29 Eylül 2018 Cumartesi

SA6897/KY38-SevDur168: Gönüllü Diplomatlar



Takdim


Yeni büyükelçiler kararnamesiyle atanan isimlerin bir kısmı bürokrasinin içinden gelirken, bir kısmının sivil hayattan uzmanlar olması diplomaside liyakat ve monşer tartışmalarını gündeme getirdi. Kendi alanlarında başarılı çalışmalara imza atan isimlerin büyükelçi olarak atanmaları ülke ilişkilerinde bürokrasinin soğuk havasından uzak, daha etkili ilişkilere katkı sağlayacağı düşünülüyor.

Yeni büyükelçiler kararnamesinin açıklanmasıyla birlikte liyakat ve monşer kavramları yeniden tartışılmaya açıldı. Büyükelçi olarak atanan isimlerin bir kısmı bürokrasinin içinden gelirken, bir kısmının sivil hayattan, akademisyen, gazeteci, yazar gibi alanında uzman kişilerden oluşması dikkat çekti. Uzunca zamandır atanan diplomatların halktan uzak, batılı bir yaşam tarzını benimsemeleri, Türkiye’yi yeterince temsil edip edemediklerine yönelik sorgulamaya sebep oluyordu. Batı ülkelerinde batı tarzını sergilemek bir derece kabul edilebilirken, iş Afrika, Asya gibi Müslüman ülkelere gelince, orada yaşayanların Türkiye hakkındaki izlenimlerine olumsuz yansıyordu. Son yıllarda bu yargıyı değiştirmek adına uzmanlığa dayalı atamalar yapılmaya başlandı. Özellikle Afrika’da yeni açılan elçiliklere, dışişlerinin haricinde Afrika’yı çok iyi bilen uzmanlar atandı. Bazı elçilerin ilahiyat kökenli olması ise, AK Parti’nin dışişlerinde kadrolaşmaya gitmesi üzerinden tartışıldı. Liyakat konusu sadece dışişlerinde yetişmekle açıklandığı için, büyükelçiliğin farklı görevleri gündeme gelmedi.

EDEBİYATÇI BÜYÜKELÇİLER

Büyükelçi, eski tabirle “sefir-i kebir” ya da yalnızca sefir, bir ülkenin başka bir ülkedeki en üst düzey temsilcisi olan diplomattır. Elçi, bir partiyi veya tüzel bir kişiyi değil, devleti, devletin en üst merciini temsil eder. Büyükelçilik binaları içerisinde temsil görevi en üst düzeyde elçideyken, onun haricinde 1. katip, 2. katip, müsteşar, askeri ateşe gibi işin teknik uzmanlarıyla desteklenir. İşin bürokrasi kısmını bu idari amirler yürütür. Bunların çoğunun, dışişlerinde yetişmiş meslek erbabı olması tercih edilir. Bu sebepten dolayı atanan büyükelçinin dışişlerinde yetişmiş olması zorunluluğu olmazken, önemli bir isim olup temsil yeteneğiyle iki ülke arasındaki ilişkileri kuvvetlendirmesi veya elçi gönderileceği bölgenin uzmanı olması bazen çok daha önem arz eder.

Nitekim tarihimizde bunun örnekleri vardır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal gibi isimler, edebiyatçı oldukları halde hayatlarının bir döneminde büyükelçilik yapmışlardır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Zoraki Diplomat” kitabı istemeden diplomat yapılan ve diplomatlığı isteksizce sürdüren Yakup Kadri’nin, 1934’de Tiran’da başlayıp 1954’de Bern’de noktalanan elçilik günlerini anlatır. Sadece ülkemizde değil, dünyada da bunun sayısız örnekleri vardır. En meşhurlarından biri Kırgızistan’ın Nobel ödüllü yazarı Cengiz Aytmatov, uzun yıllar, önce Sovyetler’in Brüksel Büyükelçiliği’ni daha sonra da Kırgızistan’ın AB, NATO ve UNESCO nezdindeki büyükelçiliklerini yürütmüştür. 

