14 Şubat 2018 Çarşamba

SA5640/KY38-SevDur123: İstikamet Kızıl Elma



Takdim

Zeytin Dalı Harekatı’na giden bir Mehmetçiğe muhabirin “İstikamet nereye” diye sorması üzerine, askerin, “Kızıl Elma’ya” cevabını vermesiyle, Kızıl Elma kavramı bir anda gündeme oturdu. Türk milliyetçiliğinin önemli sembollerinden olan Kızıl Elma imgesi, kimilerine sevimli gelirken, kimilerini de rahatsız etti. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Artık 2053 vizyonumuz bir temenniden ibaret olmaktan çıkmış, gençlerimizin gerçekleştirebileceklerine inandığımız yeni Kızıl Elmamız haline dönüşmüştür. Hamdolsun” sözleriyle, Kızıl Elma’nın ulaşılamayan bir mitoloji değil, bir hedef olarak vurgulandığını da gözler önüne serdi.

Kızıl Elma, Türk mitolojisinde Türkler ve de özellikle Oğuz Türkleri için üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan, ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşleri simgeleyen bir ifadeyken, Türk devletleri için bir hedefi ve amacı simgeler. Ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi, kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hakimiyeti idealini, kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir.

Bazen hakimiyet, bazen hedef

Kızıl Elma imgesinin ilk kez Orta Asya Türkleri arasında doğduğu; Ergenekon Destanı’nda Ergenekon’dan dışarıya çıkma ve kaybedilmiş eski yurdu geri alma idealini simgelediği kabul edilir. Türkistan’dan Hazar Denizi’nin doğusuna gelen Oğuzların ise Hazar Kağanı’nın ipek çadırının üzerinde hakimiyetinin ifadesi olarak bulunan altın topu yani Kızıl Elma’yı ele geçirmeyi ülkü edindikleri düşünülür.

Bunun yanı sıra “kızıl”, Türk kültüründe genellikle kıymetli sayılan bir renk; “elma” ise mistik bir yanı bulunan; bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen bir meyvedir. Ancak Kızıl Elma sembolleştirilmesinin elmaya değil, Eski Türklerde Güneş ve Ay’ı anlatan kızıl topa dayandığı düşünülür. Bu top, ‘muncuk’ adıyla bayrak ve tuğların tepesini süslemiş ve bazen zaferin işareti, bazen hakimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yeri ifade etmiştir.

Motivasyon için kullanılan bir ülküdür

Kızılelma, Türk milletinin tarihî ülkülerini temsil eder. Sabit ve belirli bir şey yahut yer değildir; soyut bir ülkü kavramıdır. Her dönemin kültürüne ve gücüne göre isimlendirilen Kızıl Elma ülküsü, somut bir hedefe yönelir. Hedefe ulaşıldığında ise Kızıl Elma ele geçirilmiş olmaz, bu defa yeni bir hedef belirlenir. Her zaman ileriye doğru gösterilen bu hedef sayesinde, toplum yükselişe geçer, cihan hakimiyeti ülküsü gelişir. Bir anlamda Kızıl Elma motivasyon için kullanılan bir semboldür.

Yazılı metinlerde Kızıl Elma’nın ilk görüldüğü yer İstanbul olarak geçer. Ayasofya’nın önündeki bir sütun üzerinde, at üstündeki Justinyanus heykelinde, Bizans imparatorunun elinde kızıl bir küre yahut bir altın top varmış. Bir başka rivayete göre, bu top Ayasofya’nın kubbesinde imiş. Bu küre Bizans’ın dünya hâkimiyetini temsil edermiş. XIV. yüzyılda bu heykelin yıkılması ve kürenin düşmesi, Bizans egemenliğinin sonunun geldiği ve kapılarının Türklere açıldığı şeklinde yorumlanmış.

Her dönem farklı bir anlam

İstanbul’un fethinden sonra Türk milleti için Kızıl Elma Roma’ya St.Pierre’nin kubbesine taşınır. Burası Katolik dünyasının kalbidir. Türklerin hedefi artık Roma’dır. Zira Fatih döneminde yapılan Ortanto(İtalya) seferinin sebebi, Roma Kızıl Elmasının düşürülmesi olmuştur. Moskova için de bu ismin kullanıldığı görülür. Mütercim Âsım’ın yazdığına göre, “Eğer aman vermeseler, bizim Yeniçeriler Kızıl Elma’ya kadar giderler ve Moskof nâmını sahife-i âlemden fekkederler imiş.”

