"Oruç evet; biraz düşünmemiz için zaman sağlıyor bize."
Uzunca bir
süredir orucu nasıl geçirdiğimizi anlayamıyoruz koskoca bir ay bittiğinde durup düşündüğümüz şimdiki gibi arife-bayram zamanlarında.
Çok oldu; belki otuz belki kırk yıl, Ramazan bu kadar hızlı geçmiyordu. Ağır
ağır sürükleniyordu gün, ağır ağır öğlen oluyordu ve ağır ağır ikindi, sonra
ağır ağır geliyordu akşam, ağır ağır geçiyordu teravih; şimdi öyle değil... Bu
kesin.
Bayramın
ilk günü bugün, ikinci ve üçüncü gün de alıştığımız ve alıştırdığımız gibi
hızla geçip gidiverecek ve biz yine her zamanki hızlı hayatımıza kaldığımız
yerden devam edeceğiz. Ama aklıma takılan şey durmuyor, işliyor olduğu yerde...
Niye bu kadar çabuk geçti oruç, geçen yıl olduğu gibi. Mevsim de yaz, günler
uzuyor, kısa değil... ay da otuz gün, yirmi dokuz değil. Biz neleri kaybettik
ki? Ya da biz neleri kazandık? Eskiden ağır geçmesi miydi kusurlu olan, şimdi
hızlı geçmesi mi?
Eğer
eskiden ağır geçmesi geçim sıkıntısı, iş hayatının şartlarının ağırlığı ve
beslenme yetersizliğinden değil idiyse takvâmızın fazlalığından mıydı? Oruçlu
günün uzunluğunu, kısalığını geçtik, burada tartışmayacağımız şeylerden biri
günün boyu. Takvamız mı fazlaydı? Eleştirmek için itikadî bahane arayanlar için
bu iyi bir bahane gibi duruyor olabilir, ama kendilerinde de o takvâ yok;
üstelik takvâsı yüksek olanın orucu yavaş ve ağır geçer diye de bir kaide
yok... Aksine takvâ, orucun ağır biyolojik fizyolojik, psikolojik etkilerini
azaltma özellikleri var olduğu için geçmişte övülür olmuştur. O halde sormamız
lazım, takvâmız mı yükseldi de oruç hızla geçip gidiyor?
Ben üç
nedenden dolayı uzun yıllardır orucun hızlı geçtiğini düşünüyorum. Birincisi;
iş hayatının ve teknolojinin insan haklarına her geçen gün daha da uygun ve
saygılı hale gelen şartları, ikincisi insan zihninin işlem yoğunluğunun her geçen yıl daha da artması ve farkındalık
probleminin nefs üzerindeki açlık susuzluk baskısını azaltması- diğer şeylerle
çok meşgul olan insanın oruçlu olduğunu fark etmekte eskisi kadar sakin kafaya
sahip olmaması-, üçüncüsü de beslenme imkanlarının çeşitlenmesi ve
zenginleşmesi.
Bir
neden daha var, onu dördüncü neden olarak saymadım. Çünkü ikinci neden onu da
kapsıyor. Biz 40 yıldır terörden, darbelere, ekonomik krizlerden İslam
düşmanlığına, ırkçılıktan değersizliğe, seçimlerden trafik yatırımlarına, gıda
teröründen, sağlık sorunlarına, iletişim kaosuna, ihanetlere, vatan kaygısına, Amerika'ya
kadar birbiri ardına yağmur gibi yağan
belalarla meşgulüz. Zihnimiz hiç dinlenecek zaman bulamıyor. Ki bence orucun
hızlı geçmesinin en etkili nedenlerinden biri bu. İskandinav ülkelerinin o
sıkıcı sorunsuzluğu, ağır bencil mekanizmaları bize uzak...
Oruç
evet; biraz düşünmemiz için zaman sağlıyor bize. Geçmişte oruca çok daha fazla
yoğunlaşıyor, açlığımızı susuzluğumuzu daha çok fark ediyorduk. Ağır ağır
ilerleyen kısa ve uzun vadeli borçlarımız eskiden de vardı. Hatta geçmişteki
insanlar daha fazla dinden haberdar değillerdi, oruç tutmayan yine tutmuyordu.
Bugün
bayram; bizi bize bırakmayan hainlerden ve İslâm düşmanlarından, Türkiye
düşmanlarından başımızı alıp orucumuzu, bayramımızı lâyıkı ile idrak edemiyoruz
ve her şey bu yüzden hızlı geçiyor. Bizi yavaşlatan, bize hayatı hatırlatan
nasihatleriyle yaşlılarımızı hayatımızdan uzaklaştırdık, en kötü hızlımız budur
belki.
Ülkemizin belalardan başını alıp daha sakin bir iklime kavuşması için belki de son fırsatımız olan 24 Haziran seçimlerinin insanımız, vatanımız ve bütün müslümanlar
için hayırlı sonuçlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyor ve her
kardeşimin bayramının mübarek olmasını diliyorum.
Arif Şahin, 15.06.2018, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 84
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz
Ark Manifestosu'na
aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.