"Sizleri büyük bir kaygıyla düşünmeye davet ediyorum. İyilik ve kötülük, doğru ve yanlış artık kontrol edemeyeceğiniz bir boyuta ulaştığında yaklaşık 20 yıldır zombi filmleri ve dizileri ile psikolojik olarak hazır hale getirilen nesiller birbirlerini öldürmeyi hayatta kalmanın temel gerekçesi olarak kabul edecekler..."
Bir toplumu değiştirmek kolay bir fonksiyon sorunu değildir;
Türkiye'de Tanzimat Fermanı ile başlayan ve Cumhuriyet dönemi ile birlikte
programlı bir şekilde artan devlet baskısı ile 1948'e kadar tavizsiz bir şekilde
süren, 1948'den sonra da kısmî özgürlük bahşeden devlet kurgusuyla baskısını
devam ettiren Batılılaşma serüveni, geride kalan 179 yıl düşünülürse başarılı
sayılmadığı gibi, başarısız da sayılmaz.
Bugünkü toplum yapımız, herhangi bir batılı ülkeden ayrışan
yönleri, gelenekler ve din muhafazakarlığı ile ağır bassa da, Tanzimat Fermanı
öncesi toplum yapımızla kıyaslanamaz derecede farklı. O halde bugünkü toplumu
değiştirmek için gerekli olan öngörülebilir zaman, eşdeğer olmayan zorluklar
dikkate alınarak geçen 179 yılla kıyaslanmalıdır. Devlet aileye girmekte zorluk
çekmiş ve ailenin katı korumacılığını yenememiştir; ancak ortaya çıkan birey,
geçmiş ve şimdi arasında kaskatı kesilen travmatik özellikleri yüksek bir birey
tipine dönüşmüştür; şu anda şikayetçi olduğumuz şey de tam olarak budur.
Devlet'in her türlü yöntemi deneyerek değiştirmeye çalıştığı toplum, bugün iletişim kanallarının çeşitlenmesi ve bireyselleşmesi sonucu direniş noktalarını tek tek kaybetmiş ve kolaylıkla değişebilir hale gelmiştir. Yani devleti aşarak gelip toplumu değiştiren şey, bireylerin değerlerle ilişkilerini zedeleyen iletişim özgürlüğü ve kötülüğe ulaşma kolaylığıdır.
Çoğumuz, özellikle 80'li yıllarda başlayan, 90'lı yıllarda
hızlanan ve 2000'li yıllarda kontrol edilemez bir kaosa yakalanan bireydeki değişimi görmezden gelerek, geçmiş bireylerin davranışlarının neden gözlenemez hale geldiğini sorguluyoruz.
Bu değişim ve geride kalmış beklenti
sadece Türkiye toplumuna has bir sorun değil, Türkiye Batılılaşmaya çalışırken
Batı kendi tahkim edilmiş seviyesinden daha farklı bir mecraya doğru değişmiş,
kendi yavrusunu doğmadan öldürebilecek, sokakta, barda, kafede beğendiği bir
cinsle çiftleşebilecek bir sefalete doğru genişlemiştir...
Batılı laiklikten dinsizliğe ve değersizliğe doğru savrulurken,
Batılılaşmaya çalışan geri bırakılmış ülkeler iletişimin sınırsızlaşması ile
birlikte geçen iki yüz yıllık zaman farkını hızla kapatarak Batılılar gibi
davranmayı kolaylıkla savunur hale gelmiş durumdadırlar. Gördüğümüz makyajlı,
dar giyimli, takma kirpikli örtülü kadın, metroseksüel dindar erkek tipleri bu
savrulmanın hangi boyutlara geldiğini net bir şekilde göstermektedir. Utanma
duygusu, yerini tipik çağdaş batılı bireydeki 'görsel beğeni' sorunlarına bırakmıştır.
Oysa İslamî değerlere göre kadın ve erkek, bedenleri ile tahrik ve teşvikten
men edilmişlerdir. Devletin 179 yılda zorla başaramadığı şey tam olarak
hedeflendiği çerçevede olmasa bile gerçekleşmiştir.