Dünyada birçok ülke, değerli bir ilim adamı, sanat adamı veya film yıldızını, bazen de bir iş adamını o ülkeyle ilişkileri güzel tutsun diye, o ülke hakkındaki imajı güzelleştirsin diye büyükelçi olarak atayabiliyor. Meşhur bir iş adamını büyükelçi olarak atayan Kanada örneği herkesin malumu. Yine Kolombiya’nın ünlü bir yazarı da geçtiğimiz yıl Türkiye’ye büyükelçi olarak atandı.

UZMAN DİPLOMATLAR DÖNEMİ

Çok iyi bir arka yönetici kadro olmak koşuluyla, bir bilim adamının, sanat adamının, ülke imajına katkıda bulunacak birinin veya bölgenin uzmanı olan bir kişinin büyükelçi olması, bütün büyük ülkelerin uyguladığı bir şeydir. Meslekten olmayıp da İlgili oldukları bölgeye atamaları yapılan büyükelçilerin sivillerle iletişimi diplomatların çok üzerinde olduğu son yıllarda Türkiye’nin yapmış olduğu atamalarla da gözlemlendi. Uzmanlar, alanı ve alandan kişileri bildikleri için, bulundukları bölgenin sorunlarına eğilmekte, ikili ilişkiler tesis etmekte, ülkeler arası diyaloğu geliştirmekte zorluk yaşamadı. Bazı durumlarda mesleği iyi bilmek önem arz ederken, bazı durumlarda da bölgeye hakim olmak öne çıkmakta. Fakat her halükarda ülkenin çıkarlarını gözetmek, temsil görevini en üst seviyede icra etmek diplomasinin birinci vazifesi olduğunu unutmamak gerekir.

BÜROKRASİNİN SOĞUK HAVASINDAN UZAK

Çeşitli ülkelerle parlamentolar arası görevler yapan AK Parti eski milletvekili Dr. Hasan Sert, kendi alanlarında başarılı çalışmalara imza atan isimlerin büyükelçi olarak atanmalarının ülke ilişkilerinde bürokrasinin soğuk havasından uzak, daha yapıcı, daha sonuç odaklı ve daha etkili ilişkilere katkı sağlayacağını söyleyerek şu açıklamaları yaptı: “Günümüzde Dünya’da istikrarsızlığa yönelik ciddi eğilimler olduğu gözlemlenmektedir. Tansiyon ve belirsizlikler artmakta, kaos ve kargaşa ortamları oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu noktada ülkelerin diplomatik temsilciliklerine büyük sorumluluklar ve görevler düşmektedir. Diplomatik temsilcilerimizin ülkemizi bulundukları yerlerde siyasal, sosyal ve ekonomik alanlar başta olmak üzere her alanda en iyi şekilde temsil edeceğine, Dışişleri Bakanlığımız ve ilgili  diğer bakanlıkların stratejik öneme sahip konulardaki faaliyetlerini  yetkinleştirme ve dikte etme noktasında da önemli çalışmalar yapacaklarına inanıyorum.

DEVLET MİLLET İÇİNDİR

Bu düşünceyle sivil hayatta alanında uzman kişiler arasından yapılan büyükelçi atamalarını çok doğru ve önemli buluyor, hükümetimizin izlediği politikalarla da aynı rotada olduğunu düşünüyorum. Bilindiği üzere Sayın Cumhurbaşkanımız her zaman sivil topluma büyük önem vermiş, devlet ve milletin barışını en üst seviyelere çıkartmaya çalışmış, devlet millet içindir, millet de devlet içindir sözünü layıkıyla yerine getirmiştir. Her zaman en önemli potansiyelin insan kapitali olduğu bilincinden hareketle spordan sanata, akademik hayattan serbest ticaret hayatına kadar, ülkemizin her noktasında, milletimizin her kesiminden insana dokunularak gelişimlerine katkı sağlanmış, kendilerine ihtiyaç duyulan alanlarda da, devlet yönetiminin farklı kademelerinde kendilerine görev verilmiştir.

