"Kafasında odun parçala, öldür (Sabahattin Ali).. sonra örnek diye göster, yapıtlarından övgüyle söz et.."
'Dün öyle diyordun, bugün böyle diyorsun!' demem.. dün öyle görmüşsündür.. dün öyle algılamışsındır.. bugün başka şeylerin farkına varmışsındır.. değişmişsindir.. sanırım Gurvitch'ti 'Ben yaşıyorum.. ölmedim.. son sözümü söylemedim..' demişti, kendisinin düşüncelerini kaynak verene..
Yani ahretlik, dün başka türlü düşünüyor olabilirsin.. değişim.. gelişim.. doğaldır.. doğal olmayan geçmiş dönemi (CHP örneğinde olduğu gibi) Asr-ı Saadet bilip, o döneme dönülmesi gerektiği savında olmak.. hem o dönemi savunup hem de o dönemin mahkum ettiklerini rehber edindiğini (Sabahattin Ali, Nazım Hikmet örnekliğinde olduğu gibi) rehber edinilmesi gerektiğini söyleyemezsin.. sen yeni bir dünya inşa etmek için çırpınmıyorsun ki onları rehber edindiğini söyleyesin.. adamlara garezin ne?
Kafasında odun parçala, öldür (Sabahattin Ali).. sonra örnek diye göster, yapıtlarından övgüyle söz et..
Önce mapus et (Nazım Hikmet).. soluk aldırma (hatta gazetende yüzüne 'tükürün' diye resmini paylaş manşet at) rakibin partinin (DP) çıkardığı afla cezaevinden çıksın.. o da kurtuluşu ülkesini terk etmekte bulsun.. sen de ardından 'vah şöyle idi.. vah böyle idi..' deyip paneller düzenle..
Hem adamı öldürdüğün tarihi, adamı mahpus ettiğin dönemi 'Asr-ı Saadet' diye tanımlayıp özlemle andığını, unutmadığını, oraya (o döneme) döneceğini söyle..
La bir daha mı kafasında odun parçalayacaksın? İyi de adamı zaten öldürdün..
La bir daha mı mapus edeceksin.. o adam da vatana hasretle öldü.. vatandaşlıktan mı çıkaracaksın yeniden? (Nazım Hikmet 5 Ocak 2009 yılında yeniden vatandaşlığa alınıp iade-i itibar edildi.. yapanı söylemeyeyim de hepten hırsından çatlamayasın)
Cemal Çalık, 16.01.2019, Konuk Yazar, Sonsuz Ark, Siyasi Hatıralar, Kafa Koçanıma Göre
Sonsuz Ark'ın Notu:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan CHP'nin tarihi ile ilgili öz eleştiri yapmış “Yazar Sabahattin Ali'yi CHP öldürdü” diyen Kılıçdaroğlu, "Nazım Hikmet'i kim hapse attı? Sabahattin Ali'yi kim öldürdü? CHP! (NTV, 2012) demişti.
A- Sabahattin Ali'nin özgeçmişi, D&R'dan
Ülkemizin önemli yazarlarından ve şairlerinden olan Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’de Kırklareli’de doğdu. İstanbul’daki Muallim Mektebi’nde aldığı nitelikli eğitim sayesinde Yozgat’ta öğretmenlik yapmaya başladı.
Birkaç yıl sonra Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yabancı dil eğitimi alması amacıyla yurtdışına gönderilen isimler arasındaydı. 1928-1930 yılları arasında yabancı dil eğitimini Almanya’daki bir dil fakültesinde aldı. Burada Ivan Turgenyev, Edgar Allan Poe, Thomas Mann gibi yazarların eserleriyle tanıştı. Sabahattin Ali’nin bu yazarlardan etkilendiği görülmektedir.
Türk Ulusu’na hakaret eden koyu milliyetçi bir Alman gencini tartakladığı gerekçesiyle Almanya’daki eğitimi sonlandırıldı ve Türkiye’ye gönderildi. Bazı kaynaklar, Ali’nin Türkiye’ye dönüşünün sebeplerini başka nedenlere bağlamaktadır.
