Japonya’nın 731. Birim’de işlediği savaş suçlarından daha korkunç olan ABD’nin tıbbi veriler karşılığında bu barbarlığı örtbas etmesi. Bir Kızılderili atasözündeki gibi: “Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur.”
Oysa dünyanın başka yerlerinde Nazilerden başkaları da benzer hatta daha korkunç işkenceler ve katliamlar gerçekleştirmiştir. İşkence ve savaş suçu denildiğinde tarihte hep mazlum olarak anılan Japonya gibi. “Çin işkencesi” dilimize bile yerleşmiş, ya “Japon işkencesi”? “Nazi kampları”nı hepimiz biliriz, peki “731. Birim”i?
2. dünya savaşı sırasında Japon imparatorluk ordusunun biyolojik ve kimyasal silahlar üretmek amacıyla kurduğu 731. Birim belki de insanlık tarihinin en acımasız vahşetlerinin yaşandığı bir askeri birimdir. 731. Birim kurulduğu dönemde gizlilik amacıyla salgın önleme ve su arıtma tesisleri olarak gösterilmiştir.
Birimin başında olan ve kurulmasına öncülük eden mikrobiyolog Shiro Ishii, 2. Japon-Çin savaşında insan deneyleri ve savaş suçlarından sorumlu bir korgeneraldi.
Shiro Ishii
Zengin bir ailenin çocuğu olan Ishii, Tokyo Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra orduya katılmış, zehirli gaz kullanımı konusunda Almanya’da araştırmalar yapmıştı. Ülkesine döndükten hemen sonra Almanların zehirli gazlarından çok daha korkunç olan biyolojik savaş konusunda araştırmalar yapmak üzere üstlerini ikna etmeyi başardı.
1934’de inşasına başlanan 731. Birim Japon İmparatorluğu Kempeitai Askeri Polisi’ne bağlı olarak Çin’in kuzeydoğusunda Harbin- Fingfang bölgesindeydi. 1939’da bitirilmiş ve 731. Birim adını resmi olarak 1941 yılında almıştı.
Buna göre basınç odalarında insanlar basınca dayanması için canlı canlı tutuluyor, kol ve bacak gibi uzuvları kesilerek kan kaybının ne kadar olduğu ve ne kadar sürede sonlandığını belirlemek için deneyler yapılıyordu.
Kangrenin araştırılması için uzuvlar canlı canlı donduruluyor ve tekrar çözdürülüyordu. Buna frostbite (soğuk ısırığı) deniyordu.
Esirler biyolojik saldırılara maruz bırakılıyor, zindanlara bırakılan zehirli hayvanlar tarafından deneklerin bilerek zehirlenmelerine izin veriliyor, daha sonra ortaya çıkan hastalıkların derecesi ölçülüyordu.
İnsanlara bazı hayvanların kanları enjekte edilmekte, insan kanına deniz suyu verilmekte (sebebi tuz ve kan Reaksiyonunun ölçülmesi), iç organlarının yerleri değiştirilmekte ve bazı iç organlar diğer iç organların üzerine dikilerek üzerlerinde inceleme yapılmaktaydı. Tüm bu ameliyatlarda kesinlikle anestezi uygulanmıyordu.
Denekler aşırı sıcak ve soğuk ortamlarda bırakılarak insan bedeninin iklim değişikliğine verdiği tepki değerlendiriliyordu.
731’in kurbanlarının ve Japon bakteriyolojik silah savaşının toplam kurban sayısının 580 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.
Ekip üyelerinden Liu Rujia, yaptığı açıklamada, "Tıbbi tezler, laboratuvar raporları ve Japon askerlerinin hesapları dahil dosyalar, biyolojik savaş arşivlerindeki boşlukları doldurmak için büyük önem taşıyor." dedi. "Hem tarihsel hem de akademik değeri var."
Bunların yanında Harbin Pingfang bölgesindeki Japon askerlerinin 1931-1945 yılları arasındaki eylemlerini ortaya koyan dergiler de bulundu. Liu Rujia, bu dergilerdeki fotoğrafların ve yazıların da güçlü birer kanıt olduğunu söyledi. Araştırma 7 yıl sürmüştü.
Tesis sorumlusu olarak gösterilen Shiro Ishii, tüm deneylerin yaratıcısı olarak gösterilen kişidir.
Tesisteki üst düzey sorumlu ekip aşağıdaki isimlerden oluşmaktaydı:
General Ishii Shiro
Yarbay Ryoichi Naito
Dr Masaji Kitano
Yoshio Shinozuka
Birim’in ve deneylerin sorumluları savaştan sonra yakalandı ve savaş suçlusu ilan edildi. Ancak ABD yapılan deneylerle ilgili tüm bulguların kendisine teslim edilmesi karşılığında sorumluları sığınmacı olarak kabul edebileceğini teklif etti ve sonradan tüm bu bulgular ABD'ye teslim edildi.
İnanılmaz bir şekilde, Ünite 731'in operasyonundan büyük ölçüde sorumlu olan Shirō Ishii, savaştan sonra cezadan kaçtı, ABD’nin insan deneyleri araştırması için verdiği dokunulmazlıktan yararlandı. Ishii, sonraki hayatına bir klinik açarak devam etti ve gırtlak kanseri nedeniyle 67 yaşında Tokyo’da öldü.
Esir kampında bir süre tutulup Japonya’ya iade edilen Kitano ise yıllarca bir ilaç firmasında çalıştı ve 91 yaşında Tokyo’da öldü. Bu işten ABD sayesinde sıyrılacağı haberi üzerine “ Bu çok iyi oldu, şimdi veriler sular seller gibi akacak” diyen Dr. Ryoichi Naito’nun Rockefeller’la sıkı ilişkiler içinde olduğu söylendi. 1982’de akciğer kanserinden öldü.
2014’te 92 yaşındayken ölen Yoshio Shinozuka da, 1965’te serbest bırakılarak diğer Unit 731 sorumluları gibi aklandı, her ne kadar 16 yaşındayken tesise girdiğini ve yaptıklarından dolayı pişman olduğunu söylemiş olsa da 1998’de Kanada’da yapılan Barış Konferansı’nda konuşma yapma isteği reddedildi.
Bu dehşet verici olayların üstünü kapatmak isteyen Amerika, gerçekleşen deneylerin vahşet ve işkence içerikli olduğunu kabul etmesine rağmen; insan anatomisinin boyutu, biyolojik ve kimyasal silahların insanlar üzerindeki etkileri gibi sonuçlara bakıldığı zaman paha biçilemez sonuçlar verdiği gerekçesiyle hiçbir yargılama işlemi yapmamıştır. (Hatta ABD’nin bu bilgileri sonradan Vietnam’da kullandığı iddiası da ortaya atılmıştır)
Sovyetler Birliği, savaşın sonunda Birim 731'de çalışan bilim adamlarından on birine karşı bir mahkeme düzenledi, her biri kendi suçları için Sibirya'daki bir esir kampında iki ila 25 yıl arasında ceza aldı.
Ancak Fukumatsu Okawa da dahil olmak üzere, "Ölümsüz Hafıza" belgeselini yayınlayarak Birim 731'de yaptıklarını kamuoyuyla paylaşan üyeler de vardı.
Buna karşın 731 faaliyeti, sağcı milliyetçi Japon tarihçiler ve Çin propagandası olduğunu söyleyenler tarafından hala reddediliyor.
Çinliler kültürel bir atak olarak1988 yılında konuyla ilgili “The Black Sun: 731” isminde bir film de yaptılar ancak film eleştirmenlerce aşırı kanlı ve hastalıklı derece sinir bozucu olarak nitelendirildi.
Yine Harbin Üniversitesi’nde akademisyen olan Yang-Yan Jun, Yue-Him Tam’la birlikte yazdıkları “Birim 731: Şeytanın Laboratuvarı, Japon Biyolojik Savaşının Çin’deki Auschwitz'i 1933-45” adlı kitapta bulguları bir araya getirdi. Kitaba göre:
Çinliler, Ruslar ve Koreliler, salgın ve şarbonun hava bombardımanlarına maruz kalmışlardı, donmuş ve etinden sıyrılmış, gazlanmış ve canlı olarak kaynatılmışlardı, bazı İngiliz ve Amerikan araştırma şirketleri tarafından bu insanların herhangi bir anestezi olmaksızın yok edildiği bildirilmiştir. Bunlardan bazıları çocuklardı. Deneylerde yaş ve cinsiyet ayırımı yapılmıyordu.
Birim 371'in daha insanlık dışı eylemleri, tifo ateşi, kolera ve diğer hastalıkların su sistemlerine katılmasıyla oluşan güçlü bir bakteriyolojik savaş başlattı. Aile üyelerinden yedisi veba salgınından sonra on dokuz gün içinde ölen Jing Fuhe'nin hikayesi de bu kitapta paylaşılıyor.
Kitapta yazarlar şöyle yazıyor:
“İkinci Dünya Savaşı sırasında pek çok iğrenç olay gerçekleşti. Bu olayların bir kısmı uluslararası ilişkileri etkiledi, bazıları bütün bir halkın kaderini değiştirdi, bazıları da tüm insanlık üzerinde krizlere ya da gelecek nesillere karşı muazzam sonuçlara neden oldu. Savaş, yetmiş yıldan fazla bir süre önce sona ermesine rağmen, bu savaşın kolektif hafızası ve kamusal tarihi bugün bizi şaşkına çevirdi. Polonya'da, Auschwitz toplama kampı, Almanya'nın Nazileri tarafından Yahudi halkının soykırıma uğradığını ortaya çıkarırken, Japonya'da Hiroşima Barış Anıtı Park, Ağustos 1945'te Amerika Birleşik Devletleri tarafından atılan ilk atom bombasının destansı trajedisini ölümsüzleştiriyor. Auschwitz ve Hiroşima, dünyadaki önemli tarihi yerlerdir ve bu ve diğer anıtlar sayesinde, geçmişi unutmuş bir ulusun tekrarlara mahkum olduğunu hatırlatırız.”
“Bu döneme benzer büyüklükteki diğer savaş suçları büyük ölçüde ortaya çıkarılmadı; Bu kitap, Çin'de Japonlar tarafından işlenen zulümleri vurgulamayı amaçlamaktadır. Biyokimyasal deneylerde canlı insanın kullanımı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Çin'deki Japon İmparatorluk Ordusu Ünitesi 731 tarafından biyolojik savaşın uygulanması, özellikle Batı dünyasında değil, Çin dışında nadiren bilinmektedir.”
İşte kısaca Japonya’nın çok fazla bilinmeyen “Çok onurlu adamlar başarısız olunca hemen intihar ediyorlar”, “Metroda bile kitap okuyorlar” ya da “Çok çalışkanlar bakın Japon milli takımı soyunma odasını da böyle temizledi” gibi pozitif algılardan oldukça uzak yüzü…
Şunu da son olarak ekleyeyim, Japonya’nın 731. Birim’de işlediği savaş suçlarından daha korkunç olan ABD’nin tıbbi veriler karşılığında bu barbarlığı örtbas etmesi. Bir Kızılderili atasözündeki gibi: “Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur.”
Derya Beyaz, 06.07.2018, Sonsuz Ark, Çırak-Çevirmen Yazar, Eleştiri, Dilin İşledikleri-Kalemin Yazdıkları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.