Sonsuz Ark'ın Notu:
Aşağıda çevirisini yayınladığımız analiz ABD'nin 'patron' Türkiye ve PKK'nın düşman iki 'müşteri' olarak birbirine denkmiş gibi anlatıldığı bir perspektifin ürünüdür. PKK-SDG açıkça bir terör örgütü olduğu halde PKK-SDG ile birlikte çalışmaktan çekinmeyen ABD'nin, IŞİD_DAEŞ'ten artık bir iz kalmadığı için Suriye'de kalma nedeni belirsizdir ve yazar ABD'nin daha geniş bir 'Suriye Planı'ndan bahsetmektedir. Net bir şekilde görülmektedir ki; ABD Kuzey Doğu Suriye'de askeri üslerini güçlendirmekte ve kargo uçaklarıyla silah indirmeye devam etmektedir, hedefinde IŞİD yoktur, geçici aldatmacalarla teskin edilmek istenen Türkiye, ABD desteğinde PKK tarafından terörle tehdit edilmek için kıskaca alınnaktadır. Türkiye'nin Kandil operasyonları ABD'ye rağmen yapılmaktadır. Bu anlamda Türkiye kararlılıkla sonuç almaya odaklanmaktan vazgeçmemelidir.
Seçkin Deniz, 01.07.2018
The Roadmap to Nowhere: Manbij, Turkey, and America’s Dilemma in Syria
Bölgede IŞİD ile olan savaştan önce Türkiye ve ABD'deki çok az kişi, Menbic ismini duymuştur. Küçüklüğüne ve savaş öncesi bilinmezliğine rağmen, savaş ile birlikte Menbic iki Nato ülkesi arasında kilit bir nokta haline gelmiştir.
Aylarca süren dolaylı tehditlerden sonra, Haziran ayında ABD ve Türkiye Menbic'te izlenecek yol haritası konusunda mutabakata vardılar.
Bu küçük Suriye şehri üzerinden devam eden anlaşmazlık, aslında daha büyük bir sorunun da göstergesidir.
Amerika, Menbic'te konuşlu IŞİD'e karşı savaşan ve Kürt çoğunluklu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile işbirliği yaparken, tarihsel bağları olan Türkiye ile de bağlarını güçlü tutmak istiyor.
Amerika, kendisi tarafından dizayn edilen PKK ile olan bağlantısından, SDG'yi de müttefik olarak adlandırmadan kararlı bir şekilde uzak durdu. Bunun sebepleri; PKK'nın 1984 yılında Türkiye'de bir savaş başlatması, Türkiye'nin SDG'yi bir güvenlik sorunu olarak görmesi ve Menbic'te varlıklarına itiraz edip, ABD'yi SDG ile işbirliği yaptığı için şiddetle eleştirmesidir.
Menbic Anlaşmasının metni henüz açıklanmasa da, iki ana bileşenden oluştuğu aşikardır. Birinci anlaşma; ABD ve Türk ordularının müşterek yürüteceği, "Bağımsız ve koordineli devriyeler". İkinci ve çok daha zor olanı ise, şu an SDG'deki Arap Konseyine bağlı olan yerel yönetim sistemini değiştirme çabaları.
Müşterek devriyeler Menbic'teki güvenlik konusunda Türk ordusuna doğrudan bir görev veriyor. Süreç boyunca, devriyeler standardize edildikten sonra Türkiye, şehirde kendi istediği gruplar tarafından yönetimi sağlamayı amaçlıyor.
Ankara'nın hedefi, kuzey Halep'te etkin olan ve Türkiye'de eğitilen devletten bağımsız güçlerin lehine SDG'yi zayıflatmaktır. Bu hedef Türkiye'nin perspektifinden oldukça mantıklı görünse de, IŞİD'den temizlenmiş bir şehir üzerinden yeni bir iç çatışma ihtimalini de ortaya çıkarmaktadır.
Menbic yol haritası aldatıcı bir şekilde basit görünüyor. Müşterek devriyeler fikri aslında işin en kolay kısmı. Ama bununla birlikte Türkiye, ABD ve SDG'nin Suriye için birbirinden çok farklı çıkarları söz konusu. Elbette ki üç taraf da kendi çıkarlarını güvence altına almak için çok farklı yaklaşımlar sergileyecekler.
ABD, IŞİD ile olan kara savaşında mücadeleyi, SDG'nin amaçlarına ortak olarak devam ettiriyor. Türkiye'yi yatıştırmaya çalışırken, aynı zamanda Menbic'i ülke ile olan ilişkilerini yeniden düzenlemek için bir manivela olarak kullanmayı amaçlıyor.
Buna karşılık Türkiye de önce Menbic'de, daha sonra Suriye'de Kürt kontrolü altında olan diğer bölgelerde SDG'nin etkisini azaltmak istiyor.
ABD, kendi çıkarları için birbirine düşman iki tarafın ilişkilerini yönetme sorumluluğunu almış durumda.
Bu klasik bir "patron-müşteri sorunu" aslında.
ABD'nin kendinden daha güçsüz ülkelerin ilişkilerini yönetme becerisi "patron için çok önemli iki müşteri" söz konusu olunca zayıflıyor. Bu durumda şu soruyu sormak gerek;
"Amerika Menbic'teki ve Suriye'deki çıkarlarının neler olduğunun gerçekten farkında mı?"
Trump'ın da bir seferinde belirttiği gibi (SDG lehine) Amerikan birliklerinin bölgeden çekilip, düzeni tekrar kurma görevini lokal güçlere bırakma fikri gibi, ABD ve SDG arasındaki fikir ayrışmaları kuzeydoğu Suriye'deki stabiliteyi baltalayabilir.
Bunun yanında ABD, Türkiye ile olan samimi ilişkilerini de devam ettirmek istiyor.
Ankara da Menbic konusunda bir fikir birliğine varma ve ikili ilişkilerde tansiyonu düşürme istekleri konusunda bir sinyal verdi. Kaldı ki Trump, ABD'yi bölgeden çıkmaya zorlarken, yokluğunda Türkiye ve SDG arasında olabilecek bir çatışmanın IŞİD'in işine yarayabileceği ihtimalini düşünmek zorunda.
Ayrıca gerek Türkiye, gerekse SDG, yol haritasındaki gri bölgeleri ABD'nin çıkarlarını düşünmeden kendi lehleri doğrultusunda kullanacaklardır.
ABD ilk önce Suriye konusundaki manivela gücü yetersizliğini kabullenip, daha sonra Suriye'deki çıkarlarını tanımlamalı, Başkanın istekleri ile aynı eksene getirmeli, en son da NATO müttefikinin endişelerini azaltma anlaşması yapma eğiliminden çok siyasi hedeflerini ön plana alan bir anlaşma üzerinde durmalıdır.
Yol Haritasında Ne Var?
Menbic'teki şu anki istikrar, durumun karmaşıklığını ve SDG'nin içinde bulunduğu zor durumu maskelemektedir. Menbic'teki Kürtleri yerinden edebilecek bir Türk saldırısını önlemek için 2017 yılında SDG, Esad rejimi ile bir anlaşma yaptı. Şehrin kuzeyine de ABD ve Fransa güçlerini yerleştirip herhangi bir Türk saldırısını önlemek için caydırıcı devriyeleri alana soktu.
Türkiye'nin Sayur Çayı kuzeyinde bir üssü var ve şehrin batı kısmı kontrolü altında. Türkiye'ye bağlı muhalif güçler de zaman zaman birliklerin ileri hattındaki ABD birliklerine ateş açmakta.
ABD, SDG ile açık uçlu bir işbirliğinde Türk birliklerine bir askeri müdahale fırsatı vereceği ve böyle bir durumda iki NATO ülkesi arasında de facto bir çatışmanın yolunun açılabileceği uyarısında bulunuyor.
Bunun paralelinde Türkiye Rusya ile yakın durarak Ankara'nın farklı seçenekleri olduğu sinyali vererek durumdan hoşnutsuzluğunu hissettirdi. Uç bir örnek olarak, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Menbic'teki ABD askerlerini vurabileceği tehdidinde bulundu. Bu tehdit etkili de oldu.
ABD'li yetkililer tansiyonu düşürmek ve arayı bulabilmek için Ankara'ya gitme mecburiyeti hissettiler.
Sonuçta ortaya bir yol haritası ve SDG'yi uzlaşmaya iten bir ABD yönetimi ortaya çıktı.
Anlaşma tamamen uygulandığı taktirde Türkiye ile olan tansiyon düşebilir. Ama bununla birlikte SDG'nin farklı ittifaklar aramasına da sebep olabilir.
Yol haritasının bir parçası olarak, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ile bir modus vivendi (geçici anlaşma) sağlaması gerektiğini kabul etti. Ankara'ya da uygulama şartlarına dayalı olarak bir anlaşmaya ihtiyaç olduğunu kabul ettirdi.
Uygulamada, bu yol haritası katı bir zaman çizelgesine gerek duymuyor. Gerek duyulan bir sonraki aşamaya geçildiğinde, bir öncekinde bunu sağlanmış olduğu teminatıdır. Ayrıca her yan yönetmek ve ortak kuvvet davranışını hesap kabul etti anlamına gelir. Aynı zamanda bu, her iki tarafın kendi ortak gücünü yönetmeyi ve hesaba katmayı kabul ettiği anlamına gelir.
ABD ve Türk güçleri ortak devriye girişimine bulunmadan önce, Türkiye müttefiki Arap milisleri, Amerikan devriyelerine ateş etmeyi durdurmak zorundadır. Aynı şekilde devriyelerin başlamasından sonra ABD de, SDG'nin Türk ordusu veya müttefiki milislere ateş etmemesini sağlamak zorundadır. En azından bu, Suriye'de konuşlandırılan az sayıdaki ABD muharebe birliklerinin koruma meselesi vurgusunu da yapabilir.
Türkiye ve ABD, yol haritasının uygulanması ile ilgili beklentilerini bir türlü birbirine uyduramadı. Ankara, anlaşmayı belirli bir programa sahip olarak çerçevelendirirken, ABD uygulamanın koşullara dayalı ve açık uçlu olmasında, aynı zamanda yerel yönetimde radikal değişikliklere neden olmaması konusunda da ısrarcı. Ankara, yerel yönetim düzenlemelerini değiştirmek için ABD-Türkiye ortak eylemindeki “Menbic modelinin” Suriye'de Kürt kontrolündeki başka yerlerde uygulamak isterken, ABD anlaşmaya bölgesel olarak tutma eğiliminde.
Patron-Müşteri Sorunu: Ayrılan Çıkarlar, Zayıflayan Manivela
Amerika’nın iki müşterisi, patronları üzerinden bir “ters manivela” elde etti. SDG, ABD üzerinden bir kaldıraç tutuyor, çünkü IŞİD topraklarının alınması ve tutulması kritik önem taşıyor. Buna karşın Ankara da, Amerikan imtiyazlarını zorlamak için Rusya gibi Amerika rakibi bir ülke ile ilişkileri derinleştirme tehdidinde bulunabilir. Türk hükümeti, bir kez daha, düşmanca söylemlere sarılıp Washington'u ikili ilişkileri koparmayı düşünmeye zorlayabilir.
Suriye Demokratik Güçleri burada bir ikilemle karşı karşıya. ABD'nin bu çatışan ittifakları yönetme konusundaki tartışmada yer alması için Suriye Kürtlerinin tek etkin noktası, IŞİD ile olan mücadeledeki rolleri. İslam Devleti tehdidinin sona ermesiyle birlikte, SDG, ABD'nin güvenlik çıkarları için daha az etkili hale geliyor ve bu yüzden Washington'daki bölge ile ilgili politika tartışmalarda etkisi azalabilir.
Menbic yol haritası SDG'nin güvenlik kaygılarıyla çelişiyor ve grubu Suriye'nin kuzeydoğusundaki emellerinden uzaklaştırıyor. SDG, IŞİD'e karşı edindiği askeri kazanımlarını, güvenlik ve siyasi meseleler üzerinde yerel yönetim kontrolüne sahip olduğu bir öz-yönetim şekli haline getirmeye kararlı. Türkiye elbette buna karşı çıkıyor, bu yüzden Menbic'te verilecek bir taviz Kürtlerin planlarını altüst edebilir.
Kürtler, Türkiye gibi üstün bir rakibin dış saldırısına karşı olan savunmasızlıklarının ve Amerikan'ın bu rakiple ortak bir nokta bulma arayışının da farkındalar. Bu nedenle uzun vadeli güvenlik çıkarlarını korumaya çalışmak için rejimle bir ittifak arayışı beklenebilir. Haziran ayı başlarında, grubun siyasi kanadı olan Suriye Demokratik Konseyi eş başkanı İlham Ahmed rejime “şartsız görüşme” önerisi getirdi. İki taraf da diyaloğu sürdürdüler. Ancak Suriye'nin kuzeydoğusunda Kürtlerin iktidar talepleri, Esad’ın kontrolü tekrar ele alma arzusuyla nasıl örtüşeceği konusundaki çelişkiler devam ediyor.
Bu görüşmelerde doğrudan Amerikan rolünün olmaması halinde SDG, Suriye'nin kuzeydoğusundaki ABD kuvvetlerinin veya genel olarak ABD'nin siyasi varlığını etkileyen Şam ile bir anlaşmaya varabilir. Gerçekten de böyle bir anlaşma, saldırılara karşı savunmasızlıklarına ve Washington’da azalan ihtiyaçlarına bakarak mantıklı olabilir.
Stratejisi Olmayan Taktikler
Menbic’in yerel yönetim bileşenleri, nihayetinde ABD için küçük bir endişe. Ancak, dengeleme arayışı Amerika'nın Suriye'deki gelecekteki rolü hakkında daha geniş sorulara yol açmakta ve iç savaş siyaseti yönetiminin ne kadar karmaşık olduğunu vurgulamaktadır.
ABD, Türkiye ve SDG'nin, güçsüz manivelaya rağmen, bu birbirine düşman aktörlerin Amerika'nın hedefleri ile çelişen politikalar izleyebileceklerini de unutmamalıdır. SDG'nin çatışmalar sona erdikten sonra rejimle bir miktar özerklik konusunda anlaşması bekleniyor. Türkiye bu sonuca büyük olasılıkla karşı çıkacak ve çatışmanın diğer tarafları ile - mesela Rusya - ile kuzeydoğudaki Kürt yönetiminin güçlenmesini önlemeye ve engellemeye çalışacaktır.
Bu kurnazlıklar, Suriye'deki Amerikan kuvvetleri için son derece rahatsız edici olabilir ve Suriye Kürtleri ile bir uzlaşma olmaksızın ABD'deki askeri güçleri süresiz olarak tehdit edebilir. Bu, daha büyük bir sorun ortaya çıkarır: Yol haritası, Suriye için daha geniş bir Amerikan planından bağımsız olarak müzakere edildi. Özellikle ABD'li politikacılar, Trump’ın ABD’nin askeri güçlerini Suriye rejimi ile müzakereye devam etmeyi reddetmesi yönündeki niyetini henüz açıklamadı. Böylelikle, ABD, bir antlaşma müttefiki olan Türkiye'yi yatıştırabilir, aynı zamanda SDG'yle çok taraflı bu iç savaşta bir antlaşmayı müttefiki olarak çalışabilir.
