21 Ekim 2018 Pazar

SA7008/KY49-İTIĞLI136: Suud Yönetiminin Önlenemez Çöküşü

"Gerek ABD gerek Suud karşısında, Türkiye çok önemli bir sorumluğu yerine getiriyor. Oyun kurucuların oyunlarına boşa çıkaracak bir misyonu üstleniyor. Küresel hegemonyanın İslam dünyası üzerindeki baskısını, kurduğu oyunların etkisini ortadan kaldırmaya çalışıyor."


Suudi Arabistan neredeyse 20 gündür gündemimize oturmuş durumda. Aslında her zaman Türkiye için Suud vak'alarının bir çekiciliği olmuştur. Bu seferki, muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı olayı diğer Suud vak'alarından farklı bir boyutu barındırıyor. 

Bir süredir Amerika ve İsrail’e benzemeye çalışan yönetim, CIA ve MOSSAD operasyonlarını andırır bir olaya imza attı. Fakat bu acemice operasyon, başını ağrıtacak görünüyor ve Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn yönetimlerinin verdiği destek, petrodolara bağımlılığı onu, kurtaramayacak gibi görünüyor.

Mekke ve Medine gibi kutsal kabul ettiğimiz şehirlerin bu ülkede bulunması hak etmediği bir sempati duymamızı sağladı. Petrolü sayesinde İslam dünyasındaki kibri, her defasında görmezlikten gelinmeye çalışıldı. Oysaki İngilizlerin himayesi ile kurulan Suud yönetimi, bir Vatikan veya Küba’nın taşıdığı sembolik değeri bile göstermekten aciz kaldı.

Bir saray suikastı soncu öldürülen Kral Faysal bin Abdülaziz’i, diğer Suudlu yöneticilerden ayrı tutmak gerekir. Kudüs’e sahip çıkan, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın kurulmasına öncülük eden, ABD’ye karşı petrol ambargosunu başlatan ve Mısırlı büyük mütefekkir Seyyid Kutub’un idam edilmesini engellemek isteyen Kral Faysal’ın, ABD’ye bağımlı, Trump’ın hakaretlerine maruz kalıp ses çıkaramayan Prens Selman gibi liderlerden farklı bir yönü vardı. Bu yüzden, zaten hala da çözülemeyen ama arkasında ABD’nin olduğu bilinen bir suikasta kurban gitti.

Şerif Hüseyin’den beri çoğu Suudi yöneticilerin oynadığı rol aynıdır. ABD ve İngiltere’nin taşeronluğunu yaparak bölgedeki istikrarsızlığa katkıda bulunmak. Cemal Kaşıkçı operasyonu da bu puslu havanın bir meyvesi. İstikrarsızlıkların sürdürülebilirliğini sağlayarak mevcut düzenin devamına katkıda bulunmak.

Siyasetçinin öldürülmesi bir dönemi kapatır; ama bir yazarın, düşün adamının katledilmesi yeni bir dönemi başlatır. Camal Kaşıkçı operasyonu da Suudi Arabistan’da yeni bir dönemi başlatacaktır. Bu kez Suudi Arabistan siyasi tarihinin en büyük yanlışına düşerek kendini ele vermiştir; -eğer Kaşıkçı’yı öldürdüyse- işlediği terör, kendi yönetiminin sonunu getirecektir.

Devlet terörü uluslararası arenaya taşındığında kolay kolay aklanamayacak bir durumdur. Belki bu operasyonun bir ayağında ABD, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri bulunuyor ve dünya bu katliamı kolay unutacak bir aymazlığa giriliyor. Oysaki bu terörün, Türkiye’de Suudi Arabistan’a ait bir konsoloslukta meydana gelmesi, sıkılan kurşunun kendilerine dönmesini sağlayacaktır. Eğer bu olay başka bir ülkede meydana gelseydi; kapatılması veya göz ardı edilmesi mümkün olabilirdi. Fakat Türkiye’nin müdahil olması, konuyu sadece konsolosluğa ait bir mesele olarak görmemesi planları bozdu.

Artık Suud imajı tamamen sarsıldı ve kimsenin sempati duyamayacağı bir devlet var karşımızda. Yıllardır kendi vatandaşlarını baskı ve zorbalıkla terbiye ederken, Yemen’de masum sivillere yönelik katliamların müsebbibi koalisyonun öncüsü Suudi Arabistan var. Suud kendi ülkesi dışında da operasyonlar yaparak birilerinin kendisine empoze ettiği taşeronluğu yerine getirmekte.

Suud yönetimi aslında hep bunu yapıyor. Hatırlayın Kâbe Baskını’nda bile ABD’den getirdiği özel kuvvetlerle isyanı bastırabildi. Bir anlamda Trump’ın “Eğer sizi desteklemezsek İki haftada yönetiminiz değişir” cümlesi boşuna değil. Çünkü kurulduğu andan itibaren hep küresel güçlerin himayesinde, kabile devlet anlayışını sürdürüyor. Kaşıkçı olayı, Suud yönetiminin sonunun gelmesinde sadece bir başlangıç. Artık bu sonun da geri dönüşü yok.

Oval ofisteki basın toplantısında Trump’ın, Suudi Arabistan’a daha sert yaptırımlar uygulayabileceklerini belirtmesi bir tesadüf değil. Artık oyuncak işlevini yerine getirmekten uzaklaşıyor. Çünkü bir oyuncağın görevi kendisine biçilen rolü oynamak, daha fazlası değil. ABD’ye benzemek ve öykünmenin de bir bedeli var. Bu bedel er ya da geç kendisine ödettirecek ve çaldığı düdüğün hesabını vermek zorunda kalacak.

Trump’ın, Suudi yönetimine karşı 110 milyar dolarlık silah alımını içeren anlaşmanın etkilenmemesini istemesi, Kaşıkçı olayına popülist bir şekilde ticari argümanlardan hareket ederek yaklaştığını göstermekte. ABD’yi bir tüccar gibi yöneten Trump’ın uyguladığı kapitalizm politikasında Suud’un bu tarz Bedevi yaklaşımlarına yer yok. Çünkü bütün ahlak sınırlarını zorlayan küresel kapitalizm, ABD’nin çıkarlarını önceliyor, Suudi Arabistan’ın çıkarlarını değil. Suudi yönetiminin ABD’ye para dışında verebileceği pek bir şey de yok. Zaten Trump geçen sene Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette bu güvenceyi aldı. Trump belki biraz bekleyecek ve Suudilerin silah alımından sonra bu oyuncağı tamamen devreden çıkaracaktır.

Türkiye, Kaşıkçı olayını bütün yönleriyle aydınlatarak Suudi yönetiminin nasıl bir işlev takındığını göstermelidir. Suudi yönetimin yardım, yatırım kisvesi altındaki rüşvet söylemlerinin tuzağına gelinmemelidir, çünkü Suud kralı önceki gün Türkiye’ye teşekkür ederken “kardeş ülke” kavramı kullanması bir bakıma bir pazarlık istemesinin kanıtıdır.

Türkiye ekonomisine yapılan saldırılarla biz küresel bir savaşın içinde olduğumuzu gördük. Bu savaştan kurtulmak için ne Trump’ın “Türkiye ile ilişkilerimizi daha da geliştireceğiz” cümlesine, ne de Suudi yönetiminin petrodolarlarına ihtiyacımız var. Bizim için gerekli olan adaleti esas alarak suçluları ortaya çıkarmak ve küresel emperyalizme karşı verdiğimiz mücadeleyi devam ettirebilmek.

Gerek ABD gerek Suud karşısında, Türkiye çok önemli bir sorumluğu yerine getiriyor. Oyun kurucuların oyunlarına boşa çıkaracak bir misyonu üstleniyor. Küresel hegemonyanın İslam dünyası üzerindeki baskısını, kurduğu oyunların etkisini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Zafer gelecek, yalnız biraz sabırlı olmak lazım…



İbrahim Tığlı, 21.10.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, 
Dış Bakış
İbrahim Tığlı Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016



Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Yeni Şafak




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı