Sonsuz Ark'ın Notu:
Voltaire Net'te yayınlanan "Belçika'da “Domuz Vebası” salgını: Tetikleyen Gürcistan'daki Pentagon deneyleri" başlıklı bir habere göre, "Eski Gürcistan Ulusal Güvenlik Bakanı Igor Guiorgadze tarafından yayınlanan 100.000 sayfalık belgede, Tiflis (Gürcistan) Richard Lugar Merkezi'ndeki Gilead Sciences laboratuvarının Pentagon için kimyasal ve biyolojik silah testleri gerçekleştirdiği görülüyor. Çalışmanın bir parçasını oluşturan belgeler, Gilead Sciences denemeleri ile şu anda Güney Rusya'da yayılan hemorajik ateş Kırım-Kongo'yu taşıyan sivrisinekler arasında bir bağlantı kurulabilir. Igor Guiorgadze'nin kamuya açıkladığı belgeler arasında, enfekte olmuş böcekleri yayma yeteneğine sahip bir drone için patent bulunmaktadır; Bitkilerin enfekte olduğu konusunda DARPA araştırma çalışmalarıyla bağlantılı olması gereken bir keşif." Bu haber Rize'deki Wampir Kelebekler'le ilgili bazı sorulara cevap verebilir.
Seçkin Deniz, 10.10.2018
Voltaire Net'te yayınlanan "Belçika'da “Domuz Vebası” salgını: Tetikleyen Gürcistan'daki Pentagon deneyleri" başlıklı bir habere göre, "Eski Gürcistan Ulusal Güvenlik Bakanı Igor Guiorgadze tarafından yayınlanan 100.000 sayfalık belgede, Tiflis (Gürcistan) Richard Lugar Merkezi'ndeki Gilead Sciences laboratuvarının Pentagon için kimyasal ve biyolojik silah testleri gerçekleştirdiği görülüyor. Çalışmanın bir parçasını oluşturan belgeler, Gilead Sciences denemeleri ile şu anda Güney Rusya'da yayılan hemorajik ateş Kırım-Kongo'yu taşıyan sivrisinekler arasında bir bağlantı kurulabilir. Igor Guiorgadze'nin kamuya açıkladığı belgeler arasında, enfekte olmuş böcekleri yayma yeteneğine sahip bir drone için patent bulunmaktadır; Bitkilerin enfekte olduğu konusunda DARPA araştırma çalışmalarıyla bağlantılı olması gereken bir keşif." Bu haber Rize'deki Wampir Kelebekler'le ilgili bazı sorulara cevap verebilir.
Seçkin Deniz, 10.10.2018
Yıllardır bölgemizdeki vampir kelebekleri konuşuyoruz.
Sadece kelebekleri konuşsak ne ala.. Kelebeklerle birlikte İsrailli turistler de gündemde..
Bölgemizdeki ürünleri yok eden kelebekler nedeniyle İsrail’li turistlerle ilgili kurgular yine canlanmış durumda.
Bölgedeki bazı kurgu teknisyenleri hazır fırsat dercesine 3. sınıf senaryolar yazarak, yazdıkları senaryolar üzerinden siyaset üretiyorlar.
Bu çevrelerin senaryolarına göre; İsrail’liler bölgemize turist kılığında gelip, bölgemizdeki bitki örtüsünü inceliyor, bu incelemeler sonucunda elde ettikleri bilgiler ışığında laboratuvarlarda ürettikleri zararlı canlıları bölgemize salıyorlar. Çok kısa zamanda çoğalan bu zararlılar ürünlerimize musallat oluyor ve onları kurutarak yok ediyorlar. Böylece İsrail hedefine adım adım yaklaşıyor.
Peki, bu senaryoları yazanlara göre İsrail’in hedefi ne?
Bu kişilere göre İsrail, başta çay ve fındık olmak üzere bölgedeki ürünleri yok edip, bölge halkını göçe zorlayacak ve sonra da bu bölgeleri bir şekilde ele geçirecek..
Bu hikayeye inananlar toplumun aklını da bu saçma düşüncelerle işgal edip, onların sağlıklı düşünmelerine engel olmaktan başka bir işe yaramıyorlar.
Bu gibi iddiaları ileri sürenlere iddialarının dayanaklarının ne olduğunu sorduğunuzda, tek diyebildikleri şey; İsrailli turistlerin bölgeye turist olarak geldiğini, ancak şehrin turistik yerlerini gezmek yerine dağ, bayır gezerek bitkiler, böcekler vb. topladığını ve bunları ülkelerine götürdüklerini bunlar üzerine araştırmalara yaparak bölge ürünlerini yok edecek zararlılar ürettiklerini ve bu zararlıları getirip bölgeye saldıklarını söylüyorlar.
Peki bunlarla ilgili elinizdeki bulgular ne diye de sorduğunuzda, tek söyleyebildikleri şey çantalarında bitkilerle, böceklerle yakalanmış İsrailli turistlerin varlıkları.
Yaşanan bir sorunu anlamak ve çözüm için çaba sarf etmekten ziyade ucuz yoldan politika yapmak isteyenler buradan yola çıkarak ülkeyi yönetenlerin, göz göre göre ülkeyi İsraillilere teslim ettiklerini vurgulamak istiyorlar.
İyi de Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin ülkelerinin hepsi bizlere dost da sadece İsrail mi düşman?
Türkiye biyolojik saldırılarla karşı karşıya ise bunu sadece İsrail mi yapar?
Türkiye’de istihbari suçlamalarla hakkında tahkikat açılanlar hep İsrail vatandaşı mı, yoksa başka ülke vatandaşları mı?
Garip olan; bu tür iddiaları ortaya atan insanların aynı zamanda bölgenin gelişmesinin de turizmin gelişmesine bağlı olduğunu söylemeleri..
Yani turist gelecek ama onların hangi ülke vatandaşı olduklarını, bölgeye niçin geldiklerini sorgulayacağız!
Oysa böyle bir şeyin yapılması halinde o bölgeye yabancı turistlerin gelmesinin hiç de mümkün olmayacağını anlamak zor değil.
Dış Turizm gelirlerimizi artırmak için çaba sarf ederken, elbette ülkemize gelen yabancı turist kılıklı casuslara dikkat etmek gerek.
Ve birçok yabancı istihbarat elemanının bu kimlikle gittikleri ülkelerden çeşitli bilgiler topladığı, çeşitli kirli faaliyete bulaştıkları biliniyor..
Zaman oluyor bunlar sadece turist değil, papaz veya öğretmen vb. kılığında da olabiliyorlar.
Peki bölgemize turist gibi gelen ancak dağ, bayırda zaman geçirmekten başka bir şey yapmayan İsrailli turistlerin amacı ne olabilir?
İsraillilerin bölgemizde kuşku çeken, takibe alınan faaliyetlerine dikkat ettiğimizde, bu gibi konularla anılanların toprak ürünlerimizi yok etmek, floramızı bozmaktan ziyade bölgemizde yetişen ve dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan türden tohum, bitki, kuş, böcek çeşitlerini ülkelerine taşıyarak bunları çoğaltma amacı taşıdıklarını söyleyebiliriz.
Dünyanın en gelişkin ve çeşitli tohumlarını üreten, tohum bilgileriyle gdo’lu tohumlar üreten, bu ürünlerin ihracatından hatırı sayılır bir gelir elde eden İsrail, aynı zamanda elverişsiz bitki örtüsüne rağmen birçok bitkiyi yetiştiriyor, birçok meyve ve sebzeyi de ihraç ediyor..
İsrail’li turistlerin bazıları bölgemizde sadece bunlar için bulunmuyor.
Sadece gezmek için bölgede bulunanlar olduğu gibi, muhtemelen yer altı zenginliklerimizle ilgili araştırma yapanların yanı sıra dini nedenlerle de bölgede araştırma yapanlar da var.
Kimi dinci Museviler’in bölgemizde İsrail’in kayıp kabileleriyle ilgili araştırma yaptıkları zaman zaman öne sürülüyor. Bu iddialara göre; Tıpkı Ağrı dağında incelemeler yapmaya gelen Ermeniler gibi, kimi dinci Yahudiler de turist kılığında gelip Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde (sözde ) kaybolmuş olan kabilelerini arıyorlar..
Bazı Dinci Yahudilere göre Yahudilerin on kabilesi kayıptır.
On kayıp kabile, Musevi kutsal kitaplarında da anlatılan, milattan önce 720 yılında Asur istilasıyla sona eren bugünkü Filistin, Lübnan ve İsrail topraklarında (Kenan diyarı) meşhur birleşik İsrail krallığını kuran ama bugün izleri kaybolan on Yahudi kabilesinden oluşur. Onlara göre, Kenan diyarını fetheden ve toprakları paylaşarak kendi krallıklarını kuran on iki kabiledir, ama bugün günümüze sadece iki kabile ulaşmıştır. Bunlar Benjamin ve Judah kabileleridir. Kıyamet öncesi kayıp kabilelerin bulunup İsrail’de toplanması ve böylece Allah’ın kendilerine vaat ettiği dünya hakimiyetinin gerçekleşeceğine inanılır.
İşte o nedenle, bazı dinci Yahudi araştırmacılar turist kılığında dünyanın dört bir yanında kayıp kabilelerini araştırırlar. Bazılarına göre bu kayıp kabilelerden biri de Doğu Karadeniz bölgesinde yerleşiktir.
Dinci Yahudilerin bölgede bu kabilelerle ilgili bulgular aradığı söylenebilir.
Özetle; Yahudi turistlerin bazıları sırf gezi amaçlı bölgemize gelirken, kimileri bitki casusluğu yapmakta veya dini amaç taşımaktalar.
Şimdi bazıları böyledir diye tüm Yahudi turistlere kem gözle bakamayız ve onlar üzerinden sınırsız komplo teorileri üretemeyiz. Sadece Yahudi turistler için değil, hiçbir yabancı turist için bunu yapamayız. Eğer böyle yapılırsa bölgede turizm gelişmez, turist farklı gözle bakılan, rahatsız edildiği bölgeye gitmek istemez.
Dünyada Turizm geliri gelişmiş ülkelerin sayılı gelirleri arasındadır. Hatta geri kalmış ülkelerin bazılarında turizm geliri ilk sıralardadır.
Türkiye, turizm gelirleri zirve yapacak derecede her çeşit zenginliğe sahip bir ülkedir. Bunun için her çeşit turiste aynı yakınlık gösterilmeli, bölgeyi sadece Arap turistlerin uğradığı bir bölge haline getirmekten kaçınmalı ve her tür yabancı turisti bir kazanç görmeliyiz.
Devlet, kirli amaçlarla ülkemize turist kılığı altında gelen kafileleri mutlaka çeşitli yollarla, rahatsız etmeden takibe almaktadır. Buna rağmen kuşkulu şeylerle karşılaştığımızda bunları ilgili yerlere bildirmek yeterlidir.
Dünyadaki turist istihbaratçılar sadece İsraillilerden oluşmaz. Biliyoruz ki, Araplar dahil her tür millet içerisinde bu türden insanlar vardır.
Kaldı ki, eğer konu istihbari bilgilerse bunun için yabancı turiste de ihtiyaç yoktur. Türkiye vatandaşı birçok kişinin yabancı istihbaratla ilişkili olduğunu 15 Temmuz hainleri bizlere gösterdi..
Her hangi bir olumsuzluk yaşandığında topu İsrail ajanlarına atmanın bir mantığı yoktur. İsrail’e her şeye gücü yeten gözüyle bakmak da ülkemizi küçümsemektir.
Herkes üzerine düşeni yaparsa bu ülkeye kimse zarar veremez..
Eğer bir ülke bugün veya yarın ülkemize biyolojik saldırılarda bulunacaksa, bize düşen onların faaliyetini etkisiz kılmaktır.
“Vampir Kelebek", "Yalancı Kelebek" vs gibi isimler konulan ve bölgemizde yetişen her şeyi mahveden bu zararlılar üzerinden turizme zarar verecek komplo teorileri üretmek doğru değil.
Bu sorun ilgililerin duyarsızlığı sonucu süregelen bir sorun..
Bölge 10 yıldır bu zararlılara teslim olmuştur; ancak sorunun çözümü yönünde bir gelişme olmamıştır.
Yapılan araştırmalara göre kelebek görüntülü bir çekirge olan ve literatürde 'Ricania Simulans’ olarak geçen bu zararlı uzak doğu kökenlidir ve bu familyanın 400’ün üzerinde türü vardır. Japonya, Güney Çin, Kore, Ukrayna, Rusya ve Gürcistan böceğin yayılış gösterdiği ülkelerdendir. Anavatanı Güney Asya’dan 1900’lü yıllarda Rusya’ya, 1950’li yıllarda Gürcistan’a, 2006 yılında da Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesi’ne yayılmıştır. Ülkemize geçişinin doğal yollarla değil de Gürcistan Sarp sınır hudut kapısından turunçgil ve kivi (Actinidia chinensis) fidanları ile olduğu sanılmaktadır.
Yani bu zararlının ne olduğu bilinmektedir.
2006 yılından itibaren bölgemizde görülmeye başlayan bu zararlıyla ciddi şekilde mücadele edilmediği için gitgide çoğalmakta ve her geçen gün daha da direnç artırarak her tür ürüne zarar vermektedir. Bu zararlı başlangıçta çay dışında kalan sebze ve meyvelere zarar verirken artık çaylara da zarar vermektedir. Böyle giderse çay tarımı büyük zarar görecektir.
Geçmişe baktığımızda geçmişte bölgemizde birçok ürün vardı ve hepsi neredeyse ilgisizlikten, hastalıktan yok oldular.
Şimdi de ana gelir kaynağımız çay tehlike altındadır.
Ne yazık ki, üreticilerden elde ettiği gelirle faaliyetlerini sürdüren ziraat odaları, borsalar, kurum ve kuruluşlar, sivil örgütler üzerine düşeni yapmamakta, siyasi yetkililer de sorunun çözümünü sağlayamamaktadırlar.
12 yıldır süren ve gitgide kronik hale gelen bu sorunla ilgili kamuoyunda gerekli duyarlılığın öne çıkmaması hepimiz için bir ayıp olmalı.
Oysa dünyada bu gibi zararlılarla mücadele yöntemleri mevcut ve dünyayı yeniden keşfe gerek yok.
Bu zararlıya karşı kimi ülkeler düşman bitkiler, düşman böcekler vs çoğaltarak çeşitli mücadele yöntemi geliştiriyorlar. Bizde ise mücadele adına bazı bahçelere yapışkan tuzaklar kurmakla yetinilmiş.
Sorunları çözecek mekanizmaları harekete geçirmek yerine onlar üzerinden çeşitli spekülasyonlar üretmenin bu ülkeye faydası yok.
12 yıldır bu zararlıya karşı sonuç alıcı bir mücadele yolu belirleyememişsek, düşünün; Şu veya bu ülke ülkemize yönelik biyolojik saldırılarda bulunursa halimiz nice olur!
Bu ülke her yönüyle önemli bir ülkedir ve her tür saldırıyla karşılaşması muhtemeldir. Önemli olan karşılaşacağımız sorunları halledebilecek donanıma sahip olmak ve her türlü senaryoya hazır olmaktır.
Adnan ONAY, 10.09.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Gündem'in Düşündürdükleri
Takip et: @adnanonay
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.