Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Şeyler arasındaki ilişkilerin çözülmesi ya da bu ilişkilerin çözüldüğünün zannedilmesi kaskatı kesin gerçekliğin, bugüne kadar olduğu gibi, yine bilinebilir olduğu yanılgısına taşıyor insanı."
'Şey', madde, ruh, eşya, söz, olay, iş, durum, duygu veya kastedilen
yönelinmiş olgu ya da düşünce yerine kullanılan bir sözcük. Aynı anda kapsamı,
sınırları daraltılarak belirlenmiş her şeyi temsilen kullanılabileceği gibi, kimliği
dolayısıyla kapsamı, sınırları yoğaltıldıkça belirsizliği de doğuran bir sözcük.
Eğer, evrenin (kâinâtın) şeylerden oluştuğuna dair tezlere kuantum fiziğini
dikkate alarak bakarsak, geçmişte atom olan şey, şimdi parçacıkları temsil edecek ve
çıplak bir gerçekle karşılaşacağız; küçük şeylerin küçüklüğünün alt sınırına
ulaşamayacağımız gibi büyük şeylerin üst sınırına da ulaşamayacağız, ancak
mümkün olduğu kadar küçük şeylerin bileşikler oluşturarak daha büyük şeylere dönüştüğünü
göreceğiz. Şeylerin küçükten büyüğe doğru form değişimleri ile elde edilen
bileşikler farklılaştıkça da onlara verilmiş adları göreceğiz.
Yani şeyler diğer şeylerle bileşik oluşturduklarında kapsamları ve sınırları belirginleşiyor ve böylece farklı anlamlara karşılık geliyorlar. O halde şeylerin diğer şeylerle ilişkisi biz 'şeyler bileşimi' olan insan için anlam taşıyor. Şeylerin maddî-somut-fiziksel nitelikleri ile değerlendikleri alanlar ile manevî-soyut-metafizik nitelikleri ile değerlendikleri alanlar da birbirinden bağımsız değil.
Şeylerin somut-soyut
ayrımına tabi tutulması anlam kaymalarında bir tür düşünebilme zemini bulmak
için üretilmiştir diye düşünüyorum. İyi tanımlanmamış somut veya soyut
şeylerin, dünya ve insan var oldukça insan tarafından daha iyi tanımlanabileceği
zaman aralıkları da var olacağı için, şeyler bileşiği olan yeni formuyla
şeylere verilen adlarla birlikte yapılan somut-soyut ayrımı da geçicidir, ayrım
çizgisi de soyut aleyhine sürekli değişmektedir ve ölçülebilen niteliği ile
şeyler hızla soyut alandan somut alana kaydırılmaktadır.
Geçmişten bugüne soyut
olarak tanımlanan birçok şeyin artık somut olarak tanımlanmaya başladığı fiziksel
alanda üretilen kuantum teorilerinin gelecekte yine değişecek olan geçici
olarak kanıtlanmış birer teoreme dönüşüyor olması şeylerin sağlam anlam
zeminini yeniden kaydırıyor ve bu durum yine yeni bir tür belirsizlik
oluşturuyor. Binlerce yıllık mazisi ile insan, fiziğin sınırlarını metafiziğe
doğru genişletmenin ıstırabını, bulunduğu ve sağlam zannettiği anlam zeminini,
bilimde ilerledikçe, zihinsel olarak geliştiğini düşündükçe belirsizliğe kaybederek
çekiyor. Aklın oluşturduğu geçici güven alanlarının kaybı, bu alanlara
sabitlenmiş her türlü düşünceyi zeminini kaybetme riskiyle karşı karşıya
bırakıyor.
Şeyler arasındaki ilişkilerin çözülmesi ya da bu ilişkilerin çözüldüğünün
zannedilmesi kaskatı kesin gerçekliğin, bugüne kadar olduğu gibi, yine bilinebilir
olduğu yanılgısına taşıyor insanı. Yanılgılarını sevmekle mutlu olabilen
insanın sonraya dair korkuları da bildiği şeylerin gerçekte kesin bilgi
denemeyecek şeyler olmasından ürüyor. Bilmek gibi büyük bir iddia böylece kendi
varlık değerini koruyamaz hâle geliyor. Bilenin gerçek karşısındaki tutumu
korkuyla giydirilmiş olduğu içindir ki bilmeyenin bu korkudan bağımsız yaşayabilmesi
mümkün olabiliyor.
