"Hepsi sefaletin dibinde, yüzlerce yıldır öldürdükleri canların çaldıkları malların bedelini ödemeye başladılar. Şimdi de son bir hamleyle, can havliyle Türkiye'nin paçalarına yapışıp kendileri ile aynı çukura düşürmek istiyorlar."
Bizim Cumhurbaşkanımızın kim olacağını belirleyemediler, biz seçtik; bizim hangi sistemle idare edileceğimizi de belirleyemediler, biz belirledik. Biz kazandıkça onlar öfkelerinden delirecek duruma geldiler. Devleti de bizim seçtiğimiz Erdoğan şekillendiriyor; maksadı da bize hizmet edebilecek bir devlet inşa etmek. Bunu hangi ülkenin hangi vatandaşı istemez? "Erdoğan'ı bir süreliğine bize verin" diyen lidersiz, başıboş ve gerilemekte olan ülkelerin derdi ne?
En son Erdoğan'ın önce vekil, sonra da Enerji Bakanı yaptığı damadı Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanı olmasını engellemeye çalıştılar; tehdit ettiler; umursamadık. Trump'ın tıfıl damadı Ortadoğuyu cehenneme çevirirken itiraz etmiyor bu sefiller. Erdoğan 9 Temmuz'da resmen yemin edip göreve başladıktan sonra, 24 Haziran'dan önce başlattıkları ekonomik saldırıları, dolar operasyonlarını, işe koştukları itibarsız ve tetikçi derecelendirme kuruluşlarını ve sermaye suikastçilerini tekrar devreye soktular. Tek amaçları vardı tıpkı 2002'den beri yaptıkları her saldırıda olduğu gibi, Türkiye'yi güçlendiren, zenginleştiren politikaları ile Erdoğan'ı alaşağı etmek.
O kadar arsızlar ki, o kadar şeytanlar ki, açık açık yazıp çizebiliyorlar %53 oyla seçilen bir Cumhurbaşkanı'na 'diktatör' derken, 'bütün atamaları o yapıyor' derken, 'Berat Albayrak'ı görevden al işler düzelir' derken. Onları neden ilgilendiriyor bizim ülkemizin içişleri?
İlgilendiriyor çünkü alıştıkları soygun ve aşağılama dönemini Erdoğan sonlandırıyor; iki yüz yıldır yapmaya alışageldikleri gibi devletin her stratejik kararına müdahale etme seçenekleri tek tek azalıyor, istediklerini yapamaz hale geliyorlar, Türkiye'den çalamadıkları her lira onların çalıntı servetlerinin azalması demek. Bizim cebimiz demek olan Hazine ve Maliye Bakanlığı başka hangi nedenle onları ilgilendirsin ki?
Dünya'nın en sağlıklı ekonomisine sahibiz, ama utanmadan arlanmadan Türk Lirası'nın değerini düşürme operasyonlarını bahane ederek 'Ekonomik kriz' var yalanıyla IMF ile anlaşın diye zorluyorlar... En son güya Türkiye'nin ekonomik istikrarı bizim çıkarımıza diyen Almanlar "IMF ile anlaşın" diyerek dost kılığında şeytanlık yapıyorlar.
Olmuyor, istediklerini alamıyorlar, bu kez faizleri yükseltin diyorlar. Açık açık söylüyorlar; faiz Almanya'da ekside bizde resmen %17'lerde, piyasada %20'lerde, ama bu soygunculara bu yetmiyor. Köşeye sıkıştırıp mafya gibi ya canını ya malını diyorlar ve biz bu soygunculara hayır diyoruz, bundan daha onurlu bir iş mi var?
10 Ağustos 2018 günü Trump'ın başlattığı büyük saldırı sonrası hemen ilk iş günü olan 13 Ağustos pazartesi günü İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali'ninekran ekran gezerek cesaretle ve tarafsızlıkla anlattıkları ortada:
"Çok net, ciddi bir spekülatif atakla karşı karşıyayız. Ben Hazine kökenli bir yöneticiyim. Döviz piyasalarını, buranın işleyişini 90'lı yılların başlarından beri bilirim. 94 krizi, 96 Asya, 97 Rusya, 99 depremi, 2001 krizi bunların hepsini yaşadık. Buralarda bir kısım dalgalanmaların olması normaldir. O dönemlerde de hep görürdük. Ama bu defaki biraz farklı. Ben çok tabii görmüyorum açıkçası… Bazen bütün bu teknik detaylara hakim insanlar olarak bile, 'acaba komplovari düşünme eğiliminde mi oluyoruz' diye kaygı duyuyorum. Ama durum hemen bizi teyit ediyor.
