Malezya’da teröre, yolsuzluğa ve adaletsizliğe karşı çıktığı için 10 yıldan fazla hapis yatan Enver İbrahim, önümüzdeki dönemde başbakanlık görevini devralacak. İbrahim, “Bir neden için çabalarsınız. Özgürlüğe, adalete ve insan onuruna inanıyorum. Bunun İslam’ın mesajı olduğuna inanıyorum. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetlerine bakıyorum. Ben tarihte küçücük bir rol oynuyorum ve iyiye giden yolun bazı fedakarlıklar gerektirdiğine inanıyorum” diyor.
2015’ten bu yana hapiste bulunan Malezya muhalefet lideri Enver İbrahim özgürlüğüne kavuşmasının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine hapse girdiği günlerde yaptığı daveti değerlendirerek Türkiye’ye geldi. Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’in ilerleyen dönemlerde görevini devretmesiyle ülkenin başbakanı olmaya hazırlanan Enver İbrahim, şimdilik özgürlüğün tadını çıkarmayı düşünüyor.
Siyasi hayatı boyunca teröre, yolsuzluğa ve adaletsizliğe karşı çıktığı için iftiralarla yönetimden uzaklaştırılarak yaklaşık 10 yıl boyunca hapse mahkum edilen İbrahim, doğru bildiğini savunmaktan vazgeçmedi. Malezya’nın vizyonu olarak da anılan İbrahim, yeni Malezya’nın demokratik, İslam’a ve diğer dinlere saygılı olacağını, yolsuzluk ve gücün kötü kullanımına karşı savaşacağını söylüyor.
1998 yılında İktidar ile büyük şirketler arasındaki menfaat dengelerine savaş açtığınız için hapse atıldınız. 6 yıl sonra aklandınız. Hapishanedeki 6 yıl nasıl geçti?
Allah’a güvenmek zorundasınız. Çok zor ve çetin bir tecrübeydi ancak bu süreçte okuma ve zikir yapma imkanım oldu. Bu yüzden, iyi bir tecrübe olarak değerlendiriyorum.
İşkence gördünüz, iğrenç iftiralarla karşılaştınız fakat çıktığınızda siyasete devam ettiniz. Bu kararı alırken egemen güçlerden korkmadınız mı? Ki sonra yeniden tutuklandınız. Bu nasıl bir motivasyon?
Bir neden için çabalarsınız. Özgürlüğe, adalete ve insan onuruna inanıyorum. Bunun İslam’ın mesajı olduğuna inanıyorum. Bunlar sadece retorik terimler değil. Özgürlük, hürriyet dediğimde bu oldukça İslami bir ifade. Adalet de öyle. Evet, biraz ızdırap çekiyorsunuz. Herkes çekiyor. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetlerine bakıyorum. Ben tarihte küçücük bir rol oynuyorum ve iyiye giden yolun bazı fedakarlıklar gerektirdiğine inanıyorum.
İSLAM BANA REFERANS OLDU
Tüm suçlamalara rağmen halk yanınızda oldu. Bunun sırrı nedir?
Pek çok batılı gözlemcinin beni İslami kökenli olmam nedeniyle eleştirdiğini görürsünüz. Ben ise onlara İslami kökenlerimden dolayı insanların bana güvendiğini söylüyorum. Ben İslam’ın aşırı bir ucunu temsil etmiyorum. Bizim partimizde ve hükümetimizde Müslümanlarla, Hıristiyanlarla, Budistlerle, Sihlerle ve hatta bazen düşmanlarla çalışıyoruz. Elhamdülillah, ailem, öğretmenlerim ve üstadım bana bu yolu gösteriyor ve bana güç veriyorlar. İnsanlar benim her halimi gördü. Suçlamalarla bana geldiklerinde şahit oldular. İnsanlar buna değer veriyor ve bir neden için çabaladığınızın farkındalar. Suçlamalar için ellerinde bir kanıt yoktu ama bir fitne çıkardılar. İnsanlar da kanıt olmadığı için bu fitnenin karşısında durdu.
MAHATHİR’E YENİ BİR ŞANS VERDİM
Mahathir Muhammed ile önceleri bir çekişme içindeyken şimdi bir birlik söz konusu? Bu aşamaya nasıl gelindi?
Cumhurbaşkanı Mahathir, ben hükümete davet edildiğim dönemde başbakandı. Ben Müslüman Gençlik organizasyonundaydım. Çok güçlü bir takım olduk. Beraber çalıştık. 90’larda Malezya ekonomik ve sosyal programları açısından çok iyi bir isme sahipti. Ancak sizin de bildiğiniz gibi siyasette her zaman sabotajlar, komplolar olur. Birliğimiz alt üst oldu ve ben ona karşı savaştım. Çok sert bir savaş verdim. Altı yıl sonra hapisten çıkınca yeniden savaştım ve tekrar üç buçuk yıl hapse düştüm. Ancak Mahathir, 92 yaşına geldiğinde kendi üzerine düşeni yaptığını söyledi. Pek çok açıdan başarılı bir başbakandı. Tabi ki beni azletmek gibi bazı hatalar yaptı. Bu nedenle ben de ona bunları telafi etmesi için şans verdim. Ben hapisteydim, yönetemezdim. Mahathir çok çalıştı. Değişimlere yönelik samimiyetini ve kapasitesini gösterdi. Ona karşı mücadele edenler de dahil bütün arkadaşlarımızı benimsedi ve böylece devam edebildi. Tamam, dedim. İnşallah hayırlı olur. “Sen değişim için elinden geleni yap” dedim. İnşallah vakit geldiğinde ya da o ve ben hazır olduğumuzda görevi ben devralacağım.
MÜSLÜMAN ÜLKELER ÇAMURA BATMIŞ DEĞİL
Müslüman ülkelere baktığımızda yönetim konusunda pek çok sorun görüyoruz. Ancak referans olarak İslam’ı alıyorsak farklı bir yönetim olmalıydı. Nerede yanlış yaptık, yapıyoruz?
Bütün cevapları bildiğimi söyleyemem ancak şunu söyleyebilirim. Müslüman ülkeler çamura batmış ya da şokta değiller. İyi Müslümanlar açısından bir sıkıntı yok ancak iyi liderlere sahip değiliz. Konuşmak için cesaretleri yok. Filistin meselesine bakın. Sesini çıkaranları parmakla sayabilirsiniz. Ülkemin yanındaki Rohingyalar… Ülkeyi nasıl yönettiler? Kaç milyar dolar ülkeden çalındı? Ele almamız gereken konu, yönetim konusu. Geçmişimizde Ömer bin Abdülaziz var. İki yıl üç ayda çok iyi şeyler yapabildi çünkü karakteri öyleydi. Halklar ve liderler arasında karşılıklı güven olmalı. Bu güvenin sağlanabilmesi için de demokratik seçimler yapılmalı. Müslüman ülkelerdeki sorunları düşününce aklıma gelenler bunlar.
ERDOĞAN’IN SAMİMİYETİNDEN KUŞKU DUYMUYORUM
Kendi siyasi hareketiniz ile bizim cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın siyasi hareketini benzer buluyor musunuz?
İnsanlar doğal olarak soruyor. Neden yakınsınız? İlk olarak biz kardeşiz. İkinci olarak ise Erdoğan, Müslüman dünyasındaki sesi en etkin çıkan lider. Cesareti var ve Türkiye gibi önemli bir ülkeyi temsil ediyor. Türkiye büyük bir ülke ve güçlü bir ekonomisi var. Tabi ki mükemmel birisi değil. Dün, kahvaltı yaparken bana “Elimden gelenin en iyisini yapıyorum” dedi. İnsanlar tabi ki eleştirecek ancak ben Erdoğan’ın samimiyetinden asla kuşku duymuyorum. SETA konferansında şu örneği verdim. Hastalığından sonra Erdoğan’ı ziyaret ettiğimde, elhamdülillah iyiydi ve şöyle dedi: “Şimdi, bu birinci sınıf hastane imkanlarını kırsaldaki halkıma nasıl ulaştıracağımı düşünüyorum. Aynı imkanlara nasıl ulaşacaklar?” Ben pek çok kralla, liderle, başkanlarla, başbakanlarla görüştüm. Kaç lider böyle düşünüyor? Ve dürüst. Dediğini de yapıyor. Eğitim hakkında da oldukça tutkulu. Özellikle liberal eğitim. Türkiye’de liberal, başörtüsü takamazsın gibi anlaşılıyor. Liberallikte İslam olmaz deniyor. Bu liberalizm değil. Bu din karşıtlığı. Ben, Hıristiyanlarla, Hindularla ya da Budistlerle beraber çalışıyorum. Eğer herhangi biri Hıristiyanlık üzerine çalışmak istiyorsa çalışsın. Çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olarak böyle şeylere -başörtüsü gibi meselelere- izin vermelisiniz. Tabi ki bunu da beğenmeyenler olacaktır. Ancak Türkiye’yi ABD ya da Avrupa’nın beğenilerine göre yönetemezsiniz. Halk için en iyi olan neyse onu yapmalısınız. Kardeşim Tayyip’i bu yüzden seviyorum. Burası demokratik bir ülke tabi ki eleştiri olacak. Ancak bana Müslüman dünyasında onun cesaretine sahip bir lider söyleyin.
DAVET 2015 YILINDA GELDİ
Seçim öncesinde Türkiye’ye gelmeniz bazı kesimler tarafından eleştiriyle karşılanmış. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
İnsanlar, “Nasıl oluyor da tam da seçim arefesinde Enver, Türkiye’ye gelip Erdoğan’dan övgüyle bahseder?” diyor. Ben şöyle açıklıyorum. Tayyip Erdoğan neredeyse otuz yıldır benim dostum. Yanımda kimse yokken de dostumdu, hapishanedeyken de. İkinci olarak ise ben, yerleşim, gelişmeler ve Suriye gibi konularda görüşmeler yapmak için defalarca Türkiye’ye geldim. Görüşlerim çok önemli ve çok zekice olduğu için söylemiyorum. Ancak Erdoğan’ın farklı görüşleri desteklemeye çalıştığını düşünüyorum. Bu ziyaretimin davetini bile bana 2015 yılında hapse gireli bir ay olmuşken yapmıştı. Beni, eşimi, kızımı ve oğlumu davet etti “Lütfen gelin. Enver bana söz ver. Hapisten çıktığında beni bir kardeşin olarak ziyaret et” dedi. O yüzden buradayım. Seçimlere yakın bir dönem evet. AK Parti’yi desteklemeyen bazı arkadaşlarımın yorumlarını duyuyorum. Benim için “Neden geldiğini biliyoruz” diyorlar. Ben gerçekleri konuşmaya geldim. Ne hissettiğimi konuşmaya geldim. Ara bulmaya gelmedim. Ben gerçekler için konuşuyorum. Hapishanede 10 buçuk yıl geçirmiş birisiyim. İnandığım şeyleri konuşma demeyin bana.
Malezya’nın vizyonu olarak anılan bir lidersiniz. Şu an Malezya için vizyonunuz ne?
Şimdilik ülkeyi yönetme işini Mahathir’e bırakıyorum. Ancak bazı konular üzerinde hemfikiriz. Yeni Malezya demokratik olacak, İslam’a ve diğer dinlere saygılı olacak. Yolsuzluk ve gücün kötü kullanımına karşı savaşacak. Mahathir şu an bunu yapıyor ve ben de onu destekliyorum. Zamanı gelince görevi ben devralacağım ve devam edeceğim.
***
Tolstoy ve Shakespeare okuyacağım
2008 yılında, TIME dergisinin yaptığı dünyadaki en etkili 100 kişi listesinde yer aldınız. Sizce bu listeye hangi özelliğiniz sebebiyle girdiniz?
TIME dergisi, benim demokrasiye inandığımı, İslam’ın sesi olduğumu ve adaletsizliğe karşı sesimi yükseltme cesaretim olduğunu söylemiş. Ancak bu altı üstü TIME’ın editoryal yazısı.
Özgürlüğün tadını çıkartacağım dediniz. Neler yapmayı planlıyorsunuz? İngiliz edebiyatı ve Shakespeare sevdiğiniz biliniyor. Zamanınızı onlara mı ayıracaksınız?
Tarih ve edebiyat çok seviyorum evet. Bana göre Shakespeare bir dahi. Bazı Müslümanlar beni Shakespeare sevdiğim için eleştiriyor. O Müslüman değil, İslam’ı eleştiriyor nasıl seversin diyorlar. Aynı görüşte değilim. Bence o harika bir yazar ve onu okumak bana keyif veriyor. Tolstoy da harika bir yazar. Tolstoy’un ilerleyen zamanlarda Müslüman olduğu söyleniyor. Ben bunu bilemem ancak bence harika bir yazar. Ben sadece bunları değerlendiriyorum.
İstanbul’da gezme şansınız oldu mu?
Bu defa gezemedim. Sadece kişilerle görüşebildim. Fakat daha önce defalarca geldim İstanbul’a. Sanırım tekrar geleceğim dinlenmek için. Otelimde boğaz manzarası. Dünyada görebileceğiniz en güzel manzaralardan. Bunun için çok şanslıyım. Ancak önemli olan insanlar. 24 Haziran’dan sonra daha pozitif gelişmelerde burada olmayı dört gözle bekliyoruz.
***
ABD dış politikası dünya için endişe verici
Trump’ın dünya siyasetine olan etkilerini nasıl görüyorsunuz?
Trump, Müslüman dünyası için tam bir trajedi. Müslümanları, Filistinlileri umursamıyor. Anladığım kadarıyla İsrail’e ve Yahudilere sempatik görünmek onun için yeterli. Uluslararası kararları umursamıyor. İnsan hakları ve mülteci konularıyla ilgilenmiyor. Ancak diğer liderler için Trump ile ilişkide olmak önemli. Savaşa gidelim demiyorum ama bazı şeylerin iyiye doğru evrilmesi için onunla bir bağlantı içinde olmalıyız. Fakat burada Trump’tan daha önemli bir şey de var. O da kendi ülkelerimizi nasıl yönettiğimiz. Artık ABD’ye ya da ABD halkının iyi niyetine bağlı yaşayamayız. Clinton, Bush ve Obama benim salıverilmem için seslerini yükselttiler evet. Bunun için müteşekkirim ancak ABD’nin şu anki dış politikası bütün dünya için endişe verici.
Emeti Saruhan, 28.06.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Hayatın Sıcak Yüzü,
Emeti Saruhan Yazıları
Takip et: @emeti
Sonsuz Ark'ın Notu: Emeti Saruhan Hanımefendi'ye çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 06.07.2017
İlk yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.