KİŞİLER:
BALLI BABA : (50’lili yaşlarda erkek uzun boylu, saçları hala gür)
KENE : (50’lili yaşlarda saçları dökülmüş, kısa boylu bir erkek)
BUKALEMUN: (50’lili yaşlarda orta boylu, kısa saçlı bir kadın)
TİLKİ : (50’lili yaşlarda saçları dökük orta boylu, sakallı bir erkek)
SIRTLAN : (40’lı yaşlarda saçları yanlardan açılmış bıyıksız bir erkek)
***(Teşrifatı sıradan, penceresiz loş aydınlık bir oda. Sağ tarafta bir kapı, kapının solunda bir konsol, konsolun üzerinde beş adet büyükçe şamdan, sahneyi bu şamdanlardaki mumlar aydınlatmakta. Sahnenin ön tarafında yuvarlak bir masa.)
Perde açıldığında Kene, Bukalemun, Tilki ve Sırtlan yuvarlak masanın etrafında sessizce oturuyorlar. Kene’nin elleri masanın üzerinde parmaklarıyla masaya tıklatmakta. Bukalemun iki eliyle çantasını göğsüne bastırmış şaşkın şaşkın etrafına göz gezdirmekte. Tilki kimseye sezdirmeden ara ara kolundaki saate bakıyor. Sırtlan ikide bir arkasında kalmış kapıya dönüp dönüp bakmakta.
Kene – Arkadaşlar niye tedirgin olduğunuzu anlamıyorum. Hayır başka çözümü olan varsa söylesin.
Tilki – (Öksürür gibi yapar) Aslında tedirginlik değil de maksat hasıl olur mu? Olmaz mı? Bundan pek emin değilim!
Sırtlan – (Hırıltılı bir sesle) Evet aklın yolu bir.. ben de bunu söylüyorum.
Bukalemun – (Cırtlak bir sesle) Hep Ballı’nın kabulü üzerinden gidiyorsunuz bakalım kabul edecek mi?
Tilki – (Ellerini hızla masaya götürür, sandalyesinde doğrulur) Yahu anlamamakta niye diretiyorsun? Kabul edecek! İki kere iki nasıl dört ederse o kadar kesin?
Bukalemun – (Omuzlarını silker, başını Kene’ye doğru çevirir) Bu kesinlik nereden? Kaseti falan mı var? Elinde mi?
Kene – (Oturduğu yerde zıplar gibi yapar, Bukalemun’a değil de Tilki’ye bakarak) Arkadaşlar arkadaşlar.. bırakalım bu tartışmaları.. Tilki kardeşimiz kabul edecek diyorsa bir bildiği var demek ki. Biz üzümünü yiyelim.. bağını sormaya ne gerek?!
Sırtlan – (Hırıltılı bir sesle) Tamam biz bağını sormayalım da.. köydekilere nasıl açıklayacağız?
Bukalemun – (Sırtlanı onaylayarak araya girer) Doğru diyor! Köydekilerin tepkisini hiç hesaba katmıyor gibisiniz!
Tilki – (Kimsenin yanıt vermesine fırsat vermeden) Valla ben bu yönden rahatım. Rahmetli sayın büyüğümüz epey bir yol açtı. İyi bir mıh çaktı bu bağlamda. Artık ne dersem –meclisimizin başı kim olursa olsun- köylü yutmaya dünden hazır!
Bukalemun – (Diğerlerinin de dediklerini duyacağı bir ses tonuyla kendi kendine) Ne köy ne köy!
Tilki – (Sırıtarak o da kendi kendine) Hane sayısı düşük müşük.. köysüz, meclissiz olmadığımız gibi kovulmuş değiliz ya.. elhamdülillah!
Kene – (Asabi) Arkadaşlar oluyor mu? Buraya birbirimizi iğnelemeye mi geldik!
Tilki – (Omuzlarını silker) Yardımcısı kazıklı voyvoda rahat durmuyor ki..
Bukalemun – (Çantasına daha sıkı sarılarak Tilki’ye sert sert) Kendinize gelin madımak güzeli!
Tilki – (Kalkar gibi yapar) Bu toplantı bir hataydı
Sırtlan – (Tilki’nin ceketinden tutar) Olmuyor Tilki abi.. böyle fevri davranışlar.. olmuyor!
