"Köpekler şeriata uygun havlıyor, bakkal şeriata uyduruyor borç defterini. Beni birileri ısrarla nizama sokmaya çalışıyor. Zaten saf saf hayaletler başka ülkelerin devrim kutlamalarından sıyrılıp kapıma geldiler geçen. Meğer başka ülkelerin kavgasına karışmışım bakkaldan kaçarken."
Annem arıyor, “Cumartesi geliyorsun bak, kelle paça yapacağım” diyor. "Bakarız." diyorum. Aslına baktığım bir şey yok, kelle paça iyi bir tercih değil anne. Balık çorbası yap sen. Egede yaşıyor annem, babam da annemgilde kalıyor bildim bileli.
Annem arıyor, “Bak sana bir kız buldum çok güzel. Gel de gör” diyor. Gitmek, görmek gerek annem yaşlı çünkü. Annemdir yapar böyle şeyler arada. “Güzel kız” diyor. Laf aramızda annemin epeydir gözleri görmüyor. "Kızın herhalde acelesi yoktur anne beklesin." diyorum. Konuşuyor annem, tamam diyorum. Annem de biliyor kız güzel değil ve annem de biliyor hiçbir şey umrumda değil.
Annem diyor: “Şu bizim sokağın başındaki Urfalı İbrahim vardı ya, Allah mekanını cennet etsin, öldü gitti adamcağız. Zaten felçti”. "Öyleyse üzülmeye pek gerek yok anne." diyeceğim tutuyor sonra vazgeçip "Hayırlısı" deyiveriyorum. Annem sohbet olsun diye anlatmıştır. Ben de sohbet olsun diye açıyorum zaten telefonu. Belki muhabbet olsun diye giderim görmeye. Urfalı İbrahim şu karısını gece yarısı sokak ortasında döven adam değil miydi?
Okul taksitlerini ödedi babam o yüzden hiç aramaz. Bilir başkalarının dışkısını ayrıştırdığımı. “Kutsaldır her meslek” der. Kendisi de vakti zamanında köyde tezek yapar satarmış. Bilir babam, anlar halden. Zaten okul taksitlerimi de ödemişti cebinden.
Annem arıyor, “İki ekmek, bir de yarım kilo yoğurt al gel" diyor. "Tamam, ama ancak yarım saate orda olurum." diyorum. Cevabımı dinlemeden kapatıyor. Zaten annem söyleyeceğini söyler ama karşısındakini dinlemez. Babam bilir bunu. Babam benim eldiven takmış ellerimden iğrendiğimi bilir. İki yumurta da alayım sabaha sahanda yapar annem. Yoksa sabah yine gönderir. Annemdir, tanırım.
***
Safları sıklaştırmayalım lütfen. Hava sıcak, sigarayla karışmış parfüm kokuları çürümüş pörtlek gözlü balık gibi kokuyor. Biliyorum “birliğe çok ihtiyacımız”ın olduğu günlerdeyiz ama hava sıcakken uzaktan uzağa birlik ve beraberliğe muhtaciyetimizi anlatmalıyız. Saflar sıkışık olunca aklıma belediye otobüsleri geliyor, tutunacak bir yer bulamıyorum.
Yemyeşil çimlerin üstüne ayaklarımızı uzatalım bence ya da akar suların dibindeki parıldayan renkli taşları toplayalım. Safları sıklaştırınca kalbim sıkışıyor. Sıkışmak dedim de haplarım nerde, almazsam karabasanlar çöker üstüme, böğrümde bir öküz oturur sonra gözüm kararır olmadık bir şeyler söylerim.
Sokağın başındaki köpek yine üstüme üstüme havladı dün. Ellerim cebimde dişlerimi göstererek geçtim önünden. Öylece baktı bana, dişlerimi beğendi sanırım. Kuyruğunu sallayarak kontrollü nefesiyle uzaklaştı benden. İyi anlaşmaydı, diş bilemedi, daha çok kükremedi, itaat etmenin daha karlı olduğunu anladı it. Gerçi kükreseydi ne yapacağıma dair bir planım yoktu. Safları sıklaştırmaktan bahseden hiç kimse çevrede yoktu. Güçlü görünmek ve diş göstermek işe yaradı bu taktiği mutlaka bir yerlere yazmalıyım; pratik, az malzeme, ucuz işçilik…
Bakkalın önünden geçmeden mahalleyi dolanmanın yolunu bulduğumdan beri kimseyle aynı safta yürümüyorum. Her sokak başında köpek var ve hepsi bir havlamayla saf saf üstüme gelebilecek şekilde güdümlü. Köpeklerle göz göze gelip destursuz mahalleden geçtiğime göre bakkalı atlatmanın yolunu bulmuş olmam hiç şaşırtıcı değil.
Ne diyordum, ferah ferah oturalım da başköşeye kimin oturduğu umrumda değil. Ayaklarımda çıkan nasırların bana verdiği eziyeti ve tırnak batığına tıbbın hala bir çare üretmediğini düşününce rica ederim sokulmayalım birbirimize. Bakkala ne borcum vardı benim, neden ondan kaçıyorum bilmiyorum.
Köpekler şeriata uygun havlıyor, bakkal şeriata uyduruyor borç defterini. Beni birileri ısrarla nizama sokmaya çalışıyor. Zaten saf saf hayaletler başka ülkelerin devrim kutlamalarından sıyrılıp kapıma geldiler geçen. Meğer başka ülkelerin kavgasına karışmışım bakkaldan kaçarken.
Selamı bekleyeceğim, tesbihatın bitmesini ve cemaatin dağılmasını. Belki camiye sığınırım saflar beni sıkıştırmadığı altıncı bir vakitte.
Ben şadırvanın ordayım.
Sorar mısın içeridekilere:“Saflar kimin için sıkılaştırılıyor?”
Bileyim de ferah ferah ona dua edeyim.
Zeynep Karataş, 26.04.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Kendime Söylediğim Şeyler
Sonsuz Ark'ın Notu: Zeynep Karataş Hanımefendi'ye çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz. 29.03.2018, Seçkin Deniz
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.