Doğal olarak şeyler arasındaki ilişki dikkate alındığında, bilenle
bilmeyen 'bir' olmuyor. Bilenin aslında bildiğini sandığı şeyden bilmeyen
haberdâr bile değil iken, gerçek karşısında ikisi arasındaki fark sıfıra yakın
oluyor; bununla birlikte bildiğini zanneden 'korkuyor'.
"Şeyler arasındaki ilişki kaç katmandır? Kaç bin yıl sonra
çözebileceğiz? Ya da çözebilecek miyiz?" gibi soruları soran bir insanın
korkmaması düşünülemez, bu soruları sorabiliyor olması onun bildiği şeyler
karşısında güvensiz hissettiğini de kanıtlıyor.
Şeyler arasındaki ilişkilere
karşı tutumu anlam zeminini kaybetme, zannettiğini bilme, güvensiz hissetme ve
korkma gibi sınırlarla çevrili karanlık bir kuyuya düştüğünü bilen insanın ihtiyaç
duyduğu tek şey, bana göre inanmaktır, büyük küçük her şeyi yaratan ve bilen ve
şeyler arasındaki ilişkilerin tümünü bilen Allah'a eksiksiz olarak inanmaktır.
Başka türlü bu karanlık kuyudan kurtulabileceğini umması bile imkansızdır,
tuhaftır ki insan ummadan da yaşayabilen bir varlık değildir. İşte insan
geçmişi boyunca 'umabilmek' için zihinsel arayışlara girmiştir, oturduğu yerde
kıpırdamadan düşünmüş ve aramıştır.
Tabi her arayış, geçmişteki gömülere de
uğraması ihtimalini doğurmuştur; insan sırf insan olduğu için, kendisinden
önceki insan gibi şeyler arasındaki ilişkileri benzer şekilde düşündüğü için
tekrarlanabilir yanılgılara rastlayarak yanılgıların öğrenilmiş olma günahını
da yaşadığı güne taşımıştır. İnsan insanı bu şekilde, yanılgılarını da miras
bırakarak yanıltmaktadır. Bu anlam zemininde de görülebilen şey, şeyler arasındaki
ilişkilere dair bilinen şeylerin zannedilmiş şeyler olmaması gerektiğidir. Bu
yüzden de Allah'ın şeyler arasındaki ilişkilere dair kesin, değişmemiş
bildirilerinin var olması zorunludur. İnsanın belirsizlik karşısında umduğu
dinginliğin başka türlü olması da mümkün değildir.
"Şeyler arasındaki ilişki kaç katmandır?" sorusu, şeylerin ve
şeyler bileşiği olan şeylerin insan tarafından tasnif edildiği her alanda
geçici olarak cevaplanması insana yaşadığı dünya hayatını tanımlama kolaylığı
sağlar; bu tamamen ve sadece bu anlamı taşır, şeyler arasındaki ilişkilere dair
gerçeğin tam olarak bilinememesi karşısında dünya hayatını tanımlama kolaylığı
insan için en huzur verici çıkıştır.
Ve tabi dünya hayatını tanımlamak, dünya
hayatında hayatî derecede önemli şeylerin de tanımlanması gerektiği hissini
doğurur, tanım yapana göre tanım değer ve anlam taşıyacağı için, tanım yapma
gücüne sahip olmak öncelik değeri de taşır. Şeytan'ın, Allah'ın yaptığı
tanımlara yönelik kasıtlı faaliyetleri, insana Allah tarafından öğretilmiş
tanımların anlam zeminlerini kaydırmak maksadına matuftur. İnsanın zannettiği şeylere
dair tanım yapma güdüsü de, şeytanın, kazandığı zaferi insana aitmiş gibi
hissettirebilmesinden kaynaklanır. Bu böyle bir döngüdür ve şeylerin birbirleri
ile ilişkisi bu döngünün savaş alanında anlam kazanır.
Allah'a inanan bir 'şeyler arasındaki ilişki meraklısı' için her şey
şeffaftır, tanımlıdır; hangi şeylerin hangi şeylerle ne tür bir ilişki ile
başka şeylere dönüştüğü ya da dönüşeceği kesin olarak belirlenmiştir. Şeylerin
maddi formda birbirleri ile kurduğu ilişkilerin yapısına dair araştırmaların bu
zihinsel aralıkta yapılması insanda korku uyandırmaz; insan bu aralıkta bildiği
şeylerin sınırlarını doğru tanımlanmış diğer şeylerle aklını kullanarak
belirler.
Maalesef dünya hayatı tanım yapma gücünü elde etmek için çabalayan
insanlar tarafından kaosa sürüklenmiştir. Bu insanları kışkırtan elbette şeytandır
ve insandan cinden devşirilmiş şeytanlardır. Bu şeytanların şeyler arasındaki
ilişkilere dair bilinebilir olanları bilinemez hâle getirme çabası içine
girmeleri ve bilinenleri kendilerine hasredip diğerlerinden, ötekilerden
saklaması, sonrasında da kendilerine ayrıcalık tanıyarak ötekileri bilinemezlik
yanılgısı içerisinde karanlık kuyulara itmesi yaşadığımız kaosun nasıl bir
belirsizlik ve korku iklimi inşâ ettiğini net bir şekilde göstermektedir.
Biz, şeytanlar tarafından dışlanmış ve kaosa itilmiş ötekiler olarak,
belirsizlik ve korku iklimine karşı direniş bilinci oluşturur ve geliştiririz.
Direniş bilincinin var olması ve gelişebilmesi için de 'şeyler arasındaki
ilişkileri' kendimize özgü bir zihinsel aralıkta yeniden, kirlerinden
arındırarak oluştururuz, edindiğimiz tutum bu anlam zemininde karşı tutumdur ve
kaynağını, gerekçesini kesin olan ilâhî bilgiye dayandırır. Sürekliliğini de
kaosla doldurulan dünya hayatını anlayarak, anlam kaymalarını belirginleştirip
göstererek ve şeytanlar tarafından tanımlanmış ve işaret edilerek gösterilmiş olanlardan başka farklı
çıkışların olduğunu göstererek sağlayabiliriz.
O halde şeyler arasındaki ilişkiye dair sorularımızın gerçek bir zemini
vardır, dünya hayatını kesin olan bilgiye dayanarak yaşanabilir bir çerçeveye,
kapsama ve sınırlara ulaştırmak istiyoruz. Yaşadığımız mekandan yola çıkarak, ev-sokak- mahalle-köy-kent-ülke-kıta
ve dünya zemininde, insanların birbirleri ile ilişkilerinde şeylerin gücünü ve
şeyler arasındaki ilişkilerin ürettiği her şeyi sorgulayabiliriz. Güvenilir
olanla olmayanı ayırt edebilir, doğru tutumu berrak bir şekilde
tanımlayabiliriz.
Şeylerin diğer şeylerle ilişkisi tamamen zihinsel
çabalarımızla bir anlam taşıdığı için insanların zihinlerinde gezinen şeylere
dair yeni tanımlar yapabilir, şeylerin diğer şeylerle ilişkisini insan için her
an her gün yaşanan şeylerle ilişkilendirerek algılanabilir düzeye
indirebiliriz.
Kaostan çıkışın yolunu, huzur bulma iklimini inşâ etmenin başka bir yolu olmadığını düşünüyorum. Kaçarak, saklanarak, itilmiş bir halde karanlık kuyularda bekleyerek varacağımız hiçbir şey, yer, umut yoktur.
Kaostan çıkışın yolunu, huzur bulma iklimini inşâ etmenin başka bir yolu olmadığını düşünüyorum. Kaçarak, saklanarak, itilmiş bir halde karanlık kuyularda bekleyerek varacağımız hiçbir şey, yer, umut yoktur.
Şeyler arasındaki ilişkilerin kaç zihinsel katmanda incelenmesi
gerektiğini belirlemek itildiğimiz karanlık kuyulardan çıkışın ilk ışıklarını
yakabilir. Bana göre, şeyler arasındaki ilişkileri beş zihinsel katmanda
irdeleyebiliriz.
Yaşadığımız zaman zarfında üç boyutlu bir 'şey' olarak üç boyut içindeki
şeylerin birbirleri ile ilişkilerinde gördüğüm beş zihinsel katmanı şöyle
sıralayabilirim.
Birinci zihinsel katmanda şeyler arasındaki, uzmanlık dışı ilişkileri
hemen herkes biliyor, ihtiyaçlar hiyerarşisinin olağan akışının yaşandığı katman
birinci zihinsel katmandır; yemek-içmekle, sevmekle, öfkelenmekle, çalışmakla,
sağlık ve ibadetle ilişkili zihinsel devinimleri içerir..
İkinci zihinsel katmandaki
ilişkileri karmaşık istihbarî ağı inşâ edenler ve ona vakıf olanlar biliyor; düşünce
kuruluşları çalışanları, derin bürokrasî, devlet aklı bu katmanda çalışır.
Üçüncü zihinsel katmandaki ilişkileri birinci ve ikinci zihinsel katmandaki
ilişkilerle iç içe olanlar, yani ancak uzmanları biliyor; şeytanların tanım
yaptıkları ya da yapılmış tanımların çözülebildiği zihinsel katman burasıdır,
ikinci zihinsel katmandaki her şeyi tasarlayan ve birinci zihinsel katmana
sürükleyenlerin ya da buna karşı çıkanların bulunduğu katmandır.
Dördüncü zihinsel katmanda ilk üç
katmandaki ilişkileri, içeriği bilmeseler de, sonuçların somut varlığından yola
çıkarak aklın işaret ettiği verilerle simülasyonlar oluşturarak şeyler
arasındaki ilişkileri görebilenler var, dördüncü katman aktif güç sahibi
olmayan şeyler olarak bizlerin sadece ve ancak görebildikleri, yorumlayabildikleri
fakat doğrudan etkileyemedikleri şeyleri içeriyor; şeyler arasındaki ilişki dördüncü
zihinsel katmanda buğulu bir hale geliyor, birinci zihinsel katmanda
gerçekleşen şeyler arasındaki ilişkileri sorgulayan düşünürleri bu katmanda
sayabiliriz.
Beşinci zihinsel katman ilk dört katmanda görülebilen şeyler arasındaki
ilişkilerde zaman faktörünü devre dışı bırakan şeylerle dolu; dördüncü
katmandaki buğu zihni beşinci zihinsel katmanda zamansızlıkta devinime
sürüklüyor. Sanırım beşinci katmandan sonrasında şeylerin birbiri ile ilişkilerini
izlemekten kopuyoruz biz birer üç boyutlu şey olarak; düşündüklerimizle gerçek
arasındaki ilişkinin takibini kaybediyoruz (Beşinci zihinsel katmanda zamansızlık
sizi birinci zihinsel katmandan koparır, düşünemez ve yazamaz hale gelirsiniz).
Beşinci zihinsel katman Allah'a içtenlikle dua ettiğimiz veya "Allah belanızı
versin" dediğimiz yerdir.
Ve daha ileride üç boyuttan daha büyük boyutlar var ve bu boyutların her
birinde şeylerin birbirleri ile ilişkisi devam ediyor; gelecekteki insanları
bekliyor.
O halde, kendi değerlerimiz ve ilâhi olan doğruyla ilişkimizi gerçekleştirmiş bir bilinçle, sayılan uzmanlık alanlarında 'karşı taraf'ın hangi şeyleri hangi şeylerle ilişkilendirdiğini, tanımladığını ve ötekilere, bizlere dayattığını çok iyi bilmekle de mükellefiz. Aksi halde bize 'iyi, doğru ve güzel' olarak tanıtılan şeylerin, iyi, doğru ve güzel olup olmadığını sorgulamamız mümkün olmaz. Birinci katmandaki hepimiz zihinlerimizin sağlıklı işleyip işlememesinden sorumluyuz, madem birinci katman hem başlangıç noktası hem de varılacak olan nokta (biz inananlar için ahiret bilinci başka), aynı zamanda 'savaş'ın başladığı ve bittiği alan, o halde birinci zihinsel katmanda algılayabildiğimiz şeylerin diğer şeylerle ilişkisini doğru bir şekilde irdelemeliyiz.