Tilki - (İstemeye istemeye oturur, Kene’ye) Şu Sırtlan kardeşim kadar öngörülü olsa herkes sorun kalmayacak.. hadi ben birkaç haneli köyümdekilere ne desem ikna olacaklarını bilerek buradayım.. ya sen Kene kardeş! Sen nasıl ikna edeceksin.. kovulmuşlar salakhanelerin peşinden koşa dursun..
(Bu kere Bukalemun ayağa kalkar, masadan çıkar, Kene sol elini uzatıp Bukalemun’un eteğine sarılır.)
Bukalemun – (Kene’nin elini iter, kıvrılan eteğini düzeltir) Ben bu kepazeliğe daha fazla katlanamam!
(Kene Bukalemun’a sırıtır yalvarmaklı bir bakış fırlatır. Başını Tilki’ye doğru çevirir)
Kene – Abi yapma.. içimizden en çok gün görmüş geçirmiş kişi sensin.. yapma abi!
(Bukalemun kapıya doğur hamle eder. Durur. Başını hiddetle Tilki’ye çevirir.)
Tilki – (Sahte bir tavırla) Ya hemşire özür dilerim.. yani kusura bakma öyle demek istemedim.
Bukalemun – (Yapmacık bir öfkeyle yerine oturur, çantasını göğsüne bastırır) Bu son.. demedi demeyin!
Kene – (Duymamış gibi yaparak) Arkadaşlar.. arkadaşlar tüm kasaba soluğunu tutmuş bizden kararımızı beklerken bizim yaptığımız iş mi yani?
Sırtlan – (Gülerek) Tüm kasaba mı? Meydanlarda değilsin Kene.. köyünden eminsen öp başına koy!
Kene – (Kendinden emin bir edayla) Eminim.. hem valla hem billa.. bizim köyü hala bilememişsin.. ben bizzat onların analarına avratlarına dümdüz gitsem alkışlarlar.. benim sözümden çıkacaklar öyle mi?
Tilki – (Gülerek) Alışkınsın.. ananın a.. der durur gerisini söylemezsin..
Sırtlan – (Gülerek) Doğru.. gerisini siz anladınız.. der olur biter, köylüleri de alkış tutar!
Kene – (Öfkeli) Arkadaşlar biz buraya niye geldik.. biz niye bir araya toplandık? Birbirimizi iğnelemek için mi buradayız? Biz niye bir araya geldik?
Tilki – (Sinsi bir tavırla) Kaset yapımcınız.. pardon.. sayın büyüğünüz istemiştir.
Kene – (Öfkeli) Tilki abi niye böylesin? Hayır madem gönlün yoktu kaset yapımcıma.. hay Allah iyiliğini versin.. benim de dilimi dolaştırdın.. sayın büyüğümüzün kulağına niye fısıldadın Ballı’nın adını? Niye kaset yapımcısını devreye soktun?
Tilki – (Öksürür.. bir şeyler geveler.. ne söylediği anlaşılmaz..) Ehemm..
Sansar – Sayın büyüğümüzün kulağına Tilki abinin fısıldadığını sanmam.. sayın büyüğümüzün ali cenaplığı bu.. (birşeyler ima ettiğini belli edip gülerek) yanılıyor muyum Tilki abi?
Kene – (Kene başını sallar elini hafifçe masaya vurur) Tamamdır arkadaşlar.. Ballı Baba’da mutabık mıyız?
Tilki – Biz mutabıkız!
Sırtlan – Bizce de sakıncası olmaz!
Bukalemun – Benim çekincelerim var..
Kene – (Sahte bir şaşkınlıkla) Hayret.. daha önce hem fikirdiniz.. hem sayın büyüğümüzün Bal kasidesini okumadan evvel hem fikirdiniz.
Tilki – Yav ne harika bir gazeldir o..
Sırtlan – (Alay ederek) Gazel mi kaside mi.. bir karar verin..
Bukalemun – Daha bir şiirde anlaşamazken.. ne de anlaşabiliriz..
Kene – (Bıkkın) Ha kaside ha gazel.. istersen koşma olsun.. niye bunu sorun edelim..
