5 Haziran 2018 Salı

SA6262/SD1012: Türkiye'nin Taarruz Stratejisi Amerika'yı Tutarlı Olmaya Zorluyor

"Türkiye'nin saldırı-taarruz stratejisi, dünyanın geri kalan tüm ülkeleri tarafından dikkatle izlenmiş ve gelinen noktada bir cesaret örneği olarak, Avrupa Birliği gibi ABD'nin tüm stratejilerine koşulsuz uymak zorunda kalan ülkelerde ABD karşıtı söylemlere temel oluşturmuştur."


Türk-Amerikan ilişkilerinin 1 Mart 2003'ten beri Türkiye'nin 'başkaldırı' formundaki stratejik çıkışları sonrası değiştiğini ve her geçen gün Amerikan tarafının bütün kapasitesini kullanarak Türkiye üzerinde çok kapsamlı ve çok boyutlu baskı kurduğunu artık herkes net bir şekilde görüyor olmalı. 


Bu baskının 2003-2004 yılındaki Ergenekon kodlu askerî darbe hazırlıklarından, 2007'deki 'Laik' etiketli mitinglere, 2008'deki Ak Parti'yi kapatma davasına, 2012'deki FETÖ kodlu Mit Müsteşarını tutuklama girişimine, 2013'teki Gezi Terörüne, 17-25 Aralık 2013 Yargı-Emniyet darbesine, 2014'teki MİT tırlarının durdurulmasına ve devlet sırlarının medyaya servis edilmesine, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki CHP-MHP-HDP-PKK ittifakına, 7 Haziran 2015 seçimlerindeki CHP-MHP-HDP-PKK-FETÖ ittifakına, 2015'teki PKK-HDP şehirleri işgal girişimlerine, 2016'daki PKK-IŞİD-DAEŞ bombalarına ve en son 15 Temmuz 2016'da FETÖ-NATO-ABD-AB askerî darbe girişimine dek hepsi birbirinden ağır saldırıların Amerikan Terörünün eseri olduğunu artık hepimiz biliyoruz. 
16 Nisan 2017 referandum sonuçlarına göre halkın %52'si de biliyor.

Şu halde Türkiye Cumhuriyeti tarihi 1945'ten sonra 71 yıllık Amerikan terörünü 15 Temmuz 2016'da durdurmuş ve karanlık bir devri geride bırakmış olarak, 1 Mart 2003'teki başkaldırıyı somut bir dış politika stratejisi haline getirerek, önce Cerablus'ta Fırat Kalkanı Harekatı ile, sonra Afrin'de Zeytin Dalı harekatı ile ABD'nin parçalama ve kuşatma stratejilerini dağıtmıştır. Türkiye bununla yetinmemiş, Menbic ve Sincar'ın PKK'nın Kandil sonrası üssü olmasına izin vermeyeceğini açıkça ilan ederek ABD üzerinde amansız bir baskı oluşturmuştur; ABD ve Rusya'nın geri adım atması sonrası Türkiye Kuzey Irak Harekâtını başlatmış ve geldiğimiz bugünde PKK'yı Kandil'de kuşatacak derecede Irak'ta terör karşıtı operasyonlarını sürdürmüştür.


ABD koruduğu, ajanları ve askerleriyle desteklediği ve 30 bin kişilik büyük bir orduya dönüştürmek istediği PKK'ya yapılan bu açık operasyonu IŞİD’e karşı yürütülen Doğal Kararlılık Operasyonu sözcülerinden Albay Thomas Veale bugün (05 Haziran 2018) Bağdat’tan video konferans yoluyla Pentagon muhabirlerine brifing verirken bir gazetecinin, “Türkiye’nin Irak’taki varlığını artırma planlarına” yönelik sorusunu şöyle değerlendirmiştir: “Irak’ta herhangi bir ülkenin operasyonları, Irak’ın egemen hükümetinin izniyle ve yakın koordinasyonuyla olur. (Irak) Başbakan Ebadi de bunu defalarca ortaya koydu. Türkiye’nin Irak hükümetiyle ikili olarak neler yaptığıyla ve orada koalisyon çalışmalarıyla nasıl etkileşim kurduğuyla ilgili öne çıkan bir endişem yok.” 


Veale, aynı gazetecinin, “Irak’taki Türk güçlerinin genişlemesi sizce koalisyonun IŞİD’e karşı çabalarını etkilemeyecek mi?” sorusunu, “Spekülasyon yapamam. Ama etkileyeceğini sanmıyorum. Bence Irak ya da Türk hükümetine gidip sormanız gerekecek çünkü orada bazı müdahaleler olabileceğine işaret eden herhangi bir şey duymuyorum” diye yanıtladı. (VOA ,5 Haziran 2018)


ABD, Obama'nın sekiz yıllık (2008-2016 ) başkanlığı döneminde, askerî darbeyle Erdoğan'ı öldürmek dahil her türlü operasyonu onaylamıştır ve her bir operasyon Türkiye'nin lideri Erdoğan'ın ve halkın büyük bir direnişi ile durdurulmuş ve nihayetinde 13 yıllık bir Direniş-Savunma Stratejisi, 15 Temmuz 2016'dan sonra Saldırı-Taarruz Stratejisine dönüşerek durdurulmuş ABD'yi, geriletmeyi hedeflemiştir. Bu strateji doğrultusunda yaptığı üç ayrı harekatla başarıya ulaşmış durumdadır ve bu strateji ABD bu coğrafyadan kovulana kadar da durmayacaktır.


Obama'nın geride bıraktığı kanlı dünya, yeni Başkan Trump ile ABD'nin çok ciddi bir strateji değişikliğine gittiğini gözlemlemektedir. Trump, müslüman ülkeleri intihar bombaları ve iç savaşlarla kan gölüne çeviren IŞİD-DAEŞ gibi vahşi-satanist bir örgütü Obama'nın kurduğunu ilan etmiş ve Obama döneminde yapılan her şeyi tek tek iptal edecek bir yaklaşım benimsemiştir. Türkiye'nin 13 yıllık büyük direnişi ABD içinde de büyük tartışmalar başlatmış, Obama'yı direktive eden neocon-satanist-siyonist stratejistler devlet katlarından Trump tarafından tek tek tasfiye edilmiş ve onların ürettiği her şey askıya alınmıştır. 


Trump'ın bu politikalarının sadece Trump'a ait olduğunu iddia etmek mümkün değildir (bakınız not), ancak net olarak görünen şudur; ABD'yi daha büyük bir savrulmadan ve yıkımdan daha az hasarlı bir çöküşe hazırlamak zorunda kalan Amerikan Derin Devleti, Trump üzerinde -seks skandalları, seçimlerdeki şaibeler gibi uydurma gerekçelerle- kurdukları baskıyla yine çekilen, ama hesaplı bir şekilde 'onurunu' koruyarak davranan bir ABD imajı oluşturacak adımlar atmasını sağlamışlardır.


