Takdim
Türk siyasi tarihinde kara bir leke olarak hatırlanan Demokrat Parti mensuplarının yargılandığı Yassıada, artık Demokrasi ve Özgürlükler adası olarak ziyarete açılacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son Yenikapı mitinginde müjdesini verdiği proje çoktan başladı bile.
İstanbul’un güzide adalarından biri olan Yassıada, 27 Mayıs darbesi yargılamalarıyla ve Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idam kararlarıyla biliniyor. Ancak adanın tarihi bundan ibaret değil, Yassıada Bizans döneminde de yeraltı zindanları ve işkencelerle meşhurdu.
Yassıada, Türk demokrasi tarihinin utancı, toplumsal acı ve öfkenin biriktiği, mazisi keder yüklü bir ada. Demokrat Parti mensuplarının yargılandığı, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam kararlarının alındığı ada, Türk siyasi tarihinde kara bir leke.
Yassıada deyince akıllarda yas her zaman var olacak, ancak İstanbul’un bu güzide adası artık yaslı anılarla kaderine terk edilmeyip, Demokrasi ve Özgürlükler adası olarak işlev görecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu müjdeyi Yenikapı mitinginde verse de, çalışmalar çoktan başladı bile. Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde başlattığı projeyle Yassıada, demokrasi kültürünün geliştirileceği bir kongre merkezine dönüşecek.
2013 yılında adı resmen Demokrasi ve Özgürlükler adası olarak onaylanan Yassı adadaki yapılar, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’nin üstlendiği proje kapsamında korunarak yeniden işlevlendiriliyor. Proje ile 27 Mayıs Tarih Platosu oluşturuldu. Plato, ziyaretçilerin yargılama günlerini gerçek mekanlarda gezerek hissetmeleri senaryosundan yola çıkılarak tasarlandı. Bu alanlarda darbe süreci, Menderes merkezli tüm mahkum edilenleri kapsayan bir formatta görsel ve fiziksel mekânlarda sunumlarla da gösterilecek.
Projede, Adnan Menderes Kongre Merkezi, Demokrasi ve İnsan Hakları Müzesi 3 kattan oluşacak ve müze alanı ile 500 kişilik konferans salonunu barındıracak. Açık Hava Sanat / Sergi ve Etkinlik Alanı / Demokrasi Parkı ise, sabit ve kalıcı sergilerle periyodik olarak değişen temalı sergilere ev sahipliği yapacak şekilde kurgulandı. İstanbul’u kültür ve sanat merkezi haline dönüştürmeyi hedeflediklerini söyleyen Erdoğan, adada uluslararası toplantılar yapılacağına da dikkat çekti. Yaslı ada bundan böyle hüzün ve gözyaşıyla anılmayacak, ama tarihin izleri de silinmeyecek.
Toplumsal hafızada Yassıada
Yassıada’nın toplumsal hafızalardaki yeri acı ve kedere tekabül eder. 27 Mayıs ihtilalindeki davalara kadar pek fazla dikkat çekmeyen bu küçük ada, 14 Ekim 1960’ta başlayıp, 15 Eylül 1961’de davalar karara bağlanana kadar bir yıl boyunca İstanbulluların ilgisine mazhar oldu. Aralarında Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes’in de olduğu 592 sanığın mahkemesinin görüldüğü davalarda 15 sanık idam cezası alırken, 31’i müebbetle cezalandırıldı. 418’i ise çeşitli cezalara çarptırıldı. Cezaları onaylanan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam edilmesinin ardından ise derin bir hüzne büründü.