Kızıl Elma ülküsü özellikle yeniçeriler arasında yaygınlaştırılmış ve onların savaşma azmini yüksek tutmak için kullanılmıştır. Türkçülük düşüncesinin önde gelen isimlerinden Ziya Gökalp, ülkülerin milletlere hız ve ilham veren dinamikler olduğuna inanır. Bu imgeyi Turan ülküsüyle birleştirerek yeni bir anlam kazandıran Gökalp, dizelerinde, “Kızılelma yok mu? Şüphesiz vardır. Fakat, onun semti başka diyardır… Zemini mefkûre, seması hayal, bir gün gerçek; fakat şimdilik masal” demiştir.

Hiçbir zaman emperyal değil

Binlerce yıllık Türk tarihine bakıldığında, Kızıl Elma Türk milleti için hiçbir zaman emperyal bir hedef olarak algılanmamıştır. Bunun tam aksine, ihtiyaç duyulan başarıların ve dünyada adaleti hakim kılma anlayışının bir ifadesi olarak kullanılmıştır. İslamcılık mefhumunda “ümmetçilik” olarak ifade edilen ve yeryüzündeki Müslümanların birlik ve beraberliğini işaret eden kavram, Türkler arasında Müslüman olmadan önce de, sonra da “Kızıl Elma” tabirinde hayat bulmuştur.

***

Dünyaya adalet getirme ülküsü

MHP eski Genel Başkan Yardımcısı Rıza Müftüoğlu, Kızıl Elma’nın dünyaya hakim olma ideali fikrinden doğduğunu ifade ederken, eski Türklerdeki “Güneş bayrağımız, gök çadırımız” sözünü hatırlatır. Müftüoğlu:

“Kızıl Elma varılması gereken hedef olarak hep ele alınmıştır. Alparslan döneminde Anadolu yaylaları, Fatih döneminde Ayasofya, Kanuni’de ise Viyana olmuş. Yani fethedilmesi hedeflenen ve gözlenen yerler Kızıl Elma olarak nitelendirilirdi. Bu daha sonraları “İlay-i Kelimetullah” ve “Nizam-ı Alem” kavramlarıyla yer değiştirdi. Dünyaya nizam vermek ideali. Çünkü Türkler öteden beri dünya hakimiyetini bir emperyalizm aracı olarak değil, dünyaya adalet, nizam götürme, Allah’ın adını, adaletini götürme olarak kabul etmişlerdir.

Müslüman olmadan önce de Türkler tanrı olarak tek Allah’a inanırlardı ve hep böyle nizam vermek için yayılırlardır. Dünyada zaten bu tür yayılma mefkuresi bir de Romalılarda vardır. Günümüzde de belli ülkelerde var, ancak günümüzdeki emperyalist ülkeler, sömürmek için dünyaya hakim olmaya çalışıyorlar. Türlerde ise nizam vermek ve adalet götürmek için yayılma gösterilirdi.

Afrin’de Kızıl Elma’nın anlamı fetih değil

Sayın Cumhurbaşkanımız da, Sayın Başbakanımız da, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de kimsenin topraklarında gözümüzün olmadığını beyan ettiler. Biz fetih için oraya gitmiyoruz. Ordumuz, bugünkü sınırlarımızın dışına ilk defa çıkıyor. Tabii gençler bunu Kızıl Elma ile pekiştirip, ‘Kızıl Elma’ya gidiyoruz’ diye söylüyorlar. Bunu fetih manasında değil de, motivasyon manasında ele almak lazım. Her ne kadar Erbil’de, Musul’da, Kerkük’teki Türkmenler bağımsızlık hayaliyle yaşıyor olsalar da, bu gidişimiz tamamen oraya adalet getirmek ve sınırlarımızı güven altına almak içindir.

Kızıl Elma bir semboldür, bunun İslam’a uygunluğu veya uygun olmadığı tartışılmaz. Kızıl Elma tabirine karşı çıkmak, biraz kendi tarihini karıştıran biri için çok cahilce veya haince bir iş olur. Bizim yapacağımız iş, ‘Türkler bu toprakları işgal ediyor’ söylemlerinin yanlış olduğunu anlatmak. Günümüzde muhalefet çok yanlış yapıyor. Hareketi güya desteklediklerini söylüyor, ama ‘yok hava taarruzu olsun, yok efendim iç siyasette kullanılmasın’ şeklinde muhalefet etmeye çalışıyorlar. Zaten bu kelimeyi kullanmak, iç siyasette kullanmak anlamını taşır.

Muhalefet dış meselelerde olmaz

Elbette orada askerimiz, canlarımız, ciğerlerimiz savaşıyor, ama o iradeyi iktidar vermiş. İktidar başarısız olursa muhalefet yine iktidara söz söyleyecek. Ecevit, Kıbrıs’a çıkartma yaptığımızda ‘Kara Oğlan’ deyip oyların yüzde 40’ını almadı mı? Zaten bu hareket, sahada çalışanların, işin uzmanlarının verdiği raporlar çerçevesinde iktidarın kararıyla gerçekleşti. Durup dururken iktidar ‘hadi şuraya gidin’ diye bir talimat vermedi. Raporlar, incelemeler sonucunda güvenliğimiz için bu kararlar alındı. Böyle bir durumda muhalefetin yapması gereken tam destek vermektir. Öbür taraftan işsizliktir, fakirliktir, fukaralıktır gibi konuları anlatmalı ve böyle oy almaya çalışmalı. Türkiye’nin güvenliği söz konusu olan böylesi bir harekata karşı çıkmak, dış güçlerin de iştahını kabartır. Muhalefet etmek demek, dış meselelerde muhalefet etmek demek değildir. Dış konularda herkesin birlikte olup, birlik mesajı vermesi lazım.”

***

Kızıl Elma ümmetçiliktir

Bir dönem Alperen Ocakları’nın başkanı olan Eyüp Gökhan Özekin, Kızıl Elma’nın ülkücü harekette kullanılan bir tabir olduğunu söylerken, bunun içinin her dönem farklı bir şekilde doldurulduğunun altını çiziyor. 

“Spesifik olarak Kızıl Elma eşittir Turan veya Türkçülük gibi denklenmesi gerekmiyor. Milli ülkü ya da ortak hedef olarak algılandı her zaman Kızıl Elma. Bunu kimileri İlay-i Kelimetullah veya Nizam-ı Alem ülküsü olarak içini doldurdu. Allah’ın ismini yeryüzünde yüceltmek ve âleme nizam vermek davası şeklinde özetlenebilir. Bazıları Turan olarak bunun içini doldurdu. Dolayısıyla bu ille de şu kategoride değerlendirilecek diye bir kaide yok.

Edebi anlamda Kızıl Elma; hiçbir zaman ulaşılamayan, ulaştığınızı zannettiğiniz anda uzaklaşan, her defasında daha öteye giden ve o şekilde bu ideali sürekli diri tutmanıza vesile olan bir kavram olarak çıktı. Gölgenin bir sonraki aşamasına erişemeyip, sizin hareketinizle gölgenin de hareket etmesi şeklinde tarif edebiliriz. Buna ülkü dendi, Kızıl Elma dendi, dava dendi falan. Bu ifadeyi sevimli bulan da var, bulmayan da. En son Afrin vesilesiyle gündeme gelmiş olması bu kavramı daha sevimli çağrışımlarla anmayı gerektirdi. Son zamanlarda eleştirenlerin çıkış noktası, sahiplenenlerin de sahiplenme motivasyonu biraz da bu AK Parti-MHP birlikteliğiyle alakalı oldu.

İçini ne ile doldurduğunuza bağlı

Ülkücü hareketin İslami hassasiyetleri daha ön planda olan kısmı bu ülküyü bir İlay-i Kelimetullah olarak değerlendirir. Dolayısıyla bu kavram üzerine gidildiği vakit, buna ülkü de deseniz, Kızıl Elma da deseniz, bu İslamcılıktır, ümmetçiliktir. Sizin tamamen ne ile doldurduğunuza göre değişir. Topyekûn bir kategoriye sokmamak lazım.

Afrin Operasyonu’nda dile getirilmesi ise çok spontane gelişti. Planlı, programlı, düşünülerek, hesap edilerek yapılmış kampanyalar olarak görmemek lazım. Yoğun çatışmalı dönemlerde askerin motivasyonunu yükselten şeyler olabilir. Kızıl Elma’ya gidiyorum diyerek motive olanlar olduğu gibi, marş dinleyerek, kuran dinleyerek motive olanlar, o şekilde cepheye gidenler olabiliyor. Başka askere de mikrofon tutsanız, şehadete gidiyorum diyebilir. O anki motivasyon neyse, onu dile getirir.”



Sevda Dursun, 14.02.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları



Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015


İlk Yayınlandığı yer: Gerçek Hayat





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı