13 Şubat 2018 Salı

SA5639/SD897: Paşaların İki Yüzyılı; Bir Devrin Sonu

"Son Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında üniformasız siyasi bir liderin başkomutan olarak sefere çıkmış Osmanlı Padişahları kadar gücü olduğu da artık tartışılmazdır."


Josef Stalin, Adolf Hitler, Kim Jong-un, Saddam Hüseyin ve daha birçok ünlü ünsüz diktatör, asker olmadıkları halde askerî üniforma giymeye, nişanlarla ve apoletlerle dolu askerî kıyafetlerle poz vermeye meraklıydılar. Çünkü üniforma bir güç gösterisiydi ve bu güç tarihten gelen asker krallar, asker padişahlar, asker şahlar ve asker imparatorlardan devralınan bir devlet gücüydü; ordulara da ancak üniforma giymiş liderler emredebilirdi ve tabi güç demek aynı zamanda asker olmak demekti, asker, yani general yani Osmanlı'da Paşa olmak demek de Padişah'ın gücüne yakın bir güce sahip olmak anlamını taşıyordu. 

Çandarlı Halil Paşa'nın, Pargalı İbrahim Paşa'nın idamlarının gerisinde Paşa olarak Padişah'ın gücüne denk bir güç elde etmeye ramak kalmış olmak gibi saf gerçekçi nedenler vardı... Paşa olmak Osmanlı'da güç sahibi olmak demekti, ama asla Padişah olma ihtimali olmak demek değildi; bu ihtimal belirdiğinde de güçlü olan Padişah bu ihtimalin kellesini alarak, tehdidi ortadan kaldırıyordu. Güçlü Padişah da seferlere çıkabilen, zafer kazanabildiğini kanıtlayabilen Padişah, anlamına geliyordu... 


İlk on padişah istisnasız olarak sefere çıkmıştı, bir beyliğin imparatorluğa dönüştüğü muharip ve muzaffer padişahlar dönemi Kanuni‘nin ölümünden sonra sona erdi; tahta geçen II. Selim (Sarı Selim) padişahların ordunun başında sefere gitme geleneğini terk etti, II.Selim'den sonra -III.Mehmet, II. Osman (II. Osman'ın katili Kara Davut Paşa'yı tanımak için okuyunuz), IV. Murad ve IV. Mehmet dışında- Osmanlı ordularını, vezir-i âzamlar veya serdar tayin edilen vezirler savaşlarda sevk ve idare ettiler, güç paşaların eline geçmeye, zaferler ve yenilgiler paşaların faaliyet defterlerine yazılmaya başlandı, padişahlar da sarayda, paşaların sağladığı imkanlarla hüküm sürüyordu; duraklama, gerileme ve çökme paşaların karakterine, sadakatine, savaşlardaki zaferine ve yenilgisine bağlı olarak padişahların kontrolü olmadan gerçekleşti. 

Özellikle gerileme ve çökme dönemlerinde, III. Selim ve II. Abdulhamid dışında 18, 19 ve 20. yüzyılın bütün padişahları, paşaların verdiği imkanlarla ve lütuflarla yaşayan birer hayalete dönüşmüşlerdi.


19. yüzyıl, III. Selim'in tekrar Padişah otoritesini sağlama gayretleri ile başlamış olmasına rağmen, paşaların, ulemanın direnciyle karşılaşmış, birkaç baldırıçıplağa isnad edilen bir ayaklanma ile tahttan indirilmiş, güç sahibi paşalarca -yeniçeri ağaları, generaller- IV. Mustafa tahta geçirilmiş ve sonrasında ayandan Alemdar Mustafa Paşa'nın verdiği destekle ayaklanma bastırılmış, ancak III. Selim IV. Mustafa tarafından katledildiği için tekrar tahta geçirilememiş, onun yerine II. Mahmut tahta geçirilmiştir. Tahta çıkma ve Tahttan inme kavramları yerini Tahttan indirme ve Tahta geçirme kavramlarına bırakmıştı.


II. Mahmut ve sonrasında Padişah ve paşalar arasında bir denge kurulmuş, yapılan 1808 tarihli sened-i ittifakla, devlet güç sahipleri arasında taksim edilmiş ve böylece saltanat padişahta kalma kaydıyla devletin bütün gücü asker ya da sivil ama tümü üniformalı, apoletli, nişanlı paşalara geçmiştir. Bütün bu faaliyetlerin içinde günümüze kadar sürdüğü gibi, Rus, İngiliz, Avusturya-Macaristan, Fransız entrikaları iktidar mücadelesinin mimarisini oluşturmuştur. Osmanlı çöküşünü sorumluluklarını ve gücünü paşalara devreden padişahlara borçlu olduğu kadar, gerçekte sahip olduğu gücü düşman devletlerden müttefik elde ederek korumaya çalışan paşalara borçludur. (Paşalarla ilgili ek bilgi için nota bakınız, Seçkin Deniz)


1808'den sonra 1922'ye kadar, 115 yılda 7 padişah tahta çıkmıştır; II. Mahmut (1808-1839), II. Mahmut'un oğulları; Abdülmecid (1839-1861), Abdülaziz (1861-1876), Abdülmecid'in oğulları; V. Murat (1876), II. Abdülhamit (1876-1909), V. Mehmet Resat (1909-1918), VI. Mehmet Vahdettin (1918-1922) ve bu 7 padişah döneminde devletin gücünü kullanan yüzlerce paşa vardır. 


II. Mahmut'u tahta oturtan Alemdar Mustafa Paşa ve II. Mahmut'u parmağında oynatmaya çalışan İngiliz-Fransız destekli Mısır Valisi mason Kavalalı Mehmet Ali Paşa, II. Mahmut'un oğulları Abdülmecid ve Abdülaziz döneminde devletin bütün gücünü kullanan Tanzimat Fermanının asıl hazırlayıcısı ve uygulayıcısı olan mason Mustafa Reşit Paşa, mason Mehmet Emin Âli Paşa, mason Keçeçizâde Fuat Paşa, mason Ahmed Şefik Midhat Paşa İngilizlerin, Almanların, Rusların ve Fransızların etkisinde imparatorluğun çöküş şartlarını oluşturmuşlardır.


II.Abdulhamid, II. Mahmut'un paşalara devretmek zorunda kaldığı devlet gücünü tekrar eline aldığı için paşaların gücü zayıflamış, ancak 1908'de İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin darbesi ile devlet gücü bu kez çoğunlukla asker paşaların eline geçmiştir. Alman ekolünden sayılabilecek asker olan mason Mahmut Şevket Paşa, mason Enver Paşa, mason Cemal Paşa ve sivil paşalar mason Talat Paşa, mason Kavalalı Said Halim Paşa, V.Mehmet Reşat döneminde Osmanlı devrinin son yenilgilerinin sorumlusu olarak tarihe geçmişlerdir.


Paşaların 100 yıllık güç savaşı sona ermemiştir. 1919 itibarı ile son Osmanlı padişahı VI. Mehmet Vahidüddin, padişahlık ve halifelik vasfında barındırdığı devletin manevi gücünü asker Mustafa Kemal Paşa'ya devrederek onu  işgal altındaki vatanı kurtarmakla görevlendirmiştir. Cumhuriyet'in paşalar tarafından kurulması sonrası Paşalar Devri asker İsmet(İnönü) Paşa'nın 1973'te ölümüne kadar Osmanlı'nın izlerini taşımıştır. 


1973'ten 2007'ye kadar da genelkurmay başkanları, ABD destekli orgeneraller devletin gücünü şahıslarında temsil ettiklerini düşünerek siyasî otorite üzerinde eksiksiz bir baskı kurmuşlar, Başbakanlara (veya Cumhurbaşkanlarına) son dönem Osmanlı Padişahlarına davrandıkları gibi, 1808 Sened-i İttifak anlaşmasında olduğu gibi davranmışlardır... 


2007 e-muhtırası son cılız paşa kalkışması olarak tarihe kaydedilebilirse, 200 yıllık Paşalar Devri 2007'de sonra ermiştir diyebiliriz. 15 Temmuz 2016 FETÖ-NATO-ABD askerî darbesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde halk ve devlet tarafından bastırılması da 200 yıllık Paşalar Devri'nin cenaze ve defin töreni anlamına gelmektedir. 


200 yıl sonra Türkiye, devletin gücünü asıl sahibine, savaşan, şehit ve gazi olan halkın çocuklarına ve onu temsil eden Cumhurbaşkanı'na teslim etmiştir. Son Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında üniformasız siyasi bir liderin başkomutan olarak sefere çıkmış Osmanlı Padişahları kadar gücü olduğu da artık tartışılmazdır. 


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın harekât merkezlerini ziyaretlerinde temsili olarak sırtına geçirdiği üniforma da bu güç gösterisine yapılan atıftan başka bir şey değildir, gücün meşru sivil-siyasi otoritede, yani halkta olduğunun olduğunun tescilidir.




Seçkin Deniz, 13.02.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-16, Sorgulamalar


Ek okumalar için,  

Ordu, Siyaset ve Din, Seçkin Deniz, Sonsuz Ark, 06.05.2009
http://www.sonsuzark.com/2013/08/sa340sd51-ordu-siyaset-ve-din.html


Not: Paris Diderot Üniversitesi’nde (Sorbonne Paris Cité) ve Galatasaray Üniversitesi’nde ders veren Prof. Dr. Olivier Bouquet'in çevirisi 2016'da İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan, Sultanın Paşaları (1839-1909) adlı kitabı hem Tanzimat (1839-1876) hem de II. Abdülhamid dönemlerinde (1876-1909) yeni ordunun, mülkiye bürokratlarının en yüksek kadrolarının paşa yapıldığını, paşa ünvanının neredeyse Osmanlı devletinin yüksek katlarının tamamını ifade eden bir terim halini aldığını belirtir, Bouquet, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan ve Osmanlı devletinin son 35 yılında görev yapmış 51.000'den fazla mülki memurun sicillerini içeren Sicill-i Ahvâl defterlerinde iğneyle kuyu kazarcasına yaptığı çalışmanın sonunda, 282 paşalık bir derleme oluşturmuş. Osmanlı 19. Yüzyılına damgalarını vuran paşaları, yani aslında Osmanlı mülkiyesini üç eksende mercek altına yatırıyor: Bu statü grubunu belirleyen ayırt edici özellikleri; onların yetişmesinde belirleyici olan toplumsal ortamı, eğitim çevresini ve dil etkenini; kariyerlerindeki ilk adımlardan mezara kadar meslek ve yaşam güzergâhlarını kapsayan bu eksenler Osmanlı devlet bürokrasisinin 1839-1909 arası dönemine ışık tutuyor.

[Olivier Bouqueti, Sultanın Paşaları (1839-1909)- Les Pachas Du Sultan Essai Sur Les Agents Superieurs De L'etat Ottoman (1839-1909), Çeviri, İş Bankası Kültür Yayınları, 2016]




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.



Seçkin Deniz Twitter Akışı