıyor, anayasa'nın çizdiği sınırları tek tek aşıyor."
AYM'nin Altan ve Alpay için tahliye kararıyla ilgili olarak, Başbakan Binali Yıldırım'ın dediği gibi: "AYM'ye bireysel başvuru hakkını bizim hükümetimiz getirdi. AYM'nin kararını beğeniriz beğenmeyiz ancak takdir edersiniz ki, ilk derece mahkemesi dosyaya hakimdir. Dosyanın içeriğini biz de bilmiyoruz, AYM de bilmiyor. Doğru kararı verecek olan birinci derece mahkemesidir. AYM de değerlendirmesinde birkaç husustaki iddiayı, dayanaktan yoksun bulmuş reddetmiştir. Tutuklanma sebebini yeterli görmeyen bir karar almıştır. Bu davanın görüldüğü mahkemede gerekli karar verilecektir. Nöbetçi mahkemenin kararı yeterli değildir. AYM'nin gerekçeli kararının beklenmesi istenmiştir. Buradaki verilen karar iddianame sürecine kadar olan işlemlerle ilgilidir. İddianame ve sonrası konularda mahkemenin yargılama hakkı saklıdır.
Yerel mahkeme, içeriği ve AYM'nin kararlarını dikkate alarak en uygun kararı, hukuka uygun kararı verecektir. Bizim yürütme olarak beklentimiz, büyük bir mücadele verdiğimiz FETÖ terör örgütü ile mücadelenin zaafa uğramasına sebep olacak, böyle anlaşılacak kararları almamalarıdır. Bu konuda çok dikkatli davranmak hem mahkemenin hem idarenin görevidir.
Mahkemeleri verdikleri kararlarla tartıştırmak hukuk devletinin ilkelerine aykırıdır. Ülkeye de hukuk sistemimize de olumlu bir katkısı yoktur. Alınan kararlar bir kesimi mutlu eder, bir kesimi mutsuz eder. Bu gayet doğal bir şey. Türkiye'de hak arama yolları açıktır. Bu dava sonuçlanmış bir dava da değil. Acele yorum yapmak mahkemeye de haksızlık olur, davaya da bir anlamda gölge düşürür. Her olaydan sonra düzenleme yapmak hukuk devletine uygun düşmez" ise durum daha karmaşık bir yere doğru gitmektedir.
Devlet tedbir almakla mükelleftir; o halde zihinlerdeki kuşkuları gidermeye de devlet mecburdur.
Seçkin Deniz, 13.01.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-13, Sorgulamalar
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.