"وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُوراً"
Resul dedi: “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” (Furkan 30)
Resul dedi: “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” (Furkan 30)
"Kur'an öylece sessiz, terk edilmiş..."
Harıl
harıl çalışıyorlar; içlerindeki nefretin, kinin ve düşmanlığın şeytandan
alınmış bütün niteliklerini suratlarında, dillerinde, fiillerinde ayan beyân
teşhir ediyorlar. Seyrediyoruz. İçimizde büyük bir acıma duygusuyla izliyoruz,
azız; azdan korkanlar onlar, onlardan korkmayan bizler azız... ama çoğalıyoruz
her geçen gün, çoğalacağız adım adım harf harf cümle cümle... ve onlar korkmaya
devam edecekler.
Korkuyorlar,
çünkü içlerindeki vahşi yaratığın tescil edilmesine sebep biziz; çünkü
çirkinliklerini bizim varlığımız, varoluşumuz, asaletimiz karşılarında durarak
teşhir ediyor. Bizi sevmiyorlar bu yüzden, sevmeyecekler de. Onlar İblis'in
insanı sevmediği gibi, insanı sevmiyorlar insandan şeytanlar olarak... şimdilik
çoklar.
Her türlü maskeyle doluşuyorlar insanların içine... Şeyh kılığındalar kimi zaman, bir koltuğa oturup sağ ellerini öpmek üzere sırada bekleyenlere efendilik ederken aynı anda sol ellerini uzatıyorlar ikinci bir kuyruk olsun için.... Elleri öpülüyor kutsal soydan geliyor diye bu ifrit soyu...
Az ötede
başka biri sakalının oyma nakışlı çerçevesinden fışkıran iblisten çalınmış
gülüşünün etrafına inci gibi diziyor cenneti garantilemek isteyen endülüjans
artığı müşrikleri.
Ve sonra
biraz daha ötede, süslü sözlerini iblisin fısıltıları ile doldurup büyüklük
taslıyorlar saçları karışık, gözleri oynak entel kostümlü miyoplar... ve
etraflarında binlerce zehirli mikrop efsunlanmış gibi pervane oluyorlar hikmet
diye pazarlanan şeytanın ayetlerini dinleyerek...
Ulaşılmamış
hiç kimse kalmasın diye çabalıyor putperest... gün gün insanların suratına
gülsuyu dökerken raksediyor bağıra çağıra kutsala hakaret ederek... ve
susuyorlar büyük bir huşu ile putperestlerin sadık müminleri.... kendilerine inmiş ayet diye
okudukları, gökten inme dedikleri yalan dolu irinlerle kana kana ölümsüzlük şarabı
içiyorlar...
Kur'an öylece sessiz, terk edilmiş...
Bizler,
o sessiz azınlık, Kur'an mü'minleri, seyrediyoruz; dualarımız, namazımız, orucumuz, elimizden
fışkırıp dağılan karşılıksız iyiliklerimizle yalvarıyoruz Allah'a... şeksiz,
şüphesiz ve büyük bir tevekkülle... öylece koruyoruz kendimizi... öylece
durdukça zaferi şeytanların ulaşamayacağı bir yere dikiyoruz... bizleri
öldürseler de, muzaffer olan biziz, biziz çünkü bizleri öldürerek, bizleri
aşağılayarak kötü olduklarını herkesin görmesini sağlıyorlar...
Ötedekiler...
ellerinde şeytanın silahları, dillerinde kötülük müslüman öldürüyor müslüman
kılığına girerek... tek tek öldürüyor, topluca öldürüyor, tecavüz ediyor,
satıyor, işkence ediyor, tekfir ediyor aşağılık bütün kafirler onu seyrederken,
onu alkışlarken, onu parayla, silahla karanlıkla desteklerken.
Seyrediyoruz;
seyrederken savaşıyoruz ve bir gün elimizde bütün silahlarımızla savaşırken ezikliklerini,
yenilgilerini seyredeceğimiz onlar için sefalet bizler için zafer olan günlerde
onları bekliyoruz.
Biliyoruz;
İblis'ten çalınmış gülüşleriyle kaskatı kalacakları o gün de gelecek... endülüjans artığı müşriklerin karanlığı çok yakın...
Alper SELÇUK, 25.05.2018, Sonsuz Ark, Çoğul Ötekiler ve Tekil
Bizler
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.