Böyle bir politikanın yokluğunda, Menbic yol haritası, Ankara'nın çatışmayı ortadan kaldırmak için daha geniş bir Amerikan çabasını onaylayacağına dair somut taahhütlerde bulunmadan, Türkiye ile ilişki kuracak bir mekanizma olarak hizmet ediyor gibi görünüyor. Bir noktada, ABD iki müttefikinin çıkarlarıyla doğrudan boğuşmak zorunda kalacak ve IŞİD'e karşı kazanımlar elde etmeye odaklanıldığından emin olmak zorunda. Suriye Kürtleri ve Türk kuvvetleri çatışırsa, IŞİD fayda sağlar. Ama yol haritası bunu görmezden geliyor ve bunun yerine Kürt beklentileri yönetirken, aynı zamanda Türkiye'den uzaklaşıyor.
Bu nedenle, ABD'nin kendi çıkarlarını tanımlaması ve Menbic yol haritasını bu çıkarları destekleyen açık bir yaklaşımla bütünleştirmesi gerekiyor. Bu ilgi odaklı yaklaşımın, Trump’ın Suriye'deki Amerikan güçlerini geri çekme niyetiyle de eşleşmeli. ABD, Suriye'de dar bir şekilde tanımlanmış bir terörle mücadele konusuyla savaşa gitti. SDG bu çabaların ayrılmaz bir parçası ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki öngörülemeyen gelecek için hâkim olan devlet dışı güç olarak kalacaklar. Suriye'nin en güçlü komşusu olan Türkiye de, SDG'yi bertaraf etmek için meşru bir menfaate sahip.
Yol haritası, bu temel sorunu ele almamaktadır ve bu nedenle, her bir ABD müşterisinin kolaylıkla doğrudan çatışmaya dönüşebilecek kendi acil güvenlik çıkarlarını güvenceye almak için adımlar atması büyük tehlike yaratmaktadır. ABD için, bu tür bir çatışma, IŞİD'e karşı kazanılan kazanımları riske atmaktadır ve genel olarak, ABD ordusunun NATO müttefiğine karşı eğitilmesinde yardımcı olduğu bir devlet dışı aktör risk yaratabilir.
Bu mayın tarlasında gezinmek için Washington, Suriye'de azami hedeflere ulaşamayacağını ve bunun yerine isteğinin pragmatik olduğunu kabul etmeli ve bu hedeflere ulaşılıp ulaşılamayacağını gerçekçi bir şekilde değerlendirmelidir.
Örneğin Amerika, askerlerin geri çekilmesini ciddi bir şekilde planlamalı ve sonra IŞİD tehdidine karşın farklı aktörlerle anlaşmaya varmalıdır. Bunu yapmak için Birleşik Devletler, Rusya ile Suriye'nin geleceği hakkında ve SDG'nin bu geleceğe nasıl uyduğu konusunda ortak bir anlayışa sahip olması gerektiğini kabul etmek zorundadır. Bunu yaparak, Washington, Suriye'deki iki müttefikinin sert taleplerini yerine getirmek için, bir diğerinin (SDG) pahasına bir diğerinin (Türkiye) talebine cevap vermelidir.
Böyle bir yaklaşım, Amerikan güçsüzlüğünü sembolize etmeyecektir, fakat bunun yerine, şimdi karşı karşıya olduğu patron-müşteri sorununu daha iyi yönetebilmek için Washington'u daha iyi konumlandıracaktır. Daha sağlam bir yaklaşımın eksikliğinde ABD, yokluğunda çıkarlarını hiçe sayan iki ters görüşlü müttefikle yüz yüze kalacaktır.
Aaron Stein, 29.06.2018, War On The Rocks
(Aaron Stein, Atlantik Konseyi'nin Orta Doğu Rafik Hariri Merkezi'nde kıdemli bir çalışandır).
Nehir Nil, 01.07.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Çevirmen Yazar, Çeviri, Çevirilerdeki Sesler
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.