15 Temmuz Derneği başkanı Abdurrahman Tarık Şebik, darbe girişimi sürecini küçümsemeye, yok saymaya kalkanların karşılarında kendilerini bulduğunu söylüyor. Şebik, “O gün o tanklar köprüye kadar gidebilmişti, bugünün ve yarının Türkiyesi’nde öyle bir zaman bile bulamayacaklar” diyor.
15 Temmuz hain darbe girişimi üzerinden 2 yıl geçti. Şehit ailelerinin acısı azalırken özlemi arttı. Darbe davalarında sona gelindi, kimisi karara bağlandı kimisi ise karar aşamasında. İki yıl önce bir Temmuz gecesi yaşananları, bu milletin evlatları hiçbir zaman unutmadı unutmayacak. Ne o hainliği ne de kahramanlığı. İşte bunları unutturmamak için kuruldu 15 Temmuz Derneği. Başkanı Abdurrahman Tarık Şebik’le 15 Temmuz’un yıldönümünde darbe gecesini ve sonrasını konuştuk.
Her sene bir tema ile anacakları 15 Temmuz’un anmalarının bu seneki teması “Davana sahip çık”. Bunun milli ve milli olmayanı ayıran bir çizgi olduğunu söyleyen Şebik, yeni Türkiye’yle birlikte milletin özgüveninin de yerine geldiğini ifade ediyor.
15 Temmuz Derneği olarak kuruluş amacınızı ve bu iki yıl boyunca yaptıklarınızı anlatabilir misiniz?
15 Temmuz Derneği, hain darbe girişimini hafızada canlı tutup, bunu gelecek nesillere aktarmak için kuruldu. Bir diğer amacı da şehit ve gazi ailelerimizle kardeşlik hukukunu kurmak, onlarla bu muhabbeti geliştirmek. 20 Ağustos 2016 yılında derneğimiz kurulduğundan beri yaptığımız faaliyetler de bu amaçlara hizmet ediyor. Bunlardan biri olan 15 Temmuz uluslararası sempozyumunu geçen yıl gerçekleştirdik. Bu sene de ikincisini gerçekleştireceğiz. Bu sempozyumlar 20 yıl geçse de devam etmeli. Çünkü her yıl konuştuğumuz şeyler farklılaşacak. İlk yıl acılarımız üzerinden konuştuk. İlk yılın teması acıydı, bu yılın teması ise özlem. Çünkü artık kayıplarımıza duyduğumuz özlem gittikçe artıyor. Acıyı birebir yaşayanlar için durum böyle.
Acıyı birebir yaşamayan toplum için de her sene bu tema farklılık gösterecek mi? 15 Temmuz’u bu sene hangi düzlemde konuşacağız?
“Davana sahip çık” kampanyasını yaptık bu sene. Davana sahip çık deyince hemen akıllara mahkeme salonları, Silivri, Sincan gibi görüntüler gelmesin. Davaya sahip çıkmak, vatan, millet, mukaddesat, ezan, kuran gibi kelimelerin hepsini kuşatıyor. Tabi aynı zamanda da mahkeme salonlarına, 24 Haziran seçimlerine de atıf vardı. Çünkü 15 Temmuz’a kadarki süreçte bu alçak örgüte destek verenler olduğu gibi, 15 Temmuz’dan sonra da çanak tutanlar oldu. Davana sahip çık sözü aslında bir nevi turnusol kağıdı oldu. Darbecilerle beraber olanları ve olmayanları görmüş olduk.
MİLLETİN ÖZGÜVENİ YERİNE GELDİ
“Davana sahip çık” söylemi neden bu kadar önemli? Biraz açabilir misiniz?
Çünkü şu anda tam olarak davaya sahip çıkma vakti. Yeni Türkiye’ye gelmeden önce Türkiye’nin geçirdiği süreçler çok önemli. Üniversitelere başörtülü girememekten, Fatih’te şalvarlıların toplanmasına kadar yaşanılan utançlar var. Şimdi ise Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkes, özellikle yurt dışında olanlar, Türk ve Müslüman olmaktan gurur duyuyor. Özgüveni yerine gelmiş bir milletten söz ediyoruz. “Davana sahip çık” derken, herkes işini bu şuurla yaparsa, bir daha o günleri yaşamayız. Bundan sonra yerli olmayan hiçbir unsur bu topraklarda nefes de alamaz siyaset de yapamaz, kazanç da sağlayamaz. Sağlamamalı. Davana sahip çık demek milli ile milli olmayanı ayıracak bir çizgidir. Vatanına, milletine, mukaddesatına sahip çık demektir. Çıkmıyorsan, sen bu ülke insanların gönlüne girmeyi aklından bile geçirme. Çünkü sen onun ağladığıyla ağlamıyor onun güldüğüyle gülmüyorsun.
Tarihe kayıt düşmek adına neler yapıyorsunuz?
Aslında yaptığımız her şey bir anlamda tarihe kayıt düşmek. Geçen yıl Cumhurbaşkanlığı himayelerinde “o an” temalı fotoğraf yarışması yaptık. Çekilme tarihi 15 Temmuz ve 16 Temmuz sabahı fotoğraflarından oluşan bir yarışma. Sosyal medyada kısa hikayelerle 251 şehidimizin hepsini ayrı ayrı işledik. Eğer birisi bu darbe sürecini küçümsemeye, yok saymaya kalkarsa biz mutlaka karşısında oluyoruz. Yeri geliyor suç duyurusunda bulunuyor, yeri geliyor protesto ediyor, yeri geliyor kişiye dava açıyoruz. Bunu yapmazsak, tarihe not düşmemiş oluruz. Meydanda kazandığımızı masa başında kaybetmiş olacağız. Çıkarttığımız birçok yayın da buna destek olur nitelikte.
Darphane genel müdürlüğümüzle birlikte basılan hatıra paranın tasarımını da biz yaptık. Daha yapılacak çok şey var. Çağımızın iletişim araçlarını kullanarak 15 Temmuz’u detaylarıyla anlatmamız lazım. Yakın zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Bakanlığıyla birlikte hazırladığımız 15 Temmuz müzesini hayata geçireceğiz. Orada darbecileri ifşa eden, rencide eden şeylere yer vereceğiz ki, bir daha kimse böyle bir şeye yeltenmesin. Bir de kahramanlık destanını işleyeceğiz. Bu müzeyi ziyaret edenler, vatanına milletine sahip çıktığı oranda hür bir birey olduğunun farkına varmalı.
YARGI SİSTEMİMİZ ÇOK SAĞLAM
Bu süreçte 15 Temmuz davaları da devam ediyor. Birçok davaya müdahilliğiniz de var. Özellikle seçim öncesi dillendirilen suçsuz insanların hapiste olması ve davaların uzadığı yönünde ithamlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Dernek olarak suçüstü dosyalarını irdeleyen darbe davalarına avukatlarımız aracılığıyla müdahil olduk. Toplumda bu farkındalığı artırabilmek için basın açıklamaları, eylemler, organizasyonlar yaparak, sokaktaki insanların ikili diyaloglarına varana kadar o davayı var etmeye çalışıyoruz.
Davaların gidişatıyla ilgili söylenenlere gelecek olursak, toplum içerisinde mahkemeye polise işi düşmemiş büyük bir kesim var. Bu işlere girdiğinizde olayın farklı boyutlarını da görmüş oluyorsunuz. Çalıştığınız kurumda üçte birinin işine bir anda son verildiğini düşünün, tökezlemez misiniz? 15 Temmuz gününden sonra hakim ve savcıların üçte birine bu örgütle alakalı olduğu için görevden el çektirildi. Normal vatandaşların boşanma gibi rutin davalarında hiçbir aksama olmadı. Yargı sistemimizin ne kadar büyük ve sağlam olduğunu buradan anlayabiliriz.
SÜRECİ ÖZELLİKLE UZATIYORLAR
Sürecin uzaması biraz da FETÖ’cü hakim ve savcıların görevden el çektirilmesiyle mi ilgili?
Biraz öyle biraz da delillerin toplanmasıyla ilgili. Biz vatandaş olarak darbecilere hain, katil şeklinde yorum yapabiliriz. Fakat devlet, delil ve ispatlarıyla konuşmak ve yargılamak zorunda. İddianame kesin delilleriyle yapılıyor. Köprüye gelen askerler nereden geldi? Bu kararı veren komutanlar nerede toplandı, neler konuşuldu? Hangi silahlar kullanıldı? Kaç kurşun atıldı? Bunların hepsi raporlarıyla ortaya konuldu. Hukuk devletinin güzelliği burada. Hamdolsun açılmayan dava an itibariyle yok. Sanıklar göz göre göre yalan söylerken, şehit ailesinin galeyana gelmesi anlaşılabilir. Ama devletin delilleriyle, kamera görüntüleriyle gerçeği ortaya koyması beklenir.
Sanıkların ifadesi son derece net, müdahale etmeksizin alındığı için sürecin bu hale gelmesi söz konusu. Bir de sanıklar ve avukatları süreci uzatmak için ifadeleri özellikle detaylandırıyor. Kurtulacaklarına dair bir tarih vererek (en son 24 Haziran’ı vermişlerdi) çözülmeleri engellemeye çalışıyorlar. Davalar bittikten sonra Avrupa’ya da başvuracaklar. Yabancı basın mensupları da davaları izliyor. Son sözlerden tutun da, ek delillerin sunulmasına kadar uzun bir süreçten söz ediyoruz.