Türkiye'nin 15 Temmuz 2016'dan 4 Haziran 2018 Çavuşoğlu-Pompeo Washington görüşmesine kadar geçen sürede ABD'yi PKK-YPG-FETÖ konusunda çelişkileriyle deşifre etmiş ve kurduğu amansız baskıyla da tutarlı olmaya zorlamıştır. Her ne kadar ABD'nin sözlerine güvenilmezse de artık Pentagon ve ABD Dışişleri ile Beyaz Saray Türkiye'ye karşı sıkışmış oldukları köşede aynı şeyleri söylemek zorunda kalmışlardır. ABD bunun için, CIA, Pentagon ve Dışişleri'nde değişikliklere gitmekten başka çare bulamamıştır.


Türkiye'nin saldırı-taarruz stratejisi, dünyanın geri kalan tüm ülkeleri tarafından dikkatle izlenmiş ve gelinen noktada bir cesaret örneği olarak, Avrupa Birliği gibi ABD'nin tüm stratejilerine koşulsuz uymak zorunda kalan ülkelerde ABD karşıtı söylemlere temel oluşturmuştur.


Trump'ın Obama döneminden kalan Paris İklim Anlaşması'ndan, İran'la yapılan P5+1 Nükleer anlaşmasından çekilmesi, Kudüs'ü İsrail'i başkent kabul etme kararını ertelememesi, ithal çelik ve alüminyuma ek vergi uygulaması, ABD-Kuzey Kore gerilimi ve nihâi olarak özellikle Türkiye'nin Menbic'e yönelik baskılarına karşı PKK-YPG'nin tahliye edilmesini temel alan yol haritası ilan etmesi gibi altı temel konuda hem Türkiye'den hem de Türkiye'nin ürettiği cesaretten etkilenen Avrupa ülkeleri ile dünyanın sekiz ülkesi dışındaki tüm ülkelerden aldığı tepkiler bugüne kadar benzeri olmayan tepkiler olarak diplomasi tarihine geçmiştir.


4 Haziran 2018'de, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Washington'da görüşen ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun Menbic'te Türkiye'nin baskısıyla uygulanacak olan yol haritası üzerinde uzlaştıklarının günün gecesinde Türkiye'ye göre gecenin geç saatlerinde, Beyaz Saray'ın resmî Twitter sayfasında şöyle bir tweet paylaşıldı: "President Trump has re-asserted American leadership on the world stage: "Başkan Trump dünya sahnesinde ABD'nin liderliğini yeniden öne sürdü... "  diyerek kendisini avutmasına rağmen bu altı temel ABD-Trump politikasına yönelik tepkileri derleyerek , mevcut durumu netleştirelim.


1- ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesi ve tepkiler


2 Haziran 2017


ABD Başkanı Donald Trump'ın ülkesinin imzasını Paris İklim Anlaşması'ndan çekme kararına başta Avrupa olmak üzere, tüm dünya tepki gösterdi. Trump'ın Beyaz Saray'daki basın toplantısı devam ederken, selefi Barack Obama kararı eleştiren bir yazılı açıklama yayınladı.


Obama, "Paris Anlaşması'nda kalan uluslar, yaratılan istihdam ve endüstrilerden faydalanacak uluslar olacaktır (...) ABD yönetimi geleceği reddeden bir avuç ülke arasına dahil olsa da, devletlerimiz, şehirlerimiz, iş dünyası, gelecek nesiller için elimizdeki tek gezegenin korunması için yardımcı olup, yol göstermek için elinden geleni yapacaktır" dedi.


Obama döneminin Dışişleri Bakanı John Kerry de katıldığı BBC yayınında mevcut yönetimi sert sözlerle eleştirdi. Kerry, bunun bir ABD başkanı tarafından alınan "kendi kendine en fazla zararı verecek olan" kararlardan biri olduğunu söyledi. Paris Anlaşması'na kucağında torunuyla birlikte imza koyan Kerry, imzanın geri çekilme kararının "liderlikten iğrenç bir şekilde feragat etmek" olduğunu da sözlerine ekledi. John Kerry, Paris Anlaşması'nın imza törenine torunu Isabelle Dobbs-Higginson'ı da getirmişti ve imzayı attıktan sonra torununu öpmüştü. Kerry, Trump'ın anlaşmayla ilgili olarak halka yalan söylediğini belirterek, Başkan'ın anlaşmadan imzayı çekmenin dışında, anlaşma kapsamında uygulanacak programda değişikliğe gitmesinin de mümkün olduğunu ancak bunu tercih etmediğini vurguladı.


New York Eyalet Valisi Andrew Cuomo, Trump konuşmasını bitirince yayımladığı açıklamasında, "Beyaz Saray'ın düşüncesizce aldığı Paris Anlaşması'ndan çekilme kararının etkisi yalnızca ABD'ye değil, tüm gezegene yansıyacaktır" mesajı verdi. Washington, New York ve California eyaletlerinin valileri, Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda agresif adımlar atmak isteyen eyaletleri çatısı altında toplamak amacıyla "Birleşik Devletler İklim Birliği" adında bir grup kurduklarını açıkladı.


2016 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması, fosil yakıtlarının kullanımının kısıtlanması ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla, küresel sıcaklık artışının 1,5 ila 2 derecede kalması için ülkelerin çaba göstermesini öngörüyor. Bu anlaşma, küresel ısınmayla dünya çapında mücadele edilmesi ve önlemler alınması için atılmış en önemli uluslararası adımlardan biri olarak gösteriliyor.


Avrupalı liderler de hem ortak hem de bireysel açıklamalar yayınlayarak, Trump'ın kararına tepki gösterdi. İngiltere Başbakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Başbakan Theresa May'in Trump ile telefonda görüştüğü ve duyulan hayal kırıklığını ilettiği belirtildi. Açıklamada, görüşmede May'in Trump'a, "Paris Anlaşması, gelecek nesillerin refahının ve güvenliğinin sağlanmasını öngören küresel bir çerçeve oluştururken, aynı zamanda vatandaşlarımız ve iş dünyası için enerji maliyetlerinin makul ve arzının da güvenli kalmasına neden oluyor" dediği ifade edildi.


