"Ve fakat pes etmek gibi bir düş asla yer etmedi içimizin hiçbir yerinde."
Ne de çabuk evrildiniz yeryüzü lanetlilerine. Kökü kurutulacakların ne de çabuk aldınız yerini. Ne de çabuk sindi içinize vampirlerin, yarasaların inlerinde olmak. Mezhebiniz hilekârlık, itikadınız ihtikârlık imiş. Müfterilerin, canilerin, sırtlanların, goygoycuların yapıp etmelerine itirazlarınız göstermelik imiş. Ciğere ulaşamayan kedinin duygudaşlığından öte değilmiş duyarlılığınız. Celladınızın yerinde olmak hevesiymiş bütün çırpınmalarınız.
Mustazafların umutlarına, ekmeğine kan doğradınız. Kana boğmaktasınız özgürlük heveslerini. Kendileri olmanın yolunu kesmektesiniz şekvacı olduğunuz uğrular gibi. Meğer şekvacı olduklarınızmış her birinizin öğretmeni. Ne de güzel gizlemişsiniz gerçek yüzlerinizi. Ne usta hırsızlarmışsınız, ne yaman uğrularmışsınız.
Siz şekvacı olduklarınızdan daha zalim, daha şedit, daha bir hilekârmışsınız. Efendileriniz, şekvacı olduklarınız hiç değilse mustazafların değerlerine saldırmamıştı, değerlerine el uzatmamıştı. Hor görüleri, aşağılamaları, yengileri sizin yaptıklarınız kadar acı vermedi, öldürmedi, söndürmedi mustazafların. Yalın ayaklılar ayaklarındaki zincirlere karşın diriydiler, diriliğin gereğini yerine getirmekteydiler. Bir uygarlık düşleri vardı, geleceğe ilişkin tasavvurları vardı. Sözcükleri, kavramları vardı. Siz sözcüklerini, kavramlarını çaldınız mustazafların, çalıp dönüştürdünüz, değiştirdiniz; itimat, sabır, sadakat, vefa, dürüstlük vb. nice nice kavramlarını çalıp eğip büktünüz.
Böylesine bir vahşeti şekvacı olduğunuz, yerlerine göz koyduklarınızın aklının bile ucundan geçmemişti belki. Belki şimdi görülür zincir yok hiçbir mustazafın ayağında ve fakat ayakları zincirli mustazaftan daha tutsaktır günün mustazaflarının her biri. Her biri daha bir karamsar. Her biri daha bir soluk. Her bir daha bir perişan. Umutlarını, heveslerini, tasavvurlarını çaldınız mustazafların. Pek usta çıktınız efendilerinizden. Pek ustaymışsınız diş bilediğiniz madrabazlardan, kalpazanlardan, katillerden, canilerden.
İtimadımızın, kendi kavramlarımızın kurbanı olduk. Yüzünüzdeki sahte aydınlığa, dilinizdeki tatlı sözlere kandık. Ruhumuzun peşinde olduğunuzun ayrımına varamadık. Meğer bütün tavır ve davranışlarınız, tüm halleriniz ruhumuzu avlamak içinmiş. Çekingenliğiniz, mahremiyetiniz, merhamet duygularınız hep göstermelikmiş meğer. Meğer ihtiraz içre kösnül ihtiraslarınızmış gönlünüzü ihtizaz ettiren.
Ve fakat ölmedik. Düştüysek de dizlerimiz üzerine kalkmayı bildik. Belki tam doğrulamadık, belki ayaklarımız bedenimizi taşıyacak denli güçlenmedi ve fakat diri kaldık ve diri kalmanın gereklerini gelecekteki mustazaflar için yapmaktan, değiştirilen, dönüştürülen değerlerimizi yeniden ihya etmekten, insanlığın umudunu yeşertecek tavır ve davranışlardan geri durmadık. Geri durmayı bir an olsun düşünmedik. Böyle bir düş yer etmedi içimizde. Çelme takılıp düşürüleceğimize hep bir ihtimal vermiştik. Ve fakat pes etmek gibi bir düş asla yer etmedi içimizin hiçbir yerinde.
Cemal Çalık, 08.10.2018, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Deneme, Sözcüklerin Düş Hâli
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.