"Aslında yeni bir ahlak çağına uyanıyoruz. Bu çağda ahlak tamamen kişisel bir konuma sahip olacaktır. Bu yüzden kişisel çıkarlar için her türlü kişi veya kurumla işbirliğinin zemini inşa edilmiştir. Bu kadar çok savrulmaların arka planında yatan temel gerçeklik bu yeni ahlaki tutumla ilişkilidir."
Önce şunu tespit edelim: dünya yeni bir düzene doğru son hızla yürüyor. Amerikan Yeni Dünya Düzeni tezi tutmadı. Çünkü tek güçten çoklu güçlere bir geçiş yaşanıyor ve siyasal sancıların nedeni de bu çoklu güçlerin bir nizam üzerinde uzlaşamamalarıdır. Yani ortada ciddi bir pasta var. Ve bu pastanın paylaşımı konusunda sorunlar var. Hatta pastaya yeni talipler ortaya çıkıyor. Bölgesel güçler gibi…
Önemli bir değişimi daha dikkate sunalım: modern dönemin siyah beyaz ilişkisi yerine post modern dönemin göreceli davranışı öne çıkmaktadır. Yani kesin bir düşman veya dost tanımı yok. Lokal düzeyde dostluk veya düşmanlık yâda yerel seviyede ortaklıklar, çıkar ortaklığı olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçeve göz ardı edildiğinde siyasal olayların anlamsızlığa duçar olduğu gözlenmektedir.
Bu iki temel parametre bize hem uluslar arası ilişkilerde hem de ülkemizde olup bitenin neye tekabül ettiğini ayrıca politik güçlerin birbirleri ile mücadele stratejisini de ortaya koyacaktır. Eğer mesele ihanet üzerinden tanımlanıyorsa bilinmeli ki karşı cephenin zayıflatılması ve oyundan düşürülmesine dönük bir güçlü hamle geliyor. Yâda iktidara yöneltilmiş her türlü akıl dışı suçlamalar, hukuksuz yargılamaları içeren ifadeler, yargılarda mevcut oyuncuyu devre dışı tutmaya matuftur. Yani aslında her politik güç, neyi niçin yaptığı konusunda açık bir bakışa sahipken, propagandaya maruz kalan kahır ekseriyet ise aldatıldığını bilmeden oyuna katılıyor ve ne kadar ikna edilirse o kadar destek sunarak, kendi çıkarını önceliyor. Burada bütün taraflar için çıkarın öncelik kazandığını söylemek yanlış değildir. Bu, bize post modern kültürün nasıl içselleştirildiğini göstermesi bağlamında önemli bir göstergedir.
Suriye’de meselenin bu kadar uzatılmasının temel nedeni bu değişimin mihverinin hala belirginlik kazanamamasıdır. İktidarın bu ülkede çok belirleyici olması ve iktidardaki partiye yönelik bu kadar yoğunlaştırılmış saldırının temel nedeni de bu güç savaşında bulunan cephelerin farklılığındandır. Milliyetçilik ile muhafazakârlığın ortaklaşa siyaset yapmaya yönelmesi ‘beka’ sorununu aynı şekilde gözlemledikleri içindir. Karşı cenahta ise bugüne kadar antiemperyalist olma halleri ile övünenlerin birlikte hareket etmelerini sağlayan ve tam da karşıt bir ideolojik kampa destek vermeleri başka türlü izah edilemez. İslamcılığın muhafazakârlığa evrilmesi de bu yeni konsepte uygun bir tavır olarak kabul edilmeli… Ve bugün din ve dinin yorumu üzerine kopartılan fırtınaların da bu bağlamda bir değer taşıdığı göz ardı edilmemeli ki meselenin ne olduğu konusunda açık bir fikre sahip olalım…
ABD, Rusya ve İran ile bazı noktalarda; yani çıkarımız kesiştiğinde birlikte hareket ediyoruz, çıkarımız çatıştığında ise karşıt cephede yer alıyoruz. Bütün mesele yeni bir dünya sisteminde ne kadar pay alacağımızla ilişkilidir. Bu yüzden çok yönlü bir cepheleşme ile karşı karşıyayız. Bu konuda iş birliği umduğumuz gruplar, güçler, hareketler, çok rahatlıkla karşı karşıya gelebilirler. Çünkü ya şimdiki çıkarları veya uzun erimli çıkarları çatıştığında bu meşru bir zemini işaret ediyor. Bu noktada ideal, doğru, hakikat, dürüstlük, iyilik gibi tamamen soyut ve akli ve ahlaki kavramsallaştırmalar duyuların göreceli hallerine tevdi edilmiş ve kişinin kendi yorumunun kutsallığına sığınılarak yeni bir bakışı inşa edecek kültürel yapı kurgulanarak hayata geçirilmiştir.
Bu ülkede CHP yeni konseptte kendisine yer kalmadığını gördüğü için, kendince yeni ortaklıklar arayışındadır. Çok garip bir şekilde sosyal demokratlıktan aşırı sola doğru ciddi bir evrim geçirmektedir. Hatta bir kısım sol İslamcıları da yedeğine alarak ve idealize edilen bir söylem üzerinden eleştiri yaparken kendisini bundan müstağni kılabiliyor. CHP ve kurucu misyonu olduğu cumhuriyet ciddi anlamda içerik ve kabuk değişimine uğramaktadır. İşsiz kalan bu yapıya el uzatanlar var. Ama onlarda bu ülkenin çıkarını düşünmeyenler olarak betimleniyorlar. Yani ‘Türkiye’nin kendi sınırlarına rıza göstermesi ve dün olduğu gibi bugünde kendisine sunulan ile yetinmesini bilmelidir’ diyenler. Bu tez ve bu tezin göstergelerini CHP ve paydaşlarının ortak söylemi olarak dillendirildiğini gözlemleyebiliyoruz. Hem içeride hem de dışarıda oluşan siyasal duruma tepkilerini bu çerçeve içinde veriyorlar. Ak Parti iktidarında sonuç itibarıyla ortak paydaşlarıyla bu yeni dönemin iktidar partisi olarak somutlaşmak isteği belirleyicidir. Yani aslında Türkiye ikinci bir cumhuriyet dönemine geçiş yaparken hem ideolojisini hem de iktidar partisini değiştirmektedir. Bu yeni döneme uygun yeni bir yaklaşımın da göstergesidir.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: bugün kim nerede ve nasıl bir söylemle ortaya çıkıyor, neler söylüyor ve bu söylemin şiddetini nasıl belirliyorsa kendi konumunu da deşifre ediyor. Kendisinin bir şey söylemesi gerekmiyor. Ya kendi çıkarı için bir şey söylüyor ve bunu ifade ederek ortama katılarak kendi çıkarını öne çıkartıyor veya farkında olmadan başka çıkarların hedefi konumuna gelerek edilgen bir şekilde bu söylemlere katılarak başkasının çıkarı için çırpınıp durmaktadır. Şimdi dinin güncellenmesi meselesi ve İslamcılığa yöneltilen eleştiri ve itirazların arka planına dair bir düşünce egzersizi kaçınılmaz oluyor:
Türkiye Cumhuriyetinde dün olduğu gibi bugünde her fikri düşünce ve akım kendi temsiliyetini taşıyamayacak gruplar ve kişiler tarafından temsil edilerek yapı bozumuna uğratılmıştır. Bugün de İslamcı olmayan ve dindarlıkla öyle çok da arası iyi olmayan kişilerin bu alanda eleştiri yapmaları ve yeni düzenlemelerin gerekli olduğu tartışmasını başlatmaları bir sosyal mühendislik faaliyetidir. Buna bilerek veya bilmeyerek katılan binlerce kişi vardır, olacaktır da…
‘İdeolojiler çağı bitti’ mottosu aslında bize çok şey anlatmalıdır. İlk algılamamız gereken şey; uluslar arası ilişkilerde ideolojilerin bir değer olarak kabul edilmeyeceğidir. Bu da bize modernliğin ve post modernliğin algıya sunduğu göstergelerin zihnimizi nasıl inşa ettiğini gösterir. Görmenin belirleyici olduğu bir dünyaya sahibiz. Her görme ise yararı ortaya çıkarır. Böylece değer dediğimiz şey ise görmeye dayalı olmakla zorunlu hale gelir. Ve son nokta: ahlaksızlığın bu kadar dip yapmasının tek nedeni çıkarın ve dolayısı ile bencilliğin tek belirleyici olduğu bir gösteri dünyasında yaşadığımız gerçeğidir.
Hesaplaşma aslında yeni kurulacak olan sistemin karşıt olarak kendini konumlandırdığı İslam’ın yeni duruma uygun hale getirilmesinden başka bir şeyi taşımıyor. Bunu zaten iki yüzyıldır yapma uğraşısındadırlar. Müsteşriklerin dışarıdan yerli müsteşriklerinde içerden yapmak istedikleri şey buydu. Modernliğin idealize ettiği bir yaşam formunu süreklileştirmek ebedileşmiş bir insanın inşa edilmesine yönelik tehdidin kaldırılmasıdır. İslam, bu tehdidin en temel gösterenidir. Çünkü Hinduizm ve Taoizm gibi benzerleri de batı düşüncesi tarafından ele geçirilmiştir. Hatta sol, sosyalist ve komünist düşünce de teslim alındı.
Karşılarında tek bir güç kaldı: İslam; o da sadece potansiyel olarak var, birde bunu temsil etmeye çalışan İslamcılık akımı ki o da binlerce parçaya sahip olsa da temel tezi modernliğe karşıtlık üzerinden gerçekleştiği için hala en büyük tehlikedir. Mısır sürecinde gerçekleşen siyasal hamleleri bu çerçevede yorumlayabilir, Ak Parti’yi İslamcılığın belirleyiciliğinden kurtarmanın yollarının aranmasının nedeni de böylece ortaya konabilir. İhvan ve Erdoğan üzerinden estirilen bu saldırıların arka planında İslam dininin sahip olduğu yeni yaşam kodunun değişime uğramasını sağlamak ve dinden arındırılmış yeni bir dünyada gücün belirleyiciliğinin rehberliğinde kişisel hazzın iktidarına yönelmektir.
Aslında yeni bir ahlak çağına uyanıyoruz. Bu çağda ahlak tamamen kişisel bir konuma sahip olacaktır. Bu yüzden kişisel çıkarlar için her türlü kişi veya kurumla işbirliğinin zemini inşa edilmiştir. Bu kadar çok savrulmaların arka planında yatan temel gerçeklik bu yeni ahlaki tutumla ilişkilidir.
Meseleyi bir de bu çerçeveden analiz edelim…
Allah her zaman daha iyisini bilendir…
Abdülaziz Tantik, 17.06.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Düşlemek
İlk yayınlandığı yer: Düşünce Mektebi
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.