Sırtlan – Valla bizim köy sizin köy gibi değil.. tefe kor çalarlar bizi.. sen iki dakika önce a dediğine n de.. ne derler.. bizimkiler la dedi mi lo demez..
Kene – (Umursama bir tavırla) Ama ne güzel bir gazeldi değil mi? Kasetçi başımız bu işi biliyor!
Sırtlan – (Bıyık altından gülerek) Namıssız bilir..
Kene – Tilki abi sen biliyorsundur bir okusana..
Tilki – (Kene’nin alay edip etmediğini anlamaya çalışır, çekingen) Şey.. ben onun gibi okuyamam ki..
Bukalemun – Yapma be Tilki abi.. ortak meclisimizde az şiir okumamıştın!
Sırtlan – Hadi be abi.. bilsem sazımı getirirdim!
Kene – Valla ne güzel olurdu.. hadi Tilki kardeş.. sen o uyuzdan (kendi kendine ) inşallah bu dediğimi duymamıştır.. ey kurban olduğum.. Ali aşkına.. ne olur duymamış olsun..
Tilki – Bir şey mi dedin? Uyuz muyuz..
Kene – (Omuzlarını silkerek) Yav yani uyuzluk etmesen de.. dinlesek senin sesinden.. ben bayıldım o koçaklamaya..
Sırtlan – Şimdi de koçaklama oldu he!
Bukalemun – Birazdan hepsini unutur.. döner yine kaside der..
Kene – (Tilkiye bakarak) Abi oku şu gazeli ya.. bunca naza çekme..
Tilki – (Öksürür.. boğazını temizler.. gayet ahenkli bir şekilde okumaya başlar)
Mani Değil Gazeli
Bülbül güle ramdır özde ramlık mani değil
Gayemiz bir bal olsun pekmez olsa da mani değil
Duyurulsun ivedilikle tüm hevesler ru be ru
Duysun düşük duyan beşik olsa da mani değil
Gel başkan olmak istersen atıl ortaya
Duyduğun malum-u ilam olsa da mani değil
Gönlü geniş bir erdir bildiğim Ballı Baba
Şimdi artık emekli olsa da mani değil
Kasetçim biz anladık apaçık düşünceni
Sözlerin çiyancadır muğdil olsa da mani değil
Kene – (Anlamadığı belli olmakla beraber anlamış gibi yaparak) Maşallah.. ne derin sözler.. Sayın büyüğümüze de böylesi deyişler yakışır.
Bukalemun – (Çantasından mendil çıkarır gözlerini siler ağlamaklı bir sesle) Tilki abi sen her zaman çok dokunaklı okursun.. valla aşk olsun.. rimelim akacak..
Sırtlan – (Esefle) Kahretsin.. keşke sazımı getirseydim..
Tilki – (Kabararak) İltifatlarınıza teşekkür ederim.. beğendiyseniz bahtiyarım..
(Bir anlık bir sessizlik.)
Kene – (Şaşkın şaşkın masadaki diğerlerini tek tek süzer.) Yav arkadaşlar biz ne yapıyoruz böyle? Adam gelecek biz daha mutabakat sağlamış değiliz.
Sırtlan – Daha neler.. mutabakat sağlamamış olsak burada işimiz ne?
Kene – (Ellerini ovuşturarak) Yani herkes şimdi şartsız şurtsuz kabul ediyor mu?
Bukalemun – Biz kabul ettik de.. bakalım Ballı Baba kabul ediyor mu?
Tilki – (Kendinden emin) Edecek..
Bukalemun – Kabul edecek kabul edecek.. hani daha buraya bile gelmedi.. ağzından tek laf duymuşluğumuz yok.
Tilki – (Asabi) Ne yani ulu orta mı konuşsun? Adamın şartı şurtu vardır..
Sırtlan – (Kuşkulu) Tamam şartına şurtuna bir şey demedik de.. (kolundaki saate bakar, kolunu havaya kaldırır.. herkese gösterir gibi yapar) bakın neredeyse yirmi dakika oldu.. yirmi dakika önce burada olacaktı. Hani nerede? Biz kendi kendimize gelin güvey olmayalım!
Kene – Ben de Tilki abimiz gibi kabul edeceğinden eminim.. ve neredeyse gelir.. arkadaşlar işaret veriyor.
