"Öfkeye, korkuya ve şüpheye yol açan her nesne ya da obje gibi reklamın ima ettiği şey ya da durum da, zamanla ilginin odağı olmaya başlar."
Öfkeye, korkuya ve şüpheye yol açan her nesne ya da obje gibi reklamın ima ettiği şey ya da durum da, zamanla ilginin odağı olmaya başlar.
Hem güzel ''Türkçe''mizdeki yenilikleri yakından takip edebilen, hem de nizami İstanbul Türkçesi''nin ağdasını ıslak süngerle alıp onu hafifleten argoyla rakip sahalara kolayca yerleşebilen bizim kahvehane müdavimlerimiz, bazen birbirlerine -duymuşunuzdur muhakkak- ''Reklam yapma!'' diye çıkışıverirler. Bunu söyleyecekleri yerler bellidir ve o yerleri iyi tanıdıkları için görür görmez tereddüt etmeden yapıştırırlar bu lafı.
Karşılarındaki eğer "sözlerinin anlamını karnında saklamakta" direniyorsa, başlarının arkasını sıkıntılı sıkıntılı kaşıyıp patlayıverirler bu sefer: Psikoloji yapma! Ya da duruma göre; Vicdan yapma!
Çünkü ruhu konformist bir güven içinde olan ve alışkanlıklarıyla yaşayan her insanın, değişiklikten ödü patlar. Bu tür önlemler, onun ruhuna dokunmaya yönelik hamlelerin önünü kesmek içindir. Somut yaşamaya kodlanmış birisi için, bunlar ayrıca anlamsızdır. Sıradan insan her anlamsızlık pürüzünü, içgüdüsel olarak varoluşuna yönelmiş bir tehdit olarak da algılayabilir ve ona doğallıkla ve kesinlikle saldırır. Buradan bakıldığında, arenadaki bir boğa için o kırmızı pelerinin reklam değeri çok yüksek olmaktadır: Şaka!
Aslında düşman olduğundan değil, onu değişmeye zorladığı için. Değişmek, bizim için en zor şeydir. Bilirsiniz, İkinci Mahmut "fes" devrimini yaptığı zaman bir sürü hakarete uğramış ve sıradan insan tarafından yuhalanmıştı. Sonradan "şapka" devrimini yapan Atatürk de benzeri bir tepkiyle karşılandı. Ve biliniz ki şehirlerimizin başı açık dolaştığı şu zamanda, Anadolu''nun köylerinde, toplumsal değişimden en az etkilenen ve sosyal tabaka olarak en statik katmanı oluşturan "şapkalı" köylülerimiz, köy meydanına inerken edeb icabı kasketlerini mutlaka başlarına takmaktadırlar.
Girişte zikredilen deyimlerin hepsinin de belli bir yeri vardır günlük hayatımızda. Bu ifadelerin hepsi, ima ettikleri gerçeği hafifçe abartan, onu köpürten bir "reklam" tabiatına sahiptirler. Bu nedenle ortalama insanımız tarafından biraz korkuyla, biraz öfkeyle ve biraz da şüpheyle karşılanırlar.
Öfkeye, korkuya ve şüpheye yol açan her nesne ya da obje gibi reklamın ima ettiği şey ya da durum da, zamanla ilginin odağı olmaya başlar. İlgi, farkında olmadan, kişiyi etkisi altına alır ve zamanla onun psikolojisini tamamıyla ele geçirir. Bundan mütevellid. Aşk''ın reklam değeri sonsuzdur. Şaka! İşte reklamın iyisi kötüsü olmaz lafının, oturduğu psikolojik zemin burasıdır ve ilgi çeken her farklı şey, psikolojik olarak raiting toplamaktadır. (Televole''ye verdiği bir demeçte Sayın "Aşkımı Dağlara Yazdım" Özcan Deniz, bir üründen başka bir şey olmadığını sonunda anlamış olacak ki; "Ya değişeceğiz, ya değişeceğiz" diyerek (evet aynen böyle söyledi) psikoloji yapmaktadır ve ''yapma'' bir psikolojinin nesnesi olduğunu böylelikle ifşa etmektedir.)
ABD''nin kısa zamanda gelişip büyük bir güç olmasının sebeplerine değinirken, maddi ve somut şartların yanısıra, bazı soyut şartları da sayar bazı tezler. Bunlardan bir tanesi de şudur: "ABD, geleneklerini uzakta, ta Britanya Adası''nda bırakarak oraya gelmiş insanlar tarafından kurulan bir devletti. Dolayısıyla, geleneklerin tortularından ve hareketi engelleyen bağlarından kurtulup, kısa zamanda rasyonel bir yapılanmayı gerçekleştirdiler. Böylece toplumsal örgütlenmeden iktisadi yapıya kadar her alanda hızlı bir ilerlemeyi gerçekleştirmek onlar için kolaylaşmış oldu..."
İmdi. Reklamlara bakınız. En naif ifadeleri ve yargıları onlarda göreceksiniz. O kadar hızlıdırlar ki, mecburen köksüzdürler. En hızlı büyüyen mal ve paralar, sırtını reklama dayamış olanlardır. Çünkü reklamlar psikolojinin kendisini yaparlar. En ince yolları takip ederek gelirler. Onlara her saldırdığınızda bile bizi mutlaka ele geçirirler.
Selahattin Yusuf, 26.10.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Yolda
Selahattin Yusuf Yazıları
Takip et: @selyusuf
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'nin 2006'den geriye doğru yayınladığımız yazılarının büyük bir kısmını Şimdiki Zamanın İzinde adlı kitabında bulabilirsiniz.
Sonsuz Ark'ın Notu: Selahattin Yusuf Beyefendi'ye, 'tamamen hür, tamamen geniş nefesler alarak' yazdığı yazıları bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz... Seçkin Deniz, 15.04.2016
İlk yayınlandığı yer: Yeni Şafak
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.