"Katılımcıların aktif olarak katılabilecekleri her türden çalışma öğretmenlerin motivasyonlarını arttıracak, bu dönemin amacına uygun bir şekilde tamamlanması sağlanacaktır. Toplantılarda alınan kararların öğretmenlerin aktif katılımı ile oluşturulması da etkin yönetişim için gerek şarttır."
Eylül'ün ilk iki haftası, önceki eğitim-öğretim yılını, üniversite sınav sonuçlarını değerlendirdiğimiz, önümüzdeki eğitim-öğretim yılı boyunca yapacağımız işleri konuştuğumuz, fikir alışverişinde bulunarak yasalar, yönetmelikler ve genelgeler doğrultusunda kararlar aldığımız bir planlama dönemi. Tabi bu iki hafta bakanlığın seminer programlarını da içeriyor; öğretmenlerin mesleki yeterlilikleri ile ilgili takviyeler bunlar. Kuramsal olarak kağıt üzerinde çok güzel görünen bu sözlerin gerçekten olanla ilişkisine dair konuşmak gerekiyor.
Önce olması gerekeni söylemeliyim.
Öğretmen yeterlilikleri ile ilgili çalışmalarda bireysel rehberlik önemlidir:
Meslekî Çalışmalar belirli bir maksada matuf olarak yapılmalıdır; Her öğretmen, yıl içindeki çalışmalarını idare ile paylaşır, idare de objektif değerlendirmeleri ile her öğretmende desteklenmesi gereken özellikler varsa onları belirler ve hem Haziran döneminde hem de Eylül döneminde ihtiyaç duyulan öğretmene yönelik tamamlayıcı bir program yapar ve rehber öğretmen eşliğinde bunu uygular, sonraki yıl yapılan destekleme faaliyetlerinin sonuçlarını takip eder ve bu süreç öğretmenden beklenen performans yasal kriterlere ulaşıncaya kadar böyle devam eder, eğer üç-beş yıl sonuç alınamıyorsa o öğretmenle ilgili rapor hazırlanır ve artık başka bir yerde veya görevde değerlendirilmesi tavsiye edilir.
Öğretmen yeterlilikleri ile ilgili çalışmalarda öğretmenlerin aktif katılımı sağlanmalıdır:
Bu türden program uygulanmayan öğretmenlere yönelik de onların ortak kararı ile belirlenecek olan teknolojik yenilikler, sınıf yönetimi, ölçme-değerlendirme, eğitim felsefesi-psikolojisi-sosyolojisi ile ilgili paneller, öğretmen-öğrenci-veli- ilişkileri gibi konularda tecrübeli ve başarılı öğretmenlerin deneyimlerini paylaştığı konferanslar ve her branş için sorunlarını tartışacakları serbest beyin fırtınaları gibi toplantılar düzenlenebilir.
Katılımcıların aktif olarak katılabilecekleri her türden çalışma öğretmenlerin motivasyonlarını arttıracak, bu dönemin amacına uygun bir şekilde tamamlanması sağlanacaktır. Toplantılarda alınan kararların öğretmenlerin aktif katılımı ile oluşturulması da etkin yönetişim için gerek şarttır.
Meslekî Çalışmalar olarak tanımlanan bu çalışmaların ikinci bölümünde zümre toplantıları yapılır; müfredatların incelenmesi, yıllık çalışma planlarına hazırlık, derslerin işlenişinde kullanılacak yöntemler ve tekniklerin, sınav takviminin, yıllık projelerle ve dönemlik performans ödevleriyle ilgili standartların belirlenmesi, diğer branşlarla, velilerle işbirliği, kurslar gibi konular konuşulur karara bağlanır.
Ancak burada hangi öğretmenin hangi sınıfta derse gireceği gibi önemli konular öğretmenlere sorulmaz, öğretmenler bu konularda fikir beyan etme hakkına sahip değildirler, oysa olmalıdır.
Haziran ve Eylül dönemlerinde yapılan çalışmalar hemen hemen aynıdır ve ideal olan da budur. Ve tabi öğretmenlerin yaşadığı çileler de aynıdır ve ideal olana uymamaktadır.
Bürokrasinin en sevdiği şeyler dosyalardır; yukarıdan aşağıya yapılan her türlü denetimde dosyalar incelenir, dosyalarda eksik varsa ilgilisi çağırılır, sebebi sorulur ve usûlünce eksikler tamamlanır, her şey sorunsuzca yürür. Peki gerçekten o cansız dosyalar her şeyin sorunsuz yürüdüğüne, hazırlayanlar ve denetleyenler dahil herkesi ikna etmekte midir? Elbette ki hayır.
Yıllardır olan şudur; seminer programı açıklanır, işi yürütebilecek öğretmenler görevlendirilir, diğer öğretmenler birer seyirci olarak sessizce katılım sağlarlar, giriş-çıkış saatleri ayrı ayrı imza ile sıkı sıkıya denetlenir, canı sıkılması gereken(!) öğretmenlere 'neden geç kaldın ya da neden erken çıktın' hesabı sorulur, rahat bırakılması gereken öğretmen ise çağrılır eksik imzaları attırılır. Herkes mış gibi yapar ve böylece iki haftalık işkence her eğitim-öğretim yılına motivasyonsuz girilmesine hizmet eder ve hiçbir zaman hiçbir şey değişmez.
Bu durum herhangi bir okula has değildir, bu neredeyse bir yüzyıldır Türkiye'nin her yerinde kalitesini okul müdürünün keyfine emanet eden bir işkence dönemidir. Yukarıda bahsettiğim şekilde amaca matuf bir kalitede yapılacak olan çalışmalarla eğitim-öğretimdeki öğretmen yeterlilikleri ile ilgili sorunların hemen tamamı çözülebilecek iken, her şeyin aynı kalması ve gelişen dünyaya göre de gerilemesi sorunların artmasına ve çıkmaza sürüklenmesine neden olmaktadır.
Umuyor ve diliyorum ki; yeni bakan-yeni yönetim anlayışı hantal bir bürokratik yapıdan kurtulmuş bir bakanlık ve aktif bir şekilde çalışan bütün kademelerdeki müdürlerle dolu bir sistem inşa edebilir, eğitim-öğretimin manevi dayanaklarına gereken özen gösterilebilir, insan yetiştirme bilinci güçlendirilmiş öğretmenlerle yola devam etmeyi başarmak mümkün olabilir.
Eğitim-Öğretim'e yaptığı yatırımın sonuçlarını görmek isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da böyle olmasını istediğini düşünüyorum.
Mustafa Eyyüboğlu, Üç Eylül İkiBinOnSekiz– OtuzSekiz
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.