"Adam eli balkon kapısının kolunda öylece duruyordu."
- Peki, dedi adam balkon kapısının önünden geri döndü. Hava gerçekten kadının dediği gibi tatlı sertti. Baharın sonları olmasına rağmen hava bir türlü ısınmamıştı. Ne tam sıcak ne tam soğuk. Ne kalın giysi için müsait ne ince giysiler için.
Kadın haklıydı. Kaç kez böyle havalarda üşütmüş epey hasta yatmıştı. Artık genç değildi ve vücudunun direncinde gençlikten eser kalmamıştı. Adam mutfaktan çıkıp hole, portmantoya doğru yürüdü. Ne çok ince, ne çok kalın bir şey bulmalıydı. Neyse ki ayaklarının soğuğa karşı donanımı yeterliydi, kalın bir çorap, kapalı yünlü bir terlik. Ayaklarına karşı her zaman titizdi adam. Ayakları çok çabuk üşürdü. En netameli uzuvları ayaklarıydı ve bu yüzden hiç ihmal etmezdi ayak donanımına yönelik seçimlerinde.
Gel gelelim ayaklar konusunda o kadar titiz olmasına karşın bedeninin üst tarafına karşı biraz biraz vurdumduymaz gibiydi. Bedeninin üst kısmıyla ilgili donanımda annesi devreye girerdi ve bu müdahale evleninceye kadar sürmüştü. Evlendikten sonra da karısı üstlenmişti. Neyi ne zaman giyeceğine, neyi neyle giyeceğine artık eşi karar veriyordu. Allah'tan karısı yaşıyordu da müdahale etmekte gecikmiyordu.
Annesi ve eşi.
Eşi de tıpkı annesi gibi adamın kahrını az çekmemişti birçok konuda olduğu gibi bu giyim konusunda da. Başlarda iki kadın arasında adı konulmamış bir rekabet, bir mücadele sürdüyse de fazla ileri gidilmedi. Her gelin kaynana arasındaki tatlı sert rekabetten öteye gitmemişti. Hem annesi hem eşi bu konuda –ileri gitmeme konusunda- oldukça hassastılar. İkisi de yutmayı, nerede durmaları gerektiğini biliyor, uzatmıyorlardı. Ve bazen –ki bu ‘bazen’ler oldukça fazlaydı- ikisi bir olup adamın vurdumduymazlığından dert yanıyorlardı birbirlerine. Ortak dertleri tatlı sert rekabetin savaşa dönmesine, kavgaya uzanmasına engel oluyordu.
Portmantonun dolabını açtı. Kaban olmazdı. Rahmetli annesinin sesi içinde yankılanıyordu ‘Bu havada öyle kalın şeyler giyersen terlersin, hasta olursun!’ böyle havalarda kaban giymek zırdelilikti. O kesin. Yün gri renkli hırkasını aldı. Giyindi. Yeniden mutfağa, mutfaktan balkon kapısına yöneldi.
Tam balkon kapısını açmak üzereyken arkasından kadının sesi yükseldi;
- Daha neler, şaka yapıyor olmalısın?
- Şaka mı? Dedi adım şaşırarak. Ne şakası?
- Onu mu giydin? Gri renkli hırkayı mı giydin? Dedi kadın.
- Evet, dedi adam. Nesi var?
- Bir de nesi var diyor? Dedi kadın öfkeyle. O gri renkli şeyi giyip balkona çıkacaksın öyle mi?
Adamın şaşkınlığı boyunu aşmıştı. Üzerindeki hırkaya baktı. Gri renkli, mevsime uygun hırka işte. Bir anormallik yoktu.
- Bir de bakıyor iyi mi? Dedi kadın kendi kendine.
- Bir anormallik göremiyorum! Dedi adam.
- Yahu gri renk bir şey bu mevsimde giyilip de çıkılır mı dışarı? Dedi kadın.
- Dışarı çıkmıyorum ki, dedi adam şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak, Balkona çıkıyorum.
- Balkon dışarı değil mi? Dedi kadın.
- Ne dışarı ne içeri! Dedi adam.
- İçeri değil.. millet görecek mi görmeyecek mi? Görecekler! Ve sen bu mevsimde gri hırkayla milletin karşısına çıkacaksın!
- Gri hırkanın hangi mevsim giyilip hangi mevsim giyilmeyeceğine ilişkin bir yasa mı var? Kime ne benim ne renk hırka giyişimden? Dedi adam kızarak. Eli balkon kapısının kolundaydı. Kapıyı açmaya cesaret edemiyor, vazgeçmeyi de gururuna yediremiyordu.
- Kanun yok.. ama görgü denen bir şey var.. her yerde görgüsüzlüğünü belli edeceksin ille de! Diye çıkıştı kadın.
- Yahu bu hırkayı geçen yıl bütün bir bahar giymedim mi, o zaman niye bir şey demedin? Dedi adam.
- Sanki desem dinleyecektin! Dedi kadın.
- Hem bu hırkayı sen beğenip aldın.. bana da giymek düştü, dedi adam kadının karşı çıkışını kırmayı umarak.
- Bu mevsimde o renk hırka giyilmez diyorum, niye anlamıyorsun? Niye inat ediyorsun? Dedi kadın.
- Ha yani ben inat ediyorum şimdi.. senin dediğini yaparsam inattan kurtuluyorum. Sen inat etmiyorsun, öyle mi? Dedi adam
- Senin canın kavga etmek istiyor anlaşılan! Dedi kadın somurtarak.
- Ne münasebet! Diye karşılık verdi adam, Geçen yıl baharda giyeyim diye beğenip aldığın hırkayı şimdi yine baharda giymişim.
- Ne baharı? Sen sadece günleri değil mevsimleri de karıştırdın! Dedi kadın.
- Tamam dediğin gibi olsun.. yaz başlangıcı.. yaz başlangıcında gri hırka giyinmenin görgüyle ilgisini hala kurabilmiş değilim. Dedi adam.
- Kursan şaşardım, dedi kadın.
- Ben kavga istiyorum öyle ya! Dedi adam.
- Git haki renkli hırkayı giy daha iyi! Dedi kadın
- Bunun nesi var? Dedi adam.
- Bu mevsimde gri renkli şey giyilmez! Dedi kadın yüzünü buruşturarak, küçük bir çocuğa neyi niçin öyle yapması gerektiğini anlatan anaç bir tavırla.
- Yahu sokağa çıkmıyorum ya! Dedi adam dişlerini gıcırdatarak.
- Sokağa çık çıkma! Dedi kadın, Gri renk olmaz.
- Tanrı buyruğu! Dedi adam alayımsı bir edayla!
- Görgü, görgüsüz! Dedi kadın.
- Bu görgüden benim niye haberim yok? Dedi adam.
- Olsaydı şaşardım, dedi kadın.
- Gözünü seveyim bırak da gidip şöyle serin serin keyfini çıkarayım balkonun.. sıcaklar gelince çok ararız! Dedi adam.
- O hırkayla olmaz! Dedi kadın inatla.
- Çıkarsam ne olur? Bütün site halkı beni birbirlerine gösterip sinir krizleri mi geçirirler? Dedi adam öfkeyle.
- Kimse kimseye bir şey göstermese de altıncı kattaki Sevim’in diline düşeriz ya, dedi kadın.
- Yahu bana ne Sevim'den!
- Elbet Sevim'den sana ne, tutup seni iğneleyecek değil, dedi kadın sinirli bir tavırla.
- Niye iğnelesin, alma kadının günahını! Dedi adam yutkunarak.
- Ha kadının günahını alıyorum öyle mi? Dedi kadın.
- Anlamıyorum valla hanım! Valla seni şu son yıllarda anlayamıyorum! Dedi adam.
- Ne zaman anladın ki? Kadının günahını alıyormuşum, almayaymışım! Bak bak.. söze bak! Dedi kadın hiddetle.
- Haki renk hırka nerede portmantoda yoktu! Dedi adam konuşmanın gidişatını beğenmeyerek.
- Bilmiyorum.. ne halin varsa gör! Dedi kadın, hiddetle mutfaktan çıkıp gitti. Adam eli balkon kapısının kolunda öylece duruyordu.
- Yanlış cevaplar verdim, dedi mırıltıyla, Bunu hep yapıyorum! Biraz daha dikkatli olmalıyım. Biraz daha dilime sahip olmalıyım. Hakket neydi o ‘kadının günahını alma!’ sözü? Demek gri renk yaz başlarında giyilmiyormuş! Bir yaşıma daha girdim! Annemden de bu yönde bir karşı çıkış hatırlamıyorum. Hayır yani kırk yıllık evliliğimiz boyunca kendisinden bir kere duymuşluğum yok! Acaba kendisi de yeni mi öğrendi? Belki! Belki yeni öğrendi.. görgüsüzlük kötü be birader.
Cemal Çalık, 01.06.2018, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.