Ben bunu 15 Temmuz sonrasında da yerli, yersiz, ilgili ilgisiz değerlendirmeler, kanaatler söz konusuyken rakamlarla izah etmiştim. Aynen güncellenmişi söyleyeceğim. Türkiye'nin vadesine bir yıl kalan ödeme tutarı, borçlarının tutarı 180 milyar dolar. Yani orijinal vadelere, ödeme vadesine 1 yıl kalmış olan borçların toplam tutarı. 180,6 milyar dolar. Bu çok önemli bir rakam ve 'bu işin içinden nasıl çıkacağız' hissi oluşuyor. Ama bütün hadise de ayrıntılarda, detayda… Meslek erbaplığı da o… Onu ortaya koymak lazım. Toplumu da bu konuda ikna edip, iyi bilgilendirmemiz lazım.
Bugün 'spekülatif ataklar' derken, çok tabii saiklerle bankalara, şuraya, buraya gidip birtakım hareketler yapmayı düşünebilecek olan normal hane halkı da var. Onları doğru bilgilendirmeliyiz. Öyle baktığımız zaman, bu 180 milyar doların 102 milyar dolar tutarı bankaların yükümlülüğü. Bunun da yarısı yani 50 küsur milyar doları, bankaların kendi borçları değil, yurt dışı yerleşiklerin bizim nezdimizde açtığı mevduat hesapları, diğer yarısı ise borçlar. Bunların yenilenme oranı da 12 aylık kümülatif oranlara bakıldığında bankacılık sisteminde yüzde 110'a yakın bir yerde. Son dönemde bir miktar o düştü, ama yönetilebilecek olan bir düzeydir. Bu borçlanma düzeyine karşılık, aşağı yukarı 50 milyar dolarlık nakit borç diye baktığınız zaman, Merkez Bankası nezdinde rezerv opsiyon mekanizması nedeniyle tuttuğumuz rezervlerin toplamı 30 milyar dolara yakın. Yine döviz depo piyasasında 50 milyar dolar Merkezin bize kullandıracağı limitimiz var. Bankacılık sisteminin tamamının her an nakde döndürülebilir döviz likiditesi 50 milyar dolar civarında. Dolayısıyla hiçbir soruna işaret etmeyen bir tablodur."
Bu halk büyük bir halk, kuru ekmek yer, borçlarını alışkın olduğu gibi yönetmeyi başarır, ama bir daha sizin gibi alçaklara Hazinesini, Maliyesini, yani namusunu terk etmez... Bu halk çok iyi bilir, IMF ile anlaşmak, faiz yükseltmek Türkiye'nin mahrem sayılabilecek hiçbir gelişmesine kaynak ayıramayacak, güvenlik masraflarını kısmak zorunda kalacak, Suriye ve Irak'ta, Türkiye'nin içinde terörle mücadele edemeyecek; her şey 2002'den önceye dönecek...
Halkına yaptığı sağlık hizmetinin kalitesinden sosyal devlet ilkesinin gereğini yerine getirmeye kadar her şeye 'popülist politika' olarak bakan bu alçakların ülkelerinin hepsi çökmüş vaziyette. Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya açlar ülkesi. Bakmayın siz Macron'la Merkel'in Erdoğan'ı aramasına... Macron "Türkiye Fransa'dan et alacak" diyerek çiftçisine müjde verecek duruma inmiş bir zavallı. Almanya ise dağılmanın bir adım öncesinde... Merkel Erdoğan'ı 'IMF ile anlaş' diye ikna etmeye çalışan bir sefil kukla.
Hepsi sefaletin dibinde, yüzlerce yıldır öldürdükleri canların çaldıkları malların bedelini ödemeye başladılar. Şimdi de son bir hamleyle, can havliyle Türkiye'nin paçalarına yapışıp kendileri ile aynı çukura düşürmek istiyorlar. Geçti artık o devir. Trump da aç-sefil, toplam borcu 20 trilyon dolara fırlamış bir ülkenin şantajcı soyguncusu...
Türkiye'yi NATO'dan çıkaracak mekanizmaları yok. Türkiye ancak isterse çıkar. F35, İki Bakanımıza uyguladıkları yaptırım, ajan Brunson hepsi bahane...
Ateş olsalar düştükleri yeri yakarlar bu sefiller, onların yerli uşakları her zamanki tipler. FETÖCÜLER, PKK'lılar, DAEŞliler, CHP'liler, darbeciler; özetle hainler... Ciddiye almaya gerek yok; bizi ekonomik olarak batırmaya cesaret edemezler, kendileri bizden önce batarlar...
Allah büyüktür ve onların devri 9 Temmuz 2018 itibarı ile bitmiştir.
Arif Şahin, 20.08.2018, Sonsuz Ark, Şaşkınların Tarihi 89
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.