Türkiye’ye döndükten sonra önce Bursa’da öğretmenlik yaptı; ardından Aydın’da bulunan bir okulda Almanca öğretmeni olarak çalıştı. Ali, Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle ve çeşitli politik suçlamalar nedeniyle tutuklandı ve Sabahattin Ali’nin yaşam öyküsündeki yeri iyi bilinen Sinop Cezaevi’ne gönderildi. Suçlamaların yersiz olduğunu kanıtlarcasına Atatürk’e ithaf ettiği Benim Aşkım adlı şiirini ve başka bir amaçla da Esirler adlı tiyatro oyununu yazdı. Ayrıca ülkemizde çok sevilen şarkı “Aldırma Gönül”ü de Sinop Cezaevi’nde geçirdiği günlerde yazdı.
Eşi Aliye Hanım’la 1935 yılında evlendi. Bu evlilikten Filiz Ali adında bir çocukları oldu. Filiz Ali 5 yaşındayken yazdığı, en iyi bilinen Sabahattin Ali kitaplarından olan Kuyucaklı Yusuf romanı büyük tartışmalara yol açtı. Hatta Hüseyin Nihal Atsız, bu romana karşılık olarak İçimizdeki Şeytanlar adında bir eser yazmıştı.
Sabahattin Ali, birçok kez askere alınmıştı. Askere alınma sebeplerinden biri II. Dünya Savaşı seferberliğiydi ve ülkemizde hâlen çok satan Kürk Mantolu Madonna adlı meşhur eserini bu yıllarda askerdeyken yazdı.
İlerleyen yıllarda İstanbul’a gelen yazar, arkadaşı önemli güldürü yazarımız Aziz Nesin’le beraber Marko Paşa adındaki mizah dergisini çıkardı. Dergi zamanla siyasî hicivci bir hal alınca Sabahattin Ali’nin hakkında bir takım davalar açıldı ve yeniden tutuklandı.
Sabahattin Ali, son yıllarında ekonomik bunalım yaşıyordu ve tanıdıklarının yardımıyla bir kamyon edinerek nakliyecilik yapmaya başladı. Ayrıca o dönemde Türkiye’den ayrılmak istiyordu ve yakınlarına Avrupa’ya gitmek istediğinden bahsediyordu. Pasaport sahibi olamayan Sabahattin Ali, yasa dışı yollarla ülkeden kaçmaya çalıştı; fakat sebebi hâlen netlik kazanmayan bir nedenden ötürü 1948 yılında hayatını kaybetti ya da öldürüldü.
“Polis devletinin adamı olan bu kamyon şoförü Sabahattin Ali'yi Bulgaristan sınırında bir mola esnasında kafasını odunla ezerek öldürmüştü.” (Samet Ağaoğlu, Siyãsî Günlük, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993, s.296)
B- Nazım Hikmet'in Özgeçmişi, D&R'dan
Türk şair, oyun yazarı, senarist ve romancı Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902 yılında Selanik’te dünyaya geldi. Romantik-komünist, romantik devrimci olarak anılan Nazım Hikmet, politik görüşleri nedeniyle sıklıkla tutuklandı ve gençlik yıllarının çoğunu hapiste veya sürgünde geçirdi. Nazım Hikmet şiirleri 50’den fazla dile çevrildi.
Nazım Hikmet, ilkokul eğitimini İstanbul Göztepe’deki Taşmektep İlkokulu’nda tamamladı. Nazım Hikmet, buradaki eğitiminin ardından Galatasaray Lisesi’ne gitti ve orada Fransızca öğrenmeye başladı. 1913 yılında eğitimine, Nişantaşı’daki Numune Mektebi’nde devam etti. 1918 yılına gelindiğinde büyük şair, Heybeliada’daki Osmanlı Deniz Okulu’ndan mezun oldu.
