Kızılay Başkanı Kerem Kınık ile Kızılay’ın 150 yıllık ilkelerini ve çalışma mantığını konuştuk. Kınık, günümüzden 150 yıl geriye doğru baktığında Kızılay tarihinde gördüğü şeyin zaman zaman yavaşlamalar olsa da kesintisiz merhamet ve iyilik olduğunu söylüyor.
Kızılay’ın 150. Yılı sebebiyle Kızılay Başkanı Kerem Kınık ile bir röportaj yapmak için sözleşmiştik. Ancak mahkemeden kayyum kararı çıktığı haberi üzerine röportajımızın bir bölümünü kayyum olayına ayırdık. Kapatılan şubelerin başkanlarının olağanüstü kongre için mahkemeye başvurduğunu anlatan Kınık, “15 Temmuz sürecinde milletinin yanında yer almayan kimi şubeler ile milletinden emanet aldığı bağışları hakkıyla yerine ulaştırmayan şubeleri kapattık. Bu talep ve karara karşı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvuruda bulunacağız. Kızılayımızı Fetöcülere yedirtmeyeceğiz” diyor.
Kızılay 150 yıllık mazisi olan bir kurum. Geriye doğru baktığınızda Kızılay tarihinde sizce öne çıkan şey nedir?
Kesintisiz iyilik. 150 yıl süresince inişler, kalkışlar yavaşlamalar olsa da kesintisiz merhamet ve iyilik.
Osmanlı dağıldıktan sonra 68 ülkeye dağıldı ve bu ülkelerdeki Kızılayların bir anlamda bizim Kızılayımızla tarihi bağları var. Nasıl bir ilişkiniz var diğer Kızılaylar ile?
Hilal-i Ahmer kurulduğunda Osmanlı yaklaşık 40 milyon kilometrekarede hüküm süren büyük imparatorluktu. Bunların bir kısmıyla tarihi bağlarımız devam ediyor. Şöyle bir örnek verebilirim. Kirmanşah Halepçe depremi sırasında İran ve Irak Kızılay’ını telefonla arayıp bir yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sordum. İran’dan “Şu an uluslararası yardıma ihtiyaç yok” cevabını aldım. Irak tarafındaki arkadaşlar henüz bir değerlendirme yapmadıklarını söylediler. Biz 72 TIR malzeme ile yola çıkıp Halepçe’ye vardık. Oradaki insanlar kolumu çekiştirerek “Bizim evimiz de yıkıldı. Gelin bakın yardıma ihtiyacımız var” gibi bir takım şeyler söylediler. Tıpkı kendi ülkelerinin Kızılay başkanıymışım gibi. Ben de Türkiye’den geldiğimizi söyledim. O dönemde Kuzey Irak referandumu nedeniyle siyasi bir gerilim söz konusuydu. Türkiye ile ilişkileri koparmıştı ona rağmen “Tabi ki bizi siz koruyacaksınız. Tabi ki bize yardımcı olacaksınız, siz bizim atamızsınız” gibi şeyler söylediler. Daha sonra karayoluyla Süleymaniye’den Bağdat’a geçtim. Kızılay başkanı Yasin Bey bana “Türk Kızılay’ı ile Irak Kızılay’ı kardeş kuruluşlar değildir” dedi. Ben önce bir şok oldum. Sonra “Siz bizim annemizsiniz, biz sizden doğduk” diye devam etti. “Bir anne çocuğuna nasıl merhamet gösterecekse sizin de o merhameti göstermeniz lazım” diye de ilave etti.
HALK BİZİ BIRAKMAZ
Kızılay önceden daha çok bir devlet kurumu gibi duruyordu. Şimdi ise bir STK izlenimi veriyor ve halk daha sahiplenmiş gibi. Siz de öyle hissediyor musunuz?