15 Temmuz yurt dışında yeterince anlatıldı mı? Siz neler yaptınız yurtdışına yönelik?
Bugüne kadar 19 farklı ülkeden 100’ün üzerinde gazeteci ağırlayarak darbeyi anlattık. Yurt dışında 15 Temmuz’u anlattığımız paneller düzenliyoruz. Geçen yıl New York’ta Washington’da yaptık. Ne kadar anlatırsak anlatalım, “yeterince” sözünü karşılamaz bence. O yüzden her kurumumuz ne kadar yapabiliyorsa yapmalı. Dolayısıyla biz de inşallah sadece yıldönümü münasebetiyle değil, devam eden süreçte de mutlaka yurt dışında 15 Temmuz’u anlatmaya devam edeceğiz. Çünkü bu paralel örgüt hala yurt dışından fonlanıyor ve destekleniyor.
***
ŞEHİTLERİMİZ SEÇİLMİŞ İNSANLARDI
Şehit ve gazi ailelerine yönelik neler yapıyorsunuz? 2 sene sonra baktığımızda, ailelerimiz nasıl bir yol kat etti?
Psikolog ekibimiz 45 ili aşkın yerde ikamet eden ailelerimizle yakından ilgileniyor. Türkiye’nin her yerindeki şehit ve gazi ailelerimizi birebir ziyaret ederek “bize bir emriniz var mı” diye yaklaşıyoruz. STK olmanın avantajıyla sohbetlerimiz son derece samimi bir çerçevede gerçekleşiyor. Mesela gazi dediğimiz zaman kolu, bacağı kopmuş insanları anlıyoruz. O gece uçaklar alçak uçuş yaptılar. Bu sebepten dolayı odasında tek başına uyuyamayan, altını ıslatan çocuklar var, erken doğum yapmış ve o gecenin psikolojisinden kurtulamamış kadınlar var. Bu travmalar kayıtlara geçmedi. Bu sohbetlerle öğreniyoruz bunları. Geçen yıl Emine Erdoğan hanımefendinin himayelerinde 15 Temmuz şehitler kampını yaptık. Bu sene de yapacağız. Ailelerimizle birçok vesileyle bir araya gelip, keyifli zaman geçirmek bizim için de önemli. Geçen yıl 2 tane derbi maçına şehit çocuklarımız “15 Temmuz’u unutmayacağız” pankartlarıyla çıktı. Bu sene de aynı şeyi düşünüyoruz.
Acıyla baş etme yöntemleri nasıl şehit ailelerimizin?
Ankara’da bir şehidimizin 4-5 yaşlarındaki kızının söylediklerini hiç unutamam. “Babama kahraman diyor herkes, ben niye göremiyorum” demişti. Şu an o büyük acının yerini özlem almış durumda. Düşünün ki, akşam evinizde çayını içiyorsunuz, “dışarıda bir şeyler oluyor, bir bakayım” diyerek evden çıkıyorsunuz ve dönmüyorsunuz. Ne kadar zor bir durum. İki sene üzerine benim gördüğüm, genel bir manada kabulleniş var. Bugüne kadar gazimizin kolu ayağı vardı, ama o günden sonra artık yok. Gözlerinizi kapatıp bunu bir hayal edin. Hakikaten bu kabullenilmesi kolay bir şey değil.
Yaptığımız ziyaretlerde şehitlerimizin çoğunun seçilmiş insanlar olduklarını gördüm. Çoğu evden çıkarken abdestini almış, helallik istemiş. Son bir haftalık paylaşımları şehitlik üzerine olanlar var. Bir şehidimiz babasına şehit olmak istediğini söylüyor. Babası burada savaş olmadığını, şehit olunmayacağını söylüyor. 6 ay sonra o genç şehit düşüyor. Bu hikaye bile bütün çıplaklığı ile her şeyi anlatıyor. O gün o tanklar köprüye kadar gidebilmişti, bugünün ve yarının Türkiyesinde öyle bir zaman bile bulamayacaklar.
***
Davet
Röportaj vesilesiyle önümüzdeki haftanın etkinliklerine halkımızı davet etmek isterim. 12 Temmuz Perşembe günü Şehitler Köprüsü davasının kararına herkesi bekleriz. 11 Temmuz Çarşamba günü ise uluslararası 15 Temmuz sempozyumunun 2.’sini gerçekleştireceğiz. Değişik yerlerde 15 Temmuz fotoğraf sergisi olacak. 15 Temmuz Pazar günü saat 12:00’de Şehzadebaşı Camii’nde hatim programımız var. Tüm vatandaşlarımızı oraya da davet etmiş olalım.
Sevda Dursun, 11.07.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları
Takip et: @sevdadur
Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015
İlk Yayınlandığı yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.