"15 Temmuz’u bir daha yaşamamak için dünyaya iyi anlatmamız gerekiyor.
Biz anlatsak bile onlar görmek, duymak istemeyecekler. Ama biz yılmadan,
tereddüte düşmeden anlatmak zorundayız. Eğer şehitlerimizin,
gazilerimizin direnişini anlatabilirsek, hainler ne Türkiye’de ne de
dünyanın başka bir yerinde bir darbeye girişemeyecektir. Seçimle gelenin
seçimle yani halkın tercihi ile görevini devredeceğini bileceklerdir."
Hain darbe girişimi gerçekleşeli 2 yıl oldu. Fakat hala birçok Avrupa ülkesinin ve ABD’nin darbe girişimine karşı yeterli bir tavır aldığı gözükmüyor. Darbeden sonra ABD Dışişleri Bakanı ve başkan yardımcıları Türkiye’ye ziyarette bulundular. Avrupa’dan başbakanlar geldi ve onlara bu hain darbe girişimi anlatıldı, sunumlar yapıldı. Nasıl 15 Temmuz gecesi darbe girişimine sessiz kaldılarsa daha sonraki süreçte darbeyi kınayan bazı açıklamalarda bulunmalarına rağmen hala yeterince bu darbe girişiminin ne anlama geldiğini bir türlü anlayamadılar.
Oysaki bu darbe girişimi aynı zamanda evrensel değerlere karşı bir darbe girişimiydi. İnsan haklarına, özgürlüklere, halk tarafından seçilen iktidara karşı yapılmış bir darbe teşebbüsüydü. Batı’nın birkaç yüzyıldır savunduğu değerlere karşı da bir saldırı biçimiydi.
Aslında Batı’nın bu ikircikli yaklaşımı Mısır’da gerçekleşen General Sisi’nin seçilmiş Mursi iktidarını bir darbe ile devirmesi ile daha görünür hale geldi. ABD ve Avrupa ülkelerinin çoğu darbeyi kınamazken, birkaçı yarım ağızla sessiz bir şekilde kınama açıklamalarında bulundu. Almanya Başbakanı Merkel, ayağının tozu ile Sisi’yi ziyaret ederek Almanya ile Mısır’ın daha da yakınlaşacağı demecini verdi.
Batı kendi içinde bir sendrom yaşıyor. Özgürlüklerin, demokrasinin, insan haklarının ne anlama geldiğini bilmiyor gibi hareket ediyor. Hoşlanmadıkları birisine darbe girişimi olursa bir bakıma bunu meşru olarak görüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı tavırları bunun en önemli belirtisi. Oysaki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zaman için Batı’nın bu tutumuna karşı sağlam ve dik bir duruşu olmuş, başbakan iken gösterdiği tutumu Cumhurbaşkanı olduğunda da sürdürmüştür.
15 Temmuz sadece Türkiye tarihi açısından değil dünya tarihi açısından da bir milattır. 15 Temmuz Fransız İhtilali kadar batı için de diğer ülkeler için de bir gönüm noktasıdır. Artık darbeler dünyada rahat yapılamamakta ve darbeye karşı direniş diğer toplumlarda da karşılığını bulmakta.
Afrika’ya bir bakın. Afrika ülkelerinde her yıl en az 2 darbe girişimi gerçekleşir; başarıya ulaşır veya ulaşmazdı. Afrika ülkelerinde darbe girişimlerinde önemli bir azalma olmuş, artık askerler seçimle gelen iktidara karşı daha temkinli davranarak halkları ile ters düşmemeye çalışmaktalar.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türkiye’nin dışarıdaki kurumları da darbeyi anlatmak için birçok etkinlik, faaliyet, çalışma düzenledi. Özellikle Dışişleri Bakanlığımızın çalışmaları takdire şayan. Birçok Afrika ülkesinde büyükelçilerimizin darbeyi anlatmak için fotoğraf sergileri düzenlediklerine, görsel sunumlar yaptıklarına tanık oldum. Diyanet İşleri Başkanlığı, YTB, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü de benzer çalışmalar yaparak darbeye karşı bir farkındalık oluşturdular.
Bu çalışmaların yönetimlerde etkili olamamasının sebeplerini sorgulamak gerekir. Birçok değişik ülkeden yöneticiler kişisel görüşlerinde darbeyi kınadıklarını söylerken, bağlı oldukları yönetimlerin daha zayıf kaldığını fark ettik. Bu durumun birkaç nedeni var. Özellikle ABD, İngiltere, Fransa, Almanya’nın darbeye karşı tutarsız davranışları daha zayıf ülkeleri de etkilemekte. Bu ülkeler, hala Batı jargonunun etkisinde kalarak siyasi bir duruş sergilemekteler. Sudan, Somali, Çad, Mali, Moritanya gibi ülkeler konjonktürel açıdan zayıf devletler olmalarına rağmen, darbe girişimine karşı daha sağlam durduklarını görüyoruz. Somali güzel bir örnek. Birleşik Arap Emirliklerinin baskılarına, yardımı kesme tehditlerine rağmen Türkiye’nin yanında olmayı sürdürdü.
Bugün ABD ve Avrupa’da FETÖ’cü teröristler ellerini kollarını sallayarak istedikleri gibi dolaşıyor. Türkiye’deki halkın iradesini hiçe sayan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast düzenleyenleri alkışlayan bu hainler, Amerika ve Avrupa’daki kahve zincirlerinden çıkmıyor. Şehitlerimizin dökülen kanlarından sorumlu olan bu zalimler hala korunmaya gözetilmeye devam ediliyor.
Artık yeni bir strateji benimsenmesinde fayda var. Belli başlı ülkelerde Türkiye’nin sesi daha fazla çıkmalı. Ben hala anlamış değilim. İran’ın bile lobisi olduğu Güney Afrika’da, bizim neden bir lobimiz yok? Neden biz sesimizi hem halka hem yöneticilere güçlü bir şekilde duyuramıyoruz? Eminim Güney Afrika’da hem meclis hem de sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde çalışacak Türkiye’nin güçlü bir lobisi olursa, işbirliğimiz daha da artar ve bu ülkeden istenileni alırız.
Türkiye dışında medya gücümüz hala sınırlı. Yurt dışında özellikle yerel medya ile güçlü ve sürdürülebilir ilişkiler kurulması gerekiyor. Bu medya organlarında Türkiye’nin sesinin duyulması gerekiyor. İnternet siteleri, gazeteler ve televizyonlarla iletişimler kurulması gerekiyor. Eğer yurt dışında çıkan bir gazetemizi daha çok Türkler okuyorsa, bunu bir kez daha düşünmek gerekiyor.
Beraber çalışılması gereken bir diğer alan ise, o ülkenin sosyal ve dini kurumları. Bizim sivil toplum kuruluşlarımızın artık insani yardım yapmaktan öte insani diplomasi yolunu benimsemeleri gerekiyor. Yardımlar bir noktaya kadar etkili olabiliyor, insani diplomasinin etkisi ise daha yaygın ve uzun süreli olabiliyor.
Bizim yurt dışındaki en büyük sorunlarımızdan biri de kurumlarımızın ortak işbirliği konusunda yeni olmaları. Sadece devlet kurumları değil, iş adamlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız ve medyamız da bu işbirliğine açık olmalı.
15 Temmuz’u bir daha yaşamamak için dünyaya iyi anlatmamız gerekiyor. Biz anlatsak bile onlar görmek, duymak istemeyecekler. Ama biz yılmadan, tereddüte düşmeden anlatmak zorundayız. Eğer şehitlerimizin, gazilerimizin direnişini anlatabilirsek, hainler ne Türkiye’de ne de dünyanın başka bir yerinde bir darbeye girişemeyecektir. Seçimle gelenin seçimle yani halkın tercihi ile görevini devredeceğini bileceklerdir.
Türkiye 15 Temmuz sonrası yoluna daha güçlü ve kararlı adımlarla devam ediyor. Biz şehitlerimizi hatırladıkça, direniş ruhumuz daima diri kalacaktır. Biz bir, diri, iri oldukça kimse bizim cesaretimizi de kıramayacak, zafer de inanların ve dosdoğru yolda olanların olacaktır.
İbrahim Tığlı, 12.07.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Afrika'dan
İbrahim Tığlı Yazıları
Takip et:@ibrahimtigli
Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016
Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.