"Bu öyküler bir zeminden öte bir temeli olan öyküler. Bundan dolayı da bu temel üzerinde görünmelerini sağlayacak kadar bir tasvirle yetinen öyküler olarak da ayrı bir özellik taşıyorlar."
Yıldız Ramazanoğlu’nun son öykü toplamı ‘Adem’in Cevap Vermesi’, hemen bütün Yıldız Ramazanoğlu kitapları gibi içten ve hakiki bir gündeliğin farklı tonlardaki ve anlık renkleriyle karşılıyor okuru. Kitapta ilkin bir anneannenin izlenimleriyle karşılaşıyoruz.
Özellikle ‘Adem’ bölümünde yer alan dört öykünün ilk ikisinde anlatılan bütünüyle otobiyografik hikayenin okuru karşılama biçimi hayli önemli bir deneyim niteliğinde. Zira Yıldız Ramazanoğlu bu iki hikayede bir yandan Adem’in doğumuyla başlayan süreç içerisinde dünya ile karşılaşma anlarındaki Adem’le dünya ve biz ilişkisini açık ederken, öbür yandan da sadece bir anneanne ile karşılaşmak anlamında da olsa bizim (insanın Adem’le karşılaşmasını) onu karşılayışımızı da bu açıklığa yerleştiriyor.
Sözgelimi Adem kimi yerde okurun torunu, evladı da olabilirken kimi yerde de bu evladın ana babası olan evlatları da yazma ve okuma sürecinin içine yerleştirerek Adem’den de öteye evladını annesine bırakarak bir seyahate çıkan küçük anneyi ve o annenin yanındaki babayı da örtük ama bir o kadar da belirgin çizgilerle resmedebiliyor.
Bu anlamda Adem, bütün saflığı, masumiyeti ve sığınmışlığı içinde bir yandan dünyayı tanırken öbür yandan Ramazanoğlu’nu bir oluş- yaradılış düşüncesine sevkedişiyle de (üstelik bunu okunmaya değer bir gündeliğin içinde ortaya koyarak yazarın ustaca derinleşmek istemediği bir felsefi alanı gösteriyor oluşuyla) bile ayrıca bir karakter kazanıyor.
Bir kuşağa has çokça otobiyografik özellikler taşıyan bir gerçeğin-hakikatin ürünleri
Çoğu okurun ve yazarın malumudur; yazarın da içinde yer aldığı halde kendinden ziyade birinci dereceden yakınlarını ya da onların çocuklarını anlatmaya durduğu – bir yere kadar roman hariç- özellikle öykülerde okuru dışta bırakacak sentimental yükleme bir de ev içi hallerle birlikte verildiğinde hiç istenmeyen bir klostrofobik yazıya yol açıyor; yazarın ancak ve sadece en yalın haliyle kendine ve bahse konu yakınlarına anlatabileceği yeknesak, tekdüze bir anlatıya dönüşebiliyor kimi zaman.
İşte Ramazanoğlu’nun aslında büyük bir riski göze alarak giriştiği bu deneyim sadece Adem’in kendiliğine içkin yanları ve ondan hareketle diğer Ademleri akla getirişiyle hem bu tekdüzelikten kurtulabilen hem de hakikati kendi içinde dönenip duran böylesi usta işi bir yazınsal deneyim niteliği taşıyor. Bu bakımdan bu öykülerde sağlam bir temel niteliğindeki kurguyu da aşan bu hakiki özü hiç unutmadan bakmak gerekiyor Ramazanoğlu öyküsüne.
Zira yine ‘okur’un malumu olsa gerek, Yıldız Ramazanoğlu ile aynı kuşakta yer alan Cihan Aktaş’ta da görebileceğimiz bu çevreye az çok kapalı ve daha çok ‘oda’ ve ‘ev içi’nde dönüyormuş gibi görünen hikayenin bir biçimiyle de bir döneme ve bu dönemi yaşayan bir kuşağa has çokça otobiyografik özellikler taşıyan bir gerçeğin-hakikatin ürünleri olarak görülmesi ve öylece okunması gerekiyor.
Kendi zamanına has, kendi hakikatiyle baş başa yazma biçimi
Bu öyküler bir zeminden öte bir temeli olan öyküler. Bundan dolayı da bu temel üzerinde görünmelerini sağlayacak kadar bir tasvirle yetinen öyküler olarak da ayrı bir özellik taşıyorlar.
Yıldız Ramazanoğlu öykülerinde kişilere -hangi öyküde, nerede, ne kadar süreyle ve hangi ton ve ağırlıkta olursa olsun- kendi haysiyetlerini ve kimliklerini veren başat özelliği de işte bu kendi zamanına has, kendi hakikatiyle baş başa yazma biçiminde aramak gerekiyor. Zira bu temel aynı zamanda bir zemin olarak da her şeyden önce Ramazanoğlu öyküsüne kendi gerçekliğini kazandırarak oldukça özel bir yazının ürünleri haline getiriyor bu öyküleri.
Denilebilir ki; bir bunalmışlıktan, sıkılmışlıktan, isyana hazır aleste beklemekten çok, olup biteni hem de en derin yanlarına kadar gören ama bu görüşle beliren gerçeği de hiç bir biçimde yok saymadan kabul ederek, bu gerçekle yüzleşmekten geri durmayan insanların öykülerini yazmış Yıldız Ramazanoğlu.
Bu bir yandan yaşadığı yerin ve zamanın farkında olan, öbür yandan da bu farkında olunan yer ve zamanda insanların öyküleri olarak yazılan bu öyküler, sözgelimi bir yandan gerek içinde boy attıkları büyük kente ve gerekse bu kentin derinlerindeki ve kendi kapalılığındaki mekânlarında olagelişleriyle belki o ana kadar farkında olamadığımız bir çok gerçeği önümüze koyarken, öbür yandan tıpkı Adem’i öğrenirken gözleyen anneannenin de Adem’den öğrendiği bir başka katmana götürüyor bizi.
Net bir örnek olarak ‘Adem’in Ağaç Kovuğundan Çıkışı’ ve ‘Adem’den Haber Var’; hakeza anlatıcının adeta bir sterilizasyon kabinindeymiş gibi durduğu halde her şeyin tam da ortasında durduğu ‘Annemin Arkadaşları’nda dikkat çeken belki genç kızdan devralınmış belki genç kıza devredilmiş bir dille yazılan üç güzel öykü; bu katmanlı hallere örnek olarak verilebilir.
Bunlardan öte adeta parça parça izlediğimiz bazı görüntülerle kendini ele veren epeyce sinematografik anlara dayalı ama bir o kadar da sessiz ve gürültüsüz anlatım; yine sözgelimi ‘42. Dakika’da anbean içimize yerleşen ürperme ile birlikteki çaresiz kabul edişi tam da bu gürültüsüz anlatımla verebilir ancak.
Benzer biçimde ‘O Gece’, ‘Tırlar Neden Bu Kadar Yaklaşıyor’, ‘Veronika’, ‘Elektrik’, Belfast’ın Geceleyin Dile Gelmesi’, ‘Dinozorun Rüyası’… gibi kitabın bölümlenişinde ‘Adem’den ‘Sarsıntı’ya ve ‘Yaşantı’ya kadar her birinin ayrı bir yeri olsa da son tahlilde tek bir kurgu ile tek bir çatı- belki dünyada olup biten bölümlenmiş bir bütünlüğün öykülerini okuduğumuzu farkediyoruz.
Bu yüzden de söylemden geçemiyoruz; tüm bu kişileri, figürleri birbirine bağlayan – yani sanki bir an ‘Lise Bire Giden Kızın Babası’nı okurken ‘42. Dakika’daki Cemil’in babasını, Sami Bey’i de yanı başımızda duyup hissettiğimiz bir mesafe – yakınlık arasında yazılan bu öyküleri okurken; ‘Annemin Arkadaşları’nda elinde kamerayla dolaşan ve istediği yere odaklanan genç kızın belki bizi tam da ‘Adem’in Cevap Vermesi’ni okurken kaydettiğini bile düşünebiliyoruz.
Okunması dileğiyle…
[Adem'in Cevap Vermesi, Yıldız Ramazanoğlu, Öykü, İz Yayıncılık, 2. Baskı, Mayıs 2018, İstanbul, ISBN: 978-605-3262-45-9]
Şahin Torun, 27.07.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Eleştiri, Kitap Notları, Kitapların Ruhu
Şahin Torun Yazıları
Takip et: @torunsahin
Sonsuz Ark'ın Notu: Şahin Torun Beyefendi'nin çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 18.06.2016
İlk yayınlandığı yer: Dünya Bizim
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.