"Doğrusu, ikisinden de kötü bir çeviri dili ekşiliği kaldı damağımda. İki kitap da, söylemeye çalıştığı şeyi ancak kekeleyebiliyordu."
Orhan Pamuk çizdiği resimleri, kahve içerken can sıkıntısıyla oraya buraya çektiği çizgileri toparlayıp Kara Kitap''ın içine koymuş ve kitabın "özel baskısı" puf böreği gibi kabarmış. Bir de lüks baskı -ooh! Al sana on bir milyon lira! İnanmış müridleri de orada burada ilgi avcısı işportacı çırakları gibi çığırıyorlar. Kitap, daha piyasaya çıkar çıkmaz, zembereği uyarılmış çalar saatler zırlamaya, düğmesine basılmış klaksonlar gürlemeye başladılar.- Efenim neymiş, bu kitap klasikmiş daha şimdiden! Bir kere klasik, "şimdiden" nasıl oluyor? Kendi dilini yazamayan, dilin mantığına, gramerine ve tabiatına nüfuz edememiş bir yazar, onun imkânlarına nasıl ulaşabilir? Basit bir cümleyi bile, o dili sonradan öğrenmiş bir çocuk gibi yazan bir yazar, nasıl "klasik" olabilir?
Kara Kitap''ı ve Beyaz Kale''yi okudum. İkisi de birbirine benzeyen bir zekayı tercih etmişti.
Doğrusu, ikisinden de kötü bir çeviri dili ekşiliği kaldı damağımda. İki kitap da, söylemeye çalıştığı şeyi ancak kekeleyebiliyordu. Ancak çağrıştırabiliyordu: Çarpıcı biçimde "ortaya koymak" istiyordu oysa. İki kitap da ağzına aldığı şeyi yutamıyor, boğuluyordu; kendi nefes yollarını tıkıyordu. Edebiyat, gerçekliğin bir taşıyıcısı ve yansıtıcısı olan dil''den başka neydi ki: Ama dil o kitaplarda, başı gözü yarılmış, bir filin ince, nazik dans adımları atmak isterken ezdiği yeşillikler gibi kalakalmıştı ortada...
Evet, savruk bir alegoriler bütünü olabilirdi Kara Kitap. Ancak parçaları, episod''ları bir araya getirecek zekâyı ve kurguyu içten tutacak o güçlü bağ neredeydi? Mühür, gizli damga, bütünlüğü içinde gizleyen o "düğüm" neredeydi? Anlattıklarına çok yüksekten hâkim dil (yazar) neredeydi?
Pamuk, Beyaz Kale''nin sonunda, hangi bölümleri hangi yazarlardan ve hangi kitaplardan yararlanarak yazdığını bir bir açıklamış. İçtenliği beni gerçekten etkiledi; yalnız, küçük ve hayati bir sorun var yine de: Yazılırken o kadar kişiden ve kitaptan yardım alan bir metin, zaten var mıdır ki? Orijinal midir ve kendi yazarının mıdır ki?
Bizzat varol(a)mayan Kara Kitap ve Beyaz Kale, maalesef bütün bu gedikleri ve yarım yamalaklıklarıyla okuruna ne estetik bir uyum, ne de yeni bir manevi sorun önerebiliyorlar. Yalnızca iyi bir okur olan, çok çalışkan ve yeteneksiz bir yazarın iyi niyetli çabalamaları olarak ortada duruyorlar.
Orhan Pamuk''un görme yeteneği ve duyma gücü hakkında ciddi şüphelerim var. Ve onun kitaplarının söylediklerini, kehanet dinler gibi dinleyen onbinlerce okuruna bir çift söz: André Gide, "Dostoyevski" kitabında Nietzsche''den bir alıntı yapar ve der ki; "Doğuştan psikolog olan kimse, görmek için bakmaktan içgüdüsüyle kaçınır." Pamuk, bence doğuştan romancıdır; bakması görme''yi değil; elden düşme bir mühendisliği besliyor bu yüzden.
İyi günler.
Selahattin Yusuf, 04.05.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yolda
Selahattin Yusuf Yazıları
Takip et: @selyusuf
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'nin 2006'den geriye doğru yayınladığımız yazılarının büyük bir kısmını Şimdiki Zamanın İzinde adlı kitabında bulabilirsiniz.
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'ye, 'tamamen hür, tamamen geniş nefesler alarak' yazdığı yazıları bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz... Seçkin Deniz, 15.04.2016
İlk yayınlandığı yer: Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.