25 Ekim 2018 Perşembe

SA7024/KY49-İTIĞLI137: Sömürgeciliğin Faydaları Var mı?

"Sömürgecilik hiçbir zaman Afrika toplumunun faydasına olmamıştır. Afrika’ya getirdiği medeniyet, Hıristiyanlık, ticaret bir farkındalık yerine kimliksizleştirme ve kültürsüzleşmeyi de beraberinde getirmiştir. 250 farklı etnik topluluğun İngiliz ya da Fransız etnisitesinin mirası ile kendilerini ifade etmeleri sömürgeciliğin ne kadar da kötü bir şey olduğunu hatırlatmıyor mu?"


Afrika kıtasını duyduğumuzda hemen aklımıza sömürgecilik gelir. Afrika dünyada en fazla sömürge saldırısına uğramış bölgedir. Etiyopya ve Liberya’nın bir bölümünü saymazsak sömürgeleştirilmeyen toprak parçası kalmamış gibidir.

Sömürgecilik Afrika’dan çok şey götürdüğü malum. Peki Afrika’ya ne getirdi bu sömürgecilik illeti? Afrika’da önemli sayıda entelektüel sömürgeciliğin kötü yönleri olduğu kadar faydaları da olduğu konusunda müttefiktirler. Mesela Afrika’ya sömürgeciliğin getirdiği iyiliğin Hıristiyanlık olduğu düşünülür. Hıristiyanlık sayesinde Afrika’nın Tanrı’yı keşfettiğine inanılır. Oysaki Hıristiyanlık Afrika’ya sömürgecilikle ulaşmamıştır, Avrupa’dan önce Hıristiyanlık Afrika’da yayılmaya başlamış, özellikle Mısır ve Etiyopya’da Hıristiyanlığın yayılması daha erken bir dönemde ve hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir.

Sömürgecilik konusunda diğer bir tartışma da, sömürgecilik uygulamalarındaki farklılıklardır. İngiltere, Hollanda, Fransa, Portekiz, Belçika sömürgeleri birbirinden farklı politikalarla yönetilmişlerdir. Hatta sömürgeciler sömürgelerini bile farklı bir politika ile yönetmeyi tercih etmişlerdir. Örneğin Almanya’nın Namibya’da uyguladığı sömürgecilik faaliyeti, Tanzanya ve Uganda’da uyguladığından çok farklıdır. Namibya’da daha sert kaba kuvvete dayalı bir refleks ile hareket ederken Tanzanya’da sömürgeciliğini dini ve ticari unsurlar üzerinden devam ettirmeye çalışmıştır.

Tanzanyalılar İngilizlere karşı bir bağımsızlık mücadelesi vermelerine rağmen Alman sömürgecilere hoş bakmazlar. Çünkü Almanya dini empoze ederek köleliğin Tanzanya’da devam etmesini sağlamış, İngilizler ise Tanzanyalıları kölelikten kurtararak onlara Hıristiyanlığın özgürlükçü yönünü göstermişlerdir.

Zanzibar Adası’nda konuştuğumuz Müslüman bir akademisyen Umman Sultanlığının Zanzibar’ının köleliğe dayandığını, İngilizlerin egemenliğindeki Zanzibar’ın ise özgürleştiricilik içerdiğini söylemişti. Sömürge döneminin kalıntısı aydın olarak değerlendirebilirsiniz bu kişiyi, yalnız bir akademisyenin İngilizlere karşı tercihinin arka planını iyi düşünmek gerekir.

Demokratik Kongo’da Belçikalılar hiç sevilmez, ama Fransızlara karşı biraz sempati ile bakılır. Belçikalılar nasıl Kongo’yu perişan ettilerse, Fransızların yıkılan, harap olan bu devasa ülkeyi inşa etmeye çalıştığı düşünülür. Ruanda’da ise durum tam tersidir. Özellikle Tutsiler Belçikalıların, Fransızlardan daha fazla işler yaptığını düşünür küçük Orta Afrika ülkesinde. Oysaki 1884 soykırımının asıl nedeni sömürgecilerin kabileler arasında ektikleri kin tohumlarıdır. Yıllarca bir arada yaşayan Tutsi ve Hutuların neden sömürgeciler geldikten sonra birbirine tahammül edemeyen düşmanlar haline geldikleri unutulur.

