"Devlet, geçmişte yapılanın aksine, dileyenin dilediğine değer ve önem atfettiği, ancak birinin diğerini rahatsız etmeyeceği, düşman kabul etmeyeceği bir atmosferi inşâ etmek için bütün yeteneklerini ve güçlerini seferber etmek zorundadır... Devlet herhangi bir ideolojiyi, herhangi bir kişiyi ya da ait olduğu kesimi önemseyecek, öne çıkaracak politikalardan uzak durmalıdır."
Devlet eskiden kalma alışkanlıklarla birer 'dayatma' olarak tanımlanabilecek, halkın bir kısmını diğerine karşı üstün olarak gösterecek ya da aşağılayacak beyanları, davranışları hukukun temel ilkelerini dikkate alarak engelleyecek ve herhangi bir grubun veya kişinin diğerlerinin 'haksız' baskısına maruz kalmasına izin vermeyecek bir şekilde düşünme ve çalışma biçimini değiştirecektir.
Bugün Türkiye'de, Osmanlı'nın son Cumhuriyet'in ilk dönemlerinden kalma birçok problem halkın çoğunluğu tarafından tarihe gömülmesine karşılık, Türkiye'nin zayıf karnı olarak her türlü kışkırtıya hazır bir şekilde bekliyorsa, bu, devletin bu problemlerle ilgili yeteri kadar düşünmediğini kanıtlamaktadır ve güçlü bir ülke için kabul edilemeyecek kadar önemli bir problemdir.
Türkiye 19.yüzyılda Fransız etkisi ile başlayan ateist-pozitivizmin kalıntılarını 20. yüzyıla taşıyan bir kesimin kurbanı olarak bir iki yüzyıl daha bu tür insan haklarına ve demokrasiye aykırı algılar ve uygulamalarla artık zaman ve insan kaybetme gibi vahim hataları tekrarlamamalıdır. Eğitim ve yönetim sisteminin temeline yerleştirilen, kanunların arasına sıkıştırılan, herhangi bir kişiyi ya da zümreyi koruyan, her türlü eleştiriden uzak ve dokunulmaz tutan ve sürekli karşıt üreten yaklaşımlar bir an evvel terk edilmeli, her hak sahibi insan hak ettiği değeri ve önemi bunu özellikle vurgulayan, bir diğer maddesiyle bu hakları elinden almayan bir anayasaya uygun bir şekilde elde etmelidir.
Türkiye'nin demokratik bir anayasa ihtiyacı bahse konu nedenlerden dolayı sürmektedir ve mevcut anayasa her vatandaşın eşit haklara sahip olmasını engelleyen birçok maddeye sahip özelliği ile demokrasinin ve insan haklarının önündeki en büyük engel olarak durmaya devam etmektedir. Güçlü Türkiye, güçlü bir anayasa üretebilen bir Türkiye'dir, mevcut anayasa güçlü bir Türkiye inşâ etmek için yeterli değildir.
Bugün herhangi bir detay sayılabilecek küçük olaylarla, büyük kıvılcımlar ve çatışmalar üretmeye hazır, devlete ve ülkeye karşıt yapılanmaların ürettiği sıkıntılarla meşgulüz. Kemalizm veya Atatürkçülük gibi Atatürk'e isnat edilen simgeler, etiketler ve sloganlarla ve bunun karşısında geçmişin dergah-tekke-şeyh iltisaklıların yahut onlara karşıtmış gibi görünen, ancak onlarla eşgüdümlü olarak toplumu ayrıştıranların mirasını olduğu gibi sürdürmek isteyenlerin kullandığı dinî imiş gibi gösterilen simgeler, etiketler ve sloganlar artık bu halkı rahatsız edecek düzeyden aşağıya çekilmelidir. Bunun için anayasal ve yasal düzenlemeler yapılmalı ve insanlarımızın geleceği geçmişin tahakküm ve vesayet kurgulu amaçlarına kurban edilmemelidir.
Devlet, geçmişte yapılanın aksine, dileyenin dilediğine değer ve önem atfettiği, ancak birinin diğerini rahatsız etmeyeceği, düşman kabul etmeyeceği bir atmosferi inşâ etmek için bütün yeteneklerini ve güçlerini seferber etmek zorundadır... Devlet herhangi bir ideolojiyi, herhangi bir kişiyi ya da ait olduğu kesimi önemseyecek, öne çıkaracak politikalardan uzak durmalıdır.
Selam ve Sevgiyle...
Seçkin Deniz, 20.11.2018, Sonsuz Ark, Sonsuz Ark Sohbetleri
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan
yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek
kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan
sitelerde yayınlanamaz.