Herkes bir mention uzaklıkta
Facebook’la başlayan sosyal ağ merakımız, Twitter ile taçlandı. Anlık, kısa paylaşım tarzıyla daha çok gündemi kovalayan insanların gözdesi olan Twitter, toplumla paylaşmak istediklerimizi, herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan, özgürce söyleme imkanı veriyordu. Reel dünyada ulaşamayacağınız, görüşmek istediğinizde yüzünüze kapıların kapandığı kişilerle, sosyal medyada buluşabilmek bir mention kadar uzaktı artık. Anlık paylaşımın söz konusu olması nedeniyle de “canlı yayın” gibi bir karşılık buldu Twitter, üstelik interaktif olarak.
Sanal büyükelçiler sahada
Bu gelişmelerden devletlerin de uzak kalması mümkün değildi elbette. Böylece Dijital Diplomasi kavramı ortaya çıkmış oldu. Devletler web araç gereçlerini kullanarak kamu diplomasisini dijital ortama taşımaya başladılar. ABD Dışişleri Bakanlığı e-diplomasi ofisi kurdu. Bunu İngiltere, Fransa, İsviçre, İsrail gibi ülkeler takip etti. Bugün ise neredeyse her ülkenin bu konuda çalışmaları ve bu alanda çalışan personeli var. Dijital diplomasiyi en aktif kullanan ülkelerden biri olan İsrail, Hayfa Üniversitesi’nde “Sanal Büyükelçiler” adı altındaki programla İsrail’in imajını, uluslararası arenada tanıtacak elçiler yetiştiriyor.
Twitter diplomasisi ya da twiplomasi kavramlarının literatüre girmesi de artık şaşırtıcı bir gelişme değil. Diplomatlar, milletvekilleri, bakanlar ve dış politikada etkili devlet adamları Twitter üzerinden de bir politika yürütüyorlar. Bu sahada STK’lar, düşünce kuruluşları ve hatta devlet kuruluşları da yerini alıyor. Hem iç politika hem de dış politikaya yönelik Twitter paylaşımları gittikçe siyasi iletişimde kullanılan bir numaralı araca dönüşüyor.
Başkanlar twitter’dan atışıyor
Bugün devlet başkanları Twitter üzerinden birbirlerine mesaj veriyorlar. Uluslararası ilişkiler adeta sosyal ağlarda herkesin gözü önünde kuruluyor. Erdoğan, Trump, Ruhani, birbirine twitter üzerinden rest çekiyor, mesaj veriyor. Siyasetçilerin paylaştığı fotoğraflarda yer alan unsurlar, hatta noktalama işaretleri bile yorumlanıyor, olumlu ya da olumsuz sonuçlara sebep olabiliyor. Ülkeler arasındaki ilişkilerdeki olumlu gelişmeler ya da gerginlikler tweetlere, tweetler de kısa sürede internet haber sitelerine, ardından basılı ve görüntülü medyaya yansıyor. Elbette ki kapalı kapılar arkasında ülkelerin birbirleri ile yürüttüğü ayrı bir diplomatik süreç var ve olmalı da. Ancak Twitter artık herhangi bir açıklamayı yapmanın en çabuk ve kolay yolu haline geldi ve basın açıklamalarını geride bırakacak gibi görünüyor.
Kırmızı telefonun pabucu dama
Twitter’ı aktif kullanan liderlerden biri ABD Başkanı Barack Obama idi. Obama başkanlık yarışına girdiği dönemde sosyal medyayı propaganda aracı olarak kullanmış, seçmenine yönelik sıkı bir kampanya yürütmüştü. Başkanlığı süresince de Twitter paylaşımları yapan Obama, çoğunlukla kendisi tweet atmıyordu. Siyasi şeffaflık ve halkın siyasete katılımını sağlamak amacıyla Twitter kullandığını söyleyen Obama, kendisinin attığı tweetlerin sonuna BO harflerini ekliyordu. Obama, Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev ile görüşürken, hem kendisinin hem de Medvedev’in Twitter kullanıcısı olduğunu, Twitter’ın iki lider arasındaki “kırmızı telefon hattının” pabucunu dama atabileceğini söylemişti.
