14 Ocak 2019 Pazartesi

SA7367/KY59-MLÖZ62: Safsata

"Bu zamana kadar hiçbir canlı ölümden kaçamadığı için bu fikir bize çok uçuk ve fantastik gibi görünse de, “Ölümsüzlük satıcısı” sıfatını taşıyan birileri var bu dünyada. Nitekim talep varsa, arz da vardır. Ölümü erteleyecek buluşların ne kadar büyük talep gördükleri ise ortadadır."


İnsanlar hep ölümsüzlüğü arzulamışlardır. Çünkü bir insan için hayatının bir gün son bulacağı düşüncesi, hayatında var olan her şeyi de anlamsızlaştırır aynı zamanda. Ölüm ise hep insanları peşlerinden kovalamıştır. Sonsuzluğa inanmak insanın yaratılış kodlarında vardır. Bunun içindir ki İlahî kaynaktan gelen bilgilere iman edenler, sonsuz yaşama inanmak ve buna uyum sağlamakta hiç bir zaman zorluk çekmemişler, bilhassa ölümden sonra hesabın da olacağını göz önünde bulundurarak ölümden sonraki hayatları için hazırlık yapmaktan geri durmamışlardır.

İnsanların diğer kısmı ise, sonsuz yaşamı bu dünyada arayanlar. Onların genlerinde de aynı şekilde sonsuz bir hayat güdüsü saklı, lakin dinlerin sunduğu değerler dizisine inanmaktansa ölümsüzlüğü bizzat bu dünyada bulmaya çalışırlar. Bu zamana kadar hiçbir canlı ölümden kaçamadığı için bu fikir bize çok uçuk ve fantastik gibi görünse de, “Ölümsüzlük satıcısı” sıfatını taşıyan birileri var bu dünyada. Nitekim talep varsa, arz da vardır. Ölümü erteleyecek buluşların ne kadar büyük talep gördükleri ise ortadadır.  

Bütün dünyada medyanın çokça pazarladığı ve “Ölümsüzlük tâciri” diye nitelendirdiği birinin röportajına denk geldim geçenlerde. Ünlü bir yaşlanma geciktirici uzmanı olarak lanse edilen kişi, insanın bin yıl kadar yaşayabileceğini söylüyordu. Tabii medyaya bu durumda onun reklamını yapması görevi düşüyor ki, bilindiği üzere, herhangi bir ürünün iyi bir PR kampanyası düzenlenmeden satılması zordur. Medyadaki tüm röportajlar, haberler, düzenlenen söyleşiler, bu adamın sunduğu fikirler insanlara daha inandırıcı ve cazip gelsin, daha çok rağbet görsün diye yapılmaktadır. 

Programda gördüğüm kişi, Aubrey de Grey’di. Kendisinin bir bilgisayar mühendisi, biyomedikal gerontolog ve transhümanizm üzerine çalışan bir araştırmacı olduğu biliniyor. Verdiği röportajda çok yakında insan ömrünün çok daha fazla uzayabileceğini, kanserli hücrelerin yok edilip kanserin ortadan kaldırabileceğini, hücrelerde oluşan hücre içi veya hücreler arası atıkları hücrelerden uzaklaştıracak başka yaşam formlarını hücrelere enjekte edilerek hücrelerin, dolayısıyla vücudun yaşlanmasını geciktirmenin mümkün olacağını söylüyordu. 

Söylediklerinin en dikkat çekici kısmıysa bana göre şöyleydi: 

“20 yıla kalmaz her bir yıl geçtikçe ortalama yaşam süresine bir yıl eklenecek, başka bir deyişle ölüme yaklaşma hızı sıfırlanacak, sonra da insan ömrü 1000 yıl olacak. İnsanlar neden ölümün doğal ve kaçınılmaz olduğunu düşünüyor anlamıyorum. Bunun böyle olmadığını tekrar tekrar açıklamak zorunda kalıyorum.”

Bunları duyduktan sonra aklıma şu hepimizin bildiği, Zenon tarafından üretilen, 'Aşil ve Kaplumbağa paradoksu' geldi. Hanı bir gün Aşil ve kaplumbağa yarışmaya karar verirler… Aşil, ki Yunan mitolojisinin en büyük kahramanlarından biridir ve mitolojiye göre Aşil’in babası yarı insan yarı tanrı Teselya kralı Peleus, annesi ise Thetis adlı bir deniz tanrıçasıdır. 

Paradoksun ana fikri şudur; 

Aşil kaplumbağadan çok daha hızlı koşacağını düşündüğü için kaplumbağaya avans verir ve daha geriden koşmaya başlar. Yarış başladıktan sonra, Aşil kaplumbağanın başlama noktasına vardığında, kaplumbağa önde başlamış olduğu için bir miktar daha yol almış olacaktır. Aşil kaplumbağanın aldığı yolu tamamlamak için her zaman bu yolun önce yarısını koşmak zorunda kalacaktır. Ve her yarı yolu tamamladığında, kaplumbağa daha da ilerlemiş olacağından bu sonsuza kadar devam eder ve Aşil asla kaplumbağaya yetişemez…

Elbette bu paradoks zaman ve hız kavramını devreden çıkarttığı için, ilk bakışta mantıklı olarak gözükebilir. Fakat hepimiz biliyoruz ki Aşil kaplumbağayı çok hızlı bir şekilde yakalayıp geçecektir. 

Yani, paradoksun çözümü çok basit; 

Hız, belli bir zamanda kat edilen mesafedir. Hız ne kadar fazla olursa kat edilen mesafe de o kadar artar. İşte herhangi bir sorunun çözümünde bazı etkenleri devreden çıkarırsak, yanlış olan birçok şey bize mantıklı gelebilir. Sonrasında Zenon’un bu paradoksu 'safsata' olarak nitelendirilmiştir. Aynı 'kaplumbağa misali ölümden kaçma telaşına kapılanlara 'ölümsüzlük reçetesini sunma iddiası' içerisinde olanların, mantık hatalarını diğerlerinden gizleyerek, ölümün insana yetişemeyeceği konusunda söylediklerini' çok rahat 'safsata' olarak nitelendirilebileceğimiz gibi. 



Melek Öz, 14.01.2019, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Akla Düşenler
Melek Öz Yazıları


 



Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.

Seçkin Deniz Twitter Akışı