"Aslolan elinde kalem tutan veya silah tutan her türlü bürokrat ve memurları ellerinde her ne varsa (silah veya kalem) sadece ve sadece kanunların kendilerine verdiği yetkiye göre kullanabilecekleri ve bunun aksini düşünemeyecekleri bir sosyal ve siyasal atmosferi oluşturmaktır..."
Bir askerin emekliye ayırıp görevden alınması ile apoletlerinin sökülmesi aynı şey değildir. Bunu başta Muharrem İnce olmak üzere bu konuda fikir beyan etmek isteyen herkesin bilmesi gerekir.
Apoletlerinin sökülmesi, yani o güne kadar askerlik mesleği boyunca kazandığı rütbe ve madalyalarının geriye alınması demektir ki bu çok ender görülen bir olay, yani nadirâttandır. Bunun için değil bir iftar sofrasında konuşan hem cumhurbaşkanı hem de genel başkan olan bir devlet adamını alkışlamak; mesleğine ve dolayısıyla vatana ihanet gibi çok ağır bir suçun irtikap edilmesi gerekir. Olağan hukuk devletinde her şeyin yolu yordamı bellidir. Eğer apolet sökülecekse onu kuralları çerçevesinde mahkeme söker.
Bu teknik açıklamadan sonra mezkur talihsiz olaya bakalım. Muharrem İnce ve ekürisinin haklı göründüğü gibi bir askerin siyasete bulaşması doğru değildir. Onlara göre doğru olan tıpkı Ata'ları gibi askerin siyasete bulaşmadan siyaseti domine etmesidir. Siyasetçilerin askerlerin gel dedikleri zaman geldiği git dedikleri zaman gittiği, ayak direttiği zaman ise ipe götürüldüğü geleneğin siyasi partisinin aktüel esas oğlanının bu sözleri söyleyebilmesi bile kendisini üniformasız general gördüğünün zımnen açığa çıkmış halidir. "Sizi artık ben bile kurtaramam" diyen İsmet'in siyaseten torunudur bunları söyleyen...
Halbuki askerlerin siyaseti değil domine ettiği en başat ve hakim belirleyici olduğu geçiş dönemlerinde, yani askerin üniformasız görevlilere "beceremediniz geri çekilin" dediği günlerde ve demlerde Muharrem İnce bu sözleri değil söylemek aklının ucundan geçirse diline biber sürer, gece rüyasında görse kabûs gördüm diye 'Eûzu' çekerdi!
İronik olacak ama "hayaldi gerçek oldu!" Türk siyasi hayatında ilk defa değil milli savunma bakanı, değil başbakan veya cumhurbaşkanı bir siyasi partinin genel başkanlık yarışını iki defa kaybeden cumhurbaşkanı adayı bir generale kapalı kapılar ardında değil seçim meydanlarında alenen ve yekten "senin apoletlerini sökeceğim" diyebiliyor. Hem de diktatörün(!) en sevdiği generallerinden birine!
Gelelim işin başka bir boyutuna.
Bahsi geçen iftar yemeği sivil toplum kuruluşlarının verdiği il protokolünün hazır bulunduğu bir toplantıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunu dikkate almayarak günlük politikaya fazla girmesi bir usûl hatasıdır ve o bunu maalesef çok yapıyor. Hem Cumhurbaşkanı hem de parti genel başkanı olursanız politika kimlik şizofrenisi kaçınılmaz oluyor demek ki!
2.ordu komutanı olan İsmail Metin Temel Paşa'nın herkesin alkışladığı bir vasatta alkışlamaması daha ciddi bir sorun teşkil ederdi. Böylesi protokollerde herkesin yaptığını yapınca değil, yapmayınca hem daha fazla dikkat çeker hem de kabalık yapmış olursunuz. Dolayısıyla benim nazarımda komutan hiç bir şekilde yanlış yapmamıştır. Askerin politikaya bulaşması ve karışması ancak bu kadar yanlış ve kasıtlı tarif edilebilirdi ve de olan budur!
Muharrem İnce ve Meral Akşener arasındaki kıyasıya süren ikincilik yarışı her ikisini de her türlü fırsatı veya fırsat sandıkları vesileleri ganimete çevirme gayret ve yarışına sokmuşa benziyor.
Muharrem İnce'nin hedefi büyütmek için boyundan büyük laflar etmesinin arkasında bu psikoloji ve dolayısıyla strateji yatıyor.
"Son olarak asker tüm siyasilere eşit mesafede olmalı" sözü bile zımnen askerin çok özel bir statüsü olduğunu kabûl üzerine kurulan ve çağdaş demokrasilerde kurulmaması gereken bir cümledir! Çünkü gelișmiș demokrasilerde hiçbir mesleğin olmadığı gibi askerliğin de bir kutsallığı yoktur tıpkı nüfus müdürlüğünde, tapu kadastroda çalışan bir memur gibi bir görevlidir ve seçilmiş sivil iradenin emrindedir. Dolayısıyla siyasi görüşe sahip olabilir ve bunun hiç bir mahsuru yoktur. Tıpkı hakim ve savcılar gibi...
Aslolan elinde kalem tutan veya silah tutan her türlü bürokrat ve memurları ellerinde her ne varsa (silah veya kalem) sadece ve sadece kanunların kendilerine verdiği yetkiye göre kullanabilecekleri ve bunun aksini düşünemeyecekleri bir sosyal ve siyasal atmosferi oluşturmaktır...
Naim Okur, 09.06.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem
Naim Okur Yazıları
Takip et: @nokur
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.