"Allah kendini dinini korumaya muktedirdir, ancak insana da yüklediği sorumluluklar vardır."
Türkiye, çok ağır bir şekilde seyreden ardıl toplumsal travmalarla mağdur edilmiş bir halkın ülkesidir. Bugün gözlemlediğimiz sıkıntıların asıl sebebi, bu travmaların ürettiği birbiri ile çok sıkı bağlı ve ilişkili olguların ve olayların kişiler üzerinde oluşturduğu kaotik baskıdır. Halk'ın büyük çoğunluğu bu baskının ortadan kalkması için 2002'den beri Erdoğan'ı desteklemekte ve ondan çözüm beklemektedir.
Erdoğan, dün (1 Ekim 2018) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk TBMM açılış konuşmasında, "Milli iradenin önünde engel oluşturan sistem içindeki tüm vesayet mekanizmaları ortadan kalkmıştır" diyerek halkın taleplerinin yerine getirildiğini ilan ederken, daha büyük bir sorumluluğun altına girdiğini fark etmiş olmalıdır. Çünkü tüm vesayet mekanizmaları ortadan kalkmışsa, halkın yaşadığı olgusal baskıların da ortadan kalkmış olması gerektiği sonucu çıkarılacaktır. Aksi halde vesayet mekanizmalarının bir kısmı kalkmış bir kısmı kalkmamış anlamına gelecektir. Peki, bahse konu vesayet mekanizmalarından kastedilen nedir?
Vesayet tartışmaları, Kanuni sonrası Osmanlı'da güçlenen ve dergahlarda, tekkelerde güç inşa eden şeytanî sufist ağın Padişah adına yetki kullanması ile başlamış, 1789 sonrası ise Fransa merkezli masonik ağla bütünleşerek İTC, Tasavvuf-Sufizm-Mevlevi tekkeleri ve mason mahfiller eliyle devleti yıkıma götürmüştür. Saltanatın kaldırıldığı 1922 sonrası aynı ağ vesayet sistemini sürdürmüş, buna bir süre sonra karşı çıkan Mustafa Kemal Atatürk'ü de öldürerek devletin bütün kurumlarına yerleşmiştir.
Aynı vesayet sistemi Türkiye'deki bütün tarikat ve cemaatleri yasal temeli olmaksızın yeniden kurmuş ya da diriltmiş, gizli yöntemlerle kullanıma hazır hale getirerek halk üzerinde 'dinî kisve' ile tarihte olduğu gibi vesayet sistemini yeniden tesis etmiştir. Bütün bu sistem sufizm adlı din üzerinden yürütülmüş ve İslam Dini maske olarak kullanılmıştır. 15 Temmuz 2016'da ABD ve Avrupa desteğiyle askerî darbe yapan FETÖ de sufizmin ideolojik temelleri üzerine kurulmuş onlarca cemaatten biridir.
Bugün geldiğimiz noktada, aynı masonik ağ Kemalizm'i, Sufizmi, Turancılığı, İslamcılığı, Liberalizm'i, Kapitalizm'i, Komünizm'i, Kürtçülüğü, Sufizm kökenli Ilımlı İslam'ı birer vesayet aracı olarak kullandığına göre Erdoğan'ın kastettiği vesayet mekanizmaları bütün bunları kapsayan masonik mekanizmalar mıdır? Halk gerçekten bu mekanizmalardan kurtulmuş mudur?
Halkın masum din duygularını sömüren Sufizm'in bir vesayet mekanizması olduğu gerçeği göz önünde iken ve devlette kadrolaşmanın sufizmin etkisi ile halen mümkün olduğu hemen her gün tartışılırken, devletin resmi kurumlarının sufizmin sahte tanrıları ile adlandırılırken (Abdulkadir Geylani İmam Hatip Ortaokulu) hangi vesayet mekanizması bunu sağlamaktadır? Halk üzerinde baskı kuran ve halkın kurtulmak istediği vesayet mekanizmaları halen bu tür eylemlerle varlığını sürdürmekte ise, bunun vebali kimin omuzlarındadır?
Sufizm, İslam ile alakasız seküler bir dindir ve bugün eğer kendi ideolojisi, kendi inanç sistemi olan Sufizm dini FETÖ örneği apaçık ortada iken gün geçtikçe güçleniyor ve müslüman olan halkın üzerinde daha fazla baskı kuracak hale geliyorsa, vesayet mekanizmaları tümden ortadan kalkmamış, aksine halkın samimi din algısı daha fazla baskı altına alınarak veraset sistemi ile güç devşiren sufizm elitleri halkın iradesinin karşısına dikilmiş demektir.
15 Temmuz bir milattır ve 15 Temmuz Sufizm dinin desteklediği bir vesayet mekanizmasının sonucudur; nitekim 15 Temmuz'da kahramanlaşan da sufizmin tarikat ve cemaatleri değil halkın bizzat kendisidir. Erdoğan'a 15 Temmuz sonrası 16 Nisan 2017 referandumunda, 24 Haziran 2018 seçimlerinde sufizmin tarikat ve cemaatleri destek vermemişlerdir. Bu artık politik bir kaygı olmaktan uzaklaşan bir konudur, sufizmin seçmen kitlesi liderlerine koşulsuz itaat dolayısıyla Erdoğan'ı desteklememektedir. O halde Sufizm'in de bütün kurum kuruluş ve şeyhleri ile birlikte halkın tepesinden çekilmesi gerek şarttır. Bugün devletin önemli kurumlarında liyakat dışındaki atamaları kontrol ve koordine etmeye çalışan her türlü vesayet aracı bu milletin iradesinin düşmanıdır.
Erdoğan'ın sorumluluğu her geçen gün daha da artmaktadır ve artık vesayet mekanizmaları kalktığına göre bundan sonraki her sorunun hesabı Erdoğan'dan sorulacaktır. Laiklik adı altında bu halkın yaşadığı zulmün Sufizm tarikatleri eliyle sürmesi vesayetin sürmesi anlamına gelecektir. Aynı masonik şeytanî ağ dün Laikliğe aykırı olarak, ancak Laikliği kullanarak İslam Dini'ni ve müslümanları baskı altına almışsa, bugün de Sufizm Dini vasıtası ile İslam'ı ve müslümanları baskı altına almaya çalışmaktadır.
Erdoğan'ı bu konuda hassas olmaya davet ediyoruz. Çünkü artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi en çok bunu gerektirmektedir. Türkiye'de yaşayan insanlar iradeleri dışında devlette tahakküm kurmaya çalışan yapılara hiçbir şekilde razı gelmemiştir, bundan sonra da razı gelmeyecektir.
Allah kendini dinini korumaya muktedirdir, ancak insana da yüklediği sorumluluklar vardır.
Seçkin Deniz, 02.10.2018, Sonsuz Ark, Sonsuz Ark Sohbetleri
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.