21 Eylül 2018 Cuma

SA6853/KY1-CÇ542: Ot

"Yanlış diyorum. Bu bir pişmanlık da değil. Yanlışın bütün çağrışımlarını erekleyerek eylemimin yanlış olduğunu söylüyorum. Pişmanlık örtük olarak elde olmayan şeylerin etkisini kabul etmek olur ki ben bunu da kabul edemem."


Yaptığım şey yanlıştı. Onun bir yanlışlık olduğunu şimdi söylüyorum. Yapmayı kurduğumda, yapmaya kalkıştığımda ve yaptığımda bunun yanlış olacağına ilişkin en ufacık bir kuşku aklımın ucundan bile geçmemişti. Yanlış kavramı hiçbir an aklıma düşmemişti. 

Öfkelendim, gözüm karardı, sinirlendim.. vb.. duyguların itkisine kapılarak yaptım savında bulunacak değilim. O kavramların tanımladığı duygularla kendimi aklama kaygısı duymadım. Duymuyorum da. Bu bir kaçış olur. Böyle bir kaçış hevesi içimde yer etmiş değil. Devlet tarafından atanan avukatımın tüm ısrarlarına karşın o kaçışa sığınmadım. 

Eylemimin sorumluluğunu, kendi seçimim, iradi olarak yaptığımı inkâra kalkışmak varlığımı, varoluşumu da inkâr olur. Bunu biliyorum. Bir ot değilim ki rüzgârlara göre biçim alıp davranayım. Hayır! Binlerce kez hayır!



Yanlış diyorum. Bu bir pişmanlık da değil. Yanlışın bütün çağrışımlarını erekleyerek eylemimin yanlış olduğunu söylüyorum. Pişmanlık örtük olarak elde olmayan şeylerin etkisini kabul etmek olur ki ben bunu da kabul edemem. Bu da varlığını inkâra sürükler kişinin. Pişman değilim. Yanlış olmasına karşın pişmanlık duymuyorum. Ev arkadaşımı öldürmem yanlıştı. Öldürmemeliydim.

Öldürme eylemimin yanlışlığını şuradan biliyorum; bir ot gibi davrandım. Bir ot gibi davrandığım için yanlış. Eylemi gerçekleştirinceye kadar bunu ayrımsayamamıştım. Gerçi bu eyleme kadar –öldürme- hep bir ot gibi davrandığımı itiraf etmeliyim. Bunu açık yüreklilikle itiraf ediyorum. Bu aydınlanış, bu uyanış anına kadar bir ot gibi yaşam sürdüm. Olup bitenlere karşı, söylenenlere, yön göstermelere, direktiflere, buyruklara, buyrultulara yapmamı istenilenlere hiç itiraz etmeden, tıpkı her tür rüzgâr karşısında çaresiz bir ot gibi öteye beriye savruldum, eğildim, büküldüm. Olup bitenlere karşı seçimlerim – bu ifade bir nebze olsun bana teselli veriyor şimdi- hep bir susmak, hep bir boyun eğmek, hep bir kabullenmek oldu.

Çocukluğumdan gençliğime, gençliğimden yaşlılığıma – altmış beş yaşındayım- kadar hep bir kabullenme.. itaat.. başkalarının edip eylediklerini onaylama, sessiz kalma.. adına da uyum diyordum. Ben mutlak bir uyumluydum. Uyumlu biri olmayı seçtiğim tesellisine sığınmıştım. Dönüp bakıyorum da.. bu uyanış anına kadar bir tek bir şeyi istemiş, önermiş, yapmaya kalkışmış değilim. 

Bozgunculuğa ne gerek vardı? Bozgunculuğa ne gerek var? Kendim olmaya cesaret edemeyişin adını bozgunculuk koymuşum. Bunu şimdi, şuan yanlış bir eylem olduğunun ayrımına vardığım zaman diliminde varoluşumu gerçekleştirdiğimi ayrımsadığımda anladım. 

Yanlış bir eylemdi çünkü ot olan eski benden kurtulmak için aceleyle yapılmış bir eylemdi. Ev arkadaşım da benim yaşlardaydı. Yaklaşık on yıldır aynı evde –ev, arkadaşımındı- oturuyorduk. Kendisine bir kiracı arıyordu. Evine ortakçı. Yürüme problemi vardı. Yalnızdı. O da benim gibi kimsesiz kalmıştı. Ve alış veriş ihtiyaçlarını sağa-sola gidebilmesinde yardımcı birini arıyordu. Otel odalarında, pansiyonlarda tek başına yaşamaktan bıkmıştım. Ve böylece Bertan Akil’in evine kapağı atmıştım. 

Uyumlu olmanın –siz buna ot olmanın deyin- bir sonucu olarak huzurlu bir biçimde on yıl geçirdik. Terslenmelerine, aşağılamalarına, kül tablasını masanın pencereye bakan tarafına değil de, iç tarafa konulmasına –yahut tersi- ilişkin saçma sapan açıklamalarına.. bütün yapıp ettiklerine, söylediklerine uymakta hiç sıkıntı çekmedim. Çekmiyordum. Bu bendim. Öldürmeden iki gün önce –yaklaşık bir ay oluyor- ikimiz de odalarımıza çekilmiş yatmıştık. Oldukça geçti. Yine bir sürü ipe sapa gelmez şeyler söylemişti. Sohbetimiz hoş bir havada geçiyordu, nasıl oldu, nereden icap etti bilinmez Bertan kısık ve ürkek bir sesle 

- Bak Hüsnü belki şaşıracaksın ama.. ben senden ürküyorum.. dedi. Güldüm.

- Bu da nereden çıktı şimdi? Dedim şımarık bir tavır takınarak..

- Bu şimdi çıkmadı.. daha ilk günden beri senden ürküyorum..

- Hayda! Dedim inanmayarak.. yeni bir tartışma, yeni bir aşağılama için bahane arıyor diye düşündüm..

- Senin, dedi, senin gözlerinde, hani bazen dalıp gidiyorsun ya.. insanların yüzüne bakarken bile, dalıp gidiyorsun ya.. işte o gözlerde.. o bakışlarda insanı huzursuz eden bir şeyler var.. adını koyamasam da.. dedi ve sustu..

- Evham, dedim, vakit epey geç oldu, ben yatacağım, diyerek oturma odasından kendi odama geçtim. 

Üzerimi değiştirmeden yatağa uzandım. Bertan’ın dedikleri yankılanıp duruyordu kulaklarımda. Bu son damla olmalıydı. Bardağı taşıran son damla. Düdüklü tenceresinde sıkışan hava düdüklü tenceresine ne yapmazdı. Madem Bertan ürküyordu.. öyle ise O’nu haklı çıkarmak, eğer başkaları da gözlerimde aynı şeyi görüyorsa onları da bir yanılgının kurbanı olmaktan çıkarmak için bir şeyler yapmalıydım. Muzip bir gülümsemenin yüzüme yerleştiğini seziyordum. Tekerlekli sandalyeye oturduğunda elektrik versem ne olur? Demiştim. 

Pek de orijinal bir şey olmazdı. Orijinal bir şeyler olmalıydı. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. 

Uyumadım. Ertesi gün de uyumadım. Orijinal bir şeyler bulmak için kafamı yordum durdum. En iyisi adamın kafasını bedeninden ayırmak. Sonra da kafasını o çok sevdiği kahvaltı masasının tam ortasına yerleştirmek, göz kapaklarını açarak başsız bedenine doğru durmasını sağlamaktı. Öyle de yaptım. 

Uyurken kafasını zor bela da olsa –kör nacakla zordu ama oldu- kesmiş, bedeni soğumadan tekerlekli sandalyeye oturtmuş, sonra da başını mutfağa götürüp kahvaltı masasına yerleştirmiş sabah olmasını beklemiştim. 

Sabah olunca başsız bedeninin oturduğu tekerlekli sandalyeyi mutfağa götürdüm. Kahvaltı hazırladım. Göz kapakları açık baş başsız bedenine masumane bakarken kahvaltımı yaptım. Sonra da kendimi ihbar ettim. Yanlış yaptım. Öldürmemeliydim. Ama olsun.. ot olmaktan kurtulduğuma seviniyorum. Katil olmak hiç var olmamaktan yeğdir diyorum, yanlış olduğunu bilerek.



Cemal Çalık, 21.09.2018,  Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Öykü

Cemal Çalık Yazıları





Sonsuz Ark'ın notu: Ev arkadaşları tarafından öldürülenlerin arttığı bir döneme tepkimizdir... Lütfen ilgili haberler için tıklayınız.





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı