18 Eylül 2018 Salı

SA6839/SD1136: Sonsuz Ark Sohbetleri 18

"Nasıl bir 'İnsan', nasıl bir 'Toplum'" istiyoruz?


Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği sona ererken Türkiye'nin Osmanlı'nın son üç yüzyılından sonra ortaya çıkan kurumsal sorunları kronik nitelikleri ile diğer sorunların kaynağı olmaya devam ediyor. İki yüz yıllık yönetim sistemi sorunları 16 Nisan 2017 referandumu ile büyük bedeller ödenerek çözüldü. 

Bunu sağlayan şey Osmanlı'da çok daha önceye I.Selim dönemine köklenen Asker-siyaset-din çatışmasının zirve yaptığı 15 Temmuz 2016 FETÖ-NATO-ABD-AB askerî darbesinin Erdoğan liderliğindeki halk ve devlet tarafından durdurulması ile asker yetiştiren kurumların yeniden yapılandırılması olmuştu. 17-25 Aralık 2013 FETÖ-ABD yargı-emniyet darbesi Emniyet teşkilatı ile yargı teşkilatının yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılmıştı. FETÖ-ABD işbirliği ile 2012 Mit Müsteşarını tutuklama girişimi ve 2014 Mit tırlarının durdurulması istihbarat teşkilatlarının yeniden yapılandırılmasının yolunu açtı.

10 Ağustos 2018 ABD-Siyonist Sermaye tarafından yapılan dolar-ekonomi saldırısı ile de ekonominin kurumları yeniden yapılandırılma aşamasına girdi, ancak yapılacak çok iş var, yeni ekonomik modelin mimarîsi küresel dolar-faiz bağımlılığı dolayısıyla özgün olabilecek kapasiteye sahip değil. 

Türkiye'nin temel kronik kurumsal sorunlarından en önemlisi olan eğitim için 8 Eylül 2018'de "2023'e Doğru Türk Eğitim Sistemi Bulma Konferansı” yapıldı, ancak bu konferansta 15 Ekim'de ortaya konacak olan sonuçları için yeterli kapsayıcılıkta, derinlikte, genişlikte ve güvenilirlikte çalışmalar yapıldığını iddia etmek mümkün değil. NATO tasarımı olan 70 yıllık eğitim kaosu, FETÖ'nün büyük tahrif ve tahrip girişimleri ile toplumu kaygılandıran en büyük sorun alanlarından biri olarak Bulma Konferansı'ndan çok daha fazlasını gerektiriyor.

2002'den beri süren büyük direniş ve varoluş mücadelesinin her aşamasında Türkiye, en büyük zaafı olan kronik kurumsal sorunlarını üretenlerin saldırıları karşısında savunma refleksleri ile hareket etti ve çok tartışılmayan, ancak tedrici olarak geliştirilmeye müsait yeni yapılandırmalarla ayakta kalmayı başardı. Fakat artık yeni dönemde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yavaş yavaş devletin tüm kurumlarına yansıdığı bu güçlü yönetim döneminde daha stratejik yaklaşımlarla kurumların yeniden yapılandırılmalarını sürdürmek zorundadır. 

Eğitim Sistemi, tepkisel, kaotik yaklaşımlarla yeniden kurgulanabilir bir niteliğe sahip değildir, tam aksine toplumun ihtiyaçlarını ve taleplerini doğru değerlendiren kuramsal bir aklın ürünü olmak zorundadır. Açılışında, "Türkiye'nin şimdiye kadar ortaya koyduğu birçok başarıyı eğitimle taçlandırmasının zamanı geldi" diyerek büyük toplumsal talebin farkında olduğunu ifade eden ve "Biz biraz araştırma için, sorgulama için, akıl için, kalp için buradayız. İyi ki buradasınız. Eğitim sadece eğitim değildir. Çünkü eğitim antropolojidir, nörobilimdir, biyolojidir, ilahiyattır, felsefedir." diyen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un sistematik yaklaşımdan uzak bir felsefe ile hazırlanan "2023'e Doğru Türk Eğitim Sistemi Bulma Konferansı”na, 'bilimden sanata, hukuktan medyaya, spordan iş dünyasına, sendikalardan düşünce kuruluşlarına kadar 21 farklı alandan 100’ün üzerinde eğitim gönüllüsü katıldı'.

Temel sorun alanlarından biri olan eğitimin tartışıldığı alışılmadık ilk konferans olarak tarihteki kayıtlara geçecek olan "Türk Eğitim Sistemi Bulma Konferansı" gibi, kıstasları bilimsel çerçevede hazırlanmamış sınırlı, kısıtlı, bilgi, birikim, uzmanlık ve yetenekleri tartışılabilir durumda olan katılımcıların katkıları ile sistematik bir arayışa girmek mantıklı değildir ve bu konferansın sonuçları değerlendirilerek yeni bir eğitim sistemi inşa etmek mümkün olmadığı gibi, bunun inşâ edilebileceğini düşünmek de hayalcilikten başka bir şey değildir. Bu tür konferanslar beklentilerle ilgili bir fikir verebilir, ancak sınırlı sayıda ve nitelikte katılımcının beklenti ölçeği oluşturamayacağı açıktır,bu konferansa haddinden fazla önem atfetmek ön yargıların kurumsallaşmasına katkıda bulunma riski taşımaktadır. 

Eğitimin sorunlarının bürokrasinin sığ sularının dışında tartışılmadan, 'sivri akıllı' olduğu iddia edilen şahısların katılımıyla bir arayış-bulma yoluna girilmesi başlı başına büyük bir yöntem sorunudur.

Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un, "Bizim bir şey yapmamız lazım. Dahi, üstün zekalı insan sayısı bizim ülkemizin nüfusu kadar olan ülkeler var dünyada. Başka bir rekabet var, başka bir anlayış, başka bir yarış, başka bir bilim ve teknoloji var. Bizim bir şey yapmanın ötesinde kıyameti koparmamız lazım eğitimde. Bunu gerçekten yapabiliriz. Çok çok farklı bir çağ geliyor. Dijitalin, biyolojik olanın birlikte olduğu bir tekillik çağı geliyor. Bizim bu çağa hazırlanmamız lazım. Sadece gelecek için değil şimdi için bir şey yapmamız lazım. Eğitim çocukları geleceğe hazırlamak değildir. Eğitim çocukları şimdiye uyandırmaktır. Eğer şimdiye uyanmazsanız gelecek tasavvurunuz olmaz. Bizim şimdiye uyanmamız lazım. Çocukları uyandırmamız lazım." uyarısı ciddidir, ancak konuşmasının çelişkili cümlelerinde sistematik yaklaşım sorunu yaşandığını açıkça ortaya koymaktadır:

"20 kişinin 18´inin ortak karar kıldığı bir ortak akıl bizim problemimizin çözümü değildir. Bizim problemimiz öyle devasa ki bizim sivri akıllara ihtiyacımız. Orta akıl ortalama akla götürür ortalama problemler söz konusuysa... Bizim sivri akıllara ihtiyacımız var. Çünkü bizim derdimiz büyük. ´Biz´ olmak istemiyoruz. Eğer ´siz, biz´ derseniz bu zımni olarak ´onlar´ demektir. ´Biz´ diyen birisi varsa ´onlar´ diyordur. ´Biz´ olmayı aşıp hepimiz olmak durumundayız."

Bakanın sivri akıl tanımlaması ile ortak akıl beklentisi arasında kurduğu karşıtlık ilişkisi, Bulma Konferansı'nda toplandığı iddia edilen 'sivri akıllılar'ın ürettiği 'ortak akıl'a dönüşecek ve bakan kendi sözleri ve ortaya çıkan uygulama arasında sıkışacaktır. Bakan'ın 'Sivri Akıl' vurgusu önemlidir, ancak burada gördüğümüz şey bir tek 'sivri akıl' değil sivri akıllılardır. Sivri akıllılar ortak çalışarak bir sistem tasarlayamazlar, çünkü her birinin kafasındaki 'detay' diğeri için bir çatışma nedeni olabilir. Hiçbir mimarî tasarım birden çok fazla mimar kabul etmeyeceği için eğer bir sistem tasarlanacaksa bunun mimarının da bir tek sivri akıl olması zorunludur; maalesef bugün ortaya konan büyük iddianın bir sivri akıllı mimarı olduğundan bahsedilememektedir.

Sonsuz Ark olarak eğitimde ulaşılması gereken hedeflerin doğru ve mümkün olduğu kadar eksiksiz olarak belirlenmesinden sonra sistem çalışmasının yapılması gerektiğini düşünüyoruz. "Nasıl bir 'İnsan', nasıl bir 'Toplum'?" Sorusu cevaplanmadan herhangi bir eğitim sistemi tasarlanamaz.

Bulma Konferansında bu soru sorulmamıştır. Sorulan ve cevapları aranan sorular şunlardır:

1. Nasıl bir müfredata ihtiyacımız var? Bu müfredatlarda öğrencilere hangi beceriler kazandırılmalıdır?
2. Nasıl bir öğretmen istiyoruz?
3. Kaliteli bir eğitim için nasıl bir okul ortamı oluşturmalıyız?
4. Ülkemizde bölgeler arası eğitim farklarını gidermek için ne tür önlemler alınmalıdır?
5. Öğrenci seçme ve yerleştirme sınavları nasıl olmalıdır?
6. Eğitim sisteminde izleme, değerlendirme, ölçme, denetim, özdenetim mekanizmaları nasıl olmalıdır?
7. Eğitimimizde kültür, sanat ve spor etkinliklerine nasıl yer vermeliyiz?

Bu sorular tâli sorulardır ve sorulmamış, ama sorulması zorunlu olan ana soruya matuf olarak yeniden düzenlemelidirler. Din'in katılmadığı bir ana soru düşünülemez.

Asıl sorumuz şudur:

"Nasıl bir 'İnsan', nasıl bir 'Toplum'" istiyoruz?




Seçkin Deniz, 18.09.2018, Sonsuz Ark, Sonsuz Ark Sohbetleri



Not: Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un 17.09.2018 tarihli TRTHaber açıklaamaları için lütfen tıklayınız.


Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
.

Seçkin Deniz Twitter Akışı