Cumhuriyet tarihinin ilk darbesi olan 27 Mayıs darbesine giden yolun çakıl taşları, Türkiye’nin 1946 yılında çok partili hayata geçmesinin ardından kurulan Demokrat Parti’yi “halkı ayaklanmaya kışkırtmak” suçlamasıyla döşendi. Kurulduğundan 6 ay sonra yapılan genel seçimlere giren Demokrat Parti, seçimin antidemokratik hükümleri olduğunu ve seçimlerde usulsüzlük yapıldığını iddia etmişti. CHP, halkı ayaklandırma ve bölücülük yapma argümanını 1950 yılında gerçekleşecek seçimler öncesinde de, 1960 darbesine giden süreçte de en önemli argümanlardan biri olarak kullandı.
Karar en baştan belliydi
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’nin güçlenerek büyümesi ve halkın isteklerine yönelmesi, birilerini rahatsız etti. Ülkenin hakimiyetini tapulu malı gibi gören bir grup subay, 27 Mayıs tarihinde yönetime el koydu. Darbeciler 37 subaydan oluşan bir “Milli Birlik Komitesi” kurdu. Bu komite TBMM’yi feshetti, Cumhurbaşkanını, Başbakanı, Genelkurmay Başkanını, tüm bakanlar kurulu üyelerini ve daha birçok kişiyi tutukladı.
Darbeciler, tutuklananları Yassıada’da kurulan özel bir mahkemede yargıladı. 14 Ekim 1960’ta başlayan Yassıada davaları, 11 ay 1 gün sürdü. 872 oturumla 19 davaya bakıldı, 1068 tanık dinlendi ve yargılamalar hükmün açıklandığı 15 Eylül 1961 tarihinde son buldu. Bu düzmece mahkemenin başkanı Salim Başol, Hasan Polatkan’ın kendisini savunmaya başlaması üzerine “‘kısa kes” demiş, Polatkan “o halde savunma yapmayayım mı” diye sorunca “‘yapma'” cevabını vererek kararın en başından belli olduğunu aşikar etmişti.
Adnan Menderes’in de kendisini savunma hakkı tanınmamış, idamla yargılanan kişilerin savunmaları birkaç dakikayla sınırlı tutuldu. Bebek Davası, Köpek Davası gibi rezaletler yaşanan mahkeme sonucunda Bayar, Menderes, Polatkan, Zorlu ve başka DP ileri gelenleri idama mahkûm edildiler. 16 Eylül 1961’de Polatkan ve Zorlu’nun, 17 Eylülde ise Menderes’in cezaları infaz edildi.
Geçmişi de trajediyle dolu
Toplumun en trajik hafızalarından biri olan Yassıada, ne gariptir ki geçmişinde de trajediyle anılır. Bizans İmparatorluğu döneminde benzer bir işlev gören ada, ağır işkencelerin uygulandığı hapishanesiyle ve yeraltı zindanlarıyla imparatorluk halkının en çok korktuğu adalardan biri olarak tarihe geçer. Görünümünden dolayı Bizanslıların yassı anlamına gelen platy (platea) adını verdikleri adayla ilgili ilk tarihi kayıtlar, 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Fakat yaygın görüş, bu asırdan önce de adanın bilindiği ve imparatorluk tarafından kullanıldığı yönündedir. 4. yüzyılda ilk önemli kişi olan Ermeni Başpatriği 1. Nerses’in adaya mahkum edilmesinden sonra 9. yüzyıla kadar ada ile ilgili herhangi bir kayda rastlanmaz.
Yassıada’daki bilinen ilk yapı, Bizans döneminde inşa edilen ve birkaç yüzyıl boyunca kullanıldığı tahmin edilen Kırk Azizler Kilisesidir. Adanın ortasında yer alan, Bizans döneminde daha çok zindan işlevi gören kilisenin çilehanesi sebebiyle önceleri keşişler tarafından rağbet görür, daha sonra ise adaya gönderilen mahkumlara en şiddetli işkencelerin yapıldığı hapishaneler olarak kullanılmaya başlar.
Bayram değil, seyran değil
İngiltere sefiri Sir Henry Bulwer’ın anlaşılamayan bir sebeple 1858’de Sultan Abdülmecid’den adayı satın alması ve adaya yatırım yapması adanın çehresinin bir anda değişmesine sebep olur. Bulwer, sahilde Bizans Kilisesinin temelleri üzerine Ortaçağ şatolarını andıran bir kale inşa ettirir ve fidanlıklar dikerek adayı yeşillendirir. Elçinin bu çılgın girişimleri, ileride meydana gelebilecek olası bir İngiliz işgaline destek vermek amacıyla adanın bir üs vazifesi görmesi amacıyla hazırlandığı söylentisine sebep olur. Bu duruma adanın sürekli artan bakım masrafları ile pahalı davet ve eğlencelerden kaynaklı mali sıkıntılar da eklenince, ada Mısır Hidivi İsmail Paşa’ya satılır. Bir süre sonra ilgisiz kalan ada, balıkçıların ve define aramaya gelenlerin mesken tuttuğu bir yer haline gelir.
Yassıada’nın tekrar İstanbulluların karşısına çıkması, 1947 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın burada bir eğitim merkezi kurmasıyla olur. Bu merkez 1960 ihtilalinin ardından Demokrat milletvekillerinin yargılamalarının yapıldığı zamana kadar faaliyetini sürdürür. O günden sonra ise Yassıada, Türk tarihinde de Yaslı ada olarak anılır.
***
Zindanlarıyla ünlü ada
Eni 185, boyu en uzun yerde 740 metre civarında olan Yassıada, İstanbul’un Adalar ilçesini oluşturan 9 ada arasında yer alıyor. Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan iki Hayırsızada’dan biri olan adanın arazisi düz, sahilleri genellikle denize dik olarak iniyor. Kuzey tarafındaki küçük limanın olduğu yer Bizans sürgünleridir. Tarihte, Latinler’in ve Ruslar’ın istilalarına uğrayan adanın üzerindeki manastırla İstanbul’un fethinden sonra ilgilenen olmamıştır. Bugün irili ufaklı yaklaşık 20 yapının yer aldığı adada, en çok tanınan yapı, spor salonundan bozma mahkeme. Bu binada darbenin yıldönümlerinde anma törenleri yapılıyor.
Adadaki en ilginç yapılardan biri İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Bulwer’in yaptırdığı gotik tarzdaki şatoyla, adanın ortasındaki malikane. Adayı 1978’e dek elinde tutan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 1993’te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’ne bırakır. Uzaklık sebebiyle fakülte de iki yıl sonra adayı terk eder.
Adanın bozulmadan kalmış en eski yeri, sağlı sollu dizilmiş toplam 12 hücreden oluşan Bizans zindanlarıdır. İçi de tarihi kadar korkunç olan bu zindanların içine küçük bir baca dışında hiçbir noktadan ışık girmez. Tarihin her döneminde birilerini konuk eden bu zindanların en son kurbanı ise 27 Mayıs darbesi esnasında İstanbul Emniyet Müdürü olan Faruk Oktay. Zindanı ilk kez 2009 yılında gördüğünü anlatan Faruk Oktay’ın oğlu Emre Oktay, “İçeri giriyorsunuz, doğru dürüst ayağa kalkamazsınız. Kapı tarafında kalkıyorsunuz, içe doğru gittiğiniz zaman eğilmek durumundasınız. Orada babamı üç gün tutmuşlar. Ben 1 saat duramam” diyerek, o zindanları görmeyenlere bile bir fikir veriyor.
“Bilmiyor gülmeyi sakinlerinin binde biri/ Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada/ Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür;/ Mavi bir gözde elem katrasıdır Yassı ada” ifadeleriyle adanın hüzünlü tarihini özetleyen Faruk Nafız Çamlıbel de bir müddet Yassıada’da tutuklu kalanlardan.
Sevda Dursun, 27.06.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları
Takip et: @sevdadur
Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015
İlk Yayınlandığı yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.