Basın yerine sosyal medya
Twitter ve devlet başkanı deyince bugün en başta akla gelen isim ise ABD Başkanı Donald Trump. Agresif hatta “çılgın” diyebileceğimiz bir tarzı olan Trump, neden sosyal medyayı kullanmayı tercih ettiğini, “Sosyal medyayı sadece sevdiğim için kullanmıyorum ama çok sahtekar ve adaletsiz basınla savaşmanın tek yolu. Sahte ve mevcut olmayan kaynaklar her zamankinden daha çok kullanılıyor. Hikaye ve belgelerin çoğu kusursuz bir kurgu” sözleriyle anlatmış, kendisini en doğru şekilde ifade ettiği alanın Twitter olduğunu ifade etmişti.
Yazdıkları Yuan’ı düşürdü
Trump göreve geldikten sonra Güney Kore Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin başkanının Twitter hesabını takip etmekle görevli yeni bir birim bile kurdu. Çünkü Güney Kore hükümeti Trump’ın belirsiz dış politikasını 140 karakterlik mesajlarından yakalayabilecekleri ipuçlarıyla çözebileceğini düşünüyordu. Çin ise Trump’ın göreve geldikten sonra Tayvan lideri ile direkt olarak telefonla görüşmesine ve uyguladığı Twitter diplomasisine kızgındı.
Çin’in resmi haber ajansı Xinhua’da yayınlanan makalede “Herkes dış politikanın çocuk oyuncağı olmadığını ve iş anlaşması bağlamaya benzemediğini bilir. Twitter, dış politikanın bir aracına dönüşmemeli” deniliyordu. Bunun üzerine Trump, Çin’in para politikasını ve Güney Çin Denizi’ndeki operasyonlarını hedef alarak “Çin para biriminin değerini düşürüp ABD şirketlerinin rekabet gücünü kırarken, ürünlerimize yüksek vergi koyarken (ABD, Çin mallarından vergi almıyor) ya da Güney Çin Denizi’nin ortasına askeri üs inşa ederken bize sordu mu? Hiç sanmıyorum” diye tweet attı. Trump’ın, Çin ve para birimiyle ilgili attığı bu tweetler yükselme eğilimindeki Yuan’ın düşmesine neden oldu.
Dış politika çocuk oyuncağı değil
Trump’ın Twitter mecrasında kullandığı tehditkar ve pervasız dil ve Twitter üzerinden yürüttüğü diplomasiye eleştiriler sadece başka ülkelerden değil, ülke içinden de geldi. Hillary Clinton, Donald Trump’ın Twitter stratejisini, Kuzey Kore üzerinden, “Uzlaşmak kritik bir önem taşıyor. Taraflar daha geniş kapsamlı bir stratejinin parçası olmak zorunda. Bir sabah çıkıp, ortaya bir tweet atarak işler çözülmez” şeklinde eleştirmişti.
İran’la sürtüşmeye Twitter’dan devam
Çin ve Kuzey Kore’den sonra Trump’ın Twitter üzerinden mesaj verdiği ülkelerden biri de İran’dı. Geçtiğimiz günlerde İran’da halk gösterileri başladığında Trump, “Rejimin yolsuzluklarından ve ülkenin varlığını yurt dışında terörizme harcamasından bıkmış olan İran vatandaşlarının barışçıl protestolarıyla ilgili bilgiler geliyor. İran yönetimi, kendini ifade hakkı da dahil kendi halkının haklarına saygı göstermelidir. Dünya bu süreci izliyor” tweetini attı. Obama yönetiminin İran’la imzaladığı anlaşmaya rağmen İran’ın her açıdan başarısız olduğunu söyledi ve “Yüce İran halkı yıllardır baskı altında. Yemeğe ve özgürlüğe açlar. İnsan haklarının yanı sıra İran’ın zenginliği de yağmalanıyor. Değişim zamanı geldi!” dedi. Trump’ın sonraki tweetleri ise şöyleydi: “İnterneti kapattılar böylece barışçı eylemciler iletişim kuramayacak. İyi değil”, “Nihayet İran halkı gaddar ve yozlaşmış İran rejimine karşı hareket ediyor. Başkan (Barack) Obama’nın aptalca onlara verdiği paralar terörizme ve onların ceplerine gitti. İnsanlar çok az gıdaya ve büyük bir enflasyona sahip ve insan hakları yok. ABD izliyor!”
Trump’ın tweetlerine cevap İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’den geldi. Ruhani, protestolara Trump’ın sempati duyma hakkının olmadığını belirterek gösterilerin “yasal” olduğunu söyledi ve “İranlılara terörist diyen bir kişinin İranlılar hakkında açıklama yapma hakkı yok” dedi. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de Twitter hesabı üzerinden paylaştığı mesajda “İran’ın güvenliği ve istikrarı kendi halkına bağlıdır ve Trump’ın bölgesel şov yapmada en iyi dostlarının aksine İran halkının oy verme ve protesto etme hakkı vardır. Bu büyük mücadelelerle kazanılmış haklar korunacaktır ve ülkeye sızan unsurların bunları şiddet ve yıkımla sabote etmesine izin verilmeyecektir” ifadelerini kullandı.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi de Twitter’dan yazarak Trump’a kendi ülkesindeki ‘açlar ve evsizlere’ odaklanması tavsiyesinde bulundu. Kasımi, “Diğer ülkeler ile ilgili aşağılayıcı ve işe yaramaz tweetler göndererek vaktini harcayacağına her gün onlarca kişinin öldürülmesi ve milyonlarca evsiz ve aç insanın varlığı gibi kendi ülkesindeki iç sorunları görse iyi olur” dedi.
Dünyaya savaş açtı
ABD Başkanı Donald Trump, İran’dan sonra deyim yerindeyse Twitter üzerinden dünyaya savaş açtı. 48 saat içinde Kuzey Kore, İran, Pakistan ve Filistin’i tehdit etti. Filistin’e, Ortadoğu barış sürecinde müzakere masasında olmaması durumunda ekonomik yardımları kesebileceği sinyalini verdi. Pakistan’ı tehdit eden tweetleri ise New York Times gazetesinin Washington’un Pakistan’a yapılacak 255 milyon dolarlık yardımı durduracağı haberinin ardından geldi. Trump, “ABD son 15 yılda Pakistan’a aptal gibi 33 milyar dolardan fazla yardım yaptı. Onlar ise bize yalan ve aldatmaca dışında bir şey vermedi, liderlerimizi aptal yerine koydu. Afganistan’da peşinde olduğumuz teröristlere güvenli bölge sağlıyorlar. Artık yok” ifadelerini kullandı.
Pakistan Dışişleri Bakanı Hoca Muhammed Asıf ise yine Twitter üzerinden Pakistan’ın terörle mücadelede ABD’ye verdiği destek nedeniyle birçok bedel ödediğini belirtti. Asıf, “ABD Başkanı bize ‘Siz ne yaptınız?’ diye soruyor. Size askeri üslerimizi açtık. Afganistan’daki ABD askerlerinin silah ve mühimmat ikmali bizim topraklarımız üzerinden yapıldı. Binlerce sivil ve askerimiz sizin başlattığınız savaşın kurbanı oldu” dedi. Asıf, “Geçmiş bize ABD’ye körü körüne güvenmememiz gerektiğini öğretti. Verdiğimiz mücadeleden memnun olmayabilirsiniz ama ülkemizin itibarını daha fazla pazarlık konusu yapmayacağız” ifadelerine de yer verdi.
Bölgesel politika mesajları veriyor
Bizim ülkemizde de politikacılar ve bürokratlar Twitter kullanıyorlar ve gerek iç politika gerekse uluslararası politika ile ilgili görüş ve yorumlarını buradan açıklıyorlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 12,3 milyon takipçisiyle Twitter’da yer alıyor. Twitter’ı aktif kullanarak gerek dünyadaki gerekse ülkemizdeki gelişmeler hakkında tweet atan Erdoğan zaman zaman sert çıkışlar da yapıyor. Erdoğan’ın bilgisi dahilinde bir ekibin kullandığı hesaptan Türkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca gibi dillerde de twit atılıyor. Erdoğan zaman zaman kendisi de tweetliyor ve bu tweetlerin sonuna RTE harflerini koyuyor.
Erdoğan’ın tweetlerinde bölgesel gelişmeler önemli bir yer tutuyor. Kuzey Irak referandumundaki gibi: “Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin referandum kararı, ülkenin içinden geçtiği durum göz önüne alındığında, fırsatçılık kokan bir girişimdir. Kimse bizden, sınırlarımızın hemen yanı başında yeni bir kriz ve çatışma alanı oluşmasına göz yummamızı beklemesin. Irak’taki cari hukuka da uygun olmayan referandum bizim için yok hükmündedir. Irak’ın toprak bütünlüğü doğrultusunda çalışmayı sürdüreceğiz. Irak ve Suriye konusunda, ülkemiz için tehdit oluşturan konularda, gerektiğinde kullanmaktan çekinmeyeceğimiz tüm seçenekler önümüzdedir.” Ya da İdlib’e başlatılan operasyonda olduğu gibi: “Bir gece ansızın gelebiliriz dedik ve bu gece Silahlı Kuvvetlerimiz Özgür Suriye Ordusu’yla birlikte İdlib operasyonunu başlattı”
Dünya 5’ten büyüktür
Bunun yanı sıra Erdoğan dünya siyasetini de ıskalamıyor. BM’ye yönelik, “Dünya genelinde yaşanan insani trajediler, BM Güvenlik Konseyi’nin yeniden yapılandırılması çağrımızın haklılığını teyit ediyor. Birleşmiş Milletler’i, insanlığın ortak vicdanı olarak, krizlere hızla müdahale kapasitesine sahip bir yapıya dönüştürmemiz şarttır. Türkiye olarak, “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek sembolleştirdiğimiz bu çağrımızı kararlılıkla sürdüreceğiz” gibi tweetlerinin yanı sıra ülke başkanları ile görüşmelerine dair tweetleri de bulunuyor.
Erdoğan, Kasım 2017’de ABD başkanı Donald Trump ile telefon görüşmesinin ardından görüşme anının fotoğrafını “Bugün ABD Başkanı Sayın Donald Trump ile verimli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik” diyerek tweet atmış ve sonrasında fotoğrafta yer alan sembollerle verilen mesajlar uzun süre tartışılmıştı. Daha önce de Erdoğan ile görüşmesi sonrası, Donald Trump, ortak basın açıklamasının videosunu paylaşmış ve “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bugün Beyaz Saray’da karşılamak büyük bir onurdu” ifadelerini kullanmıştı. Bunun üzerine Erdoğan’ın cevabı gecikmemiş, “Sayın Başkan’a misafirperverliğinden dolayı teşekkür ediyorum. Bugünkü görüşmemizin uzun süredir var olan ittifakımızı ve stratejik ortaklığımızı güçlendireceğine inanıyorum” demişti.
Azarbeycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in ziyareti sonrasında da Erdoğan’la birlikte bir fotoğrafları “Kardeşim @presidentAZ Sn Aliyev ile İstanbul’da ikili ilişkilerimizi ve bölgesel konuları ele aldık. Kardeşliğimiz güçlenerek devam edecek” sözleriyle tweetlenmişti.
ABD’ye ikaz
Erdoğan’ın en hassas olduğu konulardan biri de Kudüs. Trump’ın Kudüs kararını açıklamasının ardından “ABD’yi, bölgedeki sorunları daha da derinleştirecek böyle bir adım atmaması konusunda ikaz ediyoruz. Kudüs, Müslümanların kırmızı çizgisidir” tweetlerini atmıştı. Geçtiğimiz haftalarda BM’de yapılan Kudüs oylamasına yönelik ise İngilizce ve Türkçe tweetlerle dünya ülkelerinden oylama için destek istedi Erdoğan: “Kudüs konusunda BM Genel Kurulu’na sunulan karar tasarısının ezici bir çoğunlukla kabul edilmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Trump yönetiminin, BM Genel Kurulu tarafından gayrı hukukiliği en sarih şekilde ortaya konulan bu talihsiz kararından bir an evvel dönmesini bekliyoruz.”
Yakın dönemden aklımızda kalan, Twitter üzerinden bir uluslararası restleşme olayı ise Fahreddin Paşa üzerinden yaşanmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Medine Müdafaası kahramanı olarak bilinen Osmanlı Paşası Fahreddin Türkkan’ı ‘hırsız’ olarak niteleyen bir tweeti paylaşmış, “İşte Erdoğan’ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu” diye eklemişti.
Bu tweete ilk olarak Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın çok sert tepki gösterdi. Kalın, “Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Zayed’in, Türkler ve Arapları tekrar karşı karşıya getirmeyi hedefleyen yalan dolu propagandayı retweet etmesi utanç verici. O zamanlar İngiliz planlarına karşı Medine’yi cesurca savunan Fahrettin Paşa idi. Ne pahasına olursa olsun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırmak yeni moda mı?” ifadelerini kullandığı bir tweet attı. Ardından AK Parti sözcüsü Mahir Ünal ise Twitter’dan paylaştığı mesajda ihanet dolu paylaşımı şiddetle kınadıklarını bildirdi ve “Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı’mızı hedef alan bu tarz paylaşımların ne milletimiz ne de bölge halkları nezdinde hiçbir değerinin ve karşılığının olmadığı bilinmelidir” dedi. Erdoğan da bu mesaja Twitter’dan tepki gösterdi.
***
Protokol kurallarından Twitter dalaşına
Gökhan Yücel (Dijital Diplomasi Uzmanı)
Devlet adamlarının, hükümetlerin, resmi görevleri bulunan benzer kişi ve kurumların kendi aralarında çeşitli iletişim kanallarını kullanarak gerçekleştirdikleri etkileşime diplomasi diyoruz. Son 10 yıllık dönemde özellikle sosyal medya ve dijital platformların çok hızlı gelişmesiyle birlikte bu iletişim sanal dünyaya da taşındı. Dijital diplomasi, e-diplomasi veya siber diplomasi gibi isimler verilen bu yeni alanda geleneksel iletişim yollarıyla ulaşılması imkansız anlık etkileşim hacmi oluşturuldu. Uluslararası büyük zirveler ve toplantılar esnasında devlet adamları arasında cereyan eden etkileşimler fazlasıyla arttı. Hatta hashtag diplomasisi denebilecek düzeyde işler ortaya kondu.
Devletler nezdinde sadece geleneksel içeriklerin dijital mecralara taşınması değil sosyal medya ve dijital mecralara uygun içeriklerin, kampanyaların hazırlanması çalışmaları hızlandı. Danimarka ve Fransa gibi ülkelerin dışişleri bakanlıkları sanal dünyaya birer büyükelçi ataması dahi yaptı.
Bugün İngiltere, ABD gibi ülkelerin dışişleri bakanlıklarında 1000’in üzerinde dijital diplomatın çalıştığını biliyoruz. Sadece Facebook’un dünyanın her köşesinden 2.2. milyar aktif kullanıcısı olduğunu düşünürsek bu çabanın arkasındaki potansiyel çok daha iyi anlaşılacaktır. Bir bakıma klasik hiyerarşiler hiç değilse sanal diplomasi sahasında ortadan kalkmaya başladı. Bir vatandaş kolaylıkla devlet başkanına, siyasetçilere hiçbir aracı kullanmadan Twitter yardımıyla ulaşabildi, isteklerini, eleştirisini, beğenisini kendi bizzat aktarabildi. Devlet adamları tüm protokol kurallarını hiçe sayarak Twitter dalaşına girişti. Twitter mesaj içeriği limitlerini 140’tan 280 karaktere çıkararak ve foto, video, canlı yayın, GIF, anket, haber linklerinin paylaşılması gibi sunduğu hizmetlerle dijital diplomasi alanında en çok kullanılan mecralar arasında yerini aldı.
Trump’un ABD Başkanı seçilmesi ve sosyal medyayı kendine has kullanma yöntemi belki de eskiden kapalı kapılar ardında veya kırmızı hatlı telefonlarda vuku bulması beklenen çeşitli sataşma, münakaşa, atışmaların milyarlarca insanın gözü önünde ayan beyan yaşanmasına da kapı araladı. Trump’ın Meksika sınırına inşa etmeyi düşündüğü duvara Meksika başkanının Twitter’dan sert cevabını herkes hatırlayacaktır. “Repito lo que le dije personalmente, Sr. Trump: México jamás pagaría por un muro. / Şahsen söylediklerimi tekrar ediyorum, Bay Trump: Meksika asla bir duvar için para ödemiyor.”
Yine Trump ile İngiltere Başbakanı Theresa May arasındaki atışma bu etkileşime en güzel örneklerden bir tanesi Trump’ın “@theresa_may, Bana odaklanmayın, Birleşik Krallık’ta yaşanan yıkıcı Radikal İslam Terörizmine odaklanın. İyi gidiyoruz!” tweeti. Sonuçta son günlerde tüm dünyada Trump’ın Twitter’da bir devlet başkanından çok bir trol gibi davrandığı gerekçe gösterilerek hesabının bloklanması gerektiği tartışılıyor. İngiltere’deki Rus büyükelçiliğinin 35 diplomatın sınır dışı edilmesi kararı ardından Obama’ya ‘topal ördek’ göndermesi hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır.
Emeti Saruhan, 18.01.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Hayatın Sıcak Yüzü,
Emeti Saruhan Yazıları
Takip et: @emeti
Sonsuz Ark'ın Notu: Emeti Saruhan Hanımefendi'ye çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 06.07.2017
İlk yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz