"Tepkinin olduğu yerde etki de mutlaka yerini bulur. Etkinin olmaması da düşünülemez, çünkü insan, toplumun bir parçası olarak bir sistem içerisinde yaşamını sürdüren bir varlıktır. Ne insanlardan kaçabilir ne de hatalardan."
Hatta hayvanlar ve bitkiler de olmasaydı hayatımızda, onlara karşı sorumluluk yüklenmezdik, çünkü onların bile bizden istekleri ve üzerimizde hakları bulunur. Böyle “hatasız” bir dünya düşlenebilse bile bu gerçekçi bir hayal olamaz.
Hayatımız başkalarının yaşamımıza girmesiyle birlikte değer bulmasa da hayatın anlamını ve gayesini başkalarıyla iletişim içinde olduğumuz zaman kavrarız. Başka insanların varlığı her daim bizim için imtihan ve aynı zamanda büyük bir rahmet vesilesidir. İnsanlar birbiriyle denenirler, ama herkes ilk önce kendisiyle yüzleşir. Kendi değerini ortaya koyar ve imtihan bittikten sonra herkesin seviyesi yaptıklarıyla mühürlenmiş olur. Bazen ortaya çıkan sonuç, insanın kendisini bile şaşırtır.
Canlıyız, insanız ve başkalarının davranışlarına karşı tepkisiz kalamıyoruz. İnsan doğal olarak tepki verir, üzülür, sevinir, cezalandırır veya ödüllendirir başkasını. İnsanların hak ettikleri muameleden farklı bir karşılık gördükleri zaman hatalar silsilesi ortaya çıkar. Hatalar hayatı karmakarışık hale sokar, kolay kolay çözülemez bir sorunlar yumağı haline getirir.
Başkalarını tanımadan, başkalarıyla tanışmadan ve onlara karşı herhangi bir eylemde bulunmadan kendisini de tanıyamaz bazen insan.
İnsanlar arasındaki ilişkileri bir fonksiyon, insanları da değişken olarak düşünürsek, denklemdeki X’i bulabilmek için, önce Y’yi bulmamız gerekir, bazen de tam tersidir. İki insan arasındaki ilişki, iki bilinmeyenli bir denklem ise, insanlığın bütün münasebetlerini anlatabilmek için sonsuz sayıda faktörden oluşan sonsuz sayıda formül üretmemiz gerekirdi.
Hayat doğrusu bazen inişe, bazen yükselişe geçer, ama insanların hayatlarındaki sorunları çözmeye çalışırken yaptıkları hatalar sonucunda çıkardıkları kaos, insan fıtratının ölçü olduğu koordinat düzleminde karmakarışık bir görüntü çizer.
Kaos, insan denilen değişkenin işlediği hatalar sonucunda ortaya çıkan bir tablodan başka bir şey değildir. Değerler, kurallar muntazam bir şekilde formüle edilip insanlığın kullanımına sunulmuştur. Yanlış olan her şey küçük hatalarla başlar ve giderek büyür. Bedene yanlış müdahale bedenin yaralanmasına, insan ruhuna yapılan yanlış davranış da ruhun zarar görmesine yol açar.
Saygı olması gereken yerde saygısızlık insanların onurunu zedeler. Bir insanın kişilik sınırlarına tecavüz bütün dengeleri bozar, eğer hak ettiği muameleyle karşılaşmazsa. Suçun büyüğü-küçüğü fark etmez adil bir karşılık görmediği zaman, hata hatayı götürür ve çözüme ulaşmak git gide daha da zorlaşır.
Aynı şey iyilik için de geçerlidir; iyilik karşılık görmediği zaman iyiliğin hakkı verilmemiş olur.
Fıtratımızın dışına çıktığımız zaman kaos için düğmeye basmış oluruz. Erkeği kadınlaştırdığımızda, kadını erkekleştirdiğimizde, ahlak sınırlarını aştığımızda, zulme karşı merhametle karşılık verdiğimizde veya iyilik yapana karşı kötülük yaptığımızda kargaşayı oluşturmuş oluruz. Düşene elimizi uzatmadığımız zaman, ahlaksıza itibar gösterdiğimiz zaman, yanlışa göz yumduğumuz zaman kaos çıkarırız.
İnsan, fıtratından farklı ve ilahi düzeninden ayrı, kendi istediği ölçüleri dayatmaya çalıştığı zaman kendi hayat görüşüne uygun bir formül tasarlayabileceğini zanneder. Yaratılıştan fıtrata uygun olan formülü değiştirmeye kalktığı zaman facialar da kaçınılmaz olur. Çünkü uyması gereken formül aslında hazırdır ve insan bu formülü kendisi yazabilecek güçte değildir.
Matematik denkleminde bir değişkenin formülü yazabileceğine dair iddiası ne kadar anlamsızsa, bir insanın yaratılış kanunlarına kafa tutması da o kadar anlamsız. Yaratıcının kurduğu değerler koordinat sisteminde insanların kafalarına göre kural belirlemeleri, bir grafikteki X’in isyanı kadar komik bir olay.
İnsanlar birçok şeyi değerli bulabilir, yeni akımlar üretebilir ve onları gerçeğin ta kendisi olarak pazarlayabilirler; ancak bu zamana kadar ortaya atılan birçok ideolojiden hangisi tam olarak insanlığın sorunlarına çare sunabildi ki? İnsanların oluşturduğu sistem, Yaratıcı'nın belirlediği kuralların kapsamında değilse, mutlaka eksiklikler içerir. Bu yüzden insanın fıtratıyla çatışacak değerler sistemini üretmesi kaostan başka bir sonuç getirmiyor.
Tepkinin olduğu yerde etki de mutlaka yerini bulur. Etkinin olmaması da düşünülemez, çünkü insan, toplumun bir parçası olarak bir sistem içerisinde yaşamını sürdüren bir varlıktır. Ne insanlardan kaçabilir ne de hatalardan. Hatasız bir kulun olamayacağı gerçeği de yaratılış formülüne dâhildir.
Mühim olan, hatalarımızın bizde nasıl bir iz bıraktığıdır ve onları gidermek için doğru çözümü arayıp aramadığımızdır. Sonsuz sayıda hatanın olabileceği yerde hatalardan dönüş de aynı oranda mümkündür, hatayı fark edecek otokontrol mekanizmasını hala yitirmediysek.
Hatalar insanı kendisiyle yüzleştirir ve aslına dönmesini sağlar. Hayatı güzel yapan da çok bilinmeyenli bir denklem olması değil midir zaten?
Melek Öz, 03.12.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Akla Düşenler
Melek Öz Yazıları
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.