Fransa, İtalya ve Almanya da ortak bir açıklama yayınlayarak, karardan dolayı "üzüntü duyduklarını" bildirdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İtalya Başbakanı Paolo Gentiloni'nin imzasını taşıyan açıklamada, "Paris Anlaşması'nın kesinlikle yeniden müzakere edilmeyeceğine inanıyoruz, zira bu anlaşma gezegenimiz, toplumlarımız ve ekonomimiz için hayati öneme sahip bir araç" dendi.


Fransa'nın yeni lideri Macron daha sonra resmi Twitter hesabından Trump'ın seçim sloganı olan "Amerika'yı Yeniden Yüceltin" sözüne atıfta bulunarak, "Gezegenimizi Yeniden Yüceltin" mesajını paylaştı. Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, anlaşmaya destek için belediye binasının akşam yeşil ışıkla aydınlatılacağını söyledi. Hidalgo, "Beyaz Saray ne karar alırsa alsın, şehirler Paris Anlaşması'nın sorumluluklarını yerine getirecektir. Gezegenin geleceği için başka alternatif yok" dedi.


Ayrıca, İsviçre, Finlandiya, Danimarka, Norveç ve İzlanda liderleri de Trump'ın kararını kınayan açıklamalara imza attı. Deniz suyu seviyesinin yükselmesinden en çok etkilenmesi beklenen yerlerden biri olan Pasifik Okyanusu'ndaki volkanik adaların oluşturduğu Marshall Adaları Devlet Başkanı Hilda Heine de bu kararın ABD'nin liderliğini destekleyenler için şaşırtıcı olduğunu ve Paris Anlaşması'na bağlılıklarının devam edeceğini söyledi.


Kanada Başbakanı Justin Trudeau da Twitter'dan attığı mesajla duyduğu hayal kırıklığını dile getiren bir diğer lider oldu.


Başkan Trump'ın yaptığı açıklama tam bir kampanya konuşması gibiydi. Tek fark seyircilerin fazla tezahürat yapmamasıydı. Trump'ı destekleyenler için Paris Anlaşması'ndan ayrılmak Trump'ın ne kadar güçlü bir başkan olduğunu ortaya koyuyor.Konuştuğum Trump destekçilerinin tamamı banabu karardan dolayı ne kadar mutlu olduklarını anlattı. Virginia'da yaşayan James, "Çok mutluyum. Birçok kişinin işini korudu" dedi. Cathy de "Zaten başından beri kötü bir anlaşma olduğunu düşünmüştüm" yorumunu yaptı. Texas'ta yaşayan Marta ise anlaşma hakkında fazla bilgi sahibi olmadığını ancak "özel kulüplere" benzettiği çevre örgütlerinden kendisine "gına geldiğini" söyledi.Bu benzetme aslında bir bakıma Trump'ı destekleyenlerin BM ve NATO gibi küresel örgütleri koyduğu yeri de gösteriyor. Onlar için meselenin bilimle ilgisi yok. Burada mesele "küresel elitler" olarak adlandırdıkları gruplara güçlü bir mesaj verilmesi. Bir de bu kararla Obama'nın miraslarından birisi daha ortadan kaldırılmış oldu ve bu da Trump destekçilerinin mutlu olmasını sağlayan bir diğer neden.( BBC, 2 Haziran 2017)


2- ABD'nin İran’la nükleer anlaşmadan çekilme kararı ve tepkiler:


8 Mayıs 2018


Trump’ın İran’la nükleer anlaşmadan çekilme kararının ardından BM, NATO ve AB İran’la nükleer anlaşmanın devam etmesi gerektiği yönünde açıklamalar yaptı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ABD'nin kararı ile ilgili açıklamasında gelişmeleri "çok endişe verici" şeklinde değerlendirdi. Anlaşmanın nükleer silahların yayılmasının önlenmesi çabalarında "temel bir başarı" olduğunu söyleyen Guterres, "Anlaşma bölgede ve dünya genelinde güvenlik ve barış katkı sağladı" şeklinde konuştu.


NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg da İran'la ilişkiler konusunda bütün taraflara kapsamlı bir siyasi çözüm bulunması çağrısında bulundu. Stoltenberg'in sözcüsü Oana Lungescu açıklamasında, "ABD'nin anlaşmadan çekilmesinin ardından İran'ın nükleer silah geliştirmekten uzak tutulması önem taşımak zorunda" ifadelerini kullandı.


AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de Trump'ın açıklamalarına tepki göstererek AB'nin İran'la sağlanan nükleer anlaşmaşı uygulamaya kararlı olduğunu söyledi. Mogherini, anlaşmanın İran'ın nükleer silah geliştirmemesi amacına hizmet ettiğini vurguladı.


Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Trump'ın kararının "derin bir hayal kırıklığı" yarattığını belirtti. Bakanlık sözcüsü, ABD'nin bu adımla uluslararası hukuka aykırı davrandığını savundu.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Theresa May ve Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron da Trump’ın ülkesini İran nükleer anlaşmasından çekmesine ilişkin ortak bildiri yayımladı. Bildiride Trump'ın aldığı kararın "üzüntü ve kaygı" ile karşılandığı belirtilerek "Anlaşma ortak güvenliğimiz için önemini koruyor" denildi. Açıklamada anlaşmanın devam etmesinin istendiği vurgulandı.

İran'la nükleer anlaşmayı sağlayan ABD'nin eski başkanı Barack Obama da Trump'ın kararına tepki gösterdi. Obama kararı "yanlış yönlendirilmiş ciddi bir hata" olarak nitelendirdi.


Türkiye Dışişleri Bakanlığı da konuyla ilgili açıklamasında, ABD'nin anlaşmadan tek taraflı çekilme kararının üzüntüyle karşılandığını belirterek sorunun çözülmesi için çağrıda bulundu. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) İran'ın anlaşma hükümlerine uyduğu açıklamasına işaret eden Bakanlık, "Bu nedenle ABD'nin anlaşmadan tek taraflı olarak ayrılması talihsiz bir adım" ifadelerini yer verdi. Bakanlık, UAEK kontrolündeki anlaşmanın "tamamen şeffaf biçimde kesintiye uğramaksızın uygulamaya devam edilmesi" gerektiğini belirtti.


İspanya Dışişleri Bakanı Alfonso Dastis de ABD'nin kararından üzüntü duyduğunu belirtti. ABD'nin anlaşmaya dair bazı kaygılarının olmasının "anlaşılır" olduğuna dikkat çeken Bakan, "Ancak biz ABD'nin çekilme kararından üzüntü duyuyoruz" dedi.


İsrail da ABD'nin kararından sonra İran'ın İsrail'in kuzey sınırına saldırı düzenleyebileceği gerekçesiyle güvenlik kontrollerini artırdı. İsrail Ordusu'ndan yapılan açıklamada, "İran ordusuna ait birliklerin Suriye topraklarındaki değişik faaliyetleri nedeniyle Golan tepelerinde sivil savunma ve sivil halkın korunacağı sığınakların açılması talimatı verildi" denildi.Ayrıca İsrail'in kuzeyine saldırı ihtimali nedeniyle ek hava savunma bataryaları yerleştirildiği belirtilerek yedek askeri birliklerin harekete geçirildiği ifade edildi.


Suudi Arabistan da ABD'nin kararından sonra petrol üretimini artırabileceğinin sinyalini verdi. Enerji Bakanlığı'nın açıklamasında "Suudi Arabistan'ın petrol piyasasının istikrarı, üretici ve tüketicinin refahı, dünya genelindeki büyümenin devamı için kendini sorumlu hissettiği" belirtildi. Bakanlık petrol temininde sıkıntı olmaması için büyük Petrol İhraç Eden Ülkeler'e (OPEC) dahil ya da organizasyon dışındaki büyük üretici ve tüketicilerle görüşüleceğini kaydetti.


ABD Başkanı Donald Trump dün İran'la BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Almanya'nın imza attığı nükleer anlaşmadan çekildiklerini açıkladı. Tahran yönetimini "dünyanın önde gelen terör destekçisi" olarak tanımlayan Trump, anlaşmanın "bir vatandaş olarak kendisi ve tüm ABD vatandaşları için büyük bir utanç kaynağı" olduğunu belirtti.


İran'ın nükleer programına ilişkin anlaşma 2015 yılında dönemin ABD Başkanı Barack Obama döneminde yapılmıştı. Anlaşma ana hatlarıyla Tahran'ın nükleer programını enerji üretimiyle kısıtlı tutmasına karşılık İran'a uygulanan uluslararası yaptırımların kaldırılmasını öngörüyor. İran ile varılan nükleer anlaşmadan çekilinmesi, Trump'ın temel seçim vaatlerinden biriydi. (DW, 8 Mayıs 2018)


3- ABD'nin Tel Aviv büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması ve İsrail terörüne karşı tepkiler:


14 Mayıs 2018


ABD'nin Tel Aviv büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması ve İsrail askerlerinin Gazze sınırında düzenlenen gösterilere katılan 55 Filistinliyi şehit edip 2 bin 771 Filistinliyi yaralamasına dünyadan farklı tepkiler geldi. ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasına ve İsrail'in silahsız Filistinlilerden onlarcasını öldürüp binden fazlasını yaralamasına en sert tepki Türkiye'den geldi.


Türkiye en sert tepkiyi gösterirken, Avrupa ülkeleri katliamı kınamaktan kaçındı. ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı karşısında uzun süredir uluslararası girişimlere öncülük eden Türkiye'den Washington yönetimine ve İsrail terörüne gün içinde çok sayıda tepki geldi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma yönündeki kararını, özellikle de uygulama noktasında çok talihsiz bulduğunu belirterek, "Uluslararası hukuku çiğneyen, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı bu kararı bir kez daha reddediyoruz. Son adımı ile Amerika, çözümün değil sorunun bir parçası olmayı tercih ederek Ortadoğu barış sürecindeki arabuluculuk rolünü yitirmiştir, kaybetmiştir. Uluslararası toplum bir an önce üzerine düşeni yaparak İsrail'in artan saldırganlığını ve Filistin halkına yönelik ihlallerini sona erdirmek için süratle harekete geçmelidir." ifadesini kullandı.


Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak, bu atılan adımın insanlığın barışına hizmet etmediğini, tam aksine bölgenin ve insanlığın birbirine düşmesi, bölgeyi karıştırmak için adeta bir "fitil ateşlemesi" olduğunu dile getirdi.


Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın da sosyal paylaşım sitesi Twitter'daki hesabından, "Bugün İsrail'in işgal altındaki Filistin topraklarında şehit ettiği her bir Filistinli, İsrail’in utanç duvarına eklenen yeni bir cinayet, yeni bir lekedir. Dünyanın bu sistematik yok etme barbarlığı karşısındaki sessizliği de ayrı bir utanç tablosudur." paylaşımında bulundu.


Başbakan Binali Yıldırım da İsrail askerlerince ABD'nin Tel Aviv büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasını protesto eden Filistinlilere yönelik düzenlenen saldırılara ilişkin, "Bu bir alçak katliamdır, şiddetle kınıyoruz." dedi. Yıldırım, uluslararası hukukun adeta yok sayıldığını ve nihayet inatla bu elçilik taşıma kararı uygulanmaya konulduğunu belirterek, bunun açıkça bir tahrik, açıkça bir devleti yok sayma ve Filistin'i yok saymak, haklarını hukuklarını gaspetmek olduğunu vurguladı.


ABD'nin "ben karar aldım, yaparım" anlayışıyla hareket ettiğini söyleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise ABD'nin tüm yerleşik parametreleri ihlal ederek hukuk dışı şekilde Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdığını vurguladı. Çavuşoğlu, "ABD, Kudüs konusunda kendi çözümünü dayatmaya çalışıyor." ifadesini kullandı. 


İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ABD'nin uluslararası tepkilere rağmen Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasını kınayarak, uygulamaya destek veren ülke ve kuruluşlara karşı siyasi ve ekonomik uygulamalara gideceğini açıkladı.


Teşkilattan yapılan yazılı açıklamada, büyükelçiliğin taşınması kararı "gayrimeşru" şeklinde nitelendirildi. Açıklamada, Filistin halkının yasal ve tarihi haklarının hedef alındığı ve uluslararası kararların hiçe sayıldığı hatırlatıldı.Açıklamada ayrıca bütün dünya ülkelerine ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasına destek vermekten ve büyükelçiliklerini Kudüs'e taşımaktan kaçınmaları çağrısında bulunuldu.


Arap Birliği, ABD'nin uluslararası tepkilere rağmen Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasına ve İsrail askerlerinin Gazze sınırında düzenlenen gösterilere katılan Filistinlileri şehit etmesine tepki gösterdi. Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, yaptığı yazılı açıklamada "ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması son derece tehlikeli bir adım. ABD'nin bu tehlikeli adımın kısa ve uzun vadede ortaya çıkacak gerçek sonuçlarını idrak ettiğini zannetmiyorum." ifadelerine yer verdi.


Suudi Arabistan İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırılarını kınadı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, işgalci İsrail güçlerinin Filistinli sivillere yönelik saldırılarının Suudi Arabistan Krallığı tarafından kınandığı belirtildi. Şiddetin durması ve kardeş Filistin halkının korunması için uluslararası topluma sorumluluğunu yerine getirme çağrısı yapılan açıklamada, Suudi Arabistan'ın Filistin davasına değişmez yaklaşımı ve uluslararası meşru kararlar doğrultusunda haklarını talep eden Filistin halkına desteği vurgulandı.


Fas Kralı 6. Muhammed, ABD'nin Kudüs’ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasını ve büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması kararını reddederek, Kudüs’ün hukuki ve tarihi statüsünde değişikliğe gidilmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Fas resmi haber ajansı MAP’'ın haberine göre, Kral 6. Muhammed, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a gönderdiği mesajda, "ABD'nin Kudüs’'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasını ve büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasını büyük endişe ile takip ediyoruz." ifadelerine yer verdi. Fas'taki Filistin İçin Ulusal Çalışma Grubu Koordinatörü Abdulkadir el-İlmi ise Filistin'de yapılan barışçıl gösterilerin özgürlüğün başlangıcı olacağını söyledi. ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasını AA muhabirine değerlendiren İlmi, "ABD'nin Kudüs kararı yasa dışıdır ve akıllıca alınmış bir karar değildir. Bu kararı alanlar, sadece Kudüs'teki işgalci siyonistlerin değil tüm dünyadaki siyonistlerin işgale devam etmek istediklerini göstermek istiyor." dedi.


Ürdün, ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıması ve büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasının, Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmeleri ve uluslararası kararların "açık bir ihlali" olduğunu açıkladı. Ürdün resmi ajansı Petra'nın haberine göre, Hükümet Sözcüsü Muhammed el-Mumeni tarafından yapılan yazılı açıklamada, ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararının, BM sözleşmeleri ve uluslararası kararlar için "açık bir ihlal" olduğu vurgulandı.


Lübnan Başbakanı Saad Hariri, ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasının bölgedeki tüm barışçıl süreçleri çıkmaza sürükleyeceği uyarısında bulundu. Başbakan Hariri, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Kudüs'ün "İsrail'in başkenti olarak ilan edilmesini" reddeden duruşlarını yinelediklerini aktararak, "ABD'nin büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasını, bölgedeki tüm barışçıl süreçleri çıkmaza sürüklemek olarak görüyoruz." ifadelerini kullandı.


Mısır, İsrail işgal güçlerinin Filistinli barışçıl göstericileri hedef almasını şiddetle kınadı.Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirilen barışçıl yürüyüşlere karşı güç kullanılmasının kesinlikle kabul edilmediği belirtildi. Açıklamada, işgal altındaki topraklarda gerginliğin tırmandırılmasının sonuçlarına karşı uyarıda bulunularak, Mısır'ın, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurulması başta olmak üzere Filistin halkının meşru haklarını tamamen desteklediği ifade edildi. Mısır'daki Ezher Kurumu da ABD'nin uluslararası tepkilere rağmen Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs'e taşımasını kınadı.Ezher tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Arap ve İslam dünyasının dağınıklığı, ABD'nin kararının arkasından gitme ve büyükelçiliklerini Kudüs'e taşıma konusunda bazı ülkeleri cesaretlendirdi. Bu durumdan üzüntü duyuyoruz. Büyükelçiliği Kudüs'e taşıma adımı dünyadaki bir buçuk milyar Müslümanın duygularına karşı bir meydan okuma. Tüm bunlar ise uluslararası toplumun daha önce görülmemiş acziyeti gölgesinde gerçekleşiyor." ifadelerine yer verildi.


Bahreyn, İsrail'in savunmasız Filistinlilere yönelik saldırılarını şiddetle kınadı.Bahreyn Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, işgalci İsrail güçlerinin savunmasız Filistin halkından onlarca kişinin ölümüne yol açan saldırıları şiddetle kınadığı belirtildi. Filistin halkının adil haklarını talep etmek üzere gerçekleştirilen barışçıl gösterilerde orantısız güç kullanılmasının kabul edilemez olduğuna dikkat çekilen açıklamada, işgal altındaki Filistin topraklarında tırmandırılan gerginliğin tehlikeli sonuçlarına karşı uyarıda bulunuldu.


Katar, İsrail'in, Gazze sınırında barışçıl gösteriler düzenleyen Filistinlilere yönelik saldırılarını kınadı. Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Lulu el-Hatır, ülkenin resmi ajansı QNA'ya yaptığı açıklamada, "İşgalci İsrail güçlerinin, aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı sivil Filistinliler aleyhinde Gazze'de işlediği sistematik ve acımasız katliamı en sert şekilde kınıyoruz." ifadelerini kullandı. Birleşmiş Milletler'in (BM) bu bağlamdaki tüm kararlarının aksine ABD'nin İsrail büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması kararı karşısında Filistinlilerin barışçıl gösteriler düzenlediğini vurgulayan Hatır, İsrail'in sözüne kulak verdiği uluslararası ve bölgesel tüm güçlere, bu acımasız katliam mekanizmasını durdurmak için derhal harekete geçme çağrısında bulundu.


ABD'nin Kudüs'te büyükelçilik binasını açması ile ilgili açıklama yapan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, "Kudüs'e yönelik bu rejimin çok tehlikeli davranışlarını görüyoruz. Ne yazık ki uluslararası kurallara ve yasalara aykırı hareket etmek, ABD hükümetinin bir alışkanlığı haline geldi." değerlendirmesinde bulundu.İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasını "tehlikeli bir davranış" olarak nitelendirdi. İran'ın başkenti Tahran'da İran Meclisi Başkanı Ali Laricani'nin başkanlığında, İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkeleri Parlamento Birliği (İSİPAB) Filistin konulu olağanüstü toplantı düzenledi.Toplantıda konuşan Laricani, "ABD'nin Filistin aleyhindeki girişimleri cevapsız kalmayacaktır. Trump'ın kararını şiddetle kınıyoruz." ifadelerini kullandı.


Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'nin Kudüs'te büyükelçilik açmasını "olumsuz" karşıladıklarını belirterek, Filistin-İsrail meselesinin doğrudan diyalog yoluyla çözülebileceğini vurguladı. ABD'nin Kudüs'te büyükelçilik açma kararını Moskova'nın daha önce açıkça birçok defa olumsuz şekilde değerlendirdiğini hatırlatan Lavrov, "Uluslararası toplumun kararları ile belirlenen anlaşmaların tek taraflı olarak buna benzer şekilde revize edilmesi mümkün değildir." ifadesini kullandı. Filistin-İsrail meselesinin çözümünde Kudüs'ün statüsünün önemli olduğuna dikkati çeken Lavrov, "(Filistin-İsrail meselesi) sadece İsrail ve Filistin yönetimlerinin doğrudan diyaloğu ile çözülebilir. Rusya birçok defa doğrudan diyaloğu başlatmak için önerilerde bulundu. Bizim önerilerimiz hala geçerlidir." dedi.


Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Adebahr, Gazze'de düzenlenen gösterilerde ifade özgürlüğünün kötüye kullanılmamasını, İsrail'in de aldığı güvenlik önlemlerinde ölçülü davranmasını istediklerini ifade etti. Kudüs ile ilgili tutumlarının değişmediğini, kendileri gibi AB'nin ortak görüşünün de sadece önemli konularda uzlaşma sağlandığı takdirde ihtilafın çözülebileceği yönünde olduğunu belirten Adebahr, "Kudüs'ün hem İsrail'in hem de Filistin'in başkenti olması şeklinde bir çözüm getirilmelidir." ifadesine yer verdi.


İngiltere, Gazze sınırında barışçıl gösteriler düzenleyen Filistinlilere yönelik şiddetten kaygı duyulduğunu açıkladı.İngiltere Başbakanlık Ofisi "10 Numara"dan yapılan açıklamada, "Gazze'deki şiddet ve ölüm haberlerinden kaygılıyız." ifadesi kullanıldı.


Avrupa Birliği (AB), İsrail'in Gazze'de yaptığı katliama zayıf tepki göstererek, "İsrail, barışçıl gösteri hakkına ve güç kullanımında orantılılık ilkesine saygı göstermelidir." ifadeleriyle yetindi. Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, yaptığı yazılı açıklamada, Gazze sınırında İsrail tarafından açılan ateşlerde aralarında çocukların da olduğu Filistinli onlarca kişinin yaşamını yitirmesine ilişkin kınama yapmaktan kaçındı.


Gazze'nin İsrail sınırında çadırlar kuran Filistinliler, ABD Büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasını ve İsrail'in kuruluş yıl dönümü olan Nekbe'nin (Büyük Felaket) 70. yılını protesto etmek için "milyonluk yürüyüş" adını verdikleri kapsamlı gösteriler düzenliyor.


İsrail askerleri, Gazze sınırında bugün düzenlenen gösterilere katılan 55 Filistinliyi şehit etti, yüzlercesi gerçek mermiyle olmak üzere 2 bin 771 Filistinliyi yaraladı. (Habertürk, 14 Mayıs 2018)


4- ABD'nin ithal çelik ve alüminyuma ek vergi uygulaması kararı ve tepkiler:


31 Mayıs 2018


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD'nin ithal çelik ve alüminyuma ek vergi uygulaması kararının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade ederek, bunun büyük bir hata olduğunu söyledi. ABD yönetiminin ek vergi kararından esef duyduğunu dile getiren Macron, "Karar, ABD, AB ve Fransa'nın kabul ettiği uluslararası ticaret kurallarına aykırıdır. Bu nedenle hukuka aykırı olduğu için karara itiraz edeceğiz ve cevap vereceğiz." dedi.


Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, ABD'nin ithal çelik ve alüminyuma yönelik uygulamaya koyacağı ilave gümrük vergilerinin hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak, AB karşı tedbirlerle en uygun şekilde cevap vermeye hazır olduğunu ifade etti.


İsveç Avrupa Birliği (AB) ve Ticaret Bakanı Ann Lind ise ''İsveç ABD'ye yılda 4 milyar dolar çelik ihracat ediyor. ABD'nin aldığı en kötü karar." değerlendirmesini yaptı. ABD'nin aldığı kararın Dünya Ticaret Örgütünün (DTÖ) kurallarına aykırı olduğunu hatırlatan Lind, ''Duruma göre AB ülkeleri de ABD'den ithal edilen çelik ve alüminyuma aynı oranda ek vergi koyabilir.'' diye konuştu.


Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Maksim Oreşkin de ABD'nin yürüttüğü ticari politikaları eleştirerek, "Şu anda ABD'nin kendi ayağına sıkmasını izliyoruz. Bu politikalar nedeniyle tüm dünya ekonomisi de zarar görüyor." ifadelerini kullandı.


İngiltere'de çelik sektörünün çatı kuruluşu olan UK Steel'in Başkanı Gareth Stace, ABD'nin çelik sektörüne yönelik gümrük vergisi adımlarına ilişkin, "Avrupa Birliği (AB) liderlerinin kafasına silah doğrultulmuş durumda." yorumu yaptı.


Kanada Dışişleri Bakanı Chrystia Freeland, ABD'nin gümrük vergilerine karşılık olarak Amerikan çelik ve alüminyum ürünlerine 1 Temmuz'dan itibaren sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 tarife uygulanacağını açıkladı. Meksika Hükümeti'nden yapılan yazılı açıklamada da ABD'den ithal edilen elma, üzüm, yabanmersini, domuz eti gibi çeşitli gıda ürünlerine ve bazı çelik ürünlerine ek gümrük vergileri getirileceği bildirildi. Açıklamada, Washington'un uygulayacağı tarifelerle eş değerde olacak gümrük vergilerinin, çelik ve alüminyuma yönelik vergiler iptal edilmediği müddetçe yürürlükte kalacağı da vurgulandı.(NTV, 31 Mayıs 2018)


5. ABD-Kuzey Kore Krizi


4 Haziran 2018


12 Haziran 2018 tarihli ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un görüşmesi hazırlıkları


ABD ve Kuzey Kore heyetleri 5. kez görüştü. ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un arasında yapılması beklenen zirve için ABD ve Kuzey Kore heyetleri 5. kez bir araya geldi. 18 yıl aradan sonra ilk kez üst düzey bir Kuzey Kore yetkilisi Amerikan Başkanı ile görüştü. Başkan Donald Trump, “Kim Jong-un’un sağ kolu” Kim Yong Chol’a özel ilgi gösterdi. Bu görüşmenin ardından Trump, Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un ile görüşeceğini duyurdu. Daha önce planlandığı gibi 12 Haziran’da Singapur’da görüşecekler. Tarihi görüşmeye için sıkı bir hazırlık yapılıyor, ABD-Kuzey Kore arasındaki temaslar da haliyle arttı. ABD'nin Filipinler Büyükelçisi Sung Kim başkanlığındaki heyet, Kuzey Kore Dışişleri Bakan Yardımcısı Choe Son-hui başkanlığındaki heyetle bir kez daha bir araya geldi. Görüşme Kuzey Kore'de silahsızlandırılmış bölgedeki Panmunjom köyünde yapıldı. 


Heyetler, daha önce, 27 Mayıs ile geçen hafta çarşamba, cumartesi ve pazar günleri de aynı yerde görüştü. Tarafların Kuzey Kore'nin nükleer silahlardan tamamen arındırılmasının nasıl başarılacağı ve 1950-53 Kore Savaşı'nın resmen sona erdiğinin ilan edilmesini ele aldığı tahmin ediliyor. Trump ve Kim arasındaki tarihi zirve, görevdeki bir ABD Başkanı ve bir Kuzey Kore lideri arasında yapılacak ilk görüşme olacak. (TRTHaber, 1 Haziran 2018)


6. ABD'nin Suriye'den Poltikalarında Türkiye'nin baskısı ile aldığı Menbic kararı


4 Haziran 2018


Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Sayın Mike Pompeo ortak basın açıklaması


"Sayın Bakanımızın ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile görüşmesine ilişkin Ortak Basın Açıklaması

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Sayın Mike Pompeo 4 Haziran 2018 tarihinde Vaşington’da bir görüşme gerçekleştirmiştir. İki Bakan Türkiye ve ABD’nin karşılıklı kaygılarını müttefik ortaklık ruhu içinde ele alma yönündeki taahhütlerinin sürdüğünü teyid etmiştir.

Bakan Çavuşoğlu ve Bakan Pompeo ikili ve bölgesel meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunmuş, terörün her şekli ve tezahürüne karşı mücadele etme konusundaki ortak kararlılıklarını yeniden vurgulamıştır.


İki Bakan, Suriye konulu Ortak Çalışma Grubunun, Menbic’te güvenlik ve istikrarın sağlanması için adımların atılmasını da içerecek şekilde, Suriye’de ortak çıkarları ilgilendiren konularda ikili işbirliğimizin geleceğine ilişkin tavsiyelerini değerlendirmiştir. İki Bakan, bu amaç doğrultusunda bir yol haritasını onaylamış ve sahadaki gelişmelerin yakından takip edilmesine ilişkin mutabakatlarını yansıtacak şekilde haritanın uygulanması hususundaki ortak taahhütlerini vurgulamıştır.


Bakan Çavuşoğlu ve Bakan Pompeo ayrıca Türkiye-ABD ikili ilişkilerini de ele almış ve çalışma grubu mekanizması toplantılarının ikili ilişkilerimizde öne çıkan mevcut meselelere çözüm bulunabilmesi için sürdürülmesi hususunda mutabık kalmıştır. İki Bakanın görüşmesinin hemen ardından, Adli ve Diğer Konulara ilişkin Çalışma Grubunun ön oturumu gerçekleştirilmiştir." (TC. Dışişleri Bakanlığı Basın açıklaması, 4 Haziran 2018)


5 Haziran 2018


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'deki görüşmelerinin ardından açıklamalarda bulundu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "Artık ABD ile ilişkilerde bize göre topu taca atma süreci bitmesi lazım. Suriye bunun önemli bir adımıdır." dedi.


Çavuşoğlu, "Artık ABD ile ilişkilerde bize göre topu taca atma süreci bitmesi lazım. Suriye bunun önemli bir adımıdır." dedi. Bakan Çavuşoğlu, "İlk önce PKK/YPG terör örgütünün Menbic'ten çıkarılması için bir yol haritasının parametreleri üzerinde çalışılacak. Yol haritasının uygulanması için net bir gün var. Bu, sahada atılacak adımlara bağlı. 6 aydan az bir süreden bahsediyoruz." ifadesini kullandı.


Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Menbic'te PKK/YPG baskısıyla yerlerini terketmek zorunda kalan insanların evlerine geri dönmesinin sağlanacağını belirtti. Bakan Çavuşoğlu, "F-35 konusunda ABD Kongresindeki tehdit dilini kabul etmeyeceğimizi ve bunun yapıcı olmayacağını söyledik. F-35 devir-teslimi daha önce planlandığı gibi 21 Haziran’da yapılacak. Bu konuda herhangi bir değişiklik yok." şeklinde konuştu. Çavuşoğlu, ABD'li mevkidaşı Mike Pompeo’nun "ABD'de FETÖ konusunda FBI'ın çok ciddi soruşturmaları olduğunu" söylediğini aktardı. (Anadolu Ajansı, 5 Haziran 2018)


Türkiye-ABD arasındaki Suriye-Menbic-PKK-PYD geriliminde aşamalar:


25 Mayıs 2018  


Suriye konulu Türkiye- ABD Çalışma Grubu'nun bugün Ankara'da yapılan ikinci toplantısı neticesinde kabul edilen ortak açıklamada, ''Suriye konulu Türkiye-ABD Çalışma Grubu, Suriye ve her iki tarafı ilgilendiren diğer işbirliği konularında sürmekte olan görüşmelere devam etmek amacıyla bugün Ankara'da toplanmıştır. Taraflar, Menbic’te güvenlik ve istikrarın sağlanması hususunda yürütecekleri işbirliği için bir Yol Haritasının ana hatlarını belirlemiştir.'' denildi. Ayrıca, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Dışişleri Bakanı Pompeo Çalışma Grubu'nun tavsiyelerini değerlendirmek üzere 4 Haziran'da biraraya geleceği ifade edildi. (Habertürk, 25 Mayıs 2018)


27 Mayıs 2018 


Washington’da 4 Haziran’da iki ülke Dışişleri Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ile Mike Pompeo arasında yapılacak görüşmenin yol haritası belirlendi. Buna göre iki tarafın uzlaşması halinde terör örgütü PYD/YPG Menbic’ten çekilecek. Bölgede Türk ve ABD askeri birlikte güvenliği sağlayacak.

Türkiye ve ABD arasında Suriye’deki en önemli anlaşmazlıklardan biri olan Menbic konusunda, üç gün önce Ankara’da yapılan Türk ve ABD’li yetkililerden oluşan çalışma grubu toplantısında, 4 Haziran’da Washington’da iki ülke Dışişleri Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ile Mike Pompeo arasındaki görüşmenin yol haritası belirlendi. Haritanın büyük ölçüde Ankara’nın istediği yönde şekillendiği öğrenildi. Buna göre terör örgütü PYD/YPG Menbic'ten çekilecek. Bölgede Türk ve ABD askeri birlikte güvenliği sağlayacak. Yol haritasındaki bu önemli unsur, iki bakanın uzlaşması durumunda hayata geçecek.


Ankara ile Washington arasında Menbic ile ilgili yol haritasının belirlendiğini önceki gece Dışişleri Bakanlığı yaptığı, “Taraflar, Menbic’te güvenlik ve istikrarın sağlanması hususunda yürütecekleri işbirliği için bir yol haritasının ana hatlarını belirlemiştir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Dışişleri Bakanı Pompeo Çalışma Grubu’nun tavsiyelerini değerlendirmek üzere 4 Haziran’da bir araya gelecektir” açıklamasıyla duyurdu. Edinilen bilgiye göre, Menbic Yol Haritası, önemli ölçüde Ankara’nın istediği yönde şekillendi. Bir yetkili Hürriyet’e, “Yol haritası, Bakan Çavuşoğlu’nun daha önce dile getirdiği konular doğrultusunda şekillendi. Elbette, nihai uzlaşmayı sayın bakanlar sağlaması hedeflenmektedir” dedi. Buna göre, PYD/YPG Menbic’i boşalttıktan sonra bu bölgeye Türk ve ABD askerleri birlikte konuşlanarak, güvenlik ve istikrarı sağlayacak.


Çavuşoğlu, konuyla ilgili daha önce yaptığı açıklamalarda, “Temel prensip nüfus oranında yönetim olması. YPG hiçbir şekilde olmayacak. Menbic’ten YPG çekilince orada ABD ve Türk askerleri olacak. YPG’nin çekilmesine nezaret edeceğiz. Buranın güvenliğini kim sağlayacak, ABD ve Türkiye. Önce bu modeli Menbic’te uygulayacağız daha sonra diğer yerlere götüreceğiz” demişti. Çavuşoğlu, Dışişleri Bakanı olması ardından Pompeo ile yaptığı görüşme sonrası da, “Yol haritası uygulanırsa YPG, Menbic’ten çekilecek. Aksi takdirde biz Afrin’de, Kandil’de olduğu gibi teröristlere müdahale etmek durumundayız. Pompeo’yu kararlı gördüm neler yapmamız gerektiğini konuştuk. Menbic’te takvime dayalı atılması gereken adımlar var. Menbic’te ABD ile birlikte hareket edeceğiz” açıklaması yapmıştı.


Ankara, ABD’den Menbic’te terör örgütüne verdiği desteği geri çekmesini ve örgütün bölgeyi boşaltmasını istemişti. Çavuşoğlu ile eski ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson arasında Ankara’da yapılan görüşmede ilerleme kaydedilmiş ancak Tillerson’ın görevden alınması sonrası, Washington’da yapılması planlanan görüşme iptal edilmek zorunda kalmıştı. (Güneş, 27 Mayıs 2018)


Menbic Yol Haritası 


05 Haziran 2018 


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Dişişleri Bakanı Mike Pompeo ile Menbiç konusunda yaptığı görüşmeyle ilgili basın toplantısı yaptı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "Menbiç için onayladığımız yol haritasında ekiplerimiz bir ön hazırlık toplantısı yapacak daha sonra uygulama safasına geçeceğiz. Ön hazırlık 10 gün içinde başlayacak. YPG'den silahlar alınacak" dedi.


Menbiç için yol haritasının üç aşamadan oluştuğunu belirten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'la Menbiç konusunda belirlenen yol haritasının özünün korunduğunu vurguladı.Yol haritasının ilk aşamasında tarafların ön hazırlık toplantısı yapacağını dile getiren Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ikinci aşamada  YPG'nin bölgeden çekileceğini belirtti.


Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Menbiç yol haritasının üçüncü aşamasında ise bölgeyi kimin yöneteceğinin belirleneceğini ifade etti. ABD ile Menbiç yol haritasında ön hazırlık çalışmalarının 10 gün içinde başlayacağını dile getiren Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "Ön hazırlık toplantısı 0-10 gün diyoruz. 6 ayı bulmayacak, daha yarısını olmayacak bir süreç diyoruz" dedi.


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "YPG'yi terör örgütü kabul edecekleri izlenimini almadım. YPG Menbiç'ten çekilirken silahlar alınacak. Çekilmeyle süreci bittiğinde silahlar da alınmış olacak. Çekilen YPG'liler Fırat'ın doğusuna gidecek" şeklinde konuştu.


ABD ile bozulan ilişkilerin düzelmesinin mümkün olduğunu dile getiren Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: "Atacağımız adım esasen hem Suriye'nin geleceği için önemli hem de ABD ile bozulan ilişkilerimizi tekrar rayına koymak için bir fırsat. O yüzden bu yol haritasının tam olarak uygulanması gerekiyor. Her iki tarafta da bu kararlılık var" dedi. 


Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, YPG'nin Menbiç'ten çekilmesi sürecinde üçüncü bir ülkenin rol almayacağını da vurguladı. Menbiç'teki yol haritasının Suriye'nin kuzeyinde diğer bölgelerde uygulanıp uygulanmayacağı yönündeki soruyu yanıtlayan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şunları söyledi: 


"Şu anda Menbiç'te bu yol haritasını uygulayacağız, daha sonra diğer şehirlerlere doğru yol haritamızı uygulamaya başlayacağız. İşte o zaman ABD'nin tavrı belli olur. YPG'yi çekecek mi ne olacak? Bunların içinde çok sayıda Arap da var. Biz SGD bilmeyiz dedik, bizim gözümüzde bunların hepsi eşittir YPG/PKK'dır dedik."


PKK'nın sınır ötesinde temizlenmesi için kararlı olduklarını belirten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: "YPG/PKK terör örgütüdür. Terör örgütlerine bir şehri teslim edemeyiz. Ağırlıklı Arap olan yerlerde yönetimde ve güvenlikte Araplar olacak. Diğer tarafta çoğunluk Kürtse YPG/PKK dışındaki Kürtler olacak. Güvenlik güçlerinde ve yönetimde YPG/PKK'dan oluşan ya da onların oluşturduğu kurum ya da kuruluşlarda bir yönetimi biz kabul etmeyiz" dedi. 


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ABD'nin FETÖ lideri Fetullah Gülen'e yönelik ciddi bir soruşturma başlattığını dile getirerek, "FBI'ın ciddi bir şekilde soruşturma başlattığını teyit etti. Ciddi bir soruşturma olduğunu söyledi. Bu soruşturma önemli. Bu soruşturmadan memnuniyet duyduğumuzu, bu konuda da işbirliği yapabileceğimizi, charter okullarının nasıl suistimal edildiği gibi konularda da kendilerine yardımcı olabileceğimizi söyledik"" dedi. (NTV, 5 Haziran 2018)



Not: Trump'ın ABD Derin devleti'nin (CFR-Triteral Comission) stratejilerine uyduğunun kanıtı olarak okunabilecek analiz için... SA4349/TG226: ABD’nin Suriye’de İzleyeceği Yol, Jennifer Cafarella, Kimberley KAGAN, Frederic W. Kagan, 14 Mart 2017 





Seçkin Deniz, 05.06.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-28, Sorgulamalar



Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
.

Seçkin Deniz Twitter Akışı