***
İKİNCİ SAHNE
(Ballı Baba – Evvelkiler)Odanın kapısı gıcırdayarak açılır. Ballı Baba ağır adımlarla içeri girer, masaya doğru ilerler. Diğerleri ayağa kalkar. Ellerini göbek üstünde bağlarlar. Bukalemun çantasını sımsıkı göğsüne bastırır. Ballı Baba başıyla her birini selamlar. Kendisine ayrılan yere oturur. Diğerleri ayakta ondan işaret beklerler. Ballı Baba bir süre oralı olmaz. Etrafa göz gezdirir.
Ballı Baba – (Yapmacık bir nezaketle) Aaa.. siz oturmadınız mı? Buyurun buyurun!
(Herkes yerine oturur. Bir birlerine şaşkın şaşkın bakarlar. Sırtlan Kene’ye başıyla işaret eder. Niye tokalaşmadı diye sorar. Kene omuzlarını silker. Bukalemun’un yüzünde belirgin bir gülümseme.)
Ballı Baba – Arkadaşlar biraz geciktim. Neyse işte buradayız. Kusura bakmayın epey bir şaşkınım. Hani yani niye şaşırdığımı anlamış olmalısınız.
Kene – (Dudak büker, diğerlerine bakar, kekeleyerek) Şey.. aslını isterseniz kendi adıma anlamış değilim.
Ballı Baba – (Başını Tilki’den yana çevirir) Senin anlamanı beklemiyorum.. ama.. ben senden bir şey anlamadım. Tilki sen bu işe nasıl ön ayak oldun ya? Hani başkası olsa neyse de.. sen.. beni.. geldiğim yeri unutmuş olamazsın! Yanılıyor muyum?
(Bukalemun kıs kıs güler. Gülüşü diğerlerinin gözünden kaçmaz. Ballı Baba hariç hepsi öfkeyle bakar Bukalemun’a.)
Bukalemun – (Tilki’ye) Umarım emniyetin sürüyordur..
(Tilki ellerini açar.. omuzlarını silker.)
Tilki – (Bukalemun’a bakarak) Valla ne desen haklısın.. şapa oturduğumun resmidir.
Kene – Efendim af buyurum..penisilyadan sayın büyüğümüz sizi işaret etti de.. onun için!
Ballı Baba – (Öfkeli) Şu kasetçi başının ipiyle kuyuya inilmeyeceğini ne gün anlayacaksınız!
Kene – (Korku ile ayağa kalkar gibi yapar) Aman efendim.. o ne biçim söz!
Ballı Baba – (Kendinden emin) Yalan mı?
(Bukalemun kendini tutamaz kahkahalarla güler, gülmesini bastırmaya çalışır. Tilki Sırtlan’la bakışır. Sırtlan gözlerini kapıya diker. Kene ellerini yüzüne götürür, başını yukarı kaldırıp tavana bakar.)
Tilki – (Sinsi bir ifadeyle) Çekinmeyin.. ben gerekli kontrolleri yaptırdım.. ortalık temiz..
Bukalemun – Tilki abimiz yaş tahtaya ayak basar mı?
Sırtlan – (Hırıltılı bir sesle) Valla hiç belli olmaz..
Kene – (Şaşkın) Şimdi.. biz ne diyeceğiz köyümüzdekilere..
Bukalemun – Benim işim kolay..
Sırtlan – Ben rahatım..
Tilki – Bana da zorluk yok..
Ballı Baba – (Kene’ye dönük) Sana da zorluk olmasın.. ki olmaz zaten.. konuşulanların bir söylentiden ibaret olduğunu söylersin.. senden önce yardımcılarından birkaçının adıyla ilan edersin söylenti olduğunu sonra sen kahvede bağıra bağıra bunun karşının bir oyunu olduğunu belirtirsin.. sonuna da ananın a.. dersin.. onlar anlar..
PERDE
Not: Tiyatro, günümüz kişileri, zaman ve mekânlarıyla ilgisiz safi hayal ürünüdür.. benzerlikler rastlantısaldır..
Cemal Çalık, 29.04.2018, Konuk Yazarlar, Sonsuz Ark, Oyun, İsyan
Cemal Çalık Yazıları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.