"Yeni'nin eskimesi, 'Eski'nin yerinin hemen doldurulması ve bu dönüşümün çağdaki değişimlerle beslenmesi kıyamete kadar sürecek..."
Bir zaman önce kuşak ayrımı olarak başlayan eski-yeni ya da genç-yaşlı çatışması şimdi teknolojiyi bilmenizle ya da ona ne kadar adapte olduğunuzla da alakalı. Hızla gelişen teknolojiyi takip edebilmek eğer bir süreçse; bu süreçte doğanlar teknolojiye uyum sağlamakta zorluk çekmiyor, takip edip ayak uydurabilmesi kolay oluyor. Her türlü yeniliğe ve yeni fikre açık olan bu yaş gruplarına teknolojiyle yoğrulmuş bir nesil diyebiliriz.
Malum bu neslin teknolojiyle olan bu yakın bağı, neredeyse her konu hakkında bilgiye sahip olduklarını kabul etmemizi şart koşuyor. Teknolojiye direnen birçok kişi bu çocuklarla iletişim kurmakta zorlandı. Bir kısmı bu nesle anlam veremezken, bir kısmı koşulsuz uymayı denedi ve başarılı oldu. Aslında ne istediği açık olan ama bir türlü frekansı tutturamayan eski neslin arası teknolojiyle daha da açıldı. Teknolojiyle arası açık olan eskinin kendisini anlamadığını gören genç neslin bireyselleşmesinin önüne geçilemedi.
Eski ve yeninin bitmeyen mücadelesi bu sayede daha da boyut değiştirdi. Eskide kalmak isteyenler yenilerin dilini pek de anlamak istemedi. Anlamak istemedikçe huysuzlaştı ve en sonunda bu nesle mesafe koydu. Ama bilinir ki yeni eskinin pabucunu dama atar.
Eskinin içindeki engin bilgi ve tecrübe, onu saygıya değer kılıyor. Bu saygıdeğer bilgi ve tecrübeler onların yeni adımlar atma konusunda korkmasına neden oluyor. Sanırım teknolojiyle aralarında yaşanan gerginlik buradan geliyor. Bu neslin Kararlı ve korkusuz olması, yaşını almış bilgelerle ortak bir frekans tutturamayışının belki de birinci sebebi. İşte tüm tartışma yine burada başlıyor. Kim haklı, kim kimin seviyesine inecek ya da çıkacak… Bu, en kadim sorulardan birisi. Elbette, “eski yıkılsın, yerine teknolojik düzen yerleşsin” diye bir derdimiz yok, bunları en az çatışmayla en iyi düzeyde kullanmak gibi bir dileğimiz var.
Y nesli olarak alınan bu yaş aralığını yetiştiren ve bu nesille etkileşimde bulunanların, gençler için bir dil geliştirmesi lazım. Belki de yeni olanların, eskiye göre bir dil geliştirmesi kolay olur. Bilemiyoruz. Bu okuyucunun takdirine kalsın.
Bir örnek vermek gerekirse şöyle anlatalım:
Diyelim bir baba çocuğunu bir marangoz ustasının yanına bir zanaat öğrensin diye verdi. Çocuk dediysek, taş çatlasın 20 yaşında. Eh elbette elinde bir akıllı telefon... Soruyorsun, her yenilikten haberi var. Usta desen; altmışına merdiven dayamış ayaklı tecrübe…
Çocuk ilk gün gidiyor dükkana, merakla her şeyi tek tek inceliyor, soruyor öğreniyor. Elini hiç telefona sürmüyor. İkinci gün mekana alışmış, arkadaşlarına göstermek için bir iki fotoğraf çekiyor. Derken bir hafta sonra çocuk “oflamaya” başlıyor. “Aman usta… Bir makine alsan şuraya da o boyasa ya kapıyı. Bak kaç gün sürüyor, yazık değil mi bize?” Usta: “Aldık diyelim, o zaman alın teri nerede kalacak? Onu geç, boya bitince iki gün boyunca boş boş ne yapacağız?” Çocuk ağzını açacak ama usta izin vermiyor. Bu meslek niye hala devam ediyor anlamıyor çocuk. Bir tweet atıyor, ustaya, mesleğe…. bayağı “giydiriyor” .
Örneği burada keselim vee şu iki sonuç mahiyetindeki tespitle bitirelim yazıyı.
Birincisi, tecrübenin teknolojiyle imtihanı ki bu husus açıldığında acayip şeyler ortaya çıkacak; o yüzden bu bahsi başka bir güne saklamak en uygunu. İkinci mesele ise ustayla bu çocuğun karşı karşıya gelip, ortak bir dilde anlaşamama meselesi.
Özetle eskinin yeniyle, yeninin eskiyle olan kadim imtihanı bitmedi. Sürekli değişecek. Yeni'nin eskimesi, 'Eski'nin yerinin hemen doldurulması ve bu dönüşümün çağdaki değişimlerle beslenmesi kıyamete kadar sürecek...
Halime Kirazlı, 07.05.2018, Sonsuz Ark, Çırak Yazar, Serbest Yazılar
Serbest Yazılar
Halime Kirazlı Yazıları
Takip et: @hlmkrzl
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.