Açıklanan kabine sizin açınızdan sürpriz oldu mu?
Kabine açıklanmadan önce Ankara kulislerinde konuşulan çerçeveye uygun bir kabine çıktı. TBMM’den bazı milletvekillerinin istifa edip bakan yapılacağı, bürokrasiden müsteşar, genel müdür düzeyinde başarılı isimlerin kabineye taşınacağı ve yeni sistemin de ruhuna uygun bir şekilde özel sektörde, kendi alanında başarılı olmuş, bir başarı hikayesi üretmiş isimlerin kabineye alınacağı konuşuluyordu. Benim gördüğüm güçlü bir yapıdan oluşan bir kabine oluştu. Bizim merak ederek iz sürdüğümüz konu meclise milletvekili olarak giren isimlerden kimlerin kabineye gireceğiydi. Bunun işaretleri de geçen haftadan itibaren ortaya çıkmaya başlamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, meclisten 4-5 isim istifa ederse komisyonlardaki çalışmalarımız, çoğunluğumuz, nasıl olur sorusuna cevap arıyordu. Bunun yanıtını da almış olduk. Erdoğan’ın vazgeçmek istemediği bazı isimler, komisyon çalışmalarındaki çoğunluğu sağlama konusundan ağır bastı. Süleyman Soylu, Berat Albayrak, Mevlüt Çavuşoğlu ve Abdülhamit Gül. Bu isimler bir önceki kabinede de Erdoğan’ın çok yakın çalıştığı isimlerdi. Bu anlamda bu dört ismin tekrar kabineye taşınmasını şaşırtıcı bulmadım. Yani bu isimlerin mecliste kalmasını değil kabinede olmasını arzu etti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Bu isimlerle devam kararı alınması bakanlık performanslarının başarılı bulunması nedeniyle mi?
Bu isimlerin toplum tarafından da başarılı bulunması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu isimlerle yakın mesaiye devam etme arzusu. Bu iki faktör belirleyici olmuştur.
MECLİS ARİTMETİĞİNDE SIKINTI YOK
Bu isimler neden liste dışı bırakılıp direkt bakan yapılmadı da meclise sokuldu? Bu Ak Parti’nin sandalye sayısının düşmesi açısından kötü bir durum değil mi?
Bu soruya birkaç yönüyle cevap vereyim. Birincisi 18 Nisan erken seçim kararı alındıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına çıkan ilk risk tablosu meclis aritmetiği ile ilgili olmuştu. “Oyumu Tayyip Erdoğan’a vereceğim ama mecliste Ak Parti’ye vermeyeceğim” diyen bir rüzgar gelişti. Bunu gören Erdoğan, olabilecek en güçlü listeyle meclis seçimlerine girmeye karar verdi. Bu noktada bir siyasi risk almış oldu aslında. Meclisteki sandalye sayısı yeterli olmasaydı bu bakanları milletvekilliğinden istifa ettirip kabineye alamayabilirdi. Ama meclisi olabildiğince güçlü tutmak için bu siyasi riski aldı ve kabine ile ilgili kararı çıkan meclis tablosuna göre oluşturdu. Bugünkü tabloya baktığımızda, yeni sisteme göre yürütme en kestirme yoldan en istikrarlı bir yapıya kavuşmuş oldu. Hükümet etmede koalisyon durumu söz konusu değil. Bakan yaparak meclisten milletvekili alma konusunda Cumhurbaşkanının elini rahatlatan bir başka faktör ise Ak Parti’nin MHP ile olan ittifakı. Devlet Bahçeli seçimden sonra da MHP’nin ittifaka devam edeceğini beyan etti. Bu Ak Parti’yi ve Erdoğan’ı bu anlamda rahatlattı ve mecliste bir iş birliği kanalı açılmış oldu.
Cumhurbaşkanının elini rahatlatan bir başka nokta da şu; meclis aritmetiğine baktığımızda Ak Parti dışındaki partilerin, MHP’nin işbirliğinden çekildiğini düşünsek bile, kalan tüm muhalefet partilerinin ittifak yapması mümkün gözükmüyor. Meclisin yeni sisteme göre cumhurbaşkanını kilitleyebileceği bir takım yetkileri var. Ama bunun için yeterli çoğunluk gerekiyor. Cumhurbaşkanı veya bakanlarla ilgili soruşturma süreci başlatılabilmesi için 360 oy toplanması gerekiyor. 301’le bir soruşturma izni talebinde bulunulabiliyor ama soruşturmanın fiili olarak başlaması için 360 oy gerekiyor. Bu mevcut denklemde bu rakamı muhalefetin oluşturması mümkün değil. Meclisin, Cumhurbaşkanının yüce divanda yargılanması konusunda da yetkisi var. Onun için de 3’te 2 çoğunluk yani 401 rakamı gerekiyor. Bu da mümkün değil. Bütçe ile ilgili olarak da bir düzenleme var. Bütçe eğer meclisten geçmezse cumhurbaşkanı bir önceki yılın bütçesine enflasyon farkını koyup yoluna devam edebiliyor. O anlamda meclisin şu an ortaya çıkan tabloda cumhurbaşkanını kilitlemesi teorik olarak mümkün değil. Erdoğan bu değerlendirmeyi yapınca, bu 4 ismin kabinede olmalarının meclisten istifa edip etmemelerinden daha önemli buldu. Sadece komisyonların oluşumu konusunda bir risk alınmış oldu. 4 milletvekilinin istifa etmesi, meclis başkanının da Ak Parti’den olmasıyla 290’a düştü Ak Parti çoğunluğu. Komisyonlarda tek başına çoğunluğu elde edemeyebilir. Orada da MHP ile olan işbirliğinin devam edeceğini düşünürsek o anlamda da bir kilitlenme beklemiyorum ben.
EHLİYET VE LİYAKAT GÖZETİLMİŞ
Cumhurbaşkanı Erdoğan liyakata dayalı bir kabine olacağını söylemişti. Sizce ortaya çıkan kabine bu kavramı karşılıyor mu?
Tabi. Ehliyet ve liyakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hem söylemde hem eylemde titizlikle üzerinde durduğu kavramlar. Bunların dışında bir de hızlı çalışma ve hızlı hareket etme, hızlı icraat yapmaya odaklandığını düşünüyorum. Sayın Erdoğan öteden beri iş odaklı çalışmasıyla bilinir. Birlikte çalıştığı bütün kabine üyelerinin hangi konuda ne ürettiğinin takibini çok sıkı bir şekilde yapmıştır. Bundan sonra da yapacaktır. Külliyedeki törende 2023 hedeflerine ulaşmaktan bahsetti. Kabinedeki isimler de bu hedeflere ulaşmak için en kestirme, en hızlı şekilde hareket edebileceği isimler. Ehliyet, liyakat artı hızlı pratik adımlarla ilerleme gibi bir motivasyonla hareket ettiğini düşünüyorum.
Fuat Oktay tek cumhurbaşkanı yardımcısı olarak kabinede yer aldı. Hangi özellikleri açısından seçilmiş olabilir?
AFAD’ın büyümesi, etkin bir kurum haline gelmesinde çok önemli bir rol üstlendi. AFAD’ın yetkilerinin arttırılması, afet ve acil durumlardaki müdahale kapasitesinin artmasında Fuat Bey’in imzası vardır. Dolayısıyla AFAD’daki başarısı sonraki görevlerin bir başlangıcı olmuştur. Ayrıca başbakanlık müsteşarlığı eski sistemde bürokrasinin tepe noktası olarak bilinirdi. Şimdi aynı mantığın yeni sisteme uyarlandığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı yardımcısı bürokratik anlamda yeni sistemin tepe noktasını temsil eden bir koltukta oturuyor. Bu anlamda tabi yetkileri ve ilgi alanlarının çok daha genişleyeceğini düşünebiliriz. Kendisinin bürokrasi öncesinde de çok önemli, dikkate değer bir kariyeri vardı. Amerika’da uzun yıllar kalıp eğitim ve iş alanında başarılı bir hikaye ürettiğini biliyoruz. Dolayısıyla bilinmeyen, ismi ilk defa duyulan ya da acaba performansı nasıl olacak sorularının sorulmasına gerek olmayacak bir isim. Başarıları, son başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan uyumlu çalışması kendisini bu pozisyona taşıdı.
SİYASİ KİMLİĞİ FARKLI YARDIMCILAR OLABİLİR
Kabinede tek cumhurbaşkanı yardımcısı yeterli olacak mı?
Bununla ilgili Cumhurbaşkanı açık kapı bıraktı. Zaten anayasa değişikliğinde de bir sayı belirtilmiyordu. Cumhurbaşkanı istediği kadar yardımcı alabiliyor. Önümüzdeki süreçte yeni atamalar, siyasi kimliği oldukça farklı isimler de söz konusu olabilir.
Kabinede ilgili en çok konuşulanlardan biri de Hulusi Akar’ın Milli Savunma Bakanı olması oldu.
Hulusi Akar Cumhurbaşkanının devlet işlerinde, askeri işlerde, birinci derecede birlikte hareket ettiği bir isimdi. Genelkurmay Başkanı sıfatıyla Erdoğan kendisini yakından tanıdı. Kendisi de Erdoğan’ı yakından tanıdı. Onun öncesinde Ak Parti hükümetlerinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı da vardı. Dolayısıyla iş tutuşu, nasıl hareket ettiği, hangi durumlarda ne tür refleksler gösterdiği biliniyor. Ayrıca şunun da altını çizelim, TSK’nın sınır dışına yaptığı operasyonlar Fırat Kalkanı harekatı, Afrin, Zeytindalı harekatı, Hulusi Akar’ın genel kurmay başkanlığı döneminde gerçekleşti. Dolayısıyla bir komuta kademesinin tepesinde bir yetkili olarak Türkiye’nin güvenliğine ciddi katkı vermiş bir isim. Milli Savunma Bakanı olmasında bu faktörü de göz ardı edemeyiz. Önümüzdeki süreçte YAŞ toplantıları olacak. Milli Savunma Bakanlığının yetkileri geçmişe göre arttırıldı. Personel atamaları MSB’den yapılıyor. Kuvvet komutanlıkları MSB’ye bağlanmış durumda. Dolayısıyla içeriği yani askeri refleksleri bilen, askerin ihtiyaçlarını bilen bir isim olarak MSB’ye atanması, cumhurbaşkanının elini de güçlendirebilir, işlerini de kolaylaştırabilir. Doğrusu benim açımdan böyle bir atama sürpriz değil.
REFERANSLARI BUGÜNE KADAR YAPTIKLARI
Kabinedeki isimlerin bazıları eski siyasetçilerin yakınları. Bu isimler seçilirken vefa faktörü mü gözetilmiştir?
Aksine tam da ehliyet liyakat noktasında hareketle yapıldığını düşünüyorum. Elbette tanınır, bilinir, güvenilir olmak gibi kriterler var. Ama bunun dışında atanan isimlerin bir başarı hikayesiyle seçildiğini düşünüyorum. Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk geçtiğimiz dönemlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı yapmış olan Atilla Koç’un kızı. Zehra Hanım’ın Kadem’de yaptığı çalışmalar var. Ailelerle ilgili yaptığı derinlemesine çalışmalar var. Kendisi ile ilgili referanslar bugüne kadar yaptıkları olmuştur. Tarım bakanı olan Bekir Pakdemirli, yine eski bakanlardan Ekrem Pakdemirli’nin oğlu. Gıda alanında, özel sektörde başarılı projeler geliştiren bir isim. Dolayısıyla bu isimlerin referanslarının, ehliyet ve liyakat temeline oturduğu kanaatindeyim. Kendi alanlarındaki başarılarını bakanlık bünyesinde de sürdürmeleri halinde güzel hikayeler çıkacaktır.
ÖZEL SEKTÖR TECRÜBESİ DEVLETE AKTARILACAK
Dediğiniz gibi kabineden özel sektörden gelen bir çok isim var. Kendi alanında başarı göstermiş bu isimler tecrübelerini bakanlığa aktarılabilir mi? Özel sektör ve devlet yönetimi birbirine benzer midir?
Sayın Erdoğan’ın 2002’den itibaren yönetim tarzı, devleti özel sektör mantığıyla yönetmek. Bu zaten sayın Erdoğan’ın iş tutuş ve yönetim tarzında var. Yeni sistemin Erdoğan’ın yapısına en uygun düşen niteliklerinden biri de bu. Özel sektörde başarı üretmek kolay bir iş değil. Kafa yormak, ter akıtmak, akıl teri dökmek, devlet imkanlarına başvurmadan kendi alanlarında projeleriyle bir başarı hikayesi üretmek gerekiyor. Dolayısıyla özel sektörde başarılı olanların bakanlıklarda bu başarıyı sürdürme şansı geleneksel siyasi kalıplara göre hareket edenlere göre daha fazladır. Bir şirketi başarılı bir şekilde özel sektörde yönetebilen bir kimse aynı mantığı devlet işleyişine taşıdığı zaman hem devlet işleyişindeki hantallıktan çıkılmış olur hem de o pratik çözümlerde mesafe kat edilmiş olur. Ki biz bunu göreceğiz. Sağlıkta da diğer bakanlıklarda da göreceğiz. Ben zaten öteden beri özel sektörde başarılı olanların siyasete teklif edilerek getirilmesini desteklemişimdir.
Kabineye bir bütün olarak baktığınızda ne görüyorsunuz?
24 Haziran seçimleriyle birlikte Türkiye’nin önüne çok büyük bir fırsat penceresi açıldı. Geride kalan 5 yıla baktığımızda Türkiye çok zor ve sıkıntılı günler geçirdi. Fakat son birkaç yıldır özellikle güvenlik anlamında Türkiye’ye yönelik tehditlerin fiili olarak azaldığını gördük. Gerek PKK ile mücadelede, gerekse FETÖ ile mücadelede ciddi mesafeler kat edildi. 2016’da özellikle yaşanan bombalı saldırılar, darbe girişimine kadarki zor dönemleri Türkiye geride bıraktı. Millet de 24 Haziran’da çok net şekilde yeni sistemle Türkiye’nin önünü açtı. Bunun iyi değerlendirilmesi halinde Türkiye’nin önümüzdeki 5 yılda çok daha rahat bir dönem yaşayacağını ümit ediyorum ve bu şansın Türkiye’nin önüne geldiğini düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte yeni sistemde Türkiye istikrarlı bir şekilde yoluna devam edecek.
Emeti Saruhan, 19.07.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Hayatın Sıcak Yüzü,
Emeti Saruhan Yazıları
Takip et: @emeti
Sonsuz Ark'ın Notu: Emeti Saruhan Hanımefendi'ye çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 06.07.2017
İlk yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.