"Seyyit Kutup bize iki temel miras bıraktı: ilki, özgüven, kendi dinine, dinin düşünce yapısına ve sorunların çözümündeki etkililiğine olan güven… Sağlam karakterli, ahlaki yapısı güçlü şahsiyetlerin değişim konusunda ne kadar önemli olduğunu da..."
İslamcılığın sahih bir şekilde anlaşılmasına ve dinin bugün için hem anlamını ve hem de nasıl yorumlanması gerektiği konusunda önemli bir öncü şahsiyettir Seyyit Kutup… Üstadımız, kendisinden önceki İslamcı müktesebatın özür dileyici bakışını eleştiriye tabi kılarken Müslümanların özgüvenlerini kazanacak bir bakışı öne çıkartan yaklaşımı temel olarak kabul eder. Bu yüzden İslamcılık müktesebatı çerçevesinde Seyyit Kutup ikinci kuşak aydın olarak kabul edilir.
Batı karşısında İslam’ın ‘izzeti nefsini’ savunan ve Müslüman olmanın nasıl büyük bir şahsiyeti inşa edeceğini fikir düzeyinde öne çıkartan yaklaşımı ile Seyyit Kutup, kendi kuşağı ve kendisinden sonraki kuşağı da ciddi bir şekilde etkilemiş ender şahsiyetlerdendir.
Seyyit Kutup kendisinden önceki kuşaktan farklı olarak mevcut durumu kabullenmeyen ve bu mevcut batılı kültürün ve bu kültürden beslenen Müslümanların durumunun içler acısı olduğunu ve bunu sahihlik çerçevesinde yorumlayarak yeni bir bakışın Kuran merkezli bir inşa sürecinin zorunlu olduğunu dillendiren bir aydın ve entelektüeldir.
Önemli bir farkı ise şahitlik meselesinin önemine yaptığı vurgu ve modern bağlamı dikkate alan bir tasviri dini düşünce ekseninden hareketle yapmasıdır. Cahili toplum, cihad ve içtihad kimi temel kavramların yeniden düşünülmesini sağlayarak bu konuda yeni yorumlar geliştirerek mevcut açmazlara çözüm önerisinde bulunuyor. Özellikle tarihsel verilere ‘eleştirel bakışı’ ve ‘edebi’ usulü bir yöntem olarak öne çıkarması da kendi hanesine artı olarak kaydedilmelidir.
Bu yüzden İslam düşüncesini yeniden yorumlarken İslami ilimleri bu yeni yorum çerçevesinde ele aldığını da gözlemleyebiliriz. Vahyin kişiyi inşa etme sürecine yaptığı atıflar ve ilk inen ayet ve surelerin bu bakışla ele alınması onu ciddi bir şekilde öncü neslin hocası kılmaktadır.
Seyyit Kutup’un dikkat çeken özelliği davetçi kimliğine halel getirecek hiçbir davranışa yönelmemesi ve o davranışları hayatından uzaklaştırmasıdır. Yani davasının ete kemiğe bürünmesinde önemli bir iradeye sahiptir. İşte bu irade onu hem çağdaşları içinde hem de sonra gelenleri etkileyen en önemli unsurdur. Kendisinden önceki aydın Müslüman kuşağın modern kültürü benimseyen tutumunu Üstatta göremeyiz. Bu konuda tavizsiz ve keskindir. O yüzden radikal olarak betimlenir.
Seyyit Kutup, bize önemli bir miras devretti… İslam ve onun düşüncesinin yeniden yorumlanmasının imkânı yanında bu yorumun niteliğinin sahih olması gerektiğini de önemli bir duruş olarak mirasın konusu eyledi. Neyin İslami veya değil olduğu meselesi önemli ve bunun yönteminin de sahih olması gerektiği konusundaki duruşu, kendisinden sonra da bu tartışmaların yönünü belirledi diyebiliriz. Özellikle batılı entelektüellerin muhatap olarak Seyyit Kutup’u görmeleri ve onun düşüncelerine yönelik eleştirilerini de bu çerçevede ele almalıyız.
Seyyit Kutup bize iki temel miras bıraktı: ilki, özgüven, kendi dinine, dinin düşünce yapısına ve sorunların çözümündeki etkililiğine olan güven… Sağlam karakterli, ahlaki yapısı güçlü şahsiyetlerin değişim konusunda ne kadar önemli olduğunu da… İkincisi ise hep yeni bir başlangıcın yapılabilirliğini ve dolayısıyla yeniden bir yorum yapılırken sahihliği eksene alan bir yöntemi dikkate alarak güncelliği yeniden dinin düşüncenin ekseninde yorumlamanın gerekliliğini de mirasına ekledi…
Yani Seyyit Kutup, donuk, katı ve keskin değil bilakis yorum esnekliği olan ama temel ilkelerdeki sahihliği muhafaza ederek… Fıkhın ve İslami ilimlerin diğer kollarının da yeniden yorumlanması gerektiğini dillendirmiştir. Bu tarihsel olanla bağını tamamen koparan değil onu dikkate alan ve değiştirilmesi gerekeni de vurgulayan bir boyutla…
Seyyit Kutup, bütün bu önemli vurgulara rağmen içinde bulunduğu kültürel dokuya bir cevap ve yaşadığı siyasal gelişmelere ve sosyolojik değişimlere yönelik tespitleri de dikkate alarak görüşlerini dile getirmiştir. Bu aynı zamanda her entelektüelin kaçınılmaz bir sonudur. Bugün bizde yorum yaparken aynı durumu dikkate almakla yükümlüyüz. Yoksa kendi gerçekliğimizi ıskalarız, kendi gerçekliğimizi ıskaladığımızda ise görüşlerimiz illetli hale gelir.
Bu noktada üçüncü nesil bir entelektüele ihtiyaç hâsıl oluyor. Bu yeni nesil İslamcılığı yeniden yorumlamakla yükümlüdür. İkinci nesil entelektüeller, siyasal olanı temel bir bakış olarak öne çıkartmışlardı. Bugün siyasal bakışın ümmetin içinde bulunduğu zelil halin en önemli müsebbibi haline dönüştüğünü söylemek bir sorumluluk haline gelmiştir. Bu siyasal olanı bir tarafa bırakmak değil ama siyasal olanın baskın karakterini geriletmenin kaçınılmaz bir hamle oluşunu dillendirmektir. Yoksa sahihlik meselesi en önemli sorun olarak önümüzde duracaktır. Bu noktada Seyyit Kutup bize yol göstericiliğini sürdürebilir. Ancak yeniden yorumlamayı bir sorumluluk olarak üçüncü nesil entelektüel İslamcıların üstlenmesinin kaçınılmazlığını da bu öncülüğe dayandırabiliriz.
İslamcılık, özgüvene dayalı olarak ortaya çıkan müktesebatı kendi ilkeleri doğrultusunda yeniden ele alarak siyasal olanın baskısını geride bırakmalıdır. Bir dinin, felsefenin veya düşüncenin olmazsa olmazı bir dünya görüşünü ortaya koyması ve bu dünya görüşü çerçevesinde inşa edeceği ideolojisidir. İşte bu yüzden dünya görüşünün insanlığı kuşatıcılığı ve anlamı, insanların farklı dünya bakışlarına da yedirilebilmesinin imkânını, ortaya konan bilgi ve kültürün sahihlik ölçüsünü de dikkate alarak yeniden yorumlanmasının gerçekleştirilmesinde geçmektedir.
Sadece Müslüman olana değil herhangi bir kültür ve dine inanan tüm insanlara dair bir şey söylemek ve hepsinin hayatlarına anlamı yeniden taşımanın imkânlarını bakışa yedirmek yeni entelektüellerin en büyük sorumluluğudur. Bu yüzde mevcut müktesebatı bir çatışma gözü ile değil içinde hakikatin varlığının kabulü üzerinden değerlendirmeye tabi kılmak esas olmalıdır. O zaman çatışma yerini kuşatıcılığa bırakacaktır. Ama bu kuşatıcılık, kendi ilkelerimizin hayatı nasıl geniş bir çerçeveden yorumlayabildiğinin de zeminini inşa edecektir.
İşte Seyyit Kutup eğer bugün yaşasaydı sanırım bu çerçeveyi bize sunardı. Çünkü o İslam dininin hayatı kuşattığını ve her ortaya çıkan yorumun bu temel bakışın doğru bir şekilde yorumuna katkı sunacağını işaret ederdi. Ancak içinde bulunduğu kültürel dokuda öncelik İslam düşüncesinin sahih hale getirilmesi ve güçlendirilmesinin elzemliliğini şart koşuyordu. Sürekli bir mücadele içinde siyasal çatışmanın kaçınılmazlığı içinde yorumlamak durumunda kaldığını biliyordu. O yüzden hem tefsirinde ve hem de kitaplarında temel umdelere dikkatimizi çekiyordu.
Seyyit Kutup’un ölüm yıldönümünde yeniden Seyyit Kutup ve düşüncesini değerlendirmek ve yol açıcı bir ufukla yorumlamak bugünün Müslüman entelektüellerine düşen bir sorumluluktur. Bu çerçevede Seyyit Kutup’un bıraktığı yerden bayrağı devralarak yürüyüşü sürdürmek ve onun esasa taalluk eden boyutunu eksene alarak ‘yeni’ olanı yorumlamaya devam etmeliyiz… Bu yorumun bizim ‘izimizi’ taşıması gerektiğini de unutmadan…
Seyyit Kutup üzerine yapılan tartışmaların farkındayım, yeni selefi akımın ona nispet edilmesinin farkındayım. Ancak bu yakıştırmaların eksik ve art niyet taşıdığını düşünüyorum. Seyyit Kutup’un tek taraflı ve eksik anlaşılması ve bir meşruiyet krizini aşmanın imkânı olarak düşünüldüğünü, ayrıca batılı eleştirmenlerin asıl amacının dinin doğru anlaşılması ve yorumlanmasının ürettiği korkuya binaen eleştiriyi yaptıklarını bugün daha net bir şekilde görebiliyoruz…
Allah rahmeti ile merhum Seyyit Kutup’u kuşatsın ve affetsin. Bizi de onunla cennette buluştursun inşallah… Vesselam…
Abdülaziz Tantik, 02.09.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Düşlemek
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.