Sömürgecilerin yerel topluluklara birbirinden farklı yaklaşımları olsa da aslında alıp götürdükleri aynıdır. Sadece maddi kaynaklarını değil kimliklerini, kültürlerini dahi yok ederek benzer amaçları gerçekleştirmişlerdir. İngilizlerin yerel halkın bireysel özgürlüklerine müdahil etmiyor görünüşü yalnız bir aldatmacadır. İngilizler sömürgeciliği özellikle kültürel alana yayarak Fransızlar ve Belçikalılar gibi hızlı ve şiddetli sömürgecilik madunu kullanmamışlardır. Dikkat edildiğinde İngilizlerin etki alnı bölgelerde kültürel entegrasyonun kimliksizleşmenin daha fazla olduğu görülür.

Bu bağlamda Kamerun, sömürgeciliğin bir laboratuvarı gibidir. Önce Portekizliler, Sonra İspanyolların geldiği verimli toprak ve ormanlara sahip bir ülkede, Almanlar da sömürgecilik faaliyetlerine girişmişlerdir. Fakat İngilizler ve Fransızların Kamerun’da sömürgeciliği daha fazla etkili olmuştur. İngilizler ve Fransızlar dostane bir şekilde Kamerun topraklarını paylaşarak sömürgecilik faaliyetlerine devam ettiler. Bu tür uygulamalar Somali’de de vardı fakat Somali Fransız, İngiliz, İtalyan Somali’si olarak ayrılırken Kamerun’da bağımsızlık sonrası bir bölünme içerisine girmedi. Kamerun siyasi olarak ayrılmasa da kültürel olarak ikiye ayrıldı Anglofon ve Frankofon olarak.

Anglofon bölgede yaşayan etnik topluluklar kendi yerel dilleri yerine İngilizceyi kullanıyor ve İngilizlerin etkisinde olmak onlar için bir gurur kaynağı oluyordu. Frankofon bölgesinde yaşayanlar ise Fransız kültürünün etkisi ile hareket ediyor onlarda bu durumlarını bir farklılık ve övünç kaynağı olarak görmekteydiler. Frankofon bölgesi alt yapı açısından daha iyi şartlara sahipken Anglofon bölgesi İngilizce dışında neredeyse batı medeniyetinin hiçbir unsuruna sahip görünmüyordu.

Son 40 yıldır ülkeyi Frankofon bölgesinde yaşayanların yönetmesinin etkisi ile Fransızca konuşanlar siyasette ve ekonomideki etkilerini kullanarak Anglofon bölgede yaşayanlar için bir baskı oluşturdular. Fakat son iki yıla kadar her iki bölge arasında bir çatışma görülmedi. Petrol ve doğalgaz rezervinin önemli bir bölümünün Anglofon bölgede olması, Anglofon milliyetçiliğini tetikledi. Bir nevi sömürge milliyetçiliği diyebileceğimiz Anglofon Kamerunlular bağımsızlıktan söz etmeye başlayıp sözde bir devlet dahi kurdular.

Geçtiğimiz günlerde Kamerun’da devlet başkanlığı seçimleri yapıldı ve ilk gelen sonuçlara göre Devlet Başkanı Paul Biya’nın yaklaşık yüzde 75 oyla öndeydi. 30 yıldan fazla ülkeyi yöneten Biya’nın tekrar seçilecek olması Kamerun’da Aglofon-Frankofon ayrımını daha da güçlendirecek görünüyor.

Burada üzücü olan Kamerun halkının kendi dinamikleri üzerinden hareket etmeyip sömürgecilik dilini benimseyerek Sömürgecilerin miras bıraktığı kimlikler üzerinden bir çatışmaya girmeleri.

Sömürgecilik hiçbir zaman Afrika toplumunun faydasına olmamıştır. Afrika’ya getirdiği medeniyet, Hıristiyanlık, ticaret bir farkındalık yerine kimliksizleştirme ve kültürsüzleşmeyi de beraberinde getirmiştir. 250 farklı etnik topluluğun İngiliz ya da Fransız etnisitesinin mirası ile kendilerini ifade etmeleri sömürgeciliğin ne kadar da kötü bir şey olduğunu hatırlatmıyor mu?


İbrahim Tığlı, 25.10.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Dış Bakış
İbrahim Tığlı Yazıları




Sonsuz Ark'ın Notu: İbrahim Tığlı Beyefendi'den yazılarının yayınlanması için onay alınmıştır. Seçkin Deniz, 23.06.2016



Yazının İlk Yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı