"Eleştiri bir haktır. Bu hakkın hakkını vererek yerine getirmek elzemdir. Eleştiriyi kötüye kullanmak herhangi bir hakkı kötüye kullanmak gibidir. Bundan sakınmak her aklı başında bir insanın vazgeçilmez özelliği olmalıdır."
Eleştirileri izlediğim kadarı ile şu konularda kafa karışıklıkları var: Din ile dindar arasındaki fark, İslamcı ile İslamcılık arasındaki fark, ideoloji ile bu ideolojiye tabi olan kişiler, vesaire bu çoğaltılabilir. Temelde düşünce ve eylem arasındaki korelasyonu bozuk durumlarda kolaya kaçılarak eylemdeki sorunları yüzünden kişilerden kaynaklı olmasına bakmadan düşünceyi eleştiriye tabi tutmaktır.
Bu ayrımları doğru yapmadığımız zaman akıl, felsefe veya bilim vurgumuzun bir karşılığı olmayacaktır. Meseleyi şahıslar üzerinden değil düşünceler üzerinden tartışmalıyız... Yani kişiler, sahip oldukları düşünceyi istismar edebilir, çıkarına uygun bir bakışla düşünceyi yeniden kişisel yoruma tabi kılabilir. Bütün bunları düşünceye mal etmek haksızlık olacaktır. Bir tek çıkış noktası var: düşünce bu yapılanları olumlar bir sistematiğe sahip ise bu eleştirilerin bir karşılığı olabilir.
Hıristiyanlar yerine Hıristiyanlığı eleştirmeliyiz, Müslümanların yerine de İslam'ı eleştirmeliyiz. İslamcıların yerine de İslamcılığı eleştirmeliyiz... Maksadımız üzüm yemekse tabi... Bu eleştirilerimizde haklı olup olmadığımız da yine düşünce tarafından cevabı verilmelidir.
Hıristiyan, Müslüman veya İslamcıyı eleştiriye tabi tutmanın yolu; sahip oldukları öğretiye uygun davranıp davranmadıkları noktasında sahihlik kazanabilir. Eğer böyle yapabilirsek bir diyalog oluşturabiliriz. Tabii ki eleştiriyi de düşüncenin sınırlarında kalma koşuluyla yapmalıyız...
Düşünceye yönelik eleştiri iki boyutlu olacaktır. Kendi içinde tutarlı ve bütünlüklü bir bakışı içermesi ve uygulamada sorunları çözücü olup olmadığı, yani işlevselliği bağlamında eleştiri yapılabilir. Bu tutum, kişileri doğruya ulaştırma imkânı sağlar...
Düşünce ile amel arasında mutabakat tam ise o zaman uygulamanın geçerliliğini, işlevselliğini ve sorun oluşturup oluşturmadığını veya sorunu çözerken nerede tıkandığını, bu tıkanıklığı çözüme kavuşturacak bir usulü var mı, yok muyu da eleştirebiliriz...
Müslümanları, İslam’a uyup uymadıkları üzerinden eleştirebiliriz. Ama İslam’ı varlık telakkisi, nasıl bir insan tipolojisi önerdiği, toplumsallığı, yasak ve emirleri, ahiret düşüncesi, yani dünya görüşü bağlamında sorunları hangi yöntem vs ile çözüme kavuşturduğu, sorulara verdiği cevabın bilgi sistemi üzerinden eleştirebiliriz... Diğer dünya görüşleri ile mukayese yapabiliriz, işlevselliğini tartışabiliriz vs. sonuçta ya inanırız veya inkâr ederiz...
Yani Müslüman günahkâr olabilir, istismar edebilir vs. bu yüzden Müslüman’ı eleştirmek İslam’ı eleştirmek anlamına gelmez. Diğer konularda da durum budur. Yani meseleyi kendi zemininde tartışmak esas olmalıdır.