Milletimizin Ordu, Hariciye, Maliye, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi bir takım bayrak kurumları var. Kızılay da bunlardan biri. Darüşşafaka, Darülaceze gibi geçmişten günümüze gelen kurumlar zaman zaman itibar sıkıntısı yaşayabilirler. Ama millet bunlardan hiçbir zaman elini çekmez. “Ordu gelip bana darbe yaptı ama başka ordum yok. Bu darbeyi yapanlar yarın gidecek, ordu benim ordum” der hiçbir zaman bırakmazlar. Kızılay da öyledir. Bir ülkeden birden fazla Kızılay kurulamayacağı için Kızılay bir Kuvayı milliyedir. Olağanüstü durumlarda, afetlerde yardımlarımızı, dayanışmamızı bu kurum üzerinden sağlayacağımız için hiçbir zaman vatandaş olarak ilgisini veya elini çekmez ama zaman zaman kötü yönetildiği ya da algısı farklı olduğu için soğuyabilir. Kızılay Türkiye ile beraber güçleniyor. Bu bir realite. Uluslararası alandaki etkinliği artıyor, yapmış olduğu yardımların büyüklüğü, ulaştığı insanların sayısı artıyor. Biz bunları neyle yapıyoruz? Vatandaşımızın desteği, yardımı ve uluslararası desteklerle yapıyoruz. Biz bir devlet kurumu değiliz. Ama devlete yardımcı bir kurumuz. Devlete yardımcı rolümüz de kanunla tanımlanmış. Bazı vazifeleri doğrudan bizim yapmamız gerekiyor. Kan toplamak gibi. Bazı dernekler “Ben insani yardım kuruluşuydum, tüzüğümü değiştirdim. Artık bundan sonra eğitim üzerine çalışacağım” diyebilir ama biz bunu diyemeyiz. Bunlar bizim üzerimizden atamayacağız milli ödevler. Yardım götürdükçe, insana dokundukça, etki alanı genişledikçe, faaliyetlerinizle, medyayla, sosyal medyayla, konvansiyonel medyayla daha fazla görünür oldukça toplum da Kızılay’ı kendi nezdinde yeniden konumlandırıyor. Daha sivil, devlet dışı bir organizasyon ve sivil toplum kuruluşu olarak biraz daha algımız pekişmiş olabilir.
Kızılaycılık bir kurum değil hareket. Bu hareketin gönüllüleri var. Toplumun çok farklı kesimlerinden insanlarla zenginleşen bir şube ayağımız var. Şubelerimiz bulundukları il ve ilçelerinde, beldelerinde, temsilcilerimiz halkla yakın bir şekilde çalışıyorlar
SIKINTIDAN İNFAKLA KURTULUYORUZ
Kızılay halkın desteği ile süren bir hareket. Dolar yükselmesinden sonra herhangi bir aksama oldu mu?
Ekonomik kriz oluşturması için başlatılan bu süreç kalıcı bir ekonomik krize dönüşmedi. Etkileri oldu, bir kur krizi olarak devam etti ve kurdan kaynaklanan bir devalüasyon yaşadık. Hem bireysel hem de kurumsal olarak etkisini yaşıyoruz. Ancak biz başka toplumlar gibi bir ekonomik çalkantı olduğunda, toplumsal bir kaygı yaşandığında, bütün harcamaları kesip tamamen muhafazakârlaşan bir toplum değiliz. Biz varlıkta ve yoklukta infak ederiz. Az azından, çok çoğundan verir. Yoksul da paylaşır bizde. Ekonomik kriz olsa bile toplumdaki bu dayanışma kültürü, bu yoksulluktan, sıkıntıdan çıkmanın bir aracı olarak görülür. Def-i bela kabilinden, “sadaka olsun” deriz ya, bu kültür milletimizde canlıdır. Dolayısıyla kur bizi etkilemedi.
STK’larla nasıl bir ilişkiniz var?
Sivil toplum ile daha fazla paydaşlık yapmaya başladık. Uluslararası ve ulusal paydaşlık noktasında biz sivil toplum kuruluşlarının birlikte proje ve operasyon yapmasının bereketi artıracak, maliyeti düşürecek bir unsur olduğuna inanıyoruz ve bu nedenle mutlaka paydaşlık arıyoruz. Uluslararası operasyonlarımızda ağırlıklı olarak o ülkenin Kızılaylarıyla, Kızılhaçlarıyla ya da güçlü STK’ları varsa onlarla birlikte çalışıyoruz. Ulusal operasyonlarımızda da zaman zaman bize gelen proje tekliflerine destek veriyoruz, zaman zaman biz teklif götürüyoruz. Çok sayıda böyle ulusal ve uluslararası işbirliklerimiz var. Bazı alanlarda ise doğrudan operasyonu biz yönetiyoruz. Türkiye’nin sınır ötesi yardımları, bu malzemelerin Türkiye’den çıkışı noktasında Kızılay görev alıyor. Özellikle Suriye’ye, Irak’a yönelik yardımlar Kızılay aracılığıyla sınır ötesi operasyonlar anlamında götürülebiliyor.
TÜM TÜRKİYE’NİN KAN İHTİYACINI KARŞILIYORUZ
Türkiye’nin tüm kan ihtiyacını karşılama hedefiniz vardı. Gerçekleştirebildiniz mi?
Şu an Türkiye’deki 19 hastane hariç 1300’e yakın hastanenin tamamına kan tedariğini Kızılay yapıyor. Geçici kan bankası işleten bu 19 merkez ise kendi kanını topluyor. Bununla ilgili önümüzdeki aylarda tedrici olarak bunların kapatılıp tamamının Kızılay’dan tedarik edilmesi noktasında sağlık bakanlığımızın bir kararı var. Yüzde 80’in üzerinde kanı Kızılay tedarik ediyor. Yüzde yüzünü de tedarik edebilecek durumdayız. Şu an Türkiye’de doğal zamanlarda ya da olağanüstü durumlarda yaşadığımız bir kan sıkıntısı bulunmuyor.
Kandan elde edilen ilaçlarla ilgili çalışmalarınızda üretim var mı?
Bu süreç zaman alıyor. Biz bu yola girdik imzalar atıldı şu an bütün kan sistemimizin Avrupa tarafından kalite kontrolü yapıyor. Kan franksinasyon projemiz Avrupa ilgili kurumu Kızılay’ın tüm kan ve plazma süreçlerini Avrupa standartlarına uygunluğunu denetliyor. Bu yaklaşık bir yıllık bir zaman alacak. Sonraki süreçte plazmalarımızı anlaşma yapmış olduğumuz yurtdışındaki ilaç fabrikasına göndereceğiz ve kendi kan ürünlerimiz orada üretilmeye başlanacak. Albümin, immunoglobulin gibi proteinler ya da hemofili hastalarının kullandığı pıhtılaşma faktörleri gibi faktörler üretilecek.
Bunları Türkiye’de üretmek gibi bir şans yok mu?
Orada başlayacağız ama bu süre zarfında Türkiye’de bu fabrikanın kurulması gerekiyor. Yaklaşık 60 ay sürecek bir zaman. Biz fabrikanın bitmesini beklemeyeceğiz. Bu süre zarfından kendi plazmamızı bu fabrikanın lisansını verecek olan firma kendi plazmamızı ürüne çevirip bize gönderecek.
ÇALIŞMALARIMIZ AKSAMADAN DEVAM EDECEK
Geçtiğimiz hafta Kızılay’a kayyum atandığı haberi ile bir şaşkınlık yaşadık. Bu kararın alınması için başvuranlar kimler? Süreç nasıl gelişti?
Bu kişiler kişisel husumetle bir araya gelen birbirinden farklı guruplar. Şöyle ki; Kızılay yönetimi, 15 Temmuz kalkışmasının ardından yapılan çalışmalarla FETÖ ile ilişkisi tespit edilen bir kısım şube başkanını görevden aldı, bazı şubeleri kapattı ve yeni heyetlerle yeniden milletinin hizmetine sundu. Yine 15 Temmuz sürecinde milletinin yanında olması ve milletinin geleceğine sahip çıkma yükümlülüğünü taşıması gerekirken, alanlara çıkmayan, milletin yanında yer almayan kimi şubeler de aynı akıbeti yaşadı. Kızılay’ın milletinden emanet aldığı bağışları hakkıyla yerine ulaştırmayan, daha fazla insana ulaşmak için hiçbir faaliyet içinde yer almayan şubeler de kapatıldı. Kızılay Teftiş Kurulu’nun yaptığı incelemelerde emanete ihanet ettiği belirlenen şubelerde benzer bir şekilde görevden el çektirildi.
Kızılay’ın yürütmüş olduğu ‘Daha etkin bir Kızılay için’ yeniden yapılanma sürecinde nüfus- faaliyet eksenli değerlendirme sonucunda da bazı şube başkanlarıyla yolların ayrılması kararı verildi.
Kapatma nedenleri farklı olmakla birlikte, kapatılan bu şubelerin eski başkan ve delegeleri Kızılay’a başvurarak olağanüstü kongre toplanmasını talep etmişti. Kızılay Yönetim Kurulu ise bu kararı yerinde görmeyerek ve hukuken gerek şartların yerine getirilmediğini belirterek başvuruyu reddetti. Bu grup daha sonra aynı taleple Mahkemeye gitti. Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi ise bu talebi yerinde görerek, Kızılay’ın İstanbul Şube Başkanı İlhami Yıldırım, Ankara Şube Başkanı Ahmet Hizanlıoğlu ve Adalet Bakanlığı Müşaviri Mekan Sırakaya tarafından olağanüstü kongreye götürülmesine hükmetmiştir. Şunu da burada belirtmek isterim ki mahkemeye, ‘Kızılay olağanüstü kongreye götürülsün’ başvurusu yapanlar, Kızılay’ın temel ilkesi olan başlıkları ihlal etmiş oldu.
Karara itiraz edecek misiniz?
Söz konusu yerel mahkeme kararı kesin olmayıp, gerekçeli kararın yazılması ve Türkiye Kızılay Derneği’ne tebliğ edilmesinden itibaren 2 hafta süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açıktır. Türkiye Kızılay Derneği olarak hukuki açıdan bir temele dayanmayan iş bu talep ve karara karşı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvuruda bulunacağız. Kızılayımızı Fetöcülere yedirtmeyeceğiz.
Bu karar Kızılay’ın çalışmalarına sekte vuracak mı?
Milletimizin bağışları ve gönüllü desteği ile 150 yıldır dünyanın dört bir yanında ve ülkemizde tüm ihtiyaç sahiplerinin kara gün dostu olan Kızılay, gerek doğal gerekse insan kaynaklı tüm afetlerde devletinin en büyük yardımcı kuruluşu olmuştur. Bundan sonra da çalışmalarımız aynı şekilde devam edecek. Yine tüm afetlerde hem halkımızın yanındayız hem de dünya mazlumlarına el uzatmaya devam edeceğiz. Kızılay olarak Fahri Başkanımız Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki insani yardım yürüyüşüne, “Güçlü Türkiye’nin Güçlü Kızılay’ı” şiarıyla devam edeceğiz. Dünyanın tüm mazlumlarına karşı bu bizim yükümlülüğümüzdür.
YEMEN’DE ZORLUKLA DAĞITIM YAPABİLİYORUZ
Yemen çalışmalarınız ne durumda?
Yemen’de 2015’ten sonra tırmanan ve derinleşen bir kriz var. Toplumun yüzde 75’i yardıma muhtaç durumda. Yaklaşık 22 milyon insan. Bunun 17 milyonu çok ağır bir şekilde bu krizden etkilenmiş. 400 bin çocuk yarın gıda alamazsa ölümün eşiğine gelecek. Ağır beslenme bozukluğu yaşıyor. İshal ve kolera vakası bağışıklığın azalmasından dolayı yaygınlaşmış. Kolera nedeniyle yaklaşık 3 bin civarında ölüm var. Savaşın oluşturduğu bir yaralı yükü de var. Yaralanan insan sayısı 60 bine yaklaştı. Bunun 10 bini çocuk ve kadın. Yaklaşık 9.500 civarı kişi hayatını kaybetti. Gıda desteği alamayan muhasara altında yerler var. İçeride yardım organizasyonu çok zor. İnsani diplomasi çerçevesinde bu yardımların ulaştırılması noktasında çaba sarf ediyoruz. Şu anda toplumda da Yemen konusunda bir hassasiyet oluşmuş durumda. Elimizden geldiğince bu yardımların oraya ulaştırılması konusunda çalışacağız.
Emeti Saruhan, 22.12.2018, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Hayatın Sıcak Yüzü,
Emeti Saruhan Yazıları
Takip et: @emeti
Sonsuz Ark'ın Notu: Emeti Saruhan Hanımefendi'ye çalışmalarını bizimle paylaştığı için teşekkür ederiz. Seçkin Deniz, 06.07.2017
İlk yayınlandığı Yer: Gerçek Hayat
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.