“İyi diyorsun da tüm bunlar Batı'nın derdi bize ne Hocam?” diye itiraz eden arkadaş, keşke haklı olsaydın!
“Utangaçlık eskiden otoriteler veya karşı cins üyeleri gibi belli grup ya da bireylerin karşısında, etkilenmeye çalışılan kişilerin nazarında toplumsal olarak kabul görmekten duyulan kaygıyı, bir reddedilme korkusunu ifade ederdi… 1970-1980’lerde ABD’de gençlerin %40 kendisini utangaç olarak nitelerken, büyük bir kesim de şöyle veya utangaçlık yaşadıklarını söyler, asla utangaçlık çekmediklerini belirtenler ise ancak %5’i oluştururdu” diyor Philip Zimbardo, “Bitik Erkekler” kitabında.
2000’li yıllarda ise utangaçlık oranlarının giderek arttığını hiç utangaçlık yaşamam diyenlerin %1’e kadar indiğini söylüyor. İşin ilginci, bu artışı doğrudan doğruya bilişim teknolojilerinin yaygınlık kazanmasıyla açıklıyor. Burası önemli, yeni utangaçlığı tanımalıyız.
“İnternet her şeyi bizim için daha hızlı, daha doğru ve sosyal bağlantılara ihtiyaç duymadan yapıyor. Bir bakıma çevrimiçi iletişim, en utangaç olanın başkalarıyla, asenkronistik iletişim kurmasını kolaylaştırıyor.”
Ancak bunu yaparken, hiç belli etmeden gerçek iletişimi zorlaştırıyor. Önceleri bir miktar utangaç olanlar, hayatın pratikleri içinde ustalaşarak giderek bu dertlerinden kurtulurlarken şimdi tecrübe etme imkânına gerek kalmayışı, insanların iletişimde ustalaşmalarını engelliyor. Eskisi gibi iletişime geçme isteğinden korkuya dayalı değil, zayıf bir izlenim bırakma kaygısıyla, toplumsal reddedilme korkusuyla kıpırdayamamaya bağlı yeni bir utangaçlık şekli ortaya çıkıyor. Toplumsal bağın nasıl kurulacağını bilmedikleri için, ilişkiden uzak duruyor gençler. Üstelik bu halleri bir işlevsel eksikliğe yol açmadığından fark bile edilmiyor, “normal” diye içselleştiriliyor.
Sosyal ilişki mecburiyeti hâsıl olduğunda akranlarıyla, kendinden büyüklerle, karşı cinsle etkileşim sırasında ne yapacağını bilmediğinden garip ve uygunsuz davranışlar sergileyen, adeta ilişkinin içinde cascavlak kalan gençler hepimizi güldürüyor. Allah vergisi iletişim yetenekleri sayesinde kızlar nispeten daha iyi ama genç erkekler, “Sosyal ortamda yabancı bir ülkeye gelmiş, yer yön sormaktan aciz ve isteksiz turistler gibi geziniyorlar. Birçoğu yüz yüze iletişimin dilini, birinin başkalarıyla gerek konuşarak gerek konuşmadan diyalog kurmasını sağlayan dili bilmiyor.”
Romantik ilişki hallerinde ise onların bu feci sosyal beceri(sizlik)leri, iyice afallamalarına, korkup kaçmalarına neden oluyor. Gerçek hayatın içinde sosyal becerilerini arttırmaktansa evlerindeki odalarına, bilgisayarlarındaki, akıllı telefonlarındaki fantezi dünyasına çekiliyorlar. Ya da onlardan hemen hiç beklentisi olmayan genç erkek topluluğunun, kankaların içine atıyorlar kendilerini.
Araştırmacılar, son yıllarda genç erkeklerin başına musallat olan oyun bağımlılığının, pornografi belasının, alkol ve madde bağımlılığının nedenlerini teknolojinin icbar ettiği bu yeni durumda arıyorlar. “Gerçek hayat, nerdeyse varoluşun her alanında dijital alternatiflerle rekabet ediyor. Pornonun ve video oyunlarının hâlihazırda erişilebilir olması, yük oluşturmaması, zevk vermesi ve eğlendirmesinden dolayı birçok genç erkeğin tercihi, genelde fiziksel varoluşsal gerçeklik değil, onun dijital alternatifi.” Pornoya batmış, dijital oyunlardan başını kaldıramayan, “yatak odasından evrene hükmettiğini sanan” bir genç erkekler topluluğu ortaya çıkıyor.
Video oyunları bağımlılık düzeyi tam bir felaket, birçok genç erkeğin günleri bu uğurda heder olup gidiyor. Video oyunlarını tasarlayanlar, psikolojik bilgilerden de yararlanarak doğrudan doğruya oyun oynayanların bağımlı olmalarını sağlayacak bir kurgu yapıyorlar. Genç erkekler, saatlerce oyunların başından kalkmıyorlar. Uykuları bozuluyor. Uykusuz çocuklara ve gençlere, profesyoneller, çoğu zaman hatalı biçimde “dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu” tanısı koyarak, uyartıcı ilaçlarla tedavi etmeye kalkıyorlar. İşin kötüsü oyun bağımlılığı, yetişkinlikte de devam ediyor. Birçok evli çiftin, evlilikleri boyunca en iyi yaptıkları işin birlikte video oyunu oynamak olduğundan bahsediliyor.
Alkol ve madde bağımlılığı çok mühim ve epeyce dallı budaklı, onu daha sonraki yazıda ele alalım. Bitirirken tüm bunların ayrıca gerçek hayatta iki önemli soruna daha yol açtığını belirtelim: 1. Sadece erkeklerin gittiği mekânlara takılmalarına, aşırı erkeklik belirtileri göstermelerine rağmen genç erkeklerin, eşlerinden uzaklaşmalarına “otobur” denmelerine yol açan “sosyal yoğunluk sendromu”. 2. Birçok hastalığa kaynaklık eden obezitenin, ekran başında oturup kalmayla ilgili olarak genç erkekler arasında hızla artması.
“İyi diyorsun da tüm bunlar Batı'nın derdi bize ne Hocam?” diye itiraz eden arkadaş, keşke haklı olsaydın!
Erol Göka, Prof. Dr, 10.03.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Uzaklardaki İnsan,
Erol Göka Yazıları
Takip et: @erolgoka
Sonsuz Ark'ın Notu: Erol Göka Beyefendi'ye, birey ve toplum sağlığı açısından çağın sorunlarına 'iyi' geleceğini düşündüğümüz değerli yazılarını bizimle paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Seçkin Deniz, 05.06.2017
İlk Yayınlandığı Yer; Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.