Buradaki kastım yanlış olan bir şeyi düzeltmektir. En azından dikkat çekmektir. Berhava olacak bir çabayı ve gayreti boşa düşürmemektir. Düşünce zemini hep vardı ve hep var olacaktır. Kötü niyetliler ve kendi düşünce zeminine güvenmeyenler meseleyi saptırma adına, hedef şaşırtma adına bilerek bu yanlışa düşüyorlar…
Daha temel bir tartışma alanı da insanın sahip olduğu Tanrı düşüncesidir. Farklı Yaratıcı düşünceleri var. Bu Yaratıcılığın düşünsel zemindeki karşılığı, insana, varlığa yüklediği anlam, sorumluluğu yüklediği insandan beklentisi, varlığın dizaynı, yaşamın sistematiği ve insanların yaşadığı zorlukları/ kolaylıkları açıklama biçimi ile önerisinin anlam dünyası vs. üzerinden tartışılmalı ki Yaratıcı kabulümüzün çapını görelim... Korkacak bir şey yok yani...
Sonuç itibarı ile eylemlerimizi belirleyen şey düşüncelerimiz, düşüncelerimizi belirleyen şey ise varlık ve varlığın oluşum aşamaları ile yaratılış ve dolayısıyla Yaratıcı fikrimizdir. O yüzden en temelden başlayan bir eleştiri, bizi sağlıklı bir yaklaşıma sahip kılabilir. Bunu gerçekleştirmekten azade kılan bir eleştiri geleneği sığ sularda yüzmeye çalışmaktan başka seçeneği yoktur… Bu sığ sularda yüzmek ise yüzme değil, çamura bulaşmak anlamına gelir.
Cesur bir şekilde kendimizle hesaplaşmayı bizzat Yaratıcı kavramının düşünce dünyamıza kattığı üzerinden yapmalıyız. Anlam, Yaratıcının varlığı ve varlıkla kurduğu ilişkiden neşet eder. O yüzden Yaratıcının zihin dünyamızda neye tekabül ettiği ve hangi açılımlara neden olduğu gibi sorunların çözümüne hangi düzeyde katkı sunduğu da önemini korumaktadır.
Daha güncel bir tartışma olan partilerin eleştiriye tabi tutulması. Bir partiyi hangi yöntemle ve neye göre eleştiriye tabi tutmalıyız? Her partinin sahip olduğu bir söylemi ve neler yapacağını belirleyen bir taahhütleri vardır. Yani parti politikalarını oluşturan öğretisi üzerinden eleştirilebilir. Parti iktidara geldiğinde ise hangi taahhütlerde bulunduğu ve bunları ne kadar karşıladığı üzerinden eleştirilebilir. Ayrıca, parti iktidar etme biçimi veya muhalefet etme biçimi ile hangi sorunları oluşturuyor? Mevcut sorunlara yönelik çözüm önerileri toplumsal gidişata hangi ölçüde katkı sunacaktır? Bu sorular çoğaltılabilir de… Ancak eğer sağlıklı ve tutarlı bir eleştiri yapıyorsak bu sorular eşliğinde eleştiri yapmalıyız. Salt eleştiri yapmak için yapılacak eleştiri, hangi konuya münhasır olursa olsun, yanıltıcı ve çabaları boşa çıkarıcı olmaktan kurtulamaz…
O yüzden, eleştiri; düşünce veya eyleme yada olgu veya olaya yönelik geliştirildiğinde kendi zemininde ve doğruya yönelik bir niyeti hesaba katarak yapıldığında olumlu sonuçlar elde etmeye yarayabilir. Yoksa anlamsız ve gereksiz gerilim ve çatışma alanı oluşturmaktan başka bir şey elde edilemez…
Eleştiri bir haktır. Bu hakkın hakkını vererek yerine getirmek elzemdir. Eleştiriyi kötüye kullanmak herhangi bir hakkı kötüye kullanmak gibidir. Bundan sakınmak her aklı başında bir insanın vazgeçilmez özelliği olmalıdır.
Abdülaziz Tantik, 04.07.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Düşlemek
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.