DAHA ETKİLİ İLİŞKİLER

Bu noktada kendi alanlarında başarılı çalışmalara imza atan isimlerin büyükelçi olarak atanmaları ülke ilişkilerinde bürokrasinin soğuk havasından uzak, daha yapıcı, daha sonuç odaklı ve daha etkili ilişkilerin oluşmasına katkı sağlayacağına ve doğrudan veya dolaylı olarak ülkemiz ve milletimiz menfaatlerinin ele alındığı tüm faaliyetlerde aktif rol alacaklarına inanıyorum. Ayrıca, ekonomi dünyasından isimlerin de bu tür atamalarda yer alması diplomatik hizmetlerde özellikle ekonomik unsurun canlandırılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Yurda yabancı yatırımların temini ve ülkemiz ekonomisinin daha doğru ve tanınır kılınması için önemli bir etken olacaktır. Özetle, yapılan büyükelçi atamalarında sivil diplomasiye yer verilmesinin ülkemizin gelişmesi, kalkınması ve diğer ülkelerle olan ikili ilişkilerine olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum.”

ENDONEZYA’DA BİR MUTASAVVIF

Türkiye’nin yeni Endonezya büyükelçisi olan Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, sivil alandan diplomasiye geçerek devleti temsil edecek olan önemli bir mutasavvıf. Yaptığı işlere baktığımızda, yapacağı işlerin de göstergesini sunan Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun. İslam Felsefesi üzerine çalışmalarına devam eden Kılıç, Türkçe ve yabancı dillerde birçok ansiklopedi ve dergilerde sahasıyla ilgili makaleler yayınladı. Tasavvuf düşüncesi merkezli ulusal ve uluslararası konferanslarda tebliğler sundu, radyo ve televizyon programlarına katıldı. İngilizce, Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Kılıç birçok uluslararası kuruluşta başkanlık ve yöneticilik yaptı. Son 10 yıl İslâm İşbirliği Teşkilatına Üye Ülkeler Parlamentolar Birliği (İSİPAB, PUIC – Tahran/IRAN) Genel Sekreterliği görevini yürüten Kılıç, Yeni Şafak gazetesinin de yazarlarından. Bir ilim adamının diplomatik görevle devleti temsil etme vazifesini layıkıyla yapanlar listesine kısa sürede ismini yazdıracağına kimsenin şüphesi yok.

VATİKAN İÇİN TAM İSABET

Yeni büyükelçiler kararnamesinde ismi olan bir diğer isim de Cumhurbaşkanı Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş. Vatikan Büyükelçiliğine atanan Lütfullah Göktaş’ın da gazeteci kimliği ile bu işe layık olup olmadığı tartışılıyor. Oysa Göktaş’ın gazeteciliğinin yanı sıra yaptığı çalışmalar incelendiğinde, Vatikan için yerinde bir isim olduğu aşikar. Marmara Üniversitesinde İlahiyat ve felsefe eğitimi alan Göktaş, Perugia şehrinde İtalyanca öğrenmesinin ardından, öğrenimine Roma’da devam ederek “Vatikan Gregoryus Üniversitesi”nde “Dinler Tarihi” alanında master yaptı. 1991’de başladığı master programında, bulunduğu dönem itibarıyla, Roma’da Papalığa ait üniversitelerin tek Müslüman öğrencisiydi. Akademik çalışmalarının yanı sıra 1985’ten itibaren çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazan Göktaş, 2011 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığı görevine getirildi. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra cumhurbaşkanlığı ekibi içinde de yer aldı. Gazeteci-Yazar, İlahiyatçı, Dinler Tarihi Tarihçisi, Vatikan Uzmanı, Çevirmen, gibi birçok unvana sahip Göktaş’a, Haziran 2018’de, İtalya Devlet Nişanı (Commendatore) verilmişti. Göktaş’ın bu tecrübelerini büyükelçilikte kullanacak olması, Vatikan için tam isabet bir isim olduğunu pekiştiriyor.

STK’DAN BÜYÜKELÇİLİĞE

Dışişlerinden gelmeyip de büyükelçi olarak atanan isimlerin iki ülke arasındaki ilişkiyi getirdiği seviyelere bakmakta fayda var. Son yıllarda sivil alandan diplomasiye atanan isimlerin başında Dr. Cemalettin Kani Torun geliyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde doktorluk yapan Kani Torun, araştırma çalışmaları için İngiltere’ye gitti. Orada yaşadığı sırada Yeryüzü Doktorları isimli gönüllü yardım kuruluşunun kurucuları arasında yer aldı. 2001 – 2011 yılları arasında Yeryüzü Doktorları’nın CEO’luğunu yürüten Torun, 2011 yılında Somali’ye Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi olarak atandı. Bir büyükelçi veya bürokrat dışında büyükelçi olarak atanan nadir kişilerden olan Torun, Somali’nin ilk Türkiye büyükelçisi olmasıyla da dikkat çekiyor. 2014 yılına kadar büyükelçilik görevini devam ettirdikten sonra, aynı yıl, “İnsani yardımlar ve yurtdışına yönelik kalkınma yardımları konularından sorumlu Başbakan Başdanışmanlığı” görevine atandı. 2015 genel seçimlerinde AK Parti Bursa milletvekili oldu.

SOMALİLİLERDEN ŞARKILI DESTEK

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında ilk Somali ziyaretinden sonra kaderi değişen Somali halkı bu ziyareti “buzların kırılması” olarak nitelendiriyor. Bu ziyaretin ardından kısa bir süre sonra ülkeye ilk Türkiye büyükelçisi olarak atanan Cemalettin Kani Torun, üç yıllık görevi boyunca üç temel noktaya odaklandı. Bunlar, insani yardım ve kalkınma yardımı, devlet kurumlarının yeniden inşası ve iç barışı temin için yapılan çalışmalar. Somali Türkiye Büyükelçiliği binası ve askeri üssü de Torun’un zamanında yapıldı. Hala devam eden Türk günlerini ilk kez düzenleyen Cemalettin Kani Torun, Somali’de şimdiki Türkiye politikasının temellerini attı. İç barışın temini için Somali-Somaliland krizine de arabuluculuk yapan Torun’un yeri Somalililer için ayrı bir öneme sahip. Torun’a AK Parti milletvekili adayı olduğu sırada “Yabancıların ektiği problemleri ilk elçi iyileştirmeye geldi. Kim bizi teselli etmeye ve yardıma geldi? O Cemalettin Kani Torun’dur” sözleriyle  Somalililerden şarkılı kliple destek gelmişti. Cemalettin Kani Torun, Afrika Derneği başkanlığına devam ediyor.

TİCARET HACMİ 5 MİLYON DOLARDAN 90 MİLYONA ÇIKTI

Türkiye’nin Afrika politikası sivil diplomatlar eliyle bu günlere taşındı. Bu diplomatlardan biri de Cibuti büyükelçiliğine atanan Dr. Hasan Yavuz. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Fransa’ya yerleşen Yavuz, Fransa’da basın ve medyada, eğitim alanında, sosyal ve kültürel faaliyetler yürüten derneklerde üst düzey yöneticilik yaptı. Strazburg Üniversitesi Medeniyetler Tarihi Bölümü’nde 2002’de yüksek lisansını ve 2005’te doktorasını tamamladı. Başbakan Müşavirliği, Paris Kültür Müşavirliği, UNSECO tanıtım görevleriyle ülkemizi uluslararası  etkinliklerde temsil etti.

2013 tarihinde Doğu Afrika ülkesi Cibuti’ye büyükelçi olarak atanan Hasan Yavuz, Cibuti’nin kurucu büyükelçisi olarak anılıyor. Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmek üzere azami gayret gösteren Yavuz, yaklaşık 3 yıllık görev süresi içerisinde 30 anlaşmaya imza attı. İki ülke arasındaki ilişkileri, Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar ileri düzeye taşıdı. Cibuti’de Türkiye adına yapılan Sultan Abdülhamit Han Camii, İstanbul Meydanı, Burhan Bey Bulvarı, bulvarda yapılan şehitler anıtı ve ülkede yapılan baraj projesine öncülük etti, TİKA ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlarla ortak projeler yaparak Türkiye’nin ülkedeki varlığını net bir şekilde hissettirdi.

Cibuti Devleti, Büyükelçi Yavuz’un çalışmaları sonucunda, eğitim amaçlı kullanılmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’ne 40 dönüm, hastane yapılmak üzere 50 dönüm, ticari faaliyetlerin yürütülmesi için 6 dönüm arazi tahsis etti. 350’ye yakın Cibutili öğrenci Türkiye’de burslu olarak eğitim aldı. Büyükelçi Yavuz atanmadan önce iki ülke arasındaki ticaret hacmi 5 milyon dolarken, Yavuz’un büyükelçiliği döneminin sonunda 90 milyon dolara çıktı. Yavuz, yaptığı çalışmalar nedeniyle Cibuti devleti tarafından devlet nişanıyla ödüllendirildi. Yavuz, halen Maarif Vakfı yönetim kurulu başkan vekili olarak görev yapıyor.

ÇAD’DAN BİR AHMET KAVAS GEÇTİ

2010’lu yılların başında sivil olarak atanan birçok isim vardı ve oldukça başarılı işlere imza attılar. Hepsini anmak mümkün olmasa da Afrika’da Türkiye’nin yeni kurulan elçiliklerinden biri olan Çad’a atanan Ahmet Kavas’ın adını zikretmeden geçmek olmaz. Akademiden büyükelçi olarak atanan Prof. Dr. Ahmet Kavas, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunudur. Mezun olduktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla 1991 yılında yüksek lisansını, 1996’da ise doktorasını Paris’te tamamladı. Aynı yıl İslam Araştırmaları Merkezi’nde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Akademik çalışma hayatında Afrika tarihi ve sosyolojisi üzerine odaklanan Prof. Dr. Ahmet Kavas, 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı. Kavas’ın bu görevi iki buçuk yıl kadar sürdü. 

Afrika üzerine çalışmaları bulunan Kavas, Çad’a büyükelçi olarak atandığında hiçbir yabancılık çekmez. Çalışma yapacağı alanlardaki kişilere ulaşmak kolay, çalışma yapacağı alanları belirlemek ise bildiği iştir. Bugünkü Türkiye-Çad politikasının temellerini atmak için ülkelerin birbirlerini tanıma anlamında ikili diplomatik anlaşmaları hazırlayan Kavas, çalıştığı kısa dönemde 4 önemli anlaşmanın imza paraflarını hazırladı. Bu anlaşmalardan biri olan çifte vergi ödemesinin kaldırılması anlaşması, hem kendi ülkesine hem de ticaret yaptığı ülkeye vergi ödemek durumunda kalan iş insanları için önemli bir anlaşma.

AFRİKA’DA TÜRK HAFTASI

29 Ekim resepsiyonu vesilesiyle adeta Türk haftası yapan Kavas, Türkiye’den ihracatçılar meclisinden 20 iş adamını Çad’a getirdi. Türkiye ile ilişkilerin yok denecek kadar az olduğu bir dönemde bu çalışmalara imza atan Kavas, bir STK’nın da 20 kadar doktorla bölgeye gelmesini sağladı. Türk haftasında Türkiye ile ilgili müzik, iş, insani yardım konusunda alanlar açan Kavas, Çad’daki tüm kamplara sivil toplum kuruluşlarının yoğun olarak gelmelerinin zeminini hazırladı. Ahmet Kavas büyükelçi olarak atandığında Çad’dan Türkiye’ye öğrenim görmek için gelen üniversite öğrencisi sayısı 15 iken, şu anda bu sayı 720’ye kadar çıktı. Afrika’nın en çok ihtiyacı olan su kuyusu sayısı ise Kavas’ın görev süresi boyunca 5 bine ulaştı. Afrika Araştırmacıları Derneğinin (AFAM) kurucu başkanı olarak çalışmalarına devam eden Kavas, halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığını yürütüyor.


Sevda Dursun, 29.09.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Röportaj, Eleştiri
Sevda Dursun Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: Sevda Dursun Hanımefendi'den çalışmalarının yayınlanması için onayı alınmıştır. Seçkin Deniz, 12.09.2015


İlk Yayınlandığı yer: Gerçek Hayat





Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı