"İtiraz edilmemiş düşüncelere itiraz ederek ve bazen 'şey'i terk ederek bazen de 'şey'e yaklaşarak, ama onu gözden kaçırmayarak, ama çılgın akışa kapılmayarak, ama seçerek, ama dikkat ederek, gerçeği ya da yaşananı tanımlanmış olanın dışına çıkarak irdeleyerek yazan bir eski çağ 'Söz-Düşünce Nakkâşı' gibi düşünüyor, yazıyor ve konuşuyor Selahattin Yusuf; iyi de yapıyor."
Homeros'un
İlyada'sı, Odysseia'sı bakışlarımızı insanın şehvetine, kinine, savaştaki
cesaretine, kibrine, putlarına saygısına ve putları arasındaki seçimine ve
bazen de panteonlarda sunulacak kurbanlara gösterilen özendeki geleneksel
inceliğe, misafirperverliğe, kahramanlığa ve en çok da ölüme ve öldürmeye
odaklar. Niccolò Machiavelli ise, Homeros'tan fırsatçılığı, kurnazlığı ve
çoğunlukla temel felsefesini aldığı Dante Alighieri'nin İlahi Komedya'sından
(1308) kötülük sanatını olduğu gibi kopyalarak Prens'te (1513) yeniden inşa eder.
Thomas
More'un Ütopyası (1516) ise vahşet, iç savaş, idamlar, mezhep savaşları, kral
ve kuralları arasında bunalan bir çukurun kurtarıcı hikayesi gibi hayal etmekle
doğrular insanı, kendilerinde olmayanı hayal etme biçemine itekler... William Shakespeare (1590 ve sonrası), Homeros'taki
'çıplak' insana ve duygularına karşıt olarak konumlar eserlerini, psikolojik
alanda çalışır ve vesveselerle gerçek arasında savurur okurunu, izlerini...
Shakespeare'da Homeros'u, Dante'yi Machiavelli'yi ve Thomas More'u rahatlıkla
izleyebilirsiniz... Bu bütüncül şematik akış Batı'nın bütün dinî-siyasî-edebî-felsefî
eserlerinin ve sanatının altyapısında herhangi bir itirazla karşılaşmadan yürür
gider. Yirmibirinci yüzyılda bile bu kuşatıcı biçemden kurtulmuş değildir
Batılı insan; çünkü hayatı böyle algılamak üzere eğitilmiştir, eğer böyle
değilse aforoz edilecektir toplumdan.
Batı'nın
itirazcıları da bu temele karşı pozisyon alarak aynı hastalıklı sistemin
dengede süregitmesine hizmet etmişlerdir. Bu bugüne taşınan tipik batı medeniyeti
kurgusunun neden iflas ettiğini de öğretir bize... Kötülük yenilmemiştir,
aksine zafer kazanmıştır ve Batılı insan ve Batı'ya inanan insan 'iyiliği' yitirmiştir. Çünkü bütün hikayeler 'kötü' üzerinden yola çıkar ve 'iyi'yi vaat
ederler, ama artık vaat edecekleri bir iyilik tanımına sahip değildir
Homeros'un çocukları... Şimdi hepsi binlerce yıl sonra bugün Homeros
gibidirler; bakışlarımızı insanın şehvetine, kinine, savaştaki cesaretine,
kibrine, putlarına saygısına ve putları arasındaki seçimine ve bazen de panteonlarda
sunulacak kurbanlara gösterilen özendeki geleneksel inceliğe,
misafirperverliğe, kahramanlığa ve en çok da ölüme ve öldürmeye odaklamaktalar.
Peki
ya Doğu, Doğulu İnsan?
Homeros
Batı için bir Doğulu olduğuna göre, Batı'nın ana kaynaklarından biri olarak
nasıl ayrışabilir Doğu'dan? İnsan'ın Doğu'dan ya da Batı'dan gelmediğini,
Hak'tan ya da Batıl'dan geldiğini kim öğretir bize? Doğu da Batı da Allah'ındır
oysa; o halde Batıl İnsan Homeros'un çocuğudur demeliyiz ve kaybetmiştir
kötülüğe... Rus edebiyatından kaç isim kurtulabilmiştir Homeros'tan, Dante'den?
Yahut Dante hangi Sufizm kaynaklarından çalmıştır cehennem tasvirlerini? Sufizm
nerede kopmaktadır Doğu'dan, yahut Antik Mısır'dan, Mezopotamya'dan, Antik Hind
ve Çin'den? Kötülüğe kaybetmeselerdi hepsi, bugün nasıl bitirmiş olacaklardı
söyleyecekleri sözü?
Doğu'nun
ve Batı'nın bitmiş sözünde duruyoruz hep beraber, yani Batıl olanın tam
karşısında çaresiz insanlık... Edebiyat, felsefe bunun için bitmiştir
gerçekte... Yirmi birinci yüzyılın edebiyatçıları, felsefecileri, şairleri
kötülüğün yerine geçtiler, kötülüğü kendi yerlerine geçirdiler çoğunlukla;
nihayetinde bilerek ya da bilmeyerek kötülüğe
engel ol(a)madılar... Çoğu kötülük ve iyilik arasındaki ayrımı fark edemedikleri
için delirdi, hemen hepsi toplumlarına yabancılaştılar.
Biz
Doğu'nun ve Batı'nın birleştiği köprüde kafası karışık olanlar olarak doğduk,
ancak öyle ölmeye mecbur değiliz. Söz'ün birbirine ilmiklenmiş saygın
düşünceleri temsil etmesi gerektiğini yeniden düşünebiliriz; Söz'ün iyiliksiz
bir anlam taşımayacağını, hiçbir hayali üretmeyeceğini yeniden konuşabilir ve yazabiliriz.