Nazım Hikmet’in okul yılları, politik çalkantıların olduğu bir döneme geldi. Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında yer aldı ve Nazım Hikmet savaş yıllarında bir dönem Osmanlı kruvazörü Hamidiye’de deniz subaylığı yaptı. Ne var ki 1919 yılında Nazım Hikmet, subaylık görevindeyken ciddi bir şekilde rahatsızlandı ve tam olarak iyileşemedi. Bu nedenle şair, 1920’de bu görevden muaf tutuldu.
Nazım Hikmet, 1921 yılında aralarında Faruk Nafiz Çamlıbel’in de bulunduğu arkadaşlarıyla ve Kurtuluş Savaşı’na katılmak için İnebolu’ya gitti. Oradan Türk Bağımsızlık Hareketi’nin merkezi olan Ankara’ya geçtiler. Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’yla tanışan Nazım Hikmet, Atatürk’ün ricasıyla İstanbul’daki ve diğer illerdeki gönüllülerin Kurtuluş Hareketi’ne katılmaları yolunda ilham kaynağı olması adına bir şiir yazdı. Nazım Hikmet’in yazdığı şiir Muhittin Bey tarafından çok beğenildi ve Muhittin Bey, Nazım Hikmet’i ve arkadaşlarını cepheye göndermektense Bolu’daki bir lisede öğretmenliğe atamaya karar verdi. Fakat, Nazım’ın ve arkadaşı Vala Nureddin’in politik görüşleri, Bolu’daki muhafazakar yetkililerce hoş karşılanmadığından iki arkadaş Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne, Batum’a gitmeye ve 1917 yılındaki Rus Devrimi’nin sonuçlarını görmeye karar verdiler. Batum’a 30 Eylül 1922 varan Nazım Hikmet ve Vala Nureddin, oradan Moskova’ya geçtiler. Nazım Hikmet oradaki bir üniversitede Ekonomi ve Sosyoloji eğitimi aldı. Nazım Hikmet, Rusya’da geçirdiği yıllarda Vladimir Mayakovskiy’nin ve Vsevolod Meyerhold’un sanatsal deneyciliklerinden (fütürizm) ve Lenin’in ideolojik görüşünden büyük ölçüde etkilendi.
Nazım Hikmet, ilk şiirlerini hece ölçüsüyle yazmış olsa da daha sonra kendini hece ölçüsü kullanan şairlerden ayırdı. Nazım’ın şiirdeki gelişimiyle birlikte hece ölçüsü tekniğinin dar kalıplar şair için çok fazla kısıtlamayı beraberinde getirdi. Bu nedenle Nazım, şiirleri için yeni kalıplar bulma arayışına çıktı.
Nazım Hikmet, fütürizm akımını savunan genç Sovyet şairlerinden etkilendi. Türkiye’ye dönüşünde Türk öncü sanat akımının karizmatik lideri haline geldi. Ard arda yenilikçi şiirler, piyesler ve senaryolar yazdı. Hece ölçüsünün zincirlerini kıran Nazım Hikmet, serbest ölçüde yazmaya başladı ve bu da Türkçenin zengin sesli uyumu özelliğiyle mükemmel bir uyum oluşturdu.
Nazım Hikmet, yapıtlarıyla adını tüm dünyaya duyuran bir şairdi. Hiroşima’ya atılan atom bombası atıldıktan sonra yazdığı Ölü Kızcağız şiiriyle savaş karşıtı mesaj veren Nazım Hikmet, bu şiirinin Türkiye’de ve dünya çapında şarkılara uyarlanmasıyla da büyük ölçüde tanınmaya başladı. Nazım Türküsü, ünlü sanatçı Joan Baez tarafından seslendirildi.
Nazım Hikmet, eserleriyle sadece ülkemize değil tüm dünyaya büyük bir miras bırakarak 3 Haziran 1963’te Moskova’da yaşamını yitirdi.
Sonsuz Ark'tan
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark Manifestosu'na aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.