"Erol Göka, uzmanlık alanında karşılaştığı çözümsüzlüklerle, klasik bakış açılarını sorgulayan bir yaklaşım edinerek mücadele etme yöntemini seçtiği için, Freud'u, Jung'u ve benzerlerini eleştirmektedir."
İnsanlığın
'insan' merkezli tarihinin, diğer çok merkezli tarih akışını doğrudan etkileyen
ve ondan çok daha karmaşık olduğu gerçeğinden bakarak, insan ruhunun yapısını
ya da insan davranışlarının kökenini düşündüğümüzde ne kadar büyük bir kaotik
düzenle karşı karşıya olduğumuzu anlayabilir miyiz, bilmiyorum, ama sanırım bu
kaotik düzenle ilgilendiğimiz sürece en azından bir tez üretebilir ve
edindiğimiz bilginin gerçeğe yakın olduğunu iddia edebiliriz: "İnsanlığın
'insan' merkezli tarihi, beşerî herhangi bir sabit kuram-teorem üretilemeyecek
kadar belirsizdir."
İnsan,
doğum-yaşam-ölüm, açlık-beslenme, hastalık-iyileşme, üşüme-ısınma gibi, sınırlılığın
ve kuşatılmışlığın tam olarak tanımlandığı ancak tam olarak kontrol edemediği bir
belirsizliğin adıdır, diyebiliriz. O halde bu belirsizliğin Allah tarafından,
insana 'özgür irade alanı' üretmek için tasarlandığını da iddia edebilir miyiz? Ruh bedenin sınırlılığını
ve kuşatılmışlığını aşmak için insana bahşedilmiş bir özgürlük alanıdır ve
hakkında Allah çok fazla bir bilgi paylaşmamıştır bizimle. "Sana ruh
hakkında soru sorarlar. De ki: "Ruhun ne olduğunu ancak rabbim bilir, size
ise pek az bilgi verilmiştir." (İsrâ Suresi 85﴿
Peki 'özgür iradenin alanı olarak kendisine Ruh verilmiş olan insan' Ruh'u hakkında kendisine verilen pek az bilgi ile yetinir mi? Bugüne kadar felsefe, psikoloji ve din konulu her çalışmasıyla insan bu kısıtlı bilgi ile yetinmediğini kanıtlamıştır; daha fazlasını elde edebilmek için 'özgür iradesi'yle sorgulamış ve bilmediği kendisinin peşine düşmüştür. Tıp, insanın kendi bedenine dair olanı merak ettiği bir alanda henüz keşfedilmemiş olan sırlar üzerinde çalışırken, psikoloji ve psikiyatri, ruhu ve ruha bağlı olarak bedeni ve davranışları tanımlamak, ilgili sorunların çözümüne dair yollar aramak için eline geçen her türlü bilgiyi doğru ya da yanlış olduğunu kesinlikle teyit edemeyeceği için kullanarak bugüne gelmiştir, edindiği bilgiyi teyit edememiştir, çünkü bir birey ya da toplum için doğru olarak tasnif edilebilecek olan bir bilgi diğer birey ya da toplum için doğru olarak tasnif edilebilir özelliklere sahip olmama ihtimali yüksek olan bir bilgidir; sınanabilirliği neredeyse imkansızdır. Diğer insan, asla başka bir insanla 'aynı' değildir, çünkü özgür bir iradeye sahiptir, çünkü tamamen özel olarak tasarlanmış bir ruhu vardır.
Psikoloji'nin
ve Psikiyatri'nin önündeki en büyük engel, üzerinde çalıştıkları, insanın özgür
iradesinin konumlandığı ruhtur; biz müslümanların ve bazı tek tanrılı dinlerin,
insanı doğrudan Allah'a bağlayan bu 'özgür irade' üzerinde çalıştığı, sokratik
yöntemle çalışan filozofların da 'özgür irade'ye hitap ettikleri düşünülürse,
ruhun neden kendisini dokunulmaz kılan bir özelliği olduğu sanırım daha kolay
anlaşılabilir. Allah'a bağlanmayan özgür irade dönüşümlerinin insan için neden
kaos ürettiği de bu kapsamda düşünülebilir ve değerlendirilebilir, tanrısız bir
özgür irade ruhun belirsizliğini daha da derinleştirmektedir.
'Tanrısız
özgür irade' bugünün psikolojisi ve psikiyatrisi için ön koşul olarak vardır ve
iki bağlaşık alanın günümüz modern yansımaları bu anlamda derin bir kaos
üretmiş olarak sorumludurlar; peki gelişmişliği ilaçlara olan mahkûmiyeti
üretmiş olan bu iki alanda, biyolojik köklü olmayan sorunların çözümünde
hormonları ilaçla baskı altına almak özgür iradeyi etkisiz kılmak demek değil
midir? Hastalığı biyolojik temellere bağlı olmayan özgür irade, biyolojik temelli
bir çözümle iyileştirme iddiasını ne kadar kabullenebilir?
İşte
inançların ve kültürlerin ürettiği temel ayrıntılar ve bileşiklerle bilgi
depolarını dolduran ve o bilgiyle kendisini inşâ eden ruhun, bu bilginin
doğruluğuna ya da yanlışlığına olan ihtiyacı ortaya çıkan hastalıkların
tesbitinde ve tedavisinde önem kazanmakta, hatta vazgeçilmez tek müdahale
olarak kendisini dayatmaktadır.
Geldiğimiz
günün psikoloji ve psikiyatri konulu alanının ilk sahipleri ve yapıcıları, inanç
algıları kaotik olan bir gösterinin kafası karışık hastalarıdır aslında. Çünkü
bu hastaların eserleri ortadadır ve maalesef bu hastalıklı eser, bütün insanlar
için ciddi tehditler içermektedir. Bu yüzden psikoloji ve psikiyatrinin doğru
ölçülerle sorgulanma mecburiyeti vardır ve bu işi de uzmanları yapmak
zorundadırlar.
"Müslüman
Psikoloji-Psikiyatri mümkün müdür?" sorusu sorulmadan ve bu sorunun
cevapları özgür irade üzerindeki beşerî baskıyı kaldırabilecek tek güç olan
Allah'ın bildirgelerinde aranmadan Psikoloji ve Psikiyatri'nin temelleri
sorgulanamaz, alternatif çözüm paketleri üretilemez.
Allah'ın
ayetlerini doğru bilginin kaynağı olarak tanımlamadan psikolojinin ve
psikiyatrinin başlangıç değerleri yüklenemez ve insana dair olan insan merkezli
tarih belirsizlikten kurtulamaz.
Müslüman
algının ilgilenmesi gerektiği alanlardan en önemlisi bu iki alandır, ki her
insan ve her toplum nihayetinde belirli bir tanımla yaklaşılan Ruh'un tüm
sorunların kaynağı olduğunu bilebilmektedir... Bin yıllık bir aradan sonra
Ruh'la doğrudan ilgilenmeye başlayan müslüman aklın varlığı bir teselli olsa da
henüz yeterli bir akademik altyapıya sahip değildir.
Erol
Göka, uzmanlık alanında karşılaştığı çözümsüzlüklerle, klasik bakış açılarını
sorgulayan bir yaklaşım edinerek mücadele etme yöntemini seçtiği için, Freud'u,
Jung'u ve benzerlerini eleştirmektedir. Kavramların yeniden değerlendirilmesi
gerektiğine dair görüşleri, Kur'an ayetlerinde bulduğu 'netlikler' geliştirilmeyi
ve modern insanın 'çözüm olarak'
ulaşabileceği bir yapıya dönüştürülmeyi beklemektedir. Türkiye insanı ve
Türkiye toplumu için vazgeçilmez olan bu tür sorgulamalar ve bilimsel
çalışmalardır.
Sonsuz Ark çıktığı sonsuza doğru yolculuğunda kişiliğine, kimliğine ve mesleğine olan saygısı net olan dostlarla yürümeye devam edecek.
Bu vesile ile Erol Göka Beyefendi'ye ve ailesine sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir hayat diliyoruz.
Seçkin Deniz, 23.01.2018, Sonsuz Ark, Eleştiri, Teşekkür
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.