Birinci zihinsel katman herkesin hangi zihinsel katmanda düşünürse düşünsün asla kopamayacağı, yediği, içtiği, konuştuğu, duygulandığı, sıradan ihtiyaçları için düşündüğü bir zihinsel katmandır. Doğal olarak diğer katmanlardaki değişim ve hareketlilik birinci zihinsel katmanı etkilemediği sürece bir anlam taşımaz, diğer katmanlardaki değişimlerin ürettiği kararlar birinci zihinsel katmana müdahaleyi gerektirir, müdahale de savaş demektir.
Yaşadığımız dijital çağda (ya da bilgi çağında) 'şeyler arasındaki ilişkilerde zihinsel katmanlar'a dair somut olarak milyonlarca örnek verebiliriz.
Ancak en etkili örneklerden biri şu olabilir.
ABD ve SSCB arasındaki Soğuk Savaş 1989 yılına kadar sürerken, ABD Kamboçya-Vientam, Afganistan gibi ülkelere karşı savaşta milyonlarca insanı öldürdü, Türkiye dahil, İran, Yunanistan, İspanya, Güney Amerika ülkelerinin tümü ABD tarafından iç savaşlar ve askerî darbelerle sürekli çatışma alanı olarak tutuldu. 1990'lı yıllarda Sırplar Amerikan desteğiyle Müslüman Boşnaklara soykırım uyguladılar, yine ABD, 2001 sonrası Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Yemen, Mısır, Libya, Cezayir, Tunus, Ukrayna'da iç savaş, askeri darbeler, ayaklanmalarla milyonlarca insanı öldürdü, sakat bıraktı. ABD'nin ürettiği El Kaide, DAEŞ-IŞİD, Boko Haram, Şebab, PKK-YPG gibi terör örgütleri İslam Dini'ne ve müslümanlara karşı katliamlar gerçekleştirdiler.
Bütün bunlara karşılık ABD Savunma Bakanlığı Pentagon Şubat 2018'de, yine kendisinin başlattığı iç savaş sürerken, "Büyük devletler arasında uzun süredir küresel çapta savaşlar yaşanmaması ABD'nin marifeti. Bu sayede can kayıpları ciddi ve kalıcı şekilde azaldı" (2) diyecekti.
Şeyler arasındaki ilişkilerin tüm zihinsel katmanlarda nasıl anlam kazandığı, nasıl tanımlandığı ABD örneğinde net bir şekilde görülebiliyordu. Şeyler arasındaki ilişkileri kesin olarak bilen Allah, bu anlam kaymasını yüzlerce yıl önce bildirmişti:
Hepimiz birinci zihinsel katmandan şu kesin gerçeği görebilir ve
şeyler arasındaki iyi, doğru ve güzel olanı seçebilir, itildiğimiz karanlık kuyudan
çıkabiliriz:
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir.
Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman
edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara,
yolda kalmışa, isteyene ve kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı
veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda,
hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve
davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı
gelmekten sakınanların ta kendileridir." (4)
Onlar ve biz birinci zihinsel katmana mahkûmuz, bizim en büyük
avantajımız onlara karşı bilinçli olabilmemizdir; belirsizliğe kaybetmemek için de inanmak zorundayız.
"Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik." (5)
وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يدًا عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يدًا عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟
"Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik." (5)
وَيَوْمَ نَبْعَثُ ف۪ي كُلِّ اُمَّةٍ شَه۪يدًا عَلَيْهِمْ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَجِئْنَا بِكَ شَه۪يدًا عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِۜ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرٰى لِلْمُسْلِم۪ينَ۟
Seçkin Deniz, 06.02.2018, Sonsuz Ark, Şeyler ve İnsanlar,
Sohbetler
1- Derya Beyaz, 05.02.2018, Sonsuz Ark, SA5599/ÇY4-DB117: Amerikalılar Her Zamanki Kadar Çirkinler mi?
3- Bakara Suresi 11-13.ayetler
4- Bakara Suresi 177. ayet
5- Nahl Suresi 89. ayet
5- Nahl Suresi 89. ayet
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.