Tanzimat sonrası Fransız kültürüne dair okumalar, yerini İngiliz,
Alman ve Amerikan kültürüne dair okumalara bırakırken, aslında çoğunlukla semitik
kökene sahip yazarların yazdığı kitapların okunduğu, eleştirildiği, yayıldığı
ve temel insanî değerlerden ve bakış açılarından farklı olarak, bütün
insanlığın zihninin, İsrailli Haaretz'de yayınlanan bir analizde belirtildiği gibi,
şizofrenik yahudi kültürünün baskın emperyalist unsurlarla inşâ edildiği
gerçeği ile karşı karşıya kalınmıştır.
Okuyan toplumların ne okuduğu bellidir; doğru ile yanlış ve iyi
ile kötü arasındaki kesin-keskin farkların belirsizleştiği bir okuma zincirine,
sinema-tv, internet içerikleri de eklenmiş ve insanlık temelinde bireylerin
tamamen benzeştiği, basitleştiği ve hayvandan daha aşağı bir seviyede
eşitlendiği artık açıktır. Bugünkü vahşi katliamların altında yatan temel sebep
budur.
Türkiye toplumunun 1839'den beri süregelen kötülüğe karşı direnişi, 2002
sonrası muhafazakar demokrat bir politika temelinde iktidar erkini kullanan Ak
Parti'ye rağmen gerilemektedir. Bu
insanlığın temel sorunu olduğu içindir ki Ak parti iktidarları yaşadıkları
demokrasi dışı zorluklarla mücadele ederken, Sufizm, İslamcılık, Ilımlı İslam ve diğer kurgusal akıntılara alternatif paradigma üretmek için
gerekli ve yeterli bir tartışma zamanı bulamamıştır. Stratejik planlamalar
yapılmadığı için ne dinî-geleneksel değerleri doğru eleştirme ve arındırma
çabası başarıya ulaşmış ne de bireylerin bireysel çabası toplumu
değiştirebilecek güce ulaşma imkanı bulabilmiştir.
Okumayan bir toplum olmak, okunan materyallerden taşınan kötülüklerden,
şizofren yahudi kültüründen uzakta kalmak imkanı da doğurmuştur; ancak bugün okuma eylemi
sadece kitaplarla yapılmadığı için muhafaza duvarları internet yoluyla
delinmekte ve bireyler hızla değişebilmektedirler... Bu değişimin nefse doğru
gelişmesi aslında bütün medeni değerlerden uzaklaşmak anlamına da geldiği
içindir ki internet içeriklerinin değerlerle donanması ve bireylerin eğitiminin, değişiminin doğru, tutarlı ve hakka uygun bir şekilde gerçekleşmesi için devlet
politikasına ihtiyaç vardır.
Sonsuz Ark, bu farkındalıkla birlikte yol alırken maalesef
yeterince geniş bir alanda bireylere ulaşma imkanına da sırf yalnızlığı yüzünden
sahip değildir. Paylaşılmamış bir strateji, anlamsız bir söylenme biçimidir...
Sonsuz Ark olarak devleti bireylerin sağlıklı ve dengeli bir şekilde
yetiştirilmesi için stratejik planlamalar yapmaya davet ediyoruz. Önümüzde çok
fazla bir zaman yok; geçen her nesil sonraki zamana değersiz bir kütle olarak
fırlattığımız bir toplum anlamına gelmektedir.
Sizleri büyük bir kaygıyla düşünmeye davet ediyorum. İyilik ve kötülük,
doğru ve yanlış artık kontrol edemeyeceğiniz bir boyuta ulaştığında yaklaşık 20
yıldır zombi filmleri ve dizileri ile psikolojik olarak hazır hale getirilen
nesiller birbirlerini öldürmeyi hayatta kalmanın temel gerekçesi olarak kabul
edecekler...
Geç kalıyoruz; daha fazla geç kalma hakkımız artık yok; gelecek nesillere bunu borçluyuz ve işimiz kolay değil.
Allah yardımcımız olsun.
Selam ve Sevgiyle kalın dostlarım...
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.