Selahattin
Yusuf'un klasik, popüler sözdizim sanat çağı olarak değerlendirilebilecek o ölü
çağda, yirminci yüzyılda, edebiyatın ve felsefenin inleyerek öldüğü bir çağda
dünyaya gelmiş olması bir rastlantı değil elbette, ancak itirazlarını inşa
edebileceği bir okuma çağı olarak da belki de tarihin son çağında dünyaya
gelmiş olması onun adına iyi olmuş denebilir; çünkü bundan sonra insanlığın
yaşayacağı çağlar Homeros zamanındaki gibi 'yaşama çağı' olacaklar... İnsanların çoğu yaşayarak öğrenecekler okuyarak değil, tepkiler alarak itiraz edecekler, düşünerek
değil, çünkü her şey insanın kafasının içinde olup bitecek daha çok, her şey daha fazla birebir
gerçekleşecek... O da buna dair uyaracak...
İtiraz
edilmemiş düşüncelere itiraz ederek ve bazen 'şey'i terk ederek bazen de 'şey'e
yaklaşarak, ama onu gözden kaçırmayarak, ama çılgın akışa kapılmayarak, ama
seçerek, ama dikkat ederek, gerçeği ya da yaşananı tanımlanmış olanın dışına
çıkarak irdeleyerek yazan bir eski çağ 'Söz-Düşünce Nakkâşı' gibi düşünüyor, yazıyor
ve konuşuyor Selahattin Yusuf; iyi de yapıyor.
Selahattin
Yusuf'la 2006 yılında sosyal medyanın ilk yazar takımının topluca toplaştığı
ilk yerlerden biri olan cemaatcom adlı sitede yazmaya başladığımda karşılaştık.
Ve sonra o medya alanı sosyal medya olarak Facebook ve Twitter'a ve sonra da
Sonsuz Ark'a taşındı.
Selahattin
Yusuf'a yazılarını Sonsuz Ark'ta yayınlamayı düşündüğümü söylediğimde, sağolsun
nezaketle karşılamıştı beni.. Sonsuz Ark'ta yayınlamak üzere kısa bir özgeçmiş
istediğimde de gönderdiği metin şuydu:
Selahattin Yusuf, Yazar, "1974 yılında Trabzon'da doğdu. 1997
yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.
Fakültede felsefe ve edebiyat yazıları yazmaya başladı. 1996 yılından itibaren
Yeni Şafak, Ülke dergisi, Star Gazetesi, Aktüel dergisi gibi süreli yayınlarda
yazdı. Hikaye, roman, deneme ve inceleme dallarında toplam 7 (+1 Masumiyet'in
Son Günleri) kitabı bulunuyor. Televizyon yorumculuğu yapıyor ve edebiyatla
ilgili çalışmalarına devam ediyor. Kişisel blog yazıları
http://www.selahattinyusuf.com adresinden takip edilebilir."
Selahattin Yusuf'un 'eski' yazılarını yayınlarken gülümsüyorum;
işlek bir zekanın itirazlarını, ironik
dokunuşlarını, sıçramalarını ve bazen de yazılarındaki hedeflerini 'tokatlama'
biçimini gördüğümde, insana ve iyiliğe dair, kötülüğe ve şeytana karşı bir ses
duyuyor oluyorum. Umuyorum ki bu ses kendi müziğini terk etmeden yaşayacak.
Sonsuz Ark'ın bu toprakların ruhunu, bu toprakları ve bu
toprakların insanlarını inceleyerek, anlamayı, anlatmayı ve insana, siyasete, tarihe, edebiyata, sanata bakmayı ve bu bakışı
geliştirmeyi hedefleyen manifestosuyla yolları kesişen Selahattin Yusuf, 48. konuk yazarımız olarak "Yolda" etiket adı verdiğim yazılarından 15 Nisan 2016 Cuma günü SA2756/KY48-SY1: Zorunlu Olmayan, Aslında Çok da Gerekmeyen Bir Açıklama başlıklı ilk yazısından bu yana bir düşünür, bir edebiyatçı, bir yazar, bir eş, baba, evlat, insan ve vatandaş olarak gören, uzmanlığını, medyayı ve sosyal medyayı
ülkesi yararına kullanan, dikkatli, meraklı, araştırmayı seven, kişileri,
olayları ve olguları değerlendirirken kendi özgün yorumları ve yazılarıyla fark
üreten, Türkiye'nin ve dünyanın genel gündemini ve gündemdeki
değişiklikleri derinlikli ve kapsamlı bir şekilde takip ederek öne çıkan
olaylara, olgulara ve kişilere dair olanı özünden yakalayarak özel değerlendirmeleri
ile somutlaştıran, soruşturan ve bizlerle paylaşan duygusal ve düşünür dikkati
yüksek bir akla sahip olarak 60 yazısı ile Sonsuz Ark’a katkıda bulundu;
kendisine ve fedakarlıklarına müteşekkiriz, onu yetiştiren anne-babasına, onu
öylece koruyan, destekleyen eşine, çocuğuna ve ailesine bu babda teşekkür
etmek istiyorum.
Sonsuz Ark çıktığı sonsuza doğru yolculuğunda kişiliğine, kimliğine ve mesleğine olan saygısı net olan dostlarla yürümeye devam edecek.
Bu vesile ile Selahattin Yusuf Beyefendi ve ailesine sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir hayat diliyoruz.
Seçkin Deniz, 03.07.2018, Sonsuz Ark, Eleştiri, Teşekkür
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.