"Türkiye 24 Haziran seçimleri dahil, her aşamada 'düşman' taraf olarak Masonik gücün kontrolündeki sömürgeci, kan emici, katil Vahşi Batı ve işbirlikçileri ile mücadele etti ve kazandı."
Türkiye,
Yeni Türkiye'ye dönüşüm aşamalarının sonuncusunu tamamlayarak 24 Haziran 2018
seçimlerinde 2002 yılından bu yana Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde sürdürdüğü
bağımsızlık mücadelesini kazandı ve dört yüz yıllık masonik aklın ya da en
yakın ve somut güç olarak yetmiş yıllık ABD-NATO tasarımının ürünü olan hastalıklı, her türlü kışkırtmaya
açık çift başlı hükümet sisteminden Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişi Erdoğan'ı %52.6 ile seçerek onayladı.
Bu
tarihe geçecek olan en belirgin sonuçtur ve doğal olarak bu sonucun tarihî
değeri Batılı hegemonya sahiplerinin düştükleri çelişkili ve trajikomik duygu
durumunun uluslararası basına yansıyan fotoğrafı ile anlaşılabilir netliktedir.
Çünkü Türkiye 24 Haziran seçimleri dahil, her aşamada 'düşman' taraf olarak Masonik gücün kontrolündeki
sömürgeci, kan emici, katil Vahşi Batı ve işbirlikçileri ile mücadele etti ve
kazandı.
Yeni
Türkiye'nin tasarımcısı Türkiye'de Ak Parti genel başkanı Erdoğan'ı ve onun
2016 Ocak sonrası en büyük destekçisi MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'yi
destekleyen halkın bizzat kendisidir. Bu büyük tarihi değişim, geçmiş dört
yüzyıllık idari hastalıkları bütünüyle çöpe atarak başlangıç yapmayı
gerektirmektedir. Bu değişimin hiçbir bileşeni herhangi bir illegal gücün
müdahalesi olmadan gerçekleşmek zorundadır.
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz 2016 FETÖ-NATO-ABD-AB askeri
darbesinden iki ay önce 11 Mayıs 2016'da Ankara'da ,Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği (TOBB) Genel Kurulu'nda, yaptığı konuşmada, "Anayasa'yı
değiştirelim; ne için? 'Başkanlık sistemini getireceğiz'. Bir kişi konuşacak,
Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hakim ona göre karar verecek. Bir kişi
konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık
sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz." şeklinde gerçeği çarpıtarak kana vurgu
yapması ve ardından darbeye karşı çıkan 250 insanın şehit olmasına 2200'e yakın
insanın da yaralanmasına neden olan darbenin gerçekleşmesi açık bir mücadelenin
dış destekli yerel taraflarına işaret etmekteydi.
Ki 24 Haziran sonrasında
partisinin yaşadığı ağır oy kaybına rağmen tabanından gelen istifa çağrılarıni 26 Haziran'da parti genel merkezindeki basın toplantısında "İstifa edecek misiniz?" sorusuna, CHP'nin %22 oyuna karşılık %30 oy alan Muharrem İnce'yi kastederek "Koltuk sevdası olanların bu partide yeri yoktur. Kendisine yol arayan kişilerin bu partide işi yoktur" diyerek reddeden ve 'tek adam' olarak, seçim
başarısızlığı nedeniyle kendisini eleştiren CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol'u ihraç edilmek üzere disiplin kuruluna
sevk eden, terör
örgütü PKK'nın siyasi kanadı olarak çalışan HDP'nin barajı aşması için CHP'li
seçmenin özgür iradesi üzerinde kurduğu baskı, demokrasi ve özgür irade karşıtı
bir genel başkan olarak, Başkanlık sistemini eleştiremeyeceğinin açık
göstergesiydi..
Kılıçdaroğlu'nun
darbe sonrası FETÖ üyesi zanlılara yönelik destek açıklamaları, darbeye
'kontrollü darbe' diyerek somut olguyu çarpıtması, darbecilere adalet iddiası ile yürümesi , darbe sonrası FETÖ-PKK-DAEŞ'le mücadele için uygulamaya konan OHAL'in kaldırılması için HDP ile 81 ilde ortak eylem yapması ve nihayetinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişin
oylandığı 16 Nisan referandumunda 'Hayır' kampanyalarını organize etmesi, 24 Haziran
sürecinde, sistem değişikliğine karşı çıkan Batılı destekçilerin
yönlendirmesiyle 'Hayır'cı oyları Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı
altında Erdoğan'ın karşısına dikme planını CHP milletvekili Muharrem İnce'nin
' Gül aday olursa Erdoğan'a oy veririm' çıkışıyla rafa kaldırmak zorunda kalması ve ortak aday
çıkaramayan SP-CHP-İP-HDP'nin TBMM'de meclis çoğunluğunu elde etmek amacıyla
seçmen oylarını taksim etme girişimleri, 24 Haziran gecesi, Erdoğan önde olmasına
rağmen CHP'li seçmenin 'hile' iddiaları ile kışkırtılması sürecinde sokak
eylemlerine hazırlık yapması, gecenin ilerleyen saatlerinde CHP'nin
Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin bir gazeteciye 'Adam kazandı' şeklinde
gönderdiği mesajla yenilgiyi kabullenmesine ve CHP seçmeninin sokaklardan
çekilmesine neden olmasına öfkelenmesi ve 25 Haziran günü seçim sonuçlarını
hazmedemeyerek kazanan Erdoğan'ı tebrik etmeyeceğini söylemesi istikrarlı bir 'kan
dökme' kararlılığının göstergesiydi.
Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarında hile olup olmadığı şeklindeki bir soruya da nominal aklın sınırlarını aşarak cevap vermiş ve seçimde hile iddialarını kendisi yalanlamış, bu kez demokrasiyi hileli olmakla suçlamıştı: "Seçim sonuçlarında her şey olabilir, bütün sandıkların güvenliğini sağlamak için örgütler, partiler ve bir gönüllü ordusu ile çalıştık. Seçimde değil, demokraside hile var. Eşit şartlarda bir mücadele olmadı. Bunu mazaret olarak söylemiyorum ama demokraside ortaya konan hileli tabloya dikkatinizi çekmek için söylüyorum."
Demokrasiyi hileli olarak tanımlayan otoriter Kılıçdaroğlu partisinin 13 Mart 2018'de TBMM Grup Toplantısında, çıkarılan ittifak yasalarını değerlendirirken, seçmenini şöyle kışkırtmıştı: "Bu teklif aynı zamanda sopalı bir seçim hazırlığıdır. Herhangi birisi polisi, jandarmayı çağırabilir bakın sandık başkanı değil herhangi bir kişi baktı ki orada CHP'nin oyları önde hemen polise, jandarmaya telefon 'Gelin burada hile yapılıyor.' Polis, jandarma basacak. Neymiş? 'Adaletli seçim olacak.' Sopalı seçim yapmak istiyorlar''
Kılıçdaroğlu, 24 Haziran seçimleri sonrası Erdoğan %52.6 ile Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen Ak Parti'nin %43 ile TBMM'de 300 oyun altında (295) kalmasını bir zafer olarak takdim etmişti:
"Dünün tek adamı, bugünün topal ördeğidir. Her istediğini yapamayacak"
Oysa Cumhur İttifakı salt çoğunluk sayısı olan 300'ü geçiyordu ve sistem CHP de aday çıkardığına göre tek adam üretmiyordu.
Yeni
Türkiye, halkın demokratik tercihlerine saygı duymayarak 'kan dökülmesi' için
çabalayan Kemal Kılıçdaroğlu'nu katledilen, yaralanan, sakat bırakılan,
psikolojik, sosyolojik ve ekonomik olarak zarar gören herkes adına yargılamak
zorundadır.
Türkiye'nin geniş ve etkin çoğunluğunu oluşturan halk, 3 Kasım 2002'den beri Distopya'dan Çıkış'ın destanını yazmış, ABD gibi tarihin gördüğü en vahşi, en acımasız özelliklere sahip güçlü bir emperyal satanist imparatorluğun kurduğu korku devletini yok ediyor ve o korku devletinin yerel figüranlarını sistem dışına itmeden önce kararlı duruşuyla karşısına dizmiş ve asil bir şekilde etkisiz hale getirerek tarihe gömmüş ve bu özelliği ile dünyaya örnek olmuştur
Türkiye
Distopya'dan çıkışın son mücadelesini başarıyla tamamlamıştır... Bundan sonraki
zaman, 1994'ten beri aktif sorumluluk basamaklarında
süren politik hayatı ile devleti kılcal damarlarına kadar tanıyan Erdoğan'ın ve
partisinin tasarlayacağı bir devlet modelinde neler olacağını gösterecektir.
Şimdiye kadar olan mücadele nasıl zorlu bir mücadele ise bundan sonraki mücadele ondan daha zorlu geçecektir.
Türkiye'nin hata yapma hakkı yoktur.
Allah'a hamdolsun, Allah yardımcımız olsun.
<<SA6220/SD1003: Distopya'dan Çıkış: Somut Olarak Dış Güçler Gerçeği ve Türkiye
SA6505/SD1065: Distopya'dan Çıkış; 15 Temmuz'un Stratejik Değeri ve Tehditlerle Mücadele Etme Bilinci>>
SA6505/SD1065: Distopya'dan Çıkış; 15 Temmuz'un Stratejik Değeri ve Tehditlerle Mücadele Etme Bilinci>>
Seçkin Deniz, 03.07.2018, Sonsuz Ark, Ağacın Çürümüş Yaprakları-31